Son donemde ona ne oldu anlamadım. Birkac yıldır internet alışkanlığı başladı. Onceleri kotu sitelere girip cıkmaya başladı. Porno icerikli yerlerden cıkmaz oldu. Şimdilerde guya kotu bir amacı olmadan kumar oynanan yerlere giriyor. Sadece kadınlarla oyunlar oynuyor. Orada tanıştığı bayanlarla buluşuyor, tanışıyor, sohbet ediyor. Yaptıklarından rahatsız olduğumu dile getirince, yaptıklarının icinden geldiğini, beni ilgilendirmediğini, onun ozel hayatı olduğunu soyleyerek kestirip atıyor. Resmen koptuk. Aile hayatı diye bir şey kalmadı bizde. Hatta onunla birlikte olurken, iğrenc filmler izlemek istiyor ve bana da zoraki izletmeye calışıyor. Orada gorduğu şeyleri bana yaptırmaya calışıyor. Cok utanıyorum bunları yazarken ama, ilişkide haram şeyler istemeye başladı. Ben kabul etmeyince de kızıyor. Beni boşanmakla tehdit ediyor. Cok bunaldım. Ne yapacağımı bilemiyorum.
Anlayamıyorum Mehtap Hanım… gecmişte dininde olan, Salih bir kul olan, kimseye kotuluğu dokunmayan kocama ne oldu? Niye boyle şeyler yapıyor? Adam resmen kudurdu… Bazı arkadaşlarım da aynı şeylerden şikayetci… Bu erkekler belirli bir yaşa gelince neden kuduruyor? “ icerikli bir mail…
…
Bayanın eşini “Kudurmak” fiiliyle tanımlaması dikkatimi cekti. Aldım elime sozluğu, başladım kelimeyi aramaya…
Kuduz hastalığına yakalanmak, kuduz olmak fiilinden, mezaci olarak turetilen “Kudurmak” kelimesi, azmak, şiddetli şekilde kızmak anlamına gelirken; aynı zamanda şiddetli ve tehlikeli hal almak anlamına da geliyor.
Kelimeden yola cıkınca kuduran insan icin kullanılan “Kudurgan” tabiri ise, azgın, kudurmuş, mutecaviz, sağa sola saldıran kelimelerini de tarif ediyor.
Kudurgan kişiyi tanımlarken arada gecen “Mutecaviz” kelimesini de cımbızla ceker, onun anlamını da verecek olursak ortaya şoyle bir ifade cıkıyor… Tecavuz eden… sarkıntılık yapan… saldıran… saldırgan…
…
Peki ne oluyor da gecmişte efendi/Salih olan bazı erkeklerimiz “kudurgan adam” pozisyonuna geciyor…?
Nedir bu erkekleri “durten”… onlara sorunca cevap veremedikleri; ama kendilerini tanımlarken “icimden geldi” dedirten…
Nedir bu “ic”ten gelen…?
…
“İc”ten gelen şeyin adına biz “durtu” diyoruz sevgili okurlar! Cunku durtu “iceri”den bir yerden “ic”ten gelir. Yani sevgili Vehbi Keser”in bir kongrede esprili bir dille soylediği gibi “durtu, iceriden durter”…
Psikoloji disiplini acısından bakılacak olursa, eyleme enerjisini veren şeyin adıdır durtu. Nedeni anlaşılamayan bir davranış sergilendiğinde, verilen tipik yanıt “İcimden geldi” şeklindedir.
Cocuk kardeşini dovduğunde… evladınız, kız arkadaşının sacını cektiğinde değişmeyen cevap; kocanızı porno sitelerinde yakaladığınızda da değişmez… “Biliyorum doğru değil ama… icimden geldi…!”
Aslına bakarsanız durtuyu hep icerden dışarıya cıkmak istediğinde tanırız. İcerdeyken farkına varmadığımız ihtiyaclarımız, durtulup de dışarı cıkmaya calıştığında adı konulur bir hal alır… fark edilir… gorulur… İceriden gelen, iceride bir yerde durtulerek, bedenimiz yoluyla dışarıya suzulmek ister. Dışarıya cıkmak ve hep doyurulmak ister.
Psikoloji acısından durtu, icten gelir. Dış dunyanın kural ve yasalarının işlemediği yerlerden. Doyurulmak ister. Doyum ister. Cunku durtu tamamen “ic”e aittir, “dış”ı tanımayandır.
…peki durtu, istediği an, koşulsuz bir bicimde duyuma ulaşmak zorunda mıdır…? Doyuma ulaşmadığı zamanlar olamaz mı…? Eğer doyuma ulaşmıyorsa, onu engelleyen ve doyumu engelleyen nedir…?
…
Bizim gunluk yaşantımız anlamında olaya bakacak olursak sevgili okurlar, icten gelen, icimizden gelip bizi durten ve hemen her şeyin olmasını isteyen yanımızın karşısında duran guclu bir “benlik” algımızın olması gerekir. “ben” dediğimiz “kendim” diye tarif ettiğimiz “ego”muz, tum bu kuralsız istek ve doyum dayatmalarıyla baş edebilir nitelikte oluşturulmuşsa, “ic”ten gelenler “dış”taki dunyanın istekleriyle catışmayabilir. Cunku benlik(ego), “dış”ın oldukca farkındadır ve “dış”ta olanları dikkate alır.
