[IMG]http://img300.**************/img300/4913/mevlanale8.png[/IMG]Murîdin uzerine farz-ı ayn olarak terettub eden ve muhakkak riÂyet etmesi gereken Âdaba gelince, bunları sÂdat-ı kiram hazÂratının cumhurunun ittifÂkıyla uzerinde durdukları şekilde icmÂlen beyÂn edeceğiz. Bunlar onbeş kadardır:
1 - Matlub ve maksûduna ancak kendi şeyhinin irşad ve delaletiyle vÂsıl olacağına inanmalıdır. Eğer gonlu başka şeyhlerde gezerse, kendi murşidine tahsîs-i nazar etmeyip, başka şeyhlerden gozunu cekmezse feyzi kesilir.
2 - Şeyhinin terbiyesine ve butun emirlerine gonul rızÂsiyle bağlanıp boyun eğmelidir. Bu bağlılık, malıyla ve bedeniyle hizmet etmekle belli olur. Cunku murîdlik ve muhiblik cevherleri ancak bu şekilde meydana cıkar. Kişi sadÂkat ve ihlÂs mîzanına vurulur, ondan sonra ne olduğu anlaşılır.
3 - İster basit Âdetlerinde, isterse diğer butun Âdetlerinde olsun kendi irÂde ve ihtiyarını şeyhinin irÂde ve ihtiyarına tabi' kılmalı, onun emrinin ve irşadının karşısında, fikir beyan etmemelidir.
4 - Şeyhinin tab'an ikrah ettiği, sevmediği şeylerden şiddetle kacınmalı, onları katiyyen işletmemeli, şeyhinin sÂhib olduğu kemÂl ve ahlÂka dikkat ederek, şeyhinin guzel ahlakıyla ahlÂklanmaya gayret etmelidir.
5 - Bazı vakaları, ruyaları ve mukÂşefeleri tabire kalkışmamalıdır. Kendisine aşikÂr olan tabire itibar olunmaz. Boyle şeylerin vukuunda ve bir karışık ruya gorduğunde şeyhine anlatıp halini arzettikden sonra ille de cevab verecek diye beklememelice, birisi şeyhe sual sorduğu zaman şeyhinin huzurunda ondan evvel cevab vermeğe kalkışmamalıdır.
6 - Şeyhinin bulunduğu meclisde sesini yukseltmemelidir. (2) Cunku buyuklerin yanında sesini yukseltmek, sû-i edeptir. Murîd şeyhini cok meşgul ederek işlerinde, sozlerinde, sual ve cevaplarında şeyhi ile cok cok beraber olmak icin kapıyı zorlamamalıdır. Cunku şeyhinin cok hareketlerini anlayamayıp tahammul edemeyeceği icin şeyhini gozunde basitleştirir: Bu hali ise murîdi perdeler, feyzi kesilir.
7 - Onunla konuşma vakitlerini bilmelidir. Murşid-i kÂmil bast halinde iken, edeple, huzû' ve huşu' ile zaruret mikdÂrı konuşur. Kat'î surette sozu uzatmaz, şeyhinin yanında kendinin derece ve mertebesi kadar konuşur; şeyhinin vereceği cevaba kulak kesilir. Aksi takdirde futûhÂt-ı kalbiyyeden mahrum kalır. Mahrum kalan ondan uzaklaşır ve bir daha şeyhe donup bakmaz. Tevbe edip tekrar donenler ise pek nÂdirdir.
8 - Şeyhinin saklanması gereken sırlarını saklamalıdır.
9 - Kendisine gelen ahvÂli; havÂtırı, vak'aları, Allah'ın bahşettiği keşif ve kerametleri şeyhinden gizlemez.
10 - İnsanlara şeyhinin sozlerinden ancak onların anlayabilecekleri kadarını nakletmelidir.
11 - Şeyhinin kÂmil olduğuna itikad ettiği zaman kendisine "ma'rifetullahı taleb etmek icin geldim" der. Şeyh, murîdi terbiyesine kabul ettikten sonra artık luzumsuz şeylerle uğraşmaz. Şeyh kendisini tamamen kabul edince, hizmete kabul edildiğine kalbinde itmi'nan gelinceye kadar şevk ve gayretle hizmet eder.
Şeyhi kendisine bir evrÂd ve ezkÂr telkin etmişse, ikinci bir ihtara ihtiyac bırakmadan vazifesine devam etmelidir. Verdiği evradın bazısı ihtiyarî bile olsa onları bırakmamalıdır.
