Said Nursi'nin anarşinin sebep ve carelerine yonelik tespitleri

Bediuzzaman Said Nursi Risale-i Nur kulliyatında teror ve anarşinin sebep ve carelerine de yer veriyor. Bediuzzaman Hazretleri teror ve anarşizmi herkesin yaptığı gibi sadece “kaos ve kargaşa” anlamlarıyla algılamıyor, imana ve inanca karşı en buyuk tehdit olan bir duşunce sistemi olarak değerlendiriyor. Dr. Veli Sırım, Sorularla Risale'deki yazısında Said Nursi'nin, anarşi ve anarşizmle ilgili değerlendirmelerini kaleme aldı:

Bediuzzaman'ın anarşi yorumu

Kelime olarak anarşi, eski Yunancada kullanılan ve “hukumetin olmaması hukumetsiz olma hali” anlamını taşıyan “anarchia ve anarchos” kelimelerinden gelmektedir. Genel olarak taşıdığı mana ise, “kaos” ve “duzensizlik” ortamıdır. Bir diğer tanıma gore anarşi “efendisiz olma” şeklinde ifade edilmiştir. Genel bir tanımlamayla anarşi, butun hakimiyet bicimlerini yok etmeyi hedef alan politik bir felsefe ve stratejinin ortaya cıkardığı neticedir.

Anarşistlerin “anarşi duzendir, hukumet ise kaos” şeklinde sloganlaşmış goruşleri vardır. Anarşizm ise, “sosyalizmin hukumetsiz sistemi” şeklinde tarif edilmiştir. Anarşizmi savunanlar “hukmedenin olmadığı” bir toplumu hedeflemektedirler. Dolayısıyla anarşinin oluşturulmasını hedefleyen siyasi bir teorinin adıdır anarşizm.

Risale-i Nur Kulliyatı'nın pek cok yerinde anarşi ve anarşist kelimelerine rastlamak mumkundur. Bediuzzaman Said Nursi'nin bu kavramları kullanırken yaygın anlayıştaki gibi sadece “kaos ve teror” manÂsını mı kastetmiştir? Yoksa ona belli bir felsefesi olan bir duşunce sistemi olarak yaklaşmıştır?

Bediuzzaman, anarşinin ortaya cıkışına etki eden en onemli olayın Fransız ihtilali olduğunu; bu ihtilalin ardından “hurriyetperverlik fikrinin” tum Avrupa ulkelerini ve ardından tum dunyayı sardığını soyler. Bu tarihi olayın sırasıyla sosyalizmi, Bolşevik ihtilalini ve anarşiyi netice verdiğini şoyle ifade eder:

“Evet, ihtilÂl-i Fransevîde hurriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik turedi, tevellud etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladığı fikir, bilÂhare bolşevikliğe inkılÂp etti. Ve bolşeviklik dahi cok mukaddesat-ı ahlÂkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette, ektikleri tohumlar hicbir kayıt ve hurmet tanımayan anarşistlik mahsulunu verecek.”

Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, Fransız ihtilÂli ile ozgurluk fikri sınırsız bir şekilde insanların onune sunulmuştur. Sınırsız ve olcusuz ozgurluk ise ifrat ve tefrit uygulamaları, yani birbirine taban tabana zıt uygulamaları ve sistemleri ortaya cıkarmıştır. Bir yandan kapitalizm Avrupa'da yaygınlaşırken, buna tepki olarak sosyalizm ortaya cıkmıştır. İlk başta uretim ve paylaşım ilkelerine karşı kapitalizme yonelten sosyalist duşunurler, bir adım daha ileri giderek kapitalizm yoluyla ekonomik gucune guc katan Avrupa'nın kabul ettiği her turlu değere karşı da savaş acmıştır. Bunların başında da Hıristiyanlık dini vardır. Dolayısıyla sosyalizm sadece alternatif bir ekonomik sistem olmaktan cıkmış, insanları ve toplumları şekillendiren her turlu kutsal değere karşı olan ve bunların yerine kendi dunya goruşunu yerleştirmeye calışan farklı bir sistem cıkmıştır. Bu sistemin uygulama alanına konuluşu ise Bolşeviklik, yani komunizm olmuştur. Ancak din ve kutsal değerlerden tamamen uzaklaşan insanlar icin varılacak son nokta bu değildir. Bu tehlikeli gidişatın sonu ve mahsulu, Bediuzzaman'ın da işaret ettiği gibi, din, ahlÂk, orf gibi insanın veya toplumun tamamen hayrına olan hicbir duzenlemeyi kabul etmeyen “Anarşizm”dir. Nitekim oyle de olmuştur. Ve unutmamak gerekir ki, bu mahsul sosyalizm ve komunizmden daha tehlikelidir.

