Hayatın neticesi şukur ve ibadettir

Ucuncu Remiz

Yirmi dokuzuncu hassasında denilmiştir ki: KÂinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şukur ve ibadet dahi, kÂinatın sebeb-i hilkati ve ille-i gayesi ve maksud neticesidir.

Evet, bu kÂinatın SÂni-i Hayy-ı Kayyum’u, bu kadar hadsiz enva-ı nimetiyle kendini zîhayatlara bildirip sevdirdiğine mukabil, elbette zîhayatlardan o nimetlere karşı teşekkur; ve sevdirmesine mukabil sevmelerini; ve kıymettar san’atlarına mukabil medh u sena etmelerini; ve evÂmir-i Rabbanîsine karşı itaat ve ubudiyetle mukabele etmelerini ister.

İşte bu sırr-ı rububiyete gore teşekkur ve ubudiyet, butun enva-ı hayatın ve dolayısıyla butun kÂinatın en ehemmiyetli gayesi olduğundandır ki, Kur’Ân-ı Mu’cizu’l-Beyan pek cok hararetle ve şiddetle ve halÂvetle şukur ve ibadete sevk ediyor. Ve “İbadet CenÂb-ı Hakk’a mahsus ve şukur O’na lÂyık ve hamd O’na hastır” diye cok tekrarla beyan ediyor. Demek bu şukur ve ibadet doğrudan doğruya MÂlik-i Hakikî’sine gitmek lÂzım olduğunu ifade icin, hayatı butun şuunatıyla perdesiz kabza-i tasarrufunda tutmasına delÂlet eden [“Hayatı veren de, olumu veren de O’dur. Geceyle gunduzu değiştirmek de O’na mahsustur. (Mu’minun Sûresi: 80.), (…)”] gibi ayetler, pek sarih bir surette vasıtaları nefyedip, doğrudan doğruya hayatı Hayy-ı Kayyum’un dest-i kudretine munhasıran veriyor.

Evet, minnettarlık ve teşekkuru davet eden ve muhabbet ve sena hissini tahrik eden, hayattan sonra rızık ve şifa ve yağmur gibi vesile-i şukran şeyler dahi doğrudan doğruya Zat-ı Rezzak-ı ŞÃ‚fî’ye ait olduğunu, esbab ve vesait bir perde olduğunu, [“Rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır. (Zariyat Sûresi: 58.), (…)”] gibi ayetlerle, rızık, şifa ve yağmur munhasıran Zat-ı Hayy-ı Kayyum’un kudretine hastır. Perdesiz, Ondan geldiğini ifade icin, kaide-i nahviyece alÂmet-i hasr ve tahsis olan “Huve’r-Rezzak”, “Ve huve’llezî” ifade etmiştir. İlÂclara hasiyetleri veren ve tesiri halk eden, ancak o ŞÃ‚fî-i Hakikî’dir.

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Beşinci Nukte, s. 631
__________________