İnsan, tefekkur ederek kÂinat kitabını okumayı oğrenebilirse, cevresinde gorduğu her zerre ona CenÂb-ı Hakk’ın azametini telkin eder ve onu mÂrifetullÂh’a yaklaştırır.

Fuzûlî ne guzel soyler:

Olsa istîdÂd-ı Ârif kabil-i idrÂk-i vahy,

Emr-i Hak irsÂline her zerredir bir Cebreîl!

“Eğer Ârif, ilÂhî vahyi idrÂk edebilme kÂbiliyetine sahip olsa, kÂinattaki her zerre, ona Hakk’ın emrini ulaştıran bir CebrÂil kesilir.”

CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:

“Gorebildiğiniz ve goremediğiniz şeyler uzerine yemin ederim ki, hic şuphesiz o (Kur’Ân), cok şerefli bir elcinin (getirdiği) sozdur.” (el-HÂkka, 38-40)

Kur’Ân-ı Kerîm’deki yeminlerin hikmetlerinden biri de uzerine yemin edilen varlıklardaki bir ibrete, faydaya ve hikmete dikkat cekmektir. Kulun, o azametin telkini icinde duygularını derinleştirmesi arzu edilir.

Dolayısıyla gorebildiğimiz ve goremediğimiz butun varlıklar, AllÂh’ın kudret ve rubûbiyetinin Âyetleridir. Onlarda duşunup ibret alınacak sayısız hikmet vardır.

Zerre kadar bir cınar tohumunun munbit bir toprak vÂsıtasıyla koca bir ağac hÂline gelerek kazandığı muazzam ihtişam gibi, bizdeki tefekkur ve tahassusun Kur’Ân iklîminden beslenip guclenmesi neticesinde ulaşılacak olan sır, hikmet ve ibretler de muhteşem olacaktır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkur
__________________