Ferd isminin bir cilvesi, Eskişehir Hapishanesi’nde bana gorundu

Otuzuncu Lem’a’nın Dorduncu Nuktesi

“Kul huve’llahu ehad” [De ki: O Allah birdir. (İhlÂs Sûresi: 1.)] ayetinin bir nuktesini ve Vahid ve Ehad isimlerini tazammun eden bir İsm-i A’zam veya İsm-i A’zam’ın altı nurundan bir nuru olan Ferd isminin bir cilvesi, Şevval-i Şerif’te Eskişehir Hapishanesi’nde bana gorundu. O cilve-i a’zamın tafsilÂtını Risale-i Nur’a havale edip, burada muhtasar yedi işaretle, ism-i Ferd’in tecellî-i a’zamıyla gosterdiği tevhid-i hakikîyi gayet muhtasar beyan edeceğiz.

Birinci İşaret

Ferd İsm-i A’zam’ı, a’zamî bir tecellî ile kÂinatın heyet-i mecmuasına ve her bir nev’ine ve her bir ferdine birer sikke-i tevhid, birer hatem-i vahdaniyet koyduğunu, Yirmi İkinci Soz ile Otuz Ucuncu Mektub tafsilen gostermişlerdir. Burada, yalnız uc sikkeye işaret edeceğiz.

Birinci Sikke: Ferdiyet cilvesi, kÂinat yuzunde oyle bir sikke-i vahdet koymuştur ki, kÂinatı tecezzi kabul etmez bir kull hukmune getirmiştir. Butun kÂinata tasarruf edemeyen bir zat, hicbir cuz’une hakikî malik olamaz.

O sikke de şudur:

KÂinatın mevcudatı, envaları en muntazam bir fabrika carkları gibi birbirine muavenet eder, birbirinin vazifesini tekmile calışır. Oyle bir tesanud, oyle birbirine muavenet, oyle birbirinin sualine cevap vermek ve birbirinin imdadına koşmak ve birbirine sarılmak, birbiri icine girmek suretiyle oyle bir vahdet-i vucud teşkil ediyorlar ki, bir insanın cesedindeki unsurlar gibi, birbirinden kabil-i tefrik olmaz. Bir unsurun dizginini tutan, umumun dizginlerini tutamazsa, o tek unsurun dizginini zabtedemez.

İşte, kÂinatın simasındaki bu teavun, tesanud, tecÂvub, teÂnuk, pek parlak bir sikke-i kubra-i vahdettir.

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Dorduncu Nukte, s. 614
__________________