Otuz kırk sene bu tazyikatımda, hukukullah manasında olan hukuk-u amme namındaki vazifelerle muvazzaf olan savcılar ekser hapislerimde, nefyimde şiddetlerini gorduğum halde onlara karşı bir hiddet, bir kusmek bana gelmiyordu.
Sonra goruyordum: Onların zÂhirî şiddetine sebep olan kusurları kendilerinde gormuyordum. Fakat cok defa bir zaman sonra kader-i İlÂhînin başka kusuratıma binaen şefkat tokadının oyle savcıların eliyle geldiğini gordum. Kader adalet yaptığı icin, o şefkat tokadını ruh ve kalbimle kabul ettim. ZÂhirî sebebe binaen savcıların şiddetini helÂl ediyorum. Şimdi, CenÂb-ı Hakk’a şukur, o muddeiumumîlerin bir kısmı, vazifeleri olan hukuk-u umumiyenin mudafaası, hukukullah nev’inden olduğu cihetle, bana karşı şiddet değil, bilÂkis hakikî adalet noktasında, umum İslÂmiyete ve belki insaniyete de menfaati olan Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesi cihetiyle şiddeti bırakıp kader-i İlÂhînin şefkat tokadına bakar gibi zÂhirî tÂzib, hakikaten yardım hukmune gectiği icin, ben de bu sırr-ı azîm munasebetiyle, butun boyle muddeiumumîlere karşı bir dostluk ve du etmek vaziyetini aldım. ZÂhiren bana karşı şiddet-i hukum gorunen hÂlÂt, o hizmet-i imaniyeye bir ilÂnname hukmune gecti.

Ben de şimdi onlara, hukuk-u Âmmenin hukukullah hukmune gectiğini bilenlere, umumen selÂm ve du ediyorum. Bana olan şiddetlerini umumen helÂl ediyorum.

Said Nursî

Emirdağ LÂhikası - II, Mektup No: 370, s. 572

LÛ*GAT*CE:

hÂlÂt: Haller.

hukukullah: Allah’ın hukuku.

hukuk-u Âmme: Umumun hukuku; halkın, kamunun hukuku.

muddeiumumî: Savcı.

nef(i)y: Surgun.

nev’: Tur, ceşit.

tÂzib: Sıkıntı verme, eziyet etme.
__________________