Denizli Hapishanesine Meyve Risalesi girince…

(Dunden devam)

İkinci hakikat: Emniyeti ihlÂl vehmiyle bize ihanet etmek ve teveccuh-u ammeyi kırmak kasdıyla tahkirkÂrÂne, aldanmış mahdud adamların bed muamelelerine mukabil, hadsiz ehl-i hakikatin ve nesl-i Âtînin takdirkÂrÂne alkışlamaları var diye ihtar edildi.

Evet, komunist perdesi altında anarşistliğin emniyet-i umumiyeyi bozmaya dehşetli calışmasına karşı, Risale-i Nur ve şakirdleri, iman-ı tahkikî kuvvetiyle bu vatanın her tarafında o muthiş ifsadı durduruyor ve kırıyor, emniyeti ve asayişi temine calışıyor ki, pek cok bir kesrette ve memleketin her tarafında bulunan Nur Talebelerinden, bu yirmi senede alÂkadar uc dort mahkeme ve on vilÂyetin zabıtaları, emniyeti ihlÂle dair bir vukuatlarını bulmamış ve kaydetmemiş. Ve uc vilÂyetin insaflı bir kısım zabıtaları demişler: “Nur Talebeleri manevî bir zabıtadır. Asayişi muhafazada bize yardım ediyorlar. İman-ı tahkikî ile, Nuru okuyan her adamın kafasında bir yasakcıyı bırakıyorlar, emniyeti temine calışıyorlar.”

Bunun bir numunesi Denizli Hapishanesidir. Oraya Nurlar ve mahpuslar icin yazılan Meyve Risalesi girmesiyle, uc dort ay zarfında iki yuzden ziyade o mahpuslar oyle fevkalÂde itaatli, dindarÂne bir salÂh-ı hal aldılar ki, uc dort adamı olduren bir adam, tahta bitlerini oldurmekten cekiniyordu. Tam merhametli, zararsız, vatana nÂfi’ bir uzuv olmaya başladı. Hatta resmî memurlar bu hale hayretle ve takdirle bakıyordular. Hem, daha hukum almadan, bir kısım gencler dediler: “Nurcular hapiste kalsalar, biz kendimizi mahkûm ettireceğiz ve ceza almaya calışacağız; t onlardan ders alıp onlar gibi olacağız, onların dersiyle kendimizi ıslah edeceğiz.”

Lem’alar, Yirmi Altıncı Lem’a, On Beşinci Rica, s. 394
__________________