Butun kemÂlÂtın madeni ve esası, vahdettir

(Dunden devam)

Altıncı İşaret

Ferdiyet-i Rabbaniye ve vahdet-i İlÂhiye, butun kemalÂtın (HAŞİYE) medarı, esası olduğu ve kÂinatın hilkatindeki hikmetlerin ve maksatların menşei ve madeni olduğu gibi, zîşuur ve zîaklın, hususan insanların metalibinin ve arzularının husul bulmasının menbaı ve care-i yegÂnesidir. Eğer ferdiyet olmazsa, beşerin butun metalib ve arzuları sonecek. Hem hilkat-i kÂinatın neticeleri hice inecek, hem mevcut ve muhakkak olan ekser kemalÂtın in’idamına vesile olacak.

MeselÂ, insanda en şedid ve sarsılmaz ve aşk derecesinde bir arzu-yu beka var. Ve o matlabı vermek icin, butun kÂinatı sırr-ı ferdiyetle kabzasında tutan ve bir menzili kapayıp obur menzili acmak gibi kolay bir surette dunyayı kapayıp ahireti acabilir bir Zat, o arzu-yu bekayı yerine getirebilir. Ve bu arzu gibi, ebede uzanmış ve kÂinatın etrafına yayılmış, beşerin binler arzuları, sırr-ı ferdiyete ve hakikat-i tevhide bağlıdırlar. Eğer o ferdiyet olmazsa, onlar olmaz, akim kalırlar. Ve vahdetle butun kÂinata birden tasarruf eden bir Zat-ı Ferd olmazsa, o matlablar yerine gelmez. Faraza gelse de cok nÂkıs olur.

İşte bu sırr-ı azîm icindir ki, Kur’Ân-ı Mu’cizu’l-Beyan, tevhid ve ferdiyeti pek cok tekrarla, kuvvetli bir hararetle, yuksek bir halÂvetle ders verdiği gibi, butun enbiya ve asfiya ve evliya, en buyuk zevklerini ve saadetlerini, kelime-i tevhid olan “L ilÂhe ill hû”da buluyorlar.

HAŞİYE: Hatta hadsiz kemal ve cemal-i İlÂhînin tahakkukuna en zÂhir burhan ve en kuvvetli bir delil, vahdettir. Cunku, kÂinatın SÂnii, Vahid-i Ehad bilinse, butun kÂinattaki kemalÂt ve cemaller, o SÂni-i Vahid’de bulunan kudsî kemalÂtın ve cemallerin golgeleri ve cilveleri ve işaretleri ve tereşşuhatları olduğu bilinecek. Yoksa, kÂinatın kemalÂtı ve cemalleri, mahlûkata ve şuursuz bir kısım esbaba ait kalacaktı. O vakit, akl-ı beşer nazarında, kemalÂt-ı İlÂhiyenin hazine-i sermediyesi anahtarsız, mechul kalırdı.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Dorduncu Nukte, s. 623

LÛ*GAT*CE:

esbab: Sebepler.

Ferdiyet-i Rabbaniye: Her şeyi terbiye eden CenÂb-ı Hakk’ın birliği.

SÂni’: Sanatla yaratan Allah.

tereşşuhat: Tereşşuhlar, sızıntılar.

vahdet-i İlÂhiye: Allah’ın birliği.
__________________