…
Bizler buyurken, gelişirken, gelenek ve goreneklerimizle beslenerek yetişirken, aslında bir yandan da “kendi dışımızdaki gercekler”in kurallarıyla da donatılmış oluyoruz.
İcinde bulunduğumuz hayat, inanclarımız, değer yargılarımız, bizi biz yapan insani yanlarımız, ideolojilerimiz “ic”ten gelenle “dış”ta bulunanlar arasında denge unsuru olacaktır. Cunku istesek de istemesek de hayat hep doyum-doyumsuzluk, haz-hoşnutsuzluk gibi ikilemlerin arasında gidip gelecektir.
Hangi dunya goruşune, hangi ideolojiye sahip olursak olalım, toplumsal yaşam kuralları gereği bircok hazzımızı ertelemek zorundayız. İster Amerika’da yaşıyor olalım, ister Malezya’da ister Turkiye’de. Dunyanın neresinde olursak olalım “dış”ımızda olanlarla uyum icinde yaşamak zorundayız.
…Nasıl “Canım cinsel ilişki istiyor, hemen şu yoldan gecen kadını yatağa atayım…” ya da “Şu galerideki arabanın benim olmasını istiyorum, hemen camını kırıp alayım” diyemiyorsak; sahip olduğumuz değer yargılarını da bir kenara bırakıp, sırf “icimden geliyor” diye eşimize zoraki porno filmler izletip, onunla aynı şeyleri yapmaya zorlayamayız. Zamanında haram olduğunu inandığımız ve kacındığımız davranışları, bugun sanki o konuların uzerinden haram olduklarına dair hukumler kalkmış gibi uygulayamayız. Uyguluyorsak da onlara kılıf uydurmak icin “icimizden gelen”leri delil olarak gosteremeyiz.
…cunku… cunku “icimizden gelen”ler hep vardı… ilk insandan bugune, bugunden kıyamete kadar var olmaya devam edecektir de. İcimizden gelenler var ama; “dış”ta olanlar da var.
Bu ve benzeri durumlarda bence unutulmaması gereken en onemli mesele şudur sevgili okurlar… yaşam devam ettiği muddetce hayat hep ikili bir zeminde surup gidecektir. İcten gelenler hep olacaktır… dışta duranlar da… Bazen doyum olacaktır hayatımızda bazen doyumsuzluk… bazen haz aldığımız olaylar olacaktır… bazen haz alamadığımız veya ertelediğimiz icin hoşnutsuz olduğumuz zamanlar…
Onemli olan; her şeye karşın yaşamdan tat almanın başka yolları olabileceğini bilmektir bence… bir yerde ertelenen doyum, başka bir ilkeli ve edepli platformda kolaylıkla hazza donuşturulebilir.
…
…ve o eskinin salih(“) eşlerine gelince…! Acıkca soylemem gerekirse, ben o kişilerin yetirince salih olduklarına inanmıyorum. Gercekten Allah’tan korkan, kuldan utanan insanların bireysel ihtiyac ve beklentilerinin yonunu değiştirme gucune sahip olduklarına inanıyorum ben. Ona bakarsanız durtu herkeste var. Ama canımız bir şey istediğinde, istediğimiz o şeyin haram fiil olduğuna inanıyorsak eğer, kendimizi o faaliyetten uzaklaştırmanın bir yolunu elbette buluruz. Ama uzaklaştıracak daha faydalı alanlar bulmuyorsak/bulamıyorsak, sağa sola saldırıyorsak, porno yayınlar takip ediyorsak, cinsel icerikli faaliyetlere yoneliyorsak bunun adı “kudurmak” oluyor kolaylıkla.
Gunumuzde yeni moda insanlar var. Akşama kadar bilgisayar başında oturan ve cinsel doyumdan başka bir şey yapmayan insanlar. Şimdi bu kişiler isteseler, cinsel enerjilerini sanata, edebiyata, bilime, insanlığa yonlendiremezler mi? Cok da guzel yonlendirirler bence. Yanlışı hatırlatılınca “Sen karışma” diyen, “İşine geliyorsa… gelmiyorsa kapı orada!” diye eşine yol gosteren beyler olmazlar…
Ben bu kişilerin psikolojik sorunları olduğuna inanıyorum. “ic”ten gelenler icin en iyi cozum “ice yolculuk”tur sevgili okurlar! “ice yolculuk” icin en iyi yollardan birisi de psikoterapi gormektir. Başka yollar yok mudur? Elbette vardır. Yeter ki bu kişiler “ic”ten gelenle “ic”e gidecek bir yontem bularak mucadele etmek istesinler…!
Son olarak durtu icin onemli bir hatırlatma daha. Durtu, hangi yolla yatıştırılmaya alışırsa o yolu kendisine ilke edinir. Alıştığı doyum nesnesinden uzaklaşması zorlaşır. Tam da bu nedenle ilk başta doyum nesnesi olarak yanlış alışkanlıklara ilk adımı atmamak icin mucadele etmek gerekir. Adım atılınca, gerisi corap sokuğu gibi geliyor.
Bunun icin olsa gerek Allah(cc) Kur’an’da “Haram işlemeyin” demiyor… “Harama yaklaşmayın” diyor…
Sevgiyle kalın…
Sizide durten varmı ?

__________________