Vahdette hadsiz derece bir suhûlet var

(Dunden devam)

Ucuncu temsil: Mesel kure-i arz, Zat-ı Ferd-i Vahid’in bir memuru, bir neferi olduğundan, yalnız o bir tek nefer, o tek Zatın tek emrini dinlediği icin, mevsimlerin husûlu ve gece ve gunduz vakitlerinin vucudu ve semavattaki ulvî ve haşmetli harekÂtın zuhuru ve sinemavÂrî semavî levhaların tebdili gibi neticeleri istihsal icin, arz gibi bir tek nefer, bir tek Zatın bir tek emrini almakla, o vazifenin neşesinden gelen bir cezbe ile, meczup Mevlevî gibi iki hareketiyle semaa kalkar, butun o muhteşem neticelerin husûlune ve zuhuruna vesile olur. Guya o tek nefer, kÂinat yuzundeki muhteşem manevraya bir kumandanlık eder.

Eğer hÂkimiyet-i ulûhiyeti ve saltanat-ı rububiyeti umum kÂinatı ihata eden ve hukum ve emri umum mevcudata gecen bir Zat-ı Ferd’e verilmezse, o halde o neticeleri, o semavî manevrayı ve arzî mevsimleri tahsil etmek icin, kure-i arzdan bin defa buyuk milyonlarla yıldızlar ve kureler, milyonlar sene uzun bir mesafeyi her yirmi dort saatte, her bir senede gezmekle o neticeler gosterilebilir.

İşte, kure-i arz gibi bir tek memur, meczup bir Mevlevî gibi mihveri ve medarı ustunde iki hareketle hÂsıl olan o haşmetli neticelerin husûlu ise, vahdette ne derece hadsiz suhûlet olduğuna bir misal olması gibi, aynı neticeleri kazanmak icin milyonlar defa o hareketten daha muşkul ve hadsiz uzun yollarla o neticeleri kazanmak ne derece muşkulÂtlı, belki muhal olduğuna, şirk ve kufrun yolunda ne derece muhaller, bÂtıl şeyler bulunduğuna misaldir.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Dorduncu Nukte, s. 620

LÛ*GAT*CE:

hÂkimiyet-i ulûhiyet: Allah’ın ilÂhlığının hÂkimiyeti.

istihsal: Ortaya cıkarma.

saltanat-ı rububiyet: Allah’ın rablık saltanatı, terbiye edicilik saltanatı.

suhûlet: Kolaylık.

vahdet: Birlik.

Zat-ı Ferd-i Vahid: Tek olan Allah.
__________________