Hem deme: “Ben de herkes gibiyim.” Cunku, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin obur tarafında pek esassızdır.
Hem kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dunyada, nazar-ı hikmetle baksan, hicbir şeyi nizamsız, gayesiz goremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin? Zelzele gibi vakıalar olan şu hÂdisat-ı kevniye, tesaduf oyuncağı değiller. MeselÂ, zemine nebatat ve hayvanat envÂından giydirilen birbiri ustunde, birbiri icinde, gayet muntazam ve gayet munakkaş gomlekler, baştan aşağıya kadar gayelerle, hikmetlerle muzeyyen, mucehhez olduklarını gorduğun ve gayet Âlî gayeler icinde kemÂl-i intizam ile meczub Mevlevî gibi devredip dondurmesini bildiğin hÂlde, nasıl oluyor ki, kure-i arzın benî Âdem’den, bahusus ehl-i imandan beğenmediği bir kısım etvar-ı gafletin sıklet-i maneviyesinden omuz silkmeye benzeyen zelzele gibi (HÂŞİYE) mevtÂlûd hÂdisat-ı hayatiyesini, bir mulhidin neşrettiği gibi gayesiz, tesadufî zannederek butun musîbetzedelerin elîm zayiatını bedelsiz, hebaen mensur gosterip, mudhiş bir ye’se atarlar. Hem, buyuk bir hata, hem buyuk bir zulum ederler. Belki, oyle hÂdiseler, bir Hakîm-i Rahîm’in emriyle ehl-i imanın fÂnî malını sadaka hukmune cevirip, ibka etmektir ve kufran-ı nimetten gelen gunahlara keffarettir. Nasıl ki bir gun gelecek, şu musahhar zemin, yuzunun ziyneti olan ÂsÂr-ı beşeriyeyi şirkÂlûd, şukursuz gorup cirkin bulur; HÂlık’ın emriyle buyuk bir zelzele ile butun yuzunu siler, temizler. Allah’ın emriyle, ehl-i şirki Cehenneme doker; ehl-i şukre, “Haydi, Cennete buyurun” der.

HÂŞİYE: İzmir’in zelzelesi munasebetiyle yazılmıştır.

Sozler, s. 197

LÛ*GAT*CE:

ÂsÂr-ı beşeriye: İnsanlara ait eserler.

etvar-ı gaflet: Gaflet tavırları.

hÂdisat-ı kevniye: Oluş, yaratışla ilgili hadiseler.

hebaen mensur: Boşa gitmiş, boşuna harcanmış.

ibka: Bakileştirme.

kufran-ı nimet: Nimet bilmezlik, nimeti inkÂr, nankorluk.

kure-i arz: Dunya, yeryuzu.

mevtÂlûd: Olum bulaşmış, olum dolu.

musahhar: Emre boyun eğmiş, itaatkÂr.

mulhid: Dinsiz.

sıklet-i maneviye: Manevî ağırlık.

şirkÂlûd: Şirk karışmış.

ye’s: Umitsizlik.

zelzele: Deprem.

***
__________________