Yıllardır beni uyuttun. Hep yarına bıraka bıraka koca bir omur heder oldu.
Gecelerim teheccutsuz heyecansız gunduzlerim semeresiz başarısız gecti.
Acaba yarın yarın diye uyuttuğun yarınlarımı, mechul bir yarında nasıl
doldurabileceksin?

Bana sunulan saat altınlarını değerlendiremedin. Hepsini badi
heva zayı ettin. Kimbilir, icinde ne hediyeler saklayan gunlerin ve
ayların zarfını acamama bile musaade etmedin. Hepsi boşa gitti.
İclerinde neler sakladığını anlayamadan.

Soyler misin; ALLAH (c.c.) aşkına, senin yaşayan bir cenazeden ne farkın var?

İnsan suresini ağlaya ağlaya okudun. Amma o muhteşem sarayın kapılarını
bir turlu aralayamadın. Kendini, kendi cevreni tanıdığın kadar tanıyamadın.
Kendi icinde kendine yabancı kaldın. Kendi kendine hapisane yaptın.

Fetih suresini okudun, bırak dışarıyı, icinde bir tek fetih bile yapamadın.
Konuşma, yemek, uyku esaretinden kurtulamadın. İradeni feth edemedin.
Namazla cenneti takas etmeyi calıştın, ayetleri bir teyp gibi ezberledin
amma uyguladıkların hep adetlerin oldu.
Peygamberimizin saclarını ağartan Hud suresiyle karanlık gecelerin bir turlu
aydınlatamadın. Gayreti hep birilerinden bekledin. Senin de birileri olduğunu
hep unuttun.

Bir fikir uğruna hayatı hakir goren peygamberlerin hayatını, uzun kış
gecelerinde kıssa niyetiyle okudun. Fakat hayatındaki kışları, bir turlu
baharlara ceviremedin. Cunku onları anlayamadın.

Anlayamadın ...

Bir gergef gibi omrunun her anın cile yumağıyla dokuyan Hz. Muhammed
(S.A.V) “Ummetim” derken sen nefsim dedin. O davam derken sen hevam
dedin. O davasını yuceltirken sen hevanda cuceleştin. Onun cağları
peşinden surukleyen davasından ne yazık ki kala kala sarığı, sakalı, tesbihi,
umresi, namazı kaldı. Ne yazık ki; onları da bir turlu anlayamadın.

Kokularla suslediğin sakalın ruhunu, ruhunla mecz edemedin. Dolayısıyla
sakallı cocuk olmaktan kurtulamadın!

Başındaki sarık beyaz kefenin iken, yastığının altındaki olumu cok
uzaklarda zannettin. Dunyanın oyuncaklarıyla evcilik oynarken,
dunyanın elinde, oyuncaklaştığının farkında bile olamadın.

Bir adet halinde getirdiğin beş vakit namazın aynı safta omuz omuza
namaz kıldığın kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı.
Kalbine gozune kulaklarına el ve ayaklarına tutturamadığın
orucların sadece midene munhasır kaldı. Oruc tuttuğunu zannettin
amma, ac kaldığını anlayamadın.

Başına tac ettiğin başortusu sadece başını ortebildi. Başının
altındakiler ne yazık ki başortusunden nasibini alamadı.
Cunku başortusunu takva ortusuyle birlikte ortmedin. Gozlerin,
kalbin ve duyguların cıplak kaldı. Kendini fark ettirebilmek icin aynanın
karşısında ceşit ceşit kılıklara girdin. Yapmacık guluşlerle, hırsızlama
bakışlarla başkalarının duygularını calmaktan utanmadın. Ruhunun
cığlıklarına bedel sen guluyordun. Duştuğunu ve duşurduklerini
anlayamadın.
Burnunun dibindeki farzları gormezden gelip, sunnet diye diye defalarca
umreye gittin. Kabe’yi tavaf ettin. Yeryuzundeki iki milyar Musluman’ın
sadece kemmiyet olduğunu, bir keyfiyet olmadığını hic duşundun mu?
Duşundun mu binlerce birilerimiz varken nasıl ayrı kaldığımızı nasıl parcalandığımızı.

Aynı camii de birlikte namaz kıldığın kardeşinin fakr-u zaruretini gormezden
geldin. Onu ihtiyacları pencesinde kıvranırken, zevkle seyrettin. O kuşların
dondurucu soğuklarını kemiklerinde ısıtırken, sen buğulu camların arkasında
tesbih cekiyordun. Dunya cennet kevserlerine denk bir lezzeti, kardeşinin
acılarını dindirme lezzetini tadamadın. O lezzeti falan duayı şu kadar
okuyarak alacağını zannettin. Aldandın. Elindeki elmasları birkac
şekerlemeye değişen ahmak cocukları gibi aldandın.

Hani hepimiz mumindik, hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı.
Hani şarkta bir muminin ayağına diken batsa, garptaki mumin rahatsız
olacaktı. Hani bir mumin olduğu zaman, sema ve arz onun olumune gozyaşı
dokerdi. Hani mumin yeryuzunun zinetiydi. Hani muminler bir vucudun
azaları gibiydi. Hani goz ağrısa, butun vucud o acıyı icinde hissedecekti.

Hani Hz. Ebubekir’in teslimiyeti? Hani Hz. Omer’in destanlaşan adaleti?
Hani Hz.Osman’ın dillerden duşmeyen hayası? Hani Abdurrahman gibi
zenginler? Hani Ebuzer gibi fakirler hani Ensar Muhacır gibi kardeşlikte
yarışanlar nerede, nerede hani? Anlayamadın. Ne yazık ki bunları
anlayamadın!

Anla artık!... Ne olur anla!
Anla ki, cennet ucuz değil, cehennem dahi luzumsuz değil!
Anla ki; cennete giden yol asfaltla doşenmemiş!
Anla ki; bedelini odemediğin hicbir şeye sahip olamazsın!
Anla ki; dunyayı bize bizler zindan ediyoruz.. ihmallerimiz, enaniyetimiz, samimiyetsizliğimiz ......
Anla ki; Eyup gibi sabır erbaini doldurmadan, Yusuf gibi kuyu diplerinde
yıllarca cile cekmeden, Yakuplar gibi gozlerini hasrete kurban
etmeden ,olmaz!

Anla ki; İsmail’ler gibi bıcak altına yatmadan, İbrahimler gibi YA ALLAH (c.c.)
deyip kendine ateşlere atmadan olmaz. Sefine-i Nuh gibi tufanları
yara yara hedeflere gitmeden olmaz!

Ve Anla ki; bir omur boyu gozyaşlarını ceyhun edip alın teriyle mecz
ederek ummeti icin an be an, dem be dem, cile ceken Hz. MUHAMMED
(s.a.v.) gibi cekmeden olmaz!

Ve şunu cok iyi anla ki; başkalarının hayata Aşık olduğu kadar
Olume Aşık olmadan Olmaz!!!!!!

__________________