Musîbet cihetinde yalnız “bugun”u duşun

(Dunden devam)

Birinci Harb-i Umumî’nin birinci senesinde, Erzurum’da mubarek bir zat muthiş bir hastalığa giriftar olmuştu. Yanına gittim. Bana dedi:

“Yuz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım” diye acı bir şikÂyet etti.

Ben cok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim:

“Kardeşim, gecmiş sıkıntılı yuz gunun şimdi sururlu yuz gun hukmundedir. Onları duşunup şekva etme. Onlara bakıp şukret. Gelecek gunler ise, madem daha gelmemişler; Rabbin olan Rahmanu’r-Rahîm’in rahmetine itimad edip, dovulmeden ağlama, hicten korkma, ademe vucud rengi verme. Bu saati duşun, sendeki sabır kuvveti bu saate kÂfi gelir. Divane bir kumandan gibi yapma ki, sol cenah duşman kuvveti onun sağ cenahına iltihak edip ona taze bir kuvvet olduğu halde, sol cenahındaki duşmanın sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuvvetini sağa sola dağıtıp, merkezi zayıf bırakıp, duşman edna bir kuvvetle merkezi harap eder.”

Dedim: “Kardeşim, sen bunun gibi yapma. Butun kuvvetini bu saate karşı tahşid et. Rahmet-i İlÂhiyeyi ve mukÂfat-ı uhreviyeyi ve fÂnî ve kısa omrunu uzun ve bÂkî bir surete cevirdiğini duşun. Bu acı şekva yerinde ferahlı bir şukret.”

O da tamamıyla bir ferah alarak, “ElhamdulillÂh” dedi, “Hastalığım ondan bire indi.”

Lem’alar, İkinci Lem’a, s. 25

LÛ*GAT*CE:

adem: Yokluk.

bÂkî: Sonsuz.

Birinci Harb-i Umumî: I. Dunya Savaşı.

mukÂfat-ı uhreviye: Ahiret mukÂfatı.

sururlu: Neşeli, sevincli.

şekva: ŞikÂyet.

tahşid etmek: Biriktirmek, yığmak.
__________________