“Bu da gecer, y Hû” de, şekva yerinde şukret

Altıncı Deva

Ey elemden teşekkî eden hasta! Senden soruyorum: Gecmiş omrunu duşun ve o omurde gecmiş lezzetli safa gunleri ve bel ve elemli vakitlerini tahattur et. Her halde ya “Oh,” ya “Ah” diyeceksin. Yani, ya “ElhamdulillÂh, şukur” veyahut “VÂhasretÂ, vÂesefÂ!” kalbin veya lisanın diyecek.

Dikkat et, sana “Oh, ElhamdulillÂh, şukur” dediren, senin başından gecmiş elemler, musibetlerin duşunmesi, bir manevî lezzeti deşiyor ki, senin kalbin şukreder. Cunku elemin zevali lezzettir. O elemler, o musibetler, zevaliyle ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki, duşunmekle deşilse, ruhtan bir lezzet akıyor, şukurler takattur ediyor.

Sana “VÂesefÂ, vÂhasretÂ!” dedirten, eski zamanda gecirdiğin lezzetli ve safalı o hallerdir ki, zevalleriyle senin ruhunda daimî bir elem irsiyet bırakıp, ne vakit duşunsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor.

Madem bir gunluk gayr-i meşrû lezzet bazen bir sene manevî elem cektiriyor. Ve muvakkat bir gunluk hastalıkla gelen elem, cok gunler manevî lezzet-i sevapla beraber, zevalindeki halÂs ve kurtulmaktan gelen manevî lezzet vardır. Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve ic yuzundeki sevabı duşun. “Bu da gecer, y Hû” de, şekva yerinde şukret.

Lem’alar, s. 329

LÛ*GAT*CE:

şekva: ŞikÂyet.

tahattur: Hatırlama.

teşekkî: ŞikÂyet etme.

vÂesefÂ: Ne yazık, eyvah.

vÂhasretÂ: Cok yazık.

zeval: Sona erme.
__________________