Anarşizm, her ne kadar iktisadî, ictimaî veya felsefî gerekcelerle temellendirilmeye calışılsa da, aslında sınırsız inkar ve Allah inancını reddetme anlamına gelen “kufr-u mutlak”ın karşılığıdır. Maddî ve manevî hicbir otoriteyi kabul etmeme felsefesiyle hareket eden anarşizmin bu en belirgin ozelliği aslında insan yaratılışına terstir. Cunku insan, gerek ferdî planda, gerekse ictimaî acıdan dinsiz yaşayamaz. Dinsiz bir millet yaşayamaz. “Kufr-u mutlak olduğu zaman, hakikat-i halde yaşanmaz.” İnkarcılık akımları kalplerdeki imanı tamamen tahrip ettikten sonra, ozellikle genc kesim toplum icinde “bilerek ve severek isyan ve tuğyana” teşebbus edecek, anarşist fikirlere kapılmakla toplum icinde fesat unsuru birer canavar haline donuşecektir.

Diğer yandan Bediuzzaman, 5. Şua isimli risalesinde, Deccal ve Sufyanla ilgili hadis-i şerifleri yorumlarken, bu kavramları belli bir şahıs olmaktan ziyade, dinsizlik ve inkarcılığı netice veren fikir cereyanları olarak acıklar.

İnsanların değer verip kabul ettiği mukaddesatın, inancın ve dini temellerin anarşist duşunuşle yok edilmesi neticesinde toplumu meydana getiren insanların kalplerindeki hurmet, merhamet gibi hasletler yok olur. Boyle insanlarca oluşturulan bir toplum ise adeta canavarlaşır.

“Kalb-i insanîden hurmet ve merhamet cıksa, akıl ve zekÂvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hukmune gecirir; daha siyasetle idare edilmez.”

Anarşizme karşı Bediuzzaman, ozellikle İslam toplumları icinde şu beş esasın yeniden canlandırılması ve toplumun belkemiği haline getirilmesi gerektiğini ifade eder:

“Hurmet, merhamet, haramdan cekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmek.”

Bediuzzaman, anarşizmin insanlık medeniyetinde meydana getirdiği olumsuz etkilere dikkat ceker ve bunların en başında “insanlık medeniyetini alt-ust etmesini” gosterir. HattÂ, fikir akımı olarak yakın tarihe dayanan anarşizmin, insanlık tarihi boyunca değişik şekillerde kendini gosterdiğini soyler ve şoyle der:

“Eskiden Mancur, Moğol unvanıyla ictimaat-ı beşeriyeyi zîruzeber eden taifeler ve Sedd-i Cinînin yapılmasına sebebiyet verenler, kıyamete yakın, yine anarşistlik gibi bir fikirle medeniyet-i beşeriyeyi zîruzeber edecekleri, rivayetlerde vardır.”

Yukarıda da belirttiğimiz gibi anarşizm, ortaya koyduğu duşunce sistemiyle, icinde barınıp geliştiği Batı toplumlarının mukaddes değerlerini, kulturunu ve ozellikle dine bağlılıklarını yok etmiş, bir nevi Hıristiyanlık dinini mağlup etmiştir. Ozellikle, ortak goruşlere sahip olduğu komunizmin 1917 yılında Rusya'da gercekleştirilen Bolşevik İhtilaliyle, Asya'nın buyuk bolumunu hakimiyeti altına alarak, bu bolgedeki insanların Musluman olsun, Hıristiyan olsun, inanclarından uzaklaştırılması icin her turlu uygulama yapılmıştır. İnanc boşluğuna duşen ve butun mukaddesatından kopan insanlar ise, tarih boyunca hicbir duşmanın ve saldırganın vermediği zararı kendi değerlerine, tarihî birikimine, kulturune, orf ve Âdetlerine vermiştir. Kısaca anarşizm, tarihteki Mancur ve Moğol kabilelerinin yaptıkları bozgunculuğun cok daha fazlasını, insanların kendi kendisine vermesini sağlamıştır.

