Dunya dışındaki varlıklara iki acıdan bakabiliriz. Birinci bakış acısı; Kur’an’ın bakış acısıdır. Diğeri ise; insan zihin ve hayalinin bakış acısıdır.
Kur’an’ın tarzı acısından, dunyamızın dışında yaşayan varlıklar melekler, cinler ve ruhaniler olarak isimlendirilir. Bunların yaşama şartları, insanların yaşama şartlarına benzemez. Yani; bu varlıklar yaşamak ve hayatta kalabilmek icin; hava, su, toprak, ateş gibi unsurlara ihtiyac duymazlar. Ayrıca bu varlıklar nurani ve latif oldukları icin, bizim maddi gozumuze de gorunmezler. Ama onların varlıkları hakkında, hem Kur'an, hem akıl ittifak etmiştir. Onların hayatları ve hayatına lazım olan şeyler bizimkinden farklı olduğu icin, onları kendimize kıyas edip oyle anlamaya calışmak yanlış olur. Bunun delilleri coktur. Sozler isimli eserinin, Yirmi Dokuzuncu Soz'unde Ustad, bu meseleyi kati olarak ispat etmiştir.
"Mesela: İki adam, biri bedevî, vahşî, diğeri medenî, aklı başında olarak, arkadaş olup İstanbul gibi haşmetli bir şehre gidiyorlar. O medenî, muhteşem şehrin uzak bir koşesinde pis, perişan, kucuk bir haneye, bir fabrikaya rastgeliyorlar. Goruyorlar ki, o hane amele, sefil, miskin adamlarla doludur. Acip bir fabrika icinde calışıyorlar. O hanenin etrafı da zîruh ve zîhayatlarla doludur. Fakat onların medar-ı taayyuşu ve hususî şerÂit-i hayatiyeleri vardır ki, onların bir kısmı Âkilu'n-nebattır, yalnız nebÂtatla yaşıyorlar. Diğer bir kısmı Âkilu's-semektir, balıktan başka bir şey yemiyorlar."
"O iki adam bu hali goruyorlar. Sonra bakıyorlar ki, uzakta binler muzeyyen saraylar, Âli kasırlar gorunuyor. O sarayların ortalarında geniş tezgÂhlar ve vus'atli meydanlar vardır. O iki adam, uzaklık sebebiyle veyahut goz zayıflığıyla veya o sarayın sekenelerinin gizlenmesi sebebiyle, o sarayın sekeneleri o iki adama gorunmuyorlar. Hem şu perişan hanedeki şerÂit-i hayatiye o saraylarda bulunmuyor."
"O vahşî, bedevî, hic şehir gormemiş adam, bu esbaba binaen gorunmediklerinden ve buradaki şerÂit-i hayat orada bulunmadığından, der: 'O saraylar, sekenelerden hÂlidir, boştur, zîruh icinde yoktur.' der, vahşetin en ahmakca bir hezeyanını yapar."
"İkinci adam der ki: Ey bedbaht! Şu hakir, kucuk haneyi goruyorsun ki, zîruhla, amelelerle doldurulmuş. Ve biri var ki, bunları her vakit tazelendiriyor, istihdam ediyor. Bak, bu hane etrafında boş bir yer yoktur; zîhayat ve zîruhla doldurulmuştur. Acaba hic mumkun mudur ki, şu uzakta bize gorunen şu muntazam şehrin, şu hikmetli tezyinatın, şu san'atlı sarayların, onlara munasip Âli sekeneleri bulunmasın? Elbette o saraylar umumen doludur ve onlarda yaşayanlara gore başka şerÂit-i hayatiyeleri var. Evet, ot yerine belki borek yerler; balık yerine baklava yiyebilirler. Uzaklık sebebiyle veyahut gozunun kabiliyetsizliği ve onların gizlenmekliğiyle sana gorunmemeleri, onların olmamalarına hicbir vakit delil olamaz. Adem-i ruyet, adem-i vucuda delÂlet etmez. Gorunmemek, olmamaya huccet olamaz.' "(1)
Bu meseleye insan zihni ve hayali acısından bakacak olursak, dunyanın dışında yani uzayda tuhaf UFO'lar veya hayali, garip mahluklar gibi ucube ve asılsız şeyler yoktur. Bunlar heyula tarzında kurgulardır ki, insan zihninin bir hezeyanıdır. Ancak bilim kurgu tarzı, zihni varsayımlardır. Yoksa aslı ve esası olsa idi, coktan tezahur ederdi. Var olan bir şeyin ebediyen veya uzun bir sure gizli ve saklı kalması duşunulemez. Risale-i Nurlarda, bu tarz bir kabul soz konusu değildir.
Ozet olarak insan, her şeyi mutlaka kendine kıyas edip, ona gore hukum veriyor. Yani, dunyanın dışında varlık olsa bile, mutlaka insan tarzında olması gerektiğini varsayar ve ona gore kurgular. Bu da hayalden ve hezeyandan oteye gecemez. Risale-İ Nurlarda, dunya dışı varlıkların varlığı kabul edilir ve ispat edilir. Ama bu varlıklar, insan zihninin ve hayalinin urettiği UFO ve uzaylı tarzında değil, Kur’an’ın tespit ettiği melekler, ruhaniler ve cinler tarzındadır. Aslında bu ucuk kacık, zihni ve hayali varlık anlayışı, felsefenin bakış acısı ile Kur'an'ın bakış acısı arasındaki farkı da gosteriyor, Felsefe, kainatı tam olarak ihata edemediği icin yorumları da hava da kalıp, hayalden oteye gecemiyor.
(1) bk. Sozler, Yirmi Dokuzuncu Soz Birinci Maksat
KAYNAK
__________________
Uzaylılara, Risale-i Nur'un bakışı nasıldır; Risalelerde nerede gecmektedir?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●39 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Uzaylılara, Risale-i Nur'un bakışı nasıldır; Risalelerde nerede gecmektedir?