Mukaddeme olarak soyluyorum:
Mert olan cinayete tenezzul etmez. Şayet isnad olunsa, cezadan korkmaz. Hem de haksız yere idam olunsam, iki şehid sevabını kazanırım. Şayet hapiste kalsam, boyle hurriyeti lÂfızdan ibaret bulunan gaddar bir hukûmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlûmiyetle olmek, zalimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır.

Bunu da derim ki:

Siyaseti dinsizliğe alet yapan bazı adamlar, kabahatlerini setr icin başkasını irtica ile ve dinini siyasete alet yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler eskilerden beterdirler. Bunların sadÂkatine nasıl itimad olunur? Adalet onların sozlerine nasıl bina olunur?

Hem de, cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme duşuyor. Zira, insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre icinde ve tahallul-u mehasinle ta’dil olunan muteferrik kusurları cerbeze ile cem edip, bir zaman-ı vÂhidde, bir şahs-ı vÂhidden sudurunu tevehhum ederek, şedid cezaya mustahak gorur. Halbuki bu tarz, bir zulm-u şediddir.

Şimdi gelelim on bir bucuk cinayetlerimin tadadına:

Birinci Cinayet: Gecen sene bidayet-i hurriyette elli-altmış telgraf umum şark aşiretlerine Sadaret vasıtasıyla cektim.

Meali şu idi: “Meşrûtiyet ve kanun-u esasî işittiğiniz mesele ise, hakikî adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir; husn-u telÂkki ediniz. Muhafazasına calışınız. Zira dunyevî saadetimiz meşrûtiyettedir. Ve istibdaddan herkesten ziyade biz zarardideyiz.”

Her yerden bu telgrafın cevabı, musbet ve guzel olarak geldi. Demek VilÂyat-ı Şarkiyeyi tembih ettim, gafil bırakmadım; t yeni bir istibdad onların gafletinden istifade etmesin. Neme lÂzım demediğimden cinayet işledim ki, bu mahkemeye girdim.

B. S. Nursî Tarihce-i Hayatı, s. 72

LÛ*GAT*CE:

cerbeze: Demagoji.

efrad-ı kesîre: Pek cok fert.

hafiye: Ajan, casus; polis; gizli calışan.

Sadaret: Başbakanlık, hukûmet.

setr: Ortme.

tahallul-u mehasin: İyiliklerin araya girmesi.
__________________