12 - Başka birine iletmek uzere şeyhine selÂm emanetini yuklememelidir; yani bir murîd şeyhine: "falana selÂm gotur" diyemez. Cunku bu bir sû-i edebdir.
13 - Şeyhinden gayrî butun herkesten gozlerini cekip butun varlığıyle şeyhine teveccuh etmeli, onun sozlerinde, hareketlerinde, evsÂfında hatta zÂtında fÂnî olmağa a'zamî gayret gostermelidir. Cunku fena fi'ş-şeyh (şeyh'de fÂnî olmak); fena fillÂh'ın (Allah'da fÂnî olmanın) mukaddimesidir.
14 - Şeyhin gorduğu yerde abdest almamalı, onun bulunduğu meclisde tukruk, balgam gibi sesler cıkarmamalı.
Şeyhin huzurunda, onun yanında nafile namaz kılmamalıdır.
15 - Şeyhin emrettiği, bir şeyi durmadan, dinlenmeden, ihmÂl etmeden, te'vîle yeltenmeden derhal yapmalı ve o işi yapmadıkca oturmamalı, istirahat etmemelidir.
Bunlar murîdin şeyhinin yanında ve gıyabında riÂyet etmesi gereken Âdabın topluca ve kısaca ifÂdeleri. Bazı cuz'î şeyler de bunların icinde mundemictir.
Bunlar ilÂhî terbiye ile elde edilir, zevkine varmakla hakîkatı anlaşılır ve kapalı kapılar acılır.
Allahu TeÂl cumlemizi bu edeplerle en guzel şekilde terbiye etsin ve bizi menzil-i maksûdumuza eriştirsin.
Seyyidim Şeyh AbdulvehhÂb Şa'rÂnî Hazretleri "en-NefahÂtu'l- Kudsiyye" kitabında:
"Bu bahsi seyyidim şeyh ibrahim Dusûkî ve seyyidim Aliyyu'bnu Vefa Hazretleri'nin kelÂmlarından yaptığım hulÂsa ile hitÂma erdirmek istedim. " der. Ve buyurur ki:
"Tevfik Allah'dandır. Seyyidim İbrahim Dusûkî kuddise sırruhu şoyle buyurdu:
"Şeyhine bağlılık hususunda cehd u gayret gostermeyen kimse nihÂyetinde murîd olup felaha eremez. O murşid ki kendisi uyur talebesi de uyur. Kendisi kalkar, talebesi de kalkardı. "
NefehÂt-ı Kudsîyye'den
Yine ibrahim Dusûkî kuddise sırruh buyururdu ki:
1 - Murîdin, şeyhinden izinsiz olarak hicbir meclisde kafi surette konuşmaması lÂzımdır. O meclisde şeyhi ister bulunsun ister bulunmasın:
Eğer şeyhi orada yoksa ve konuşması taleb ediliyorsa kalben şeyhinden isti'zan eder.
Kendiliğinden konuşacağı seviyeye gelinceye kadar konuşmaz. Eğer murîd, şeyhinin emirlerine riÂyette kusur etmemekte a'zamî gayret gosteriyorsa şeyh onu en lÂtif şerbetlerle besler. İlÂhî terbiye suyundan, bir Âb-ı hayattan icirir, sırr-ı manevî ile onu gozetler. Ne mutlu murşidinin, murebbisinin terbiyesine sadakat gosterene, ve murşidinin terbiyesine sû'-i edep gosterenin de vay haline!
Yine buyurdu ki:
2 - Eğer kul Allah'ın hukukuna gizli gizli riÂyet ederse Allah onu darlıktan rahatlığa kavuşturur. Allah onu terslikden kurtarınca, artık eski hastalıklarının ve kotu ahlÂkının tekrar nuks etmesinden, tekrar başına bel olmasından salim olur.
3 - Nazif olmayan, şerefini muhafaza etmeyen benim evlÂdım değildir; velevki sulbumden gelen evlÂdımdan olsun. Tarikata canu gonulden bağlanan, diyanetine, ırz ve namusuna bağlı olan, zuhd ve vera' (3) sahibi olarak dunyaya tama1 etmeyen de en uzak memleketlerde bile olsa benim evlÂdımdır.
