FÂtır-ı Hakîm insana her ceşit ihsanını hissettirmek istiyor

Yedinci Deva

Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta! Senin hastalığın sıhhatteki nimet-i İlÂhiyenin lezzetini kacırmıyor, bilÂkis tattırıyor, ziyadeleştiriyor. Cunku bir şey devam etse tesirini kaybeder. Hatta ehl-i hakikat muttefikan diyorlar ki: “İnneme’l-eşyÂu tu’rafu biezdÂdih”. Yani, “Her şey zıddıyla bilinir.” MeselÂ, karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz, zevksiz kalır. Aclık olmazsa yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su icmesi zevk vermez. İllet olmazsa afiyet zevksizdir. Maraz olmazsa sıhhat lezzetsizdir.

Madem FÂtır-ı Hakîm insana her ceşit ihsanını ihsas etmek ve her bir nevi nimetini tattırmak ve insanı daima şukre sevk etmek istediğini, şu kÂinatta ceşit ceşit, hadsiz enva-ı nimeti tadacak, tanıyacak derecede, gayet cok cihazatla insanı techiz etmesi gosteriyor ki, elbette sıhhat ve afiyeti verdiği gibi, hastalıkları, illetleri, dertleri de verecektir. Senden soruyorum: “Bu hastalık senin başında veya elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin, midenin sıhhatindeki lezzetli, zevkli nimet-i İlÂhiyeyi hissedip şukreder miydin?” Elbette şukur değil, belki duşunmeyecektin; şuursuz, o sıhhati, gafletle belki sefahete sarf ederdin.

Lem’alar, s. 330

LÛ*GAT*CE:

enva-ı nimet: Nimet ceşitleri.

FÂtır-ı Hakîm: Butun fıtratları ayrı ayrı ve hikmetle yaratan Allah.

sefahet: Gayr-i meşrû eğlenceler.
__________________