Ucuncu Kelime
“LÂ şerîke lehû.” Yani, nasıl ki ulûhiyetinde ve saltanatında şeriki yoktur; Allah bir olur, muteaddit olamaz. Oyle de, rububiyetinde ve icraatında ve icadatında dahi şeriki yoktur.

Bazen olur ki, sultan bir olur, saltanatında şeriki olmaz; fakat icraatında, onun memurları onun şeriki sayılırlar ve onun huzuruna herkesin girmesine mÂni olurlar, “Bize de muracaat et” derler. Fakat, Ezel-Ebed Sultanı olan CenÂb-ı Hak, saltanatında şeriki olmadığı gibi, icraat-ı rububiyetinde dahi muinlere, şeriklere muhtac değildir. Emir ve iradesi, havl ve kuvveti olmazsa, hicbir şey, hicbir şeye mudahale edemez. Doğrudan doğruya herkes O’na muracaat edebilir. Şeriki ve muini olmadığından, o muracaatcı adama “Yasaktır, O’nun huzuruna giremezsin” denilmez.

İşte, şu kelime ruh-u beşer icin şoyle bir mujde verir ki:

İmanı elde eden ruh-u beşer, mÂnisiz, mudahalesiz, hailsiz, mumanaatsız, her halinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazÂin-i rahmet maliki ve defain-i saadet sahibi olan Cemîl-i ZulcelÂl, Kadîr-i ZulkemÂl’in huzuruna girip hÂcÂtını arz edebilir. Ve rahmetini bulup kudretine istinad ederek kemÂl-i ferah ve sururu kazanabilir.

Mektubat, Yirminci Mektub, s. 266

LÛ*GAT*CE:

defain-i saadet: Mutluluk defineleri.

hazÂin-i rahmet: Rahmet hazineleri.

icraat-ı rububiyet: Rablığının icraatı, terbiye edicilik fiilleri.

muin: Yardımcı.

muteaddit: Birkac.

şerik: Ortak.

ulûhiyet: İlahlık.
__________________