Ali Karakaş: “Ustad Hazretleri “Ey uc yuz seneden sonraki yuksek asrın arkasında gizlenmiş ve sÂkitÂne nurun sozunu dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Omer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler! Sizlere hitap ediyorum” 1 hitabıyla hangi zamana ve kimlere hitap ediyor? Sıkıntılar bitmiyor. Ustadın mujdelediği yuksek asır ne zaman gelecek?”
Mustakbeldeki İnsanlarla Konuşacağım

Ustad Hazretleri genelde Âlem-i İslÂm icin, ozelde ise Nur Talebeleri icin cok yuksek mujdeler veriyor. Oyle ki bu mujdeleri “tahmin ederim ki, zannederim ki..” gibi zan ifadeleriyle değil; “yakinim var ki..” “dunyaya işittirecek derecede kanaat-i kat’iyemle derim ki” gibi kesin bilgi ihtiva eden kelimelerle ifade ediyor.

İnanıyoruz ki, bu mujdeler inşallah tahakkuk edecektir. Fakat şartlara, manevî inkişaflara, hizmetlere ve umumî duÂların kuvve-i cazibe meydana getirmesine bağlı olarak, plÂnı kader-i İlÂhi’ye ait bu futuhatın zamanını da yine kader-i İlÂhî tayin ve takdir edecektir.

“Uc yuz seneden sonraki” ifadesinde uc yuz seneden murat hicrî bin uc yuz senesi olduğu kanaatindeyiz. Cunku Ustad Hazretleri 1200’lu yıllarda doğmuş, 1300’lu yıllarda yaşamış; ama mesajı 1300’lu yılların sonrasına, taa kıyamete kadar uzanan bir zaman dilimini muhatap alıyor. Yani bu sozuyle Bediuzzaman, 1300’lu yıllardan itibaren kıyamete kadar gelen zamanların meb’usu olduğunu ilÂn ediyor.

Fakat Bediuzzaman’ın o gunku muhatapları kendisine kabil-i hitap gelmemiştir.

Bu yuzden şoyle feveran etmiştir: “İşte ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa donuyorum, mustakbeldeki insanlarla konuşacağım.”2

Bediuzzaman Neden Mustakbel İle Konuşuyor?

Cunku Bediuzzaman zamanını aşan bir muceddiddir. Onun yuz sene once Osmanlı’nın cokuşu esnasında soyledikleri ve sozlerindeki hakikat ancak şimdilerde anlaşılmaya ve teslim edilmeye başlanmıştır.

Keza o, yuz sene once Âlem-i İslÂm’ı orta cağda tevkif eden altı tane hastalık tesbit etmiş ve bu hastalıkların ilÂclarını da soylemişti. Âlem-i İslÂm bu gun hÂl kendi ayakları uzerine kalkmayı becerememişse, bu gun hÂl mutegallibe devletlerin oyuncağı olmaya devam ediyorsa, bu gun hÂl ortacağda tevkif durumdaysa, bakın inceleyin, bu altı hastalığın aynen devam ettiğini goreceksiniz. Hasta bir beden iyileşmeden ayağa kalkabilir mi?

Cunku bu gun de, kıyamete kadar gelen zaman dilimlerinde de, Âlem-i İslÂm’ın hem hastalıklarını teşhis, hem hastalıklarına ilÂc Risale-i Nur’dadır.

Bediuzzaman bu sebeple bin uc yuzlu yıllardan sonra gelen Said’lerle, Hamza’larla, Omer’lerle, Osman’larla, Yusuf’larla, Ahmed’lerle konuşuyor ve onlara umit aşılıyor, şevk aşılıyor, can aşılıyor.

Bediuzzaman Butun Muslumanlara Sesleniyor

Bediuzzaman, bulunduğu yeri şoyle konumlandırıyor: “Ey Muhataplarım! Ben cok bağırıyorum. Zira asr-ı salis-i aşrın (yani on ucuncu asrın) minaresinin başında durmuşum, sureten medenî ve dinde lÂkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye dÂvet ediyorum.”3

Bediuzzaman hicrî on ucuncu asrın minaresinin başından kıyamete uzanan bir sesle butun Muslumanlara sesleniyor. Bu sesle Bediuzzaman kıyamete kadar gelen zamanların, yani bin dort yuzlu yılların, bin beş yuzlu yılların gorevlisi bulunduğunu ifade ediyor.

Risale-i Nur hizmetleri bu gun dun olduğu gibi sırren tenevveret sırrıyla, ama butun şaaşasıyla devam ediyor. Risale-i Nur evet Turkiye’den cıkmış; ama bu gun Turkiye sınırlarını aşmış, altmıştan fazla dile cevrilmiş, bircok ulkede okunan, dersleri yapılan, uzerinde tezler hazırlanan, kitaplar yazılan bir dunya klÂsiği haline gelmiş. Milyonların imanını kurtarmaya devam ediyor.

Yeri gelmişken ifade edelim: Bu genc Said’lerden, Hamza’lardan, Omer’lerden, Osman’lardan, Yusuf’lardan, Ahmed’lerden şanlı bir grup dun Ankara’da Genclik Şoleninde buluştu. Ustadlarının mujdesini iliklerine kadar duymuşlar, doymuşlar ve Ustadlarının yoluna baş koymuşlardı. Şanlı genclere binler tebrikler, teşekkurler!

Elbette Cennet-asa bir baharı getirecek hizmetler sıkıntısız, problemsiz olmayacaktır. Fakat butun sıkıntılara rağmen bu gun, dune nazaran daha fazla umitvar olacak sebebimiz vardır. Elhamdulillahi aza min fazl-i Rabbi.

Dipnotlar:

1- Eski Said Eserleri, MunÂzarÂt, s. 260.

2- A.g.e., 302.

3- Eski Said Eserleri, MunÂzarÂt, s. 261
__________________