Değerli kardeşimiz,

"İnsan olduğu zaman uc şey dışında diğer butun amelleri kesilmiş olur (Artık, kendisine sevap kazandıracak herhangi bir ameli soz konusu olmaz). Sevabı devam eden uc şey ise: Sadaka-i cariye (Cami, okul, Kur'an kursu, hastane, ceşme gibi surekli akan ve sevap akıtan muesseseler), faydalı bir ilim (din ve dunyaya ait olup, insanlığa faydalı olan bilgileri oğreten talebe, kitap ve ilgili kurumlar) ve arkasından kendisine dua eden salih bir evlat." (Muslim, Vasiyet, 14)

mealindeki hadisi şerifte bu hakikate işaret edilmektedir.

Bir hadiste Hz. Peygamber (a.s.m) şoyle buyurmuştur:

Alıntı:
"Oldukten sonra Allah katında kendisi icin bir hayır/bir mukÂfat bulan hicbir kul -butun dunya ve icindekiler kendisine verilse dahi- tekrar dunyaya donmek istemez. Ancak şehit olanlar bunun dışındadır. Onlar, şehitliğin yuksek mertebesini gordukleri icin, tekrar dunyaya donup Allah yolunda oldurulmeye can atarlar."(Buharî, Cihad, 6).

Bu hadisten de, şehitlerin hayır - hasenat yapmak icin dunyaya gelmeleri soz konusu olmadığını anlamak mumkundur.

Ancak şehitlerin -diğer veliler gibi- bazen temessul etmeleri ve dunyada bazı kimselere gorunmeleri, onların yardımına koşmaları Ehl-i sunnet akidesine gore caizdir ve vakidir.

Alıntı:
"Allah yolunda oldurulenlere; “oluler” demeyin. BilÂkis onlar diridirler. Fakat siz bunun farkında değilsiniz." (Bakara, 2/154),

"Allah yolunda oldurulenleri sakın oluler sanma! Bilakis onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklanmaktadırlar." (Al-i İmran, 3/169)

mealindeki ayetlerde şehitlerin diğer olulerden farklı bir konumda olduklarını ve kabir/berzah Âlemindeki hayatları diğer olulerin durumundan cok farklı olduğunu gostermektedir.

İmam Ahmed b. Hanbel'in ve daha bircoklarının İbni Abbas Hazretlerinden rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte Allah'ın Resulu buyurmuştur:

Alıntı:
"Uhud'da kardeşleriniz şehid oldukca Allah TeÂl onların ruhlarını yeşil kuşların iclerine koydu ki, cennetin ırmaklarından sulanırlar, meyvelerinden yerler ve Arş'ın golgesinde asılmış altın kandillere giderler, istirahat ederler. Ne zaman ki yiyecek ve icecek yerlerinin hoşluğunu ve uyuyacak yerlerinin guzel letafetini tattılar, 'Nolaydı Allah'ın bize neler verdiğini kardeşlerimiz bilselerdi de cihaddan cekinmeseler, savaştan gocunmasalardı.' dediler. Allah TeÂl da: 'Tarafınızdan ben onlara bunu tebliğ ederim.' buyurdu ve bu Âyetleri indirdi."

Tirmizî'nin "hasen", Hakim ve diğerlerinin "sahih" olarak Cabir b. Abdullah Hazretlerinden tahric ettikleri bir hadis-i şerifte de şoyle rivayet edilmiştir:

Alıntı:
"Cabir (r.a.) dedi ki: Resulullah (s.a.v.) bana rastgeldi,

'Ey Cabir, seni uzgun goruyorum, niye?' dedi.

'Ey Allah'ın Resulu, babam şehit oldu, coluk-cocuk ve borc bıraktı.' dedim. Buyurdu ki:

'Allah TeÂl babanı ne şekilde kabul buyurdu sana mujde edeyim mi?'

'Evet' dedim. Buyurdu ki:

'Allah TeÂl hic kimseye perde arkasından başka bir şekilde kelÂm soylemedi. Babanı ise diriltti de yuzune karşı ona, 'Ey kulum, dile benden, vereyim sana.' dedi. O da: 'Ey Rabbim, bana hayat verirsin de senin yolunda ikinci defa oldurulurum.' dedi. Rabbi TeÂlÂ: 'Benden onlar bir daha donmezler.' diye soyledi buyurdu. O da: 'Ey Rabbim, arkamdan tebliğ et.' dedi, Allah TeÂl da bu Âyeti indirdi."

İkisinin de vukuu mumkun olduğu gibi bu, bir Âyet; diğeri bir kac Âyet hakkında olması yonunden iki rivayet arasında zıtlık yoktur. Ve bu Âyetlerin Uhud şehidleri sebebiyle inmiş olduğu hakkında haberler acıktır. Nitekim Bakara Sûresindeki (Bakara, 2/154) Âyeti Bedir şehidleri sebebiyle inmiştir. O şehitler, arkalarından kendilerine katılmayan (yani şehit olmayıp hayatta kalan) butun muminlerin sonunda korku ve uzuntuden kurtulup mesut olmalarıyla mujdelenir, sevinir ve neşeli olurlar.

Bu şekilde demek ki kalanların din ve dunya selamet ve saadetiyle devamlı oluşu, şehitlerin rızıklandıkları refah ve sevincin sebeplerinden birini teşkil eder. Diğer bir mÂn ile, arkalarında mucahede eden ve henuz şehit olmak suretiyle kendilerine katılmamış bulunan gelecekteki şehitlerin, bugun cektikleri acı ve zahmete rağmen neticede şehit olarak, dunya ve ahiretin korku ve huznunden butun butun kurtulacaklarını ve kendileri gibi mesut olacakları mujdesini alırlar da sevinirler. Şu halde geride savaşı kaybeden ve şehid olmaktan mahrum kalan ve duşman işgali altında inleyen ve ozellikle dinlerinin yok olması tehlikesiyle karşı karşıya bulunanların halinden haberdar olurlarsa şehitlerin de uzgun olmaları gerekecektir.

Demek oluyor ki, Allah TeÂl şehitlere bunların durumlarını ya bildirmeyecek, ilgilendirmeyecek veya bildirdiği şekilde onları o uzuntuden koruyacak, lutfunun nimetiyle memnun edecektir. Cunku Allah yolunda şehit olanlar "kendilerine hicbir korku olmayanlar ve uzulmeyecek olanlar" dır. (Elmalılı, Tefsir)

Kur’an-ı Kerim’de şehitlerin olmediğinin bildirilmesi onların kabir hayatına gitmedikleri anlamında değildir. Yani kendilerinin olduğunun farkında değillerdir. Kendilerini hala yaşıyor zannediyorlar. Mesela iki adam duşunun. Ruyada cok guzel bir bahcede beraber bulunuyorlar. Biri ruya olduğunu bilir. Diğeri ise ruya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mukemmel lezzet alır? Elbetteki ruya olduğunu bilmeyen. Ruya olduğunu bilen kimse, şimdi uyanırsam şu lezzet kacacak diye duşunur. Diğeri ise tam ve gercek lezzet alır. İşte normal oluler, olduklerinin farkında olduğu icin lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler olduklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır. (bk. Nursi, Mektubat, s. 6)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

https://sorularlaislamiyet.com/sehit...aberleri-var-0

__________________