İslÂm ve Musluman duşmanı olarak Anarşizm

Anarşizm, ne yazık ki İslam toplumlarında da taraftar bulmuştur. Anarşist goruşleri okuyup benimseyen bazı kişiler gerek fikir planında, gerekse uygulamada, tıpkı Batı dunyasında olduğu gibi dinî değerlere ve ozellikle İslÂmın kendisine savaş acmışlardır. Bu anarşistlerin İslÂmla mucadelelerini aşama aşama Bediuzzaman'ın dilinden aktaralım:

“Şeriat-ı Muhammediyenin (a.s.m.) ebedî bir kısım ahkÂmını nefis ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya calışarak,

“Hayat-ı beşeriyenin maddî ve mÂnevî rabıtalarını (bağlarını) bozarak,

“Serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hurmet ve merhamet gibi nuranî zincirleri cozer,

“Hevesat-ı muteaffine (kokuşmuş hevesler) bataklığında birbirine saldırmak icin cebrî (zoraki) bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat (baskının t kendisi) bir hurriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan acar.”

Anarşist duşuncelerin Muslumanlar uzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler, Batı toplumlarınkinden daha buyuk olacaktır. Cunku Batı toplumu her ne kadar Hıristiyanlık dinine inanıyor olsalar da, bu din ilk şeklinden ve orijinalliğinden cok uzaktadır. Muslumanlık ise, ilk geldiği şekliyle aynen gunumuze kadar ulaşmıştır ve en mukemmel dindir. Boyle bir dini, anarşist duşuncelerle terk eden bir kişinin, başka bir dine bağlanması imkÂnsızdır. Zaten hicbir mukaddes değeri kabul etmeyen bir goruşu savunan insanın, İslÂmiyet gibi yuce bir dini dikkate alması beklenemez. İslÂmiyet zincirinden kopan bir kişi icin bağlayıcı hicbir değer yargısı olmaz. Her ne kadar, kendileri icin bir takım insanî değerleri ve kuralları dile getirseler de, kendilerinin koydukları bu kuralları kolaylıkla ciğneyebileceklerini tarih sayısız orneklerle bize gostermiştir. Bediuzzaman, kendini anarşizme kaptıran insanların ozelliklerini şu ifadelerle dile getirir:

“Bir Musluman, başka milletler gibi değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hicbir kayıt altında kalamaz; istibdad-ı mutlaktan (sınırsız otoriteden), ruşvet-i mutlakadan (sınırsız taviz vermeden) başka hicbir terbiye ve tedbirle idare edilmez.”

“Bir Musluman, Muhammed AleyhissalÂtu VesselÂmın zincirinden cıksa, dinini bıraksa, daha hicbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemÂlÂta medar hicbir hÂlet kalmaz. Vicdanı tefessuh eder, hayat-ı ictimaiyeye bir zehir olur.”

Gerek fert, gerekse toplum planında hicbir otoritenin istibdat-ı mutlakı, yani sınırsız otoriteyi gercekleştiremeyeceğine gore, toplumları ve medeniyetleri tehdit eden boyle bir tehlikeye karşı daha kısa yoldan ve daha etkili bir cozum yolu vardır:

“Beşeriyeti dehşetli sadmelere uğratan, tehdit eden, anarşiliğin, ifsat ve tahribin, yegÂne caresi ancak ve ancak İlÂhî, semÂvî bir dinin ezelî ve ebedî hakikatleridir, hakikat-i İslÂmiyettir.”

“Komunistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik, doğrudan doğruya anarşistliği intac ediyor. Ve bu dehşetli tahrip edicilere karşı ancak ve ancak hakikat-ı Kur'Âniye etrafında ittihad-ı İslÂm (İslÂm birliği) dayanabilir.”

“Şimdi bu zamanda en buyuk tehlike olan zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve maddiyunluğa (materyalizme) karşı yalnız ve yalnız tek bir care var. O da Kur'Ân'ın hakikatlerine sarılmaktır.”

Dinsizliğe ve Anarşizme karşı Risale-i Nur modeli

Bediuzzaman, asrımızın anlayış seviyesine uygun ve insanların maruz kaldığı manevî tehlikelere karşı cozum careleri sunan bir eser olarak kaleme aldığı Risale-i Nur Kulliyatını, Zulkarneyn'in Seddine benzetir.

