En buyuk şeyin icadı, en kucuk bir şey gibi kolaydır

Dorduncu İşaret

İsm-i Ferd’in cilve-i a’zamı guneş gibi zÂhir olmakla beraber, vucub derecesinde bir makuliyet ve hadsiz bir kolaylıkla kabul edilir. Ve o cilvenin muhalifi ve zıddı olan şirk, nihayet derecede muşkul ve akıldan gayet derecede uzak, belki muhal ve mumteni derecesinde olduğunu ispat eden cok burhanlar, Risale-i Nur’un eczalarında beyan edilmiş. Şimdilik o delillerdeki o noktaların tafsilÂtını o risalelere havale edip, yalnız uc noktasını burada beyan edeceğiz.

Birincisi: Onuncu ve Yirmi Dokuzuncu Sozlerin Âhirlerinde icmalen ve Yirminci Mektub’un Âhirinde tafsilen, gayet kat’î burhanlar ile ispat etmişiz ki, Zat-ı Ferd ve Ehad’in kudretine nisbeten en buyuk şeyin icadı, en kucuk bir şey gibi kolaydır. Bir baharı, bir cicek gibi suhuletle halk eder. Binler haşrin numunelerini, her baharda gozumuz onunde kolaylıkla icad eder. Buyuk bir ağacı, kucuk bir meyve gibi rahatca idare eder. Eğer muteaddit esbaba havale edilse, her bir meyve, bir ağac kadar masraflı ve muşkulÂtlı ve bir cicek, bir bahar kadar zahmetli ve suubetli olur.

Evet, nasıl ki bir ordunun techizat-ı askeriyesi bir kumandanın emriyle bir fabrikada yapılsa, o ordunun techizatı, Âdeta bir tek neferin techizatı gibi kolaylaşır; eğer her neferin cihazatı ayrı ayrı fabrikada yapılsa ve idare-i askeriyesi vahdetten kesrete girse, o vakit her bir nefer, ordu kadar fabrikalar ister. Aynen oyle de, eğer her şey Zat-ı Ferd ve Ehad’e verilse, butun bir nev’in hadsiz efradı, bir tek ferd gibi kolay olur. Eğer esbaba verilse, her bir ferd, o nevi kadar muşkulÂtlı olur.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesinin Bir Meyvesi), Dorduncu Nukte, s. 617
__________________