(Yedinci Nukte’nin devamı)
Evet, Ramazan-ı Şerif, bu fÂnî dunyada, fÂnî omur icinde ve kısa bir hayatta bÂkî bir omur ve uzun bir hayat-ı bÂkiyeyi tazammun eder, kazandırır. Evet, bir tek Ramazan, seksen sene bir omur semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’Ân ile, bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir huccet-i kàtıadır.

Evet, nasıl ki bir padişah, muddet-i saltanatında, belki her senede, ya culûs-u humayun namıyla veyahut başka bir şaşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı gunleri bayram yapar. Raiyetini o gunde umumî kanunlar dairesinde değil, belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalÂde icraatına ve doğrudan doğruya lÂyık ve sadık milletini has teveccuhune mazhar eder. Oyle de, Ezel ve Ebed Sultan’ı olan on sekiz bin Âlemin Padişah-ı ZulcelÂl’i, o on sekiz bin Âleme bakan, teveccuh eden ferman-ı Âlişanı olan Kur’Ân-ı Hakîm’i, Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlÂhî ve bir meşher-i RabbÂnî ve bir meclis-i ruhÂnî hukmune gecmek, mukteza-i hikmettir.

Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece suflî ve hayvanî meşagilden insanları cekmek icin, oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise, mide gibi butun duyguları, gozu, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruc tutturmaktır. Yani, muharremattan, malÂyaniyattan cekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. MeselÂ, dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla, ona oruc tutturmak; ve o lisanı, tilÂvet-i Kur’Ân ve zikir ve tesbih ve salÂvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek; mesel gozunu namahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gozunu ibrete ve kulağını hak soz ve Kur’Ân dinlemeye sarf etmek gibi, sair cihazata da bir nevi oruc tutturmaktır. Zaten mide en buyuk bir fabrika olduğu icin, oruc ile ona tatil-i eşgal ettirilse, başka kucuk tezgÂhlar kolayca ona ittiba ettirilebilir.

Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektub, İkinci Risale, s. 475

LÛ*GAT*CE:

cihazat-ı insaniye: İnsanın cihazları.

huccet-i kàtıa: Kesin delil.

meşher-i RabbÂnî: Rabbanî teşhir yeri, İlÂhî sergi.

muharremat: Haram olan şeyler.

semerat: Meyveler, neticeler.

tazammun: İcine alma.
__________________