RahmÂn ve Rahîm olan Allah´ın adıyla


Nuzûl

Mushaftaki sıralamada doksan birinci, iniş sırasına gore yirmi altıncı sûredir. Kadir sûresinden sonra, Burûc sûresinden once Mekke’de inmiştir.

Adı/Ayet Sayısı

Sûre adını 1. Âyette gecen “guneş” anlamındaki şems kelimesinden almıştır.

Konusu

Sûrede bazı onemli kozmik varlıklara ve olaylara yemin edilerek insan tabiatına hem iyilik hem kotuluk eğilimlerinin verildiği bildirilmiş; bu eğilimlerini doğru kullanmayanların akıbetine ornek olmak uzere Semûd kavminin helÂk edilişi anlatılmıştır.

Ayet



Guneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, guneşi takip ettiğinde aya, onu acığa cıkarttığında gunduze, onu orttuğunde geceye, gokyuzune ve onu bina edene, yere ve onu yapıp doşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kotuluklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kotuluklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kotuluklere gomen de ziyan etmiştir.
(1-10)

Tefsir


Bu tur doğal varlıklar ve olaylar uzerine yemin edilmesi hem evrenin genel duzenine, bunun insanlar icin taşıdığı faydalara ve bu duzeni yaratıp yaşatan ilÂhî kudretin buyukluğune hem de sonraki Âyetlerde ele alınan konunun onemine dikkat cekmeyi amaclar. “Kuşluğu” diye cevirdiğimiz duhÂh tamlamasına “guneşin ışığı, aydınlığı, sabah vakti, gunduz” gibi mÂnalar da verilmiştir (ŞevkÂnî, V, 524). Ayın yani ışığının guneşin ardından gelmesi, ışığını ondan almasını veya guneş batınca ardından ayın doğmasını yahut ayın ilk gorunduğu hilÂl durumunu ifade eder. 7. Âyette insan (nefs) uzerine yemin edilmesi onun fıtrî ustunluğune işaret eder. “Nefsin (insanın ozu olarak) şekillendirilip duzenlenmesi”nden maksat ona maddî ve mÂnevî guclerin yerleştirilmesi, her gucun yapacağı gorevin tayin edilmesi ve nefse bu gucleri kullanacak organların verilmesidir. 8. Âyetteki fucûr her turlu kotuluğu, gunah ve sapmayı; Âyette fucûrun karşıtı olarak kullanılan takv ise burada doğruluk, iyilik ve hak yolda kararlılığı ifade eder. Aynı Âyetteki elheme fiilinin masdarı olan ilham, bu bağlamda fucûr ve takv kelimeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, “Allah TeÂlÂ’nın insanın fıtratına doğru ve yanlışı, iyilik ve kotuluğu, gunah ve sevabı bilme, tanıma, ayırt etme, birini veya diğerini secip yapma gucu ve ozgurluğu vermesi”; dolayısıyla “insanın her turlu deney ve oğrenimden once, apriorik olarak bu yeteneklerle donanmış bulunması” şeklinde acıklanabilir. Boylece Kur’an’ın insan anlayışının bir ozeti sayılabilecek olan 7-8. Âyetler, insanın ahlÂkî bakımdan cift kutuplu bir varlık olduğunu, iyilik veya kotuluk yollarından dilediğini secebilecek bir tabiatta yaratıldığını ve onun kurtuluş veya mahvoluşunun bu secime bağlı bulunduğunu gostermektedir.

Ayet



Semûd kavmi azgınlığı yuzunden (Allah'ın elcisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek icin) atıldığında, Allah'ın Resûlu onlara: «Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun uzerine Rableri gunahları sebebiyle onlara buyuk bir felÂket gonderdi de hepsini helÂk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) Âkıbetinden korkacak değil ya!(11-15)

Tefsir


Başka sûrelerde ornekleri gorulduğu gibi burada da gecmiş bir kavmin hikÂyesinden konuyla ilgili bir kesit verilmiştir. 8-10. Âyetlerde insanın hayır veya şer yollarından birini secebileceği, bu imkÂna sahip olarak yaratıldığı bildirildikten sonra nihaî kurtuluşun da yıkımın da bu secime bağlı bulunduğu uyarısı yapılmıştı. İşte 11-15. Âyetlerde bu secimi yanlış yapanlardan bir ornek ve insanlara bir ibret olmak uzere gecmişten bir topluluğun, Semûd kavminin yanlış secimi ve bu yuzden başlarına gelen buyuk felÂket hatırlatılmıştır (bilgi icin bk. A‘rÂf 7/73-79; Hûd 11/61-68).
__________________