Tefekkur, herhangi bir mesele hakkında duşunme, zihni yorma, derin duşunme, işin şuuruna varma, hikmet ve ibretten ders alma. İcinde marifet, muhabbet ve ibadetin de bulunduğu geniş bir sozdur.
Bediuzzaman diyor ki: “İnsanın sermaye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse, o kadardır.”1 İnsan kÂinatın meyvesi olduğu icin elbette kÂinatta ne varsa her şeyine muhtactır. Hatta ihtiyaclar bu dunya ile sınırlı kalmıyor. TÂ ebede kadar da uzayıp gider.

Tefekkur dersini manen Hazret-i İbrahim aleyhisselÂm’dan alan Said Nursî Hazretleri: ‘’Butun varlık Âlemi bir tefekkur levhasıdır. Şuur sahibi varlıkların yaratılışından maksat da, tefekkur vazifesinin yerine getirilmesidir.’’ şeklinde tefekkuru nazara vermiştir.

Bediuzzaman Âlemi “iki daire ve iki levha” şeklinde mutalÂa etmiştir.

“Biri, gayet muhteşem, muntazam bir daire-i rububiyet ve gayet musannÂ, murass bir levha-i san’at, diğeri, gayet munevver, muzehher bir daire-i ubudiyet ve gayet vÂsi, cÂmi bir levha-i tefekkur ve istihsan ve teşekkur ve iman.” demiş. 2

Bu levhalardan rububiyet dairesi nihayetsiz bir tefekkur vazifesini gerektirmektedir ki, sadece insanlar değil butun varlıkların yaratılışı da bu sırdan ileri gelmektedir. Zaten, RisÂle-i Nur’un dort esasından biri de tefekkurdur.

Demek ki, kÂinat meydanında gorunen butun varlıkların yaratılış gayesi CenÂb-ı Allah’a karşı ubudiyet ile vazifeyi ifa etmektir. İnsan bu dalgalı ve fırtınalı dunya denizinde yelkensiz bir kayık gibi, hedefi belli olmayan her’ an bir girdap ile karşılaşabilir. “Omur sermayesi kısadır,” arzu ve emeller coktur, arzu edilen emellere ulaşmadan olum karşına cıkabilir.

Niyazî-i Mısrî’nin dediği gibi:

“Gunde bir taşı bina-yı omrumun duştu yere,

Can atar gafil, binası oldu viran bî haber.”

Bir ticaret yapmadım naktı omur oldu heba,

Yola geldim lÂkin cumle kervan gocmuş bî haber.” dedim.

“Tasavvur-u zevalden gelen elemler kalbi kanatıyor.” Alınan lezzet ondan ayrılmanın elemi yanında cok kucuk kalıyor. Ote yandan, dunya nimetlerine kavuşmak icin buyuk gayretler gosteriliyor. Cekilen sıkıntılar saatlerce, aylarca surduğu halde, alınan lezzet birkac dakika yahut birkac saat kadar kısa kalıyor. Bu yonuyle de bir uzum yedirmenin bedeli yuz tokat oluyor.

Tefekkur rahmet vesilesi olan bir duşunce olduğu icin esası ve hedefi itibariyle guzel bir amel ve kaynağı da Kur’Ân ve sunnettir. Kur’Ân-ı HÂkim zişuurlara mealen şoyle sesleniyor: “duşunmuyor musunuz?”, “tefekkur etmiyor musunuz?”, “akletmiyor musunuz?”, “duşunmez misiniz!”, diye insanı tefekkure dÂvet ediyor.

MuÂmelÂt ve ahlÂkta kemÂle erebilmek icin ancak ruhu inkişÃ‚f ettirecek hikmet, ibret, marifet, muhabbet ve ibadettir. Bu da ancak tefekkur ile olabilir.

Dipnotlar:

1- Sozler, ucuncu soz. 2- Sozler, yirminci Soz.
__________________