Ye'cuc ve Me'cuc, tarihin derinliklerinde fesadın ve bozgunculuğun temsilcileri olmuştur. O gunun şartlarında bu fesat ve bozgunculuk barbarlıkla, kan dokerek ve o donemin medeniyetlerini alt-ust ederek gercekleştirilmiştir. Bu fesadı onlemek ve mazlum mu'minleri muhafaza etmek maksadıyla Hz. Zulkarneyn gecilmez bir set inşÃ‚ ettirmişti. Gunumuz şartlarında ise, Ye'cuc ve Me'cuc'un gercekleştirdiği fesadın cok daha ileri boyutlardaki akisleri komunizm ve ozellikle anarşizmin neticelerinde gorulmektedir. En derin darbeler ise maddî acıdan değil manevî acıdan gelmektedir. Dinsizlik ve isyan goruşleriyle asrımız insanının kalp ve inanc dunyası cok derin yaralar almaktadır. İnkarcılığın onunde bir set teşkil eden Kur'an ve hukumleri, anarşizm gibi bir takım fikir akımlarının sonucu buyuk yaralar almış, insanlar imansızlık gibi buyuk bir manevî tehlikeyle yuz yuze gelmişlerdir. İnsanlar imanlarını kaybetmekte, bu kayıp o insanların ebedî hayatlarının kaybıyla sonuclanmaktadır.

Manevî cihetten gelen bu dehşetli saldırılara ve bozgunculuğa karşı yine manevî bir set teşkil etmek gerekmektedir. Tıpkı Ye'cuc ve Me'cuc'un maddî fesadının onune yine maddî bir set kurulması gibi.

“Sedd-i Zulkarneynin tahribiyle Ye'cuc ve Me'cuclerin dunyayı fesada vermesi gibi, şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) olan sedd-i Kur'Ânî'nin tezelzuluyle ve Ye'cuc ve Me'cucden daha muthiş olarak ahlÂkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulumlu bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.”

“Hıristiyan dinini mağlûp eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde (kuzeyde) cıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı mÂnevî istilÂsına karşı Risale-i Nur, sedd-i Zulkarneyn gibi bir sedd-i Kur'Ânî vazifesini gorebilir.”

Anarşistlerin Allah inancını insanların kalplerinden ve akıllarından silme amaclarının yanı sıra, iddia ettikleri ozgurluk ve bağımsızlıktan uzak, insanları ve toplumları sınırsız bir baskı ve tahakkum altına almak olduğu şu ifadelerle vurgulanır:

“Hem Nur Risaleleri kufr-u mutlakı kırdığı icin, kufr-u mutlakın altındaki anarşiliği ve ustundeki istibdad-ı mutlakı kırıyor.”

Risale-i Nur'u okuyarak imanî acıdan manevî takviye sağlayan insanlar, ozellikle gencler yaşadıkları toplum icinde aynı tehlikeye maruz diğer insanların kurtulması, hatt onun da otesinde gelecek nesillerin imanlarının kurtarılması icin de caba gosterirler. Aslında bu Risale-i Nur'un kendini okuyanlara gosterdiği en onemli hedeflerdendir. Risale-i Nur'un ceşitli yerlerinde bu onemli gorev şoyle ifade edilir:

“Risale-i Nur sırf Âhirete bakar; gayesi Rıza-yı İlÂhî ve imanı kurtarmak ve şakirtlerinin (talebelerinin gorevi) ise, kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebedîden (ebediyyen hicliğe duşmekten) ve ebedî haps-i munferitten (tek kişilik hapisten) kurtarmaya calışmaktır. Fakat dunyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i Âtinin (gelecek neslin) bicareler kısmını dalÂlet-i mutlakadan (sınırsız inkarcılıktan) kurtarmaktır.”

“Kur'Ân-ı Hakîmin sırr-ı hakikatiyle (gizli hakikatleriyle) ve i'cÂzının (mucizeliğinin) tılsımıyla, benim ve Risale-i Nur'un programımız ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini (meyvesini) gorduğumuz ve calıştığımız ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, olumun idam-ı ebedîsinden iman-ı tahkikî (uzun araştırmalar sonucu elde edilen iman) ile bicareleri kurtarmak ve bu mubarek milleti de her nevi anarşilikten muhafaza etmektir.”

Anarşizmin onunde sarsılmaz bir set teşkil eden Risale-i Nur, Kur'an-ı Kerim hakikatlerini bu asrın anlayışına uygun olculerle sunar.

