Guzelden ne gelse guzeldir

On Dokuzuncu Deva

Cemîl-i ZulcelÂl’in butun isimleri, “Esmau’l-Husna” tabir-i Samedanîsiyle gosteriyor ki, guzeldirler. Mevcudat icinde en latif, en guzel, en cami Âyine-i Samediyet de hayattır. Guzelin Âyinesi guzeldir. Guzelin mehasinlerini gosteren Âyine guzelleşir. O Âyinenin başına o guzelden ne gelse guzel olduğu gibi, hayatın başına dahi ne gelse, hakikat noktasında guzeldir. Cunku guzel olan o Esmau’l-Husnanın guzel nakışlarını gosterir.

Hayat, daima sıhhat ve afiyette yeknesak gitse, nÂkıs bir Âyine olur. Belki bir cihette adem ve yokluğu ve hicliği ihsas edip sıkıntı verir, hayatın kıymetini tenzil eder, omrun lezzetini sıkıntıya kalbeder. Cabuk vaktimi gecireceğim diye, sıkıntıdan ya sefahete, ya eğlenceye atılır. Hapis muddeti gibi, kıymettar omrune adavet edip, cabuk oldurup gecirmek istiyor.

Fakat tahavvulde ve harekette ve ayrı ayrı tavırlar icinde yuvarlanmakta olan bir hayat, kıymetini ihsas ediyor, omrun ehemmiyetini ve lezzetini bildiriyor. Meşakkatte ve musîbette dahi olsa, omrun gecmesini istemiyor. “Aman guneş batmadı, ya gece bitmedi” diye sıkıntısından of, of etmiyor.

Evet, gayet zengin ve işsiz, istirahat doşeğinde her şeyi mukemmel bir efendiden sor: “Ne haldesin?” Elbette “Aman vakit gecmiyor, gel bir şeş beş oynayalım” veyahut “Vakti gecirmek icin bir eğlence bulalım” gibi muteellimÂne sozleri ondan işiteceksin. Veyahut tûl-i emelden gelen “Bu şeyim eksik, keşke şu işi yapsaydım” gibi şekvaları işiteceksin.

(Devamı var)

Lem’alar, s. 340

LÛ*GAT*CE:

adavet: Duşmanlık.

adem: Yokluk.

kalbetme: Değiştirme.

tahavvul: Değişim, halden hale gecme.

tûl-i emel: Uzun emeller, bitmek bilmeyen arzular.
__________________