
Felsefe kelime olarak, hikmet sevgisi ve hikmet arayışı demektir. Istılah olarak ise; tam bir tarifi ve herkesce kabul edilen bir tanımı yoktur. Her felsefi ekol, kendi acısından ve kendi meşrebine gore tarif yapmıştır. Bu yuzden ortak ve genel bir tarif yapamıyoruz. Ama Risale-i Nur'da, one cıkan vechesi ile felsefe doğru ve mutlak bilgiye ulaşmanın, ancak akıl ile mumkun olacağını savunan bir duşunce sistemidir.
Felsefe, vahyin terbiye ve riayetine girmez, bir nevi aklı ya da sair bilgi araclarını vahyin yerine ikame eder. Felsefeye gore insan, aklı ile her şeyi bilebilir ve bulabilir, bu yuzden vahiy ve peygamberin terbiyesine girmeye mecbur değildir. Bu noktadan felsefi ekollerin buyuk bir kısmı, dini ve vahyi inkar eder.
Ustad, Risale-i Nur'un cok yerlerinde, akıl ile vahyin mukayesesini yapar, aklın tek başına hakikate ulaşamayacağını kati deliler ile ispat eder. Aklı yıldız boceğine, vahyi ise guneşe benzetir. Şayet akıl kendine itimat edip, vahiyden kendini soyutlar ise; yıldız boceği gibi karanlıklar icine gomulur, kendi azalarını bile goremez hale gelir. Bu hali ile guneşe meydan okuması ise, gayet derecede trajikomik bir durumdur.
İnsan, cuzi aklı ile, Allah’ın sonsuz ilminden gelen vahye meydan okuması ve aklı kendine mutlak rehber gormesi zahir bir yanlıştır. Bunun en guzel delili, felsefe aleminin hakikatleri bulmaktaki acziyet ve zaafiyetidir. Felsefe aleminde her felsefi ekol, diğer ekolleri tezyif ve tenkir icindedir.
Felsefenin dahileri olan Aristo ve Sokrat gibi filozoflar, ilahiyat noktasında ne kadar iptidai ve verimsiz oldukları, eserleri ve fikirlerinde gorunuyor. Aristo’nun ilk sebep tezi, Allah’ı anlamak noktasında, ne kadar aciz ve kısır olduklarını gosterir. Kainatta Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini bırak, varlığını bile gormekte zorlanmışlardır. Bu da, soyut aklın vahiy karşısında ne kadar aciz ve zayıf olduğunu gosteriyor.
Halbuki vahiy, her şeyde ve butun kainatta, Allah’ın varlığını, birliğini, isim ve sıfatların tecellilerini, en ami adama da okutturup ders veriyor. Aristo’nun okuyamadığı ince meseleleri, Kur'an’ın en basit talebesi bile okuyabiliyor.
Bu yonu ile Risale-i Nur'a felsefe kitabı, Usta'da filozof demek doğru değildir. Yalnız aklı işlettirmek ve hakikatleri kainat yuzunde okumak anlamında, Ustad'a butun filozoflar toplansa yetişemez. Zira Ustadımızın Ustadı Kur'an'dır. Kur'an, nasıl insan aklı ile mukayeseye gelmez ise; Kur'an’ın hakikatli bir tilmizi olan Ustat ile de filozoflar kıyasa gelmez.
Kur'an ile barışık olan ve istikamet uzere giden felsefe anlamında, Ustad'a filozof demekte bir sakınca yoktur. Ustat felsefeyi muspet ve menfi olmak uzere iki kısma ayırıyor; menfi felsefeye yukarıda değinilmiştir. Muspet felsefe ise; vahyin terbiyesinde ve riayetinde aklı ve sair insani duyguları işlettirmek ve tekemmul ettirmektir. Bu noktada Ustat asrın en buyuk filozofudur.
KAYNAK
__________________