İnsan
Dunyaya gelmemiz elimizde değil. Cocukluğumuz da irademiz dışında gecti, ama oyle bir yaşa geliyor ki insan artık aynalar yetmez oluyor insana kendisini tanımasına.
İnsan beden olarak belki hayvan, bedensel vasıfları belki aynı ama kendini bilme ozelliği ayırıyor insanı.
Oyle araştırmalara oyle meraklara daldı ki insan mikro alemdeki en kucuk parcadan makro alemdeki en buyuk parcaya elini uzatıyor. Oyle bir kaybolmuş ki insan, unutmuş en başta araştırması gerekeni,kendini…
Laflar laflar… Gun boyu konuşuyor insan, ama yok icinde “ben” i anlatan.
Anlayamayınca kendini, hem bilmiyor sevgi şefkat, şuur, idrak,vicdan, kalp, gonul ve belki binlerce olan his ve duygularını, hem de farkına varamıyor. Ya hic anlamıyor bunları, ya da sıkıştırıyor bulduğu birkac dar kalıplı terimin icine hepsini. Bilmeyip, fark etmeyip anlamayınca, ardından yanlış kullanınca bu cihazatı, rahatsız oluyor tabi. Bazen esir ediyor iradesini hislerine, bazen indiriyor aklını gozune. Hic dolar mı kÂinatı yutsa doymayacak bir gonul sonecek bir ateşle? Tabi reddediyor cihazatı, kendisine layık olmayanı. İşte rahatsızlık burada. İcinde feryat ediyor her bir vasfı.İşte bu da ikinci rahatsızlık. Hep soruyor icinden “amacın ne, kimsin, bu kadar ozellik niye?” diye. Ama cevabı da bilmiyor, soruları her duyduğunda “an” da aldığı lezzetler acılara donuşuyor. Once susturmaya calışıyor,ama imkansız. O zaman ben de duymazlıktan gelirim diyor seni. Yalnız kalmamaya, hep eğlendirecek biri ile olmaya calışıyor. Kendini bu sesten uzaklaştıracak işlere yoneltiyor. Boğuyor dunya işleri ile, televizyonla, luzumsuz bilgilerle. Heyhat ki, bilmediğinden kendini; fark bile edemiyor bu yaptığını. Anlayamıyor bile niye kendini bu kadar dunyaya kaptırdığını.
Eğer devam ederse kacışa, bir omur boyle malayani işlerle, manasızca geciyor. Bazısı da arada da katmerliyor icindeki sesi engelleyen perdeyi, mutluyum diye kendini kandırarak. Adeta muhur basıyor kalbine acılmasın diye.
Lakin ne kadar kandırsa da, lezzetlerin coğu yanlış yorumlandığından değeri binde bire iniyor, belki akabinde lezzet eleme tekabul ediyor ayrılığından. Geriye baktığında ayrılığı goruyor sevdiklerinden, muhabbetten, lezzetlerden. Bir umitle ileri bakınca endişe ve korku goruyor, başına geleceklerden ve kendi acizliğinden. Bir lezzet bin elem getiriyor. Kor hisse vermişse bir de kendi yonetimini, o da sadece binde birlik lezzeti goruyor.
Ya mekik dokuyor evi ile işi arasında, ya oturuyor evinde , ya da geziyor dort tarafı. Ama bilmedi ise kendini, yuce vasıfları indirmişse aşağı, bozduğundan kendi sistemini can sıkıntısı, bunalım cıkıyor. Esas işler boşta kalmış cunku. Olumu bekliyor hep aslında, ne yaparsa yapsın fark etmiyor. Ya yaşlanıp olecek ya da yaşlanmadan.
Her şeyi araştıran, universiteler, fakulteler acan insan bir de kendini ile meşgul olsa?
M.Baybars Calut
__________________
İnsan
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme