Ingiltere'de okuyan iki Turk kizi yurttta ayni odada kaliyorlarmis. Bir gece kizlardan biri arkadasinin evine ders calismak icin gidecekmis.

Diger kizla vedalasip cikmis ama daha yurttan 100 metre falan uzaklasmis ki ders kitaplarindan birini unuttugunu farketmis. Odaya geri donmus tabiyatiyla. Kapiyi actiginda isiklarin kapali oldugunu gormus. "Banu yatti heralde" diye dusunup ayaklarinin ucuna basa basa karanlikta kitabini aramis. Bulamayinca da, "Simdi kizcagizi rahatsiz etmeyim, nasilsa arkadasimda ayni kitaptan var. Idare ederiz artik" deyip cikip gitmis. Ertesi sabah sinavdan sonra odasina dondugunde bir de ne gorsun! Oda bastan asagi kan icinde! Arkadasinin vucudu da parcalar halinde oraya buraya dagitilmis.

Duvarda da (muhtemelen kizin kaniyla yazilmis) bir yazi varmis:
"Aren't you glad, you didn't turn on the lights?"

(Isiklari acmadigin icin memnun musun?) bir şeyi sevmenin yolu onun kaybolabileceğini bilmektir..

__________________