Anarşizm gibi buyuk bir tehlikenin geri puskurtulmesi yine Kur'an'ın kendisine muracaat edilerek, onda gizli hakikatleri bu gunun insanlarının anlayacağı şekilde sunularak, yani bir nevi inancsızlığın onunde cok kuvvetli bir set teşkil ederek gercekleşecektir. Risale-i Nur eserleri bu ozelliğe sahiptir.

“Risale-i Nur, hakikat-i İslÂmiye ve Kur'Âniyeyi muspet ve mudellel (ispatlanmış ve delillendirilmiş) bir şekilde insanlığın nazar-ı tahkikine arz ve ifade etmektedir.”

SONUC

Bediuzzaman Said Nursi, anarşi ve anarşizmle ilgili değerlendirmelerini yaparken, hedefini iyi tanıyan bir fikir adamı konumundadır. Anarşizmi herkesin yaptığı gibi sadece “kaos ve kargaşa” anlamlarıyla algılamamış, imana ve inanca karşı en buyuk tehdit olan bir duşunce sistemi olarak değerlendirmiştir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, anarşizmin en belirgin ilkesi olan otorite karşıtlığı icin en uygun zemin, toplumu oluşturan kesimler arası ucurumdur. Ezilen, horlanan, geri kalmış ve cahil halk tabakası anarşizmin yerleşmesi ve yayılması icin en uygun zemindir. Bu durumda yapılacak şey, hangi kesimden olursa olsun insanlar arası sevgi, saygı, hoşgoru, yardımlaşma ve dayanışma zemininin oluşturulmasıdır. Bunun icin de en onemli uygulama olarak, İslÂmın beş temel şartından olan zekÂtı gosterir. ZekÂtın yaygınlaşmasıyla “aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtilÂl sadÂları, haset bağırtıları, kin ve nefret vÂveylÂları yerine ihtiram, itaat ve muhabbet sadÂları yukselir.” Boyle bir toplumun hicbir ferdine, anarşizmin herhangi bir prensibi kabul ettirilemez.

Bediuzzaman'ın anarşizmle ilgili onemli bir tespiti de, anarşizmin cıkış kaynağıyla ilgili olanıdır. Burjuva sınıfına yonelik fakir halk kesiminin bir isyanı olarak değerlendirilen ve Avrupa'da cok buyuk ve cok koklu değişimlere sebep olan Fransız İhtilÂli, anarşizmin de cıkış noktasıdır. Cunku bu ihtilÂlin ardından butun Avrupa'ya ozgurluk duşunceleri yayılmıştır. Ozgurluğun makûl cercevede sınırlarının belirlenmemesi ise, kucuk-buyuk her turlu otoriteyi kabul etmemek, hicbir kuralı dinlememek neticesini doğurmuştur ki, anarşizmin en onemli ozelliği de budur.

Her turlu otoriteye başkaldırma ozelliği anarşizmi Bediuzzaman'ın ifadesiyle “kufr-u mutlak”a yani “sınırsız inkÂncılık inancı”na yoneltmiştir. Halbuki kufr-u mutlak insanın fıtratına terstir. İnancsızlık esası uzerine kurulu bir hayat duşunulemez.

Otorite karşıtlığından hareketle anarşizmin neticelerinden bir diğerini Bediuzzaman, kalplerdeki hurmet, merhamet gibi guzel hasletlerin yok edilmesi olarak gosterir. Ona gore hurmet ve merhamet gibi ozellikler insanın akıl ve zek ozelliklerini en ideal şekilde yonlendirir. Aksi takdirde sadece aklı ve zekÂsıyla hareket eden insanlar canavarlaşır. Bu yuzden Bediuzzaman, anarşizme karşı koklu bir formul sunar: Hurmet, merhamet, haramdan cekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmek.

Kısaca Bediuzzaman Said Nursi, anarşizmi inancsızlık, inkar, dinsizlik ve isyan temelleri uzerine kurulu bir sistem olarak gorur ve ona karşı imanı korumaya yonelik bir savunma sistemi geliştirir. Tıpkı Hz. Zulkarneyn'in Seddi gibi, anarşizmin bozgunculuğuna ve saldırılarına karşı cok guclu manevî bir set oluşturmuştur. Bunun adı da Risale-i Nur Kulliyatı'dır.

KAYNAK

__________________