4 - Murîde lÂzım olan, farz ve vÂciblerini, nafilelerini eda etmekte kendisi icin zarurî olan malûmatı elde etmektir. Menzil-i maksûduna ulaşıncaya kadar fesahat ve belagatla uğraşması gerekmez: Cunku bu onu muradına vusulunden alıkoyar. SÂlihlerin ahlÂkını oğrenmekten mahrum eder. Onun icin gece - gunduz zikre devam etmelidir.
5 - Şerîat ve hakîkat meseleleri uzerinde muridin munÂkaşa ve mucÂdele etmemesi onun sadÂkatınınalÂmetlerindendir. Ehl-i zahir bizim iltifat etmeyeceğimiz tarzda ilerlemeye calışırlar. Cidal ehli başkadır, tarîk ehli başkadır. Gorduğunuz gibi zamammızdaki pek cok zevat sıdk hasletlerini kaybetmişlerdir.
6 - SÂdık murîd olmanın şartlarındandır ki, tarîka ilk girdiği andan itibaren butun nefsî hasletlerini terkedip yokluğa, darlığa rıza gostermelidir. Cunku nefsî hatÂlarını terkedip hayra sa'y ederken başına gelen belÂlara ve serlere tahammul etmeden; sıkıntılara katlanmadan felaha ve kurtuluşa eremez.
7 - SÂdık murîd olmanın bir başka şartı, adî, duşuk hareket etmemektir. Hicbir kimse onu yolundan cevirememelidir. Olumle tehdîd edilmesi bile onu yolundan ceviremez.
8 - SÂdık murîd olmanın bir başka şartı, dÂvası olmamaktır. Velev ki sadÂkat olsun. Tohmet mahallerinden uzak durması, hakkında şuphe uyandıracak işler yapmaması ve bundan şiddetle cekinmesi lÂzımdır.
9 - Tarîka kalbi ile ve bedeni ile bağlı olup zahiren ve bÂtınen hizmet etmektir. Daha ehlullah ahlakıyla ahlÂklanmadan tarîkat hakkında ileri geri konuşamaz !
10 - Zamanımızda ehl-i tarîk diye bilinenler
hayra sa'yetme-yi bıraktılar. İşin lafını etmeye koyuldular! La havle ve la kuvvete ill billÂhi'l-Aliyyi'l-Azîm!
11 - SÂdık murid insanların, kendisini tezkiye etmelerine, ustun gormelerine bakmıyarak, nefsini sık sık yoklar. Ve hesaba ceker. (4) Şeyhler, nice murîdlere istikÂmet sahibi oldukları vakitlerde icazet vermişlerdir. Cokları icazet aldıktan sonra istikÂmetlerini muhafaza etmemişler, murşidlerin husn-i teveccuhunu su-i isti'mÂl etmişler ve her şeyi bozup dağıtmışlardır. Şuphesiz bu icazetin bir gecerliliği yoktur. Eğer murîd kendine guveniyorsa gitsin yaptıği işleri şeyhine anlatsın, bakalım yine icazet verecek mi?! Asla!
12 - Eğer murid her şeyi bırakıp fesahat ve belagatla uğraşırsa, kendisinden tarîk emareti alınır. Bu gibi işleri ancak Allah'u TeÂlÂ'dan gafil olanlar iş edinirler. Kim bunlarla uğraşırsa tarîkdan kendi kendisini uzaklaştırmış olur.
13 - SÂdık ımurîd, sÂlihlerin ahvÂlini anlatan hikÂyeleri, onların menkıbelerini oğrenmeğe, anlamağa calışır. Bu kıssalar, menkıbeler, onun icin en buyuk hazîne, menzil-i maksûda ermekte en buyuk yardımcılarıdır.
14 - SÂdık murîd bilir ki; Allah'a giden yol insanın derilerini kavlatır, ciğerini parcalar, belini buker-, uykusunukacırır ve kalbini titretir, gonlunu eritir. (5)
DİPNOTLAR
(1) MÂide Sûresi: 101. Ayette: "Bazı şeylerden sormayın ki oğrendiğiniz zaman sizi kotu eder. " buyurulmuştur.
(2) HucurÂt Sûresi: 2. Ayette: "Ey imÂn edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yukseltmeyin!"
(3) Haramlardan cok sakınmak.
(4) Yunus: "Ey bana iyi diyen! Benem kamudan kemler. " der.
(5) Yunus:
"Bu yol uzaktır,
Menzili coktur,
Gecidi yoktur,
Derin sular var!" der.
Boğulmamak icin Âdaba riÂyet gerek.
__________________
Muridin Şeyhine Karşı Edebleri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Muridin Şeyhine Karşı Edebleri