[İktisad Risalesi]
Birinci Nukte
HÂlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şukur istiyor. İsraf ise şukre zıttır, nimete karşı hasaretli bir istihfaftır. İktisad ise, nimete karşı ticaretli bir ihtiramdır.
Evet, iktisad hem bir şukr-u manevî, hem nimetlerdeki rahmet-i İlÂhiyeye karşı bir hurmet, hem kat’î bir surette sebeb-i bereket, hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat, hem manevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet, hem nimet icindeki lezzeti hissetmesine ve zÂhiren lezzetsiz gorunen nimetlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir. İsraf ise, mezkûr hikmetlere muhalif olduğundan, vahim neticeleri vardır.
İkinci Nukte
FÂtır-ı Hakîm, insanın vucudunu mukemmel bir saray suretinde ve muntazam bir şehir misalinde yaratmış. Ağızdaki kuvve-i zaikayı bir kapıcı, a’sab ve damarları telefon ve telgraf telleri gibi, kuvve-i zaika ile merkez-i vucuddaki mide ile bir medar-ı muhabereleridir ki, ağza gelen maddeyi o damarlarla haber verir. Bedene, mideye luzumu yoksa “Yasaktır” der, dışarı atar. Bazen de, bedene menfaati olmamakla beraber, zararlı ve acı ise, hemen dışarı atar, yuzune tukurur.
İşte, madem ağızdaki kuvve-i zaika bir kapıcıdır; mide, cesedin idaresi noktasında bir efendi ve bir hÂkimdir. O saraya veyahut o şehre gelen ve sarayın hÂkimine verilen hediyenin yuz derece kıymeti varsa, kapıcıya bahşiş nev’inden ancak beş derecesi muvafık olur, fazla olamaz. TÂ ki, kapıcı gururlanıp, baştan cıkıp, vazifeyi unutup, fazla bahşiş veren ihtilÂlcileri saray dahiline sokmasın.
İşte, bu sırra binaen, şimdi iki lokma farz ediyoruz: Bir lokma, peynir ve yumurta gibi mugaddi maddeden kırk para, diğer lokma en Âl baklavadan on kuruş olsa; bu iki lokma, ağza girmeden, beden itibarıyla farkları yoktur, musÂvîdirler. Boğazdan gectikten sonra, ceset beslemesinde yine musÂvîdirler. Belki, bazen kırk paralık peynir daha iyi besler. Yalnız ağızdaki kuvve-i zaikayı okşamak noktasında yarım dakika bir fark var. Yarım dakika hatırı icin kırk paradan on kuruşa cıkmak ne kadar manasız ve zararlı bir israf olduğu kıyas edilsin.
Şimdi, saray hÂkimine gelen hediye kırk para olmakla beraber, kapıcıya dokuz defa fazla bahşiş vermek, kapıcıyı baştan cıkarır. “HÂkim benim” der. Kim fazla bahşiş ve lezzet verse onu iceriye sokacak, ihtilÂl verecek, yangın cıkaracak. “Aman, doktor gelsin, hararetimi teskin etsin, ateşimi sondursun” dedirmeye mecbur edecek.
İşte, iktisad ve kanaat, hikmet-i İlÂhiyeye tevfîk-ı harekettir; kuvve-i zaikayı kapıcı hukmunde tutup, ona gore bahşiş verir. İsraf ise, o hikmete zıt hareket ettiği icin cabuk tokat yer, mideyi karıştırır, iştiha-i hakikîyi kaybeder. Tenevvu-i et’imeden gelen sun’î bir iştiha-i kÂzibe ile yedirir, hazımsızlığa sebebiyet verir, hasta eder.
Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a, s. 250
__________________
PDU ® CenÂb-ı Hak, nimetleri mukabilinde şukur istiyor
Dini Bilgiler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- PDU ® CenÂb-ı Hak, nimetleri mukabilinde şukur istiyor