Sabır kuvvetini gecmişe ve geleceğe dağıtma

ON BİRİNCİ DEVA

Ey sabırsız hasta kardeş! Hastalık, hÂzır bir elemi sana vermekle beraber, evvelki hastalığından bugune kadar, o hastalığın zevalindeki bir lezzet-i maneviye ve sevabındaki bir lezzet-i ruhiye veriyor. Bugunden, belki bu saatten sonraki zamanda hastalık yok; elbette yoktan elem yok. Elem olmazsa teessur olamaz. Sen yanlış bir surette tevehhum ettiğin icin sabırsızlık geliyor. Cunku, bugunden evvel butun hastalık zamanının maddîsi gitmekle elemi de beraber gitmiş, kendindeki sevabı ve zevalindeki lezzet kalmış. Sana kÂr ve surur vermek lÂzım gelirken, onları duşunup muteellim olmak ve sabırsızlık etmek divaneliktir. Gelecek gunler daha gelmemişler. Onları şimdiden duşunup, yok bir gunde, yok olan bir hastalıktan, yok olan bir elemden tevehhum ile duşunup muteellim olmak, sabırsızlık gostermekle, uc mertebe yok yoğa vucud rengi vermek, divanelik değil de nedir?

Madem bu saatten evvelki hastalık zamanları ise surur veriyor. Ve madem, yine bu saatten sonraki zaman ma’dum, hastalık ma’dum, elem ma’dumdur. Sen, Cenab-ı Hakkın sana verdiği butun sabır kuvvetini boyle sağa sola dağıtma, bu saatteki eleme karşı tahşid et, “YÂ Sabûr!” de, dayan.

Lem’alar, s. 333
LÛ*GAT*CE:

ma’dum: yok.

Sabûr: “Cok sabırlı olan ve sabır veren” anlamında Allah’ın isimlerinden biri.

tevehhum etmek: olmayan bir şeyi varmış gibi kabul etmek, kuruntu.

zeval: sona erme.
__________________