Ahir zaman o kadar dehşetli bir zaman ki, anormalliklerin normal, normalliklerin anormal olarak algılandığı bir zaman. Oyle ki Allah'ın yasakladığı alkolu kullanmadığı icin hayıflanan insanlar var. Fitnelerin ve bid'a ların bizleri cepe cevre sardığı, helal ile haramın aynı tezgahta sunulduğu bu zaman, gunaha girmenin cok kolay olduğu bir zaman.

Gunaha girmemizin temel nedeni olan "gaflet" yani Allah'ı anlıkta olsa hatıra getirmemektir. Zira bir Muslumanın, Allah'ın onu gorduğunu duşunerek gunaha girmesi kolay bir hadise değildir.

Efendimiz'in (s.a.v) bir Hadis-i Şerif'inde buyurdukları gibi "İhsan Allah'ı gorur gibi ibadet etmendir; cunku sen O'nu gormesen de O seni gormektedir" buyurmaktadır.(Buhari, İman)

Yani "ihsan" ı yaşayabilirsek gunahlara duşme ihtimalimizi minimize etmiş oluruz. Peki ihsan demek olan Allah'ın bizi gorduğu hakikatını hayatımıza nasıl tatbik edeceğiz ?

Bu hastalığı farkeden asrımızın manevi doktoru Bediuzzaman Said Nursi, 11. Lem'a da bu hastalığımızın recetesini bizlere şoyle sunuyor;

"Evet Sunnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymetdardır. Hususan bid'aların istilası zamanında sunnet-i seniyyeye ittiba etmek daha ziyade kıymetdardır. Hususan fesad-ı ummet zamanında Sunnet-i Seniyyenin kucuk bir adabına muraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor.

Doğrudan doğruya Sunnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam'ı hatıra getiriyor. O ihtardan o hatıra, bir huzur-u İlahi hatırasına inkılab eder." bu tespitlerle insanın Allah'ın huzurunda olması şuurunun Efendimizin (s.a.v) sunnetine riayet ederek elde edilebileceğini ifade etmiştir.

Evet bir insan herhangi bir işle meşgul olurken Sunnet-i Seniyye'ye riayet etse, Efendimiz (s.a.v) o insanın aklına gelir, Efendimizin (s.a.v) akla gelmesi de Allah'ın huzurunda oluşunu o insana hatırlatır. Allah'ın huzurunda olma şuurunu kazanan insanda dolayısıyla "ihsan" manasını yakalamış olacaktır.

Efendimizin (s.a.v) sunnetine uymak o kadar onemlidir ki; butun omrumuzu hayırla gecirmemizi sağlayacağı gibi, zaten yapmak zorunda olduğumuz şeyleride sevap hanemize yazdırmamızın mumkun olduğunu Zamanın Bedii;

"Hatta en kucuk bir muamelede, hatta yemek, icmek ve yatmak adabında Sunnet-i Seniyyeyi muraat ettiği dakikada, o adi muamele ve o fıtri amel, sevablı bir ibadet ve şer'i bir hareket oluyor.

Cunki o adi(basit) hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam'a ittibaını duşunuyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan şari-i hakiki olan Cenab-ı Hakk'a kalbi muteveccih olur, bir nevi huzur ve ibadet kazanır." şeklinde ifade etmiştir.

Sosyal varlık olan insanın hayatı; alış-veriş yapmak, yemek yemek, calışmak, uyumak vs. gibi dunyevi meşguliyetlere temas etmektedir. Eğer insan kendisini Allah'ın huzurunda olduğunu unutup, hevesleri doğrultusunda hareket ederse kendisini gunahların icinde bulması an meselesidir. İşte bu riski ortadan kaldırmanın yada en aşağıya indirmenin en birinci yolu Efendimizin (s.a.v) sunnetine uymak olduğu anlaşılmaktadır.

Bediuzzaman Said Nursi konuyla ilgili yazının son kısmında "Sunnet-i Seniyyeye ittibaı kendine adet eden, adatını ibadete cevirir, butun omrunu semeredar ve sevabdar yapabilir." diyerek muslumanlara mujde vermektedir.

"Ne mutlu o kimseye ki, Sunnet-i Seniyyeye ittibaından hissesi ziyade ola. Veyl (yazıklar olsun) o kimseye ki, Sunnet-i Seniyyeyi takdir etmeyip, bid'alara giriyor."

KAYNAK

__________________