Sırr-ı iman, teslimiyet ve tevekkulle musîbetten istifade etmek

Yirmi İkinci Deva

Ey nuzul gibi ağır hastalıklara muptel olan kardeş! Evvel sana mujde ediyorum ki, mu’min icin nuzul mubarek sayılıyor. Bunu coktan ehl-i velÂyetten işitiyordum, sırrını bilmezdim. Bir sırrı şoyle kalbime geliyor ki:

Ehlullah, CenÂb-ı Hakka vÂsıl olmak ve dunyanın azîm manevî tehlikelerinden kurtulmak ve saadet-i ebediyeyi temin etmek icin, iki esası ihtiyÂren takip etmişler.

Birisi: Rabıta-i mevttir. Yani, dunya fÂnî olduğu gibi, kendisi de icinde vazifedar fÂnî bir misafir olduğunu duşunmekle, hayat-ı ebedîsine o suretle calışmışlar.

İkincisi: Nefs-i emmarenin ve kor hissiyatın tehlikelerinden kurtulmak icin, cilelerle, riyazetlerle nefs-i emmarenin oldurulmesine calışmışlar.

Sizler, ey yarı vucudunun sıhhatini kaybeden kardeş! Sen ihtiyÂrsız, kısa ve kolay ve sebeb-i saadet olan iki esas sana verilmiş ki, daima senin vucudunun vaziyeti, dunyanın zevalini ve insanın fÂnî olduğunu ihtar ediyor. Daha dunya seni boğamıyor, gaflet senin gozunu kapayamıyor. Ve yarım insan vaziyetinde bir zata, nefs-i emmare, elbette hevesat-ı rezile ile ve nefsanî muştehiyatla onu aldatamaz; cabuk o nefsin belÂsından kurtulur.

İşte, mu’min sırr-ı imanla ve teslimiyet ve tevekkulle, o ağır nuzul gibi hastalıktan, az bir zamanda, ehl-i velÂyetin cileleri gibi istifade edebilir. O vakit o ağır hastalık cok ucuz duşer.

Lem’alar, s. 342

LÛ*GAT*CE:

ehl-i velÂyet: Velayet ehli, veliler.

ehlullah: Allah ehli, Allah dostu, veliler.

nuzul: Felc, inme.

zeval: Sona erme.
__________________