Musîbet inşaallah cabuk vazifesini bitirir, gider

(Dunden devam)

Sen bir musîbetzede veya işci ve meşakkatli bir halde olan bir fakirden sor, “Ne haldesin?” Aklı başında ise diyecek ki: “Şukurler olsun Rabbime, iyiyim, calışıyorum. Keşke cabuk guneş gitmeseydi, bu işi de bitirseydim. Vakit cabuk geciyor, omur durmuyor, gidiyor. Vakıa, zahmet cekiyorum; fakat bu da gecer. Her şey boyle cabuk geciyor” diye, manen omur ne kadar kıymettar olduğunu, gecmesindeki teessufle bildiriyor. Demek, meşakkat ve calışmakla, omrun lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sıhhat ise, omru acılaştırıyor ki, gecmesini arzu ediyor.

Ey hasta kardeş! Bil ki, başka risalelerde tafsilÂtıyla kat’î bir surette ispat edildiği gibi, musîbetlerin, şerlerin, hatta gunahların aslı ve mayası ademdir. Adem ise şerdir, karanlıktır. Yeknesak istirahat, sukût, sukûnet, tevakkuf gibi hÂletler, ademe, hicliğe yakınlığı icindir ki, ademdeki karanlığı ihsas edip sıkıntı veriyor. Hareket ve tahavvul ise, vucuddur, vucudu ihsas eder. Vucud ise halis hayırdır, nurdur.

Madem hakikat budur; sendeki hastalık, kıymettar hayatı safîleştirmek, kuvvetleştirmek, terakki ettirmek ve vucudundaki sair cihazat-ı insaniyeyi o hastalıklı uzvun etrafına muavenettarÂne muteveccih etmek ve SÂni-i Hakîm’in ayrı ayrı isimlerinin nakışlarını gostermek gibi cok vazifeler icin, o hastalık senin vucuduna misafir olarak gonderilmiştir. İnşaallah cabuk vazifesini bitirir, gider. Ve afiyete der ki: “Sen gel, benim yerimde daimî kal, vazifeni gor. Bu hane senindir, afiyetle kal.”

Lem’alar, s. 340

LÛ*GAT*CE:

adem: Yokluk.

muavenettarÂne: Yardımına koştururcasına.

tahavvul: Değişim, hal değiştirme.

teessuf: Eseflenme, uzuntu.

tevakkuf: Durma, durgunluk, durağanlık.

yeknesak: Monoton.
__________________