Eğer insaniyetin mahiyetini, hayvaniyetin en bedbaht ve en aşağı derecesinde telÂkki ve dunyayı daimî ve lÂyezal tevehhum ve insanı bÂkî ve lÂyemut tahayyul eden bir sarhoş vicdansız tarafından denilse: “Senin butun risalelerin, imanî pek kuvvetli ders veriyor; dunyadan soğutuyor, nazarı ahirete ceviriyor. Biz ise, butun kuvvet ve dikkat ve zihnimizle dunya hayatına muteveccih olmamızla bu zamanda yaşayabiliriz. Cunku şimdi yaşamak ve duşmanlardan sakınmak cok muşkulleşmiştir.”

Elcevap: İman-ı tahkikînin dersleri, gerci nazarı ahirete baktırıyor; fakat, dunyayı o ahiretin mezraa ve carşısı ve bir fabrikası gostermekle, daha ziyade dunya hayatına calıştırır. Hem, imansızlıktaki muthiş bir surette kırılan kuvve-i maneviyeyi, gayet kuvvetli bir tarzda kazandırır; ve me’yusiyet icinde atalet ve lÂkaytlığa duşenleri şevk ve gayrete, sa’ye sevk eder, calıştırır. Acaba, bu dunyada yaşamak isteyenler, boyle, hayat-ı dunyeviyenin lezzetini, hem calışmaya şevki, hem hadsiz musîbetlerine karşı dayanmaya medar kuvve-i maneviyesini temin eden ve itiraz kabul etmeyen delillerle ispat edilen iman-ı tahkikinin derslerine yasak denecek bir kanunun vucudunu kabul ederler mi ve oyle bir kanun olabilir mi?

B. S. N. Tarihce-i Hayatı, Eskişehir Hayatı, s. 248
__________________