30/RÛM-1: Elif lĂ‚m mîm.
Elif, LĂ‚m, Mîm.

30/RÛM-2: Gulibetir rûm(rûmu).
Rumlar'a gĂ‚lip gelindi (Rumlar mağlûp oldular).

30/RÛM-3: Fî ednel ardı ve hum min ba’di galebihim se yaglibûn(yaglibûne).
Ve onlar, yakın bir yerde, yenilmelerinden sonra gĂ‚lip gelecekler.

30/RÛM-4: Fî bıd’ı sinîn(sinîne), lillĂ‚hil emru min kablu ve min ba’d(ba’du), ve yevme izin yefrahul mu’minûn(mu’minûne).
Birkac (3 ile 9) sene icinde. Bundan once de sonra da emir, Allah'ındır. O gun mu'minler, ferahlayacaklar (sevinecekler).

30/RÛM-5: Bi nasrillĂ‚h(nasrillĂ‚hi), yansuru men yeşĂ‚’(yeşĂ‚u), ve huvel azîzur rahîm(rahîmu).
Allah'ın yardımı ile (Allah), dilediğine yardım eder. Ve O; Azîz'dir (yuce, ustun), Rahîm'dir (Rahîm esması ile tecelli eden, esirgeyen, rahmet nuru gonderen).

30/RÛM-6: Va’dallĂ‚h(va’dallĂ‚hi), lĂ‚ yuhlifullĂ‚hu va’dehu ve lĂ‚kinne ekseren nĂ‚si lĂ‚ ya’lemûn(ya’lemûne).
(Bu), Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden donmez. Ve lĂ‚kin insanların coğu bilmezler.

30/RÛM-7: Ya’lemûne zĂ‚hiren minel hayĂ‚tid dunyĂ‚, ve hum anil Ă‚hıreti hum gĂ‚filûn(gĂ‚filûne).
Onlar, dunya hayatının zahirini (gorunen kısmını) bilirler. Ve onlar, ahiretten gĂ‚fil olanlardır.

30/RÛM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mĂ‚ halakallĂ‚hus semĂ‚vĂ‚ti vel arda ve mĂ‚ beynehumĂ‚ illĂ‚ bil hakkı ve ecelin musemmĂ‚(musemmen) ve inne kesîran minen nĂ‚si bi likĂ‚i rabbihim le kĂ‚firûn(kĂ‚firûne).
Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkur etmiyorlar mı (duşunmuyorlar mı)? Allah gokleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir sure ile yarattı. Ve muhakkak ki insanların coğu, Rab'lerine mulĂ‚ki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) inkar edenlerdir.

30/RÛM-9: E ve lem yesîrû fîl ardı fe yenzurû keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetullezîne min kablihim, kĂ‚nû eşedde minhum kuvveten, ve esĂ‚rûl arda ve amerûhĂ‚ eksera mimmĂ‚ amerûhĂ‚ ve cĂ‚ethum rusuluhum bil beyyinĂ‚t(beyyinĂ‚ti), fe mĂ‚ kĂ‚nallĂ‚hu li yazlimehum ve lĂ‚kin kĂ‚nû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).
Onlar, yeryuzunde dolaşmıyorlar mı ki onlardan oncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna baksınlar? Kuvvet bakımından onlardan daha gucluyduler ve yeri (toprağı) altust etmişlerdi. Onların imar ettiklerinden daha cok imar etmişlerdi. Onların resûlleri onlara beyyinelerle (ispat vasıtaları ve delillerle) gelmişti. Allah, onlara zulmetmiyordu ve lĂ‚kin onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.

30/RÛM-10: Summe kĂ‚ne Ă‚kıbetellezîne esĂ‚us sûĂ‚ en kezzebû bi Ă‚yĂ‚tillĂ‚hi ve kĂ‚nû bihĂ‚ yestehziûn(yestehziûne).
Sonra fenalık yapanların akıbetleri, Allah'ın Ă‚yetlerini tekzip etmeleri (yalanlamaları) ve onunla alay etmiş olmaları sebebiyle cok kotu oldu.

30/RÛM-11: AllĂ‚hu yebdeul halka summe yuîduhu summe ileyhi turceûn(turceûne).
Allah, ilk olarak yaratmaya başlar sonra onu geri cevirir (eski haline iade eder). Sonra O'na dondurulursunuz.

30/RÛM-12: Ve yevme tekûmus sĂ‚atu yublisul mucrimûn(mucrimûne).
Ve o saatin (kıyĂ‚metin) vuku bulduğu (koptuğu) gun, mucrimler cennetten umitlerini keserler.

30/RÛM-13: Ve lem yekun lehum min şurekĂ‚ihim şufeĂ‚û ve kĂ‚nû bi şurekĂ‚ihim kĂ‚firîn(kĂ‚firîne).
Ve (şirk koştukları) ortaklarından şefaatcileri olmaz. Ve (onlar o gun) ortaklarını inkĂ‚r edenlerdir.

30/RÛM-14: Ve yevme tekûmus sĂ‚atu yevmeizin yeteferrakûn(yeteferrakûne).
Ve o saatin vuku bulduğu (kıyĂ‚metin koptuğu) gun, izin gunu onlar fırkalara ayrılırlar.

30/RÛM-15: Fe emmellezîne Ă‚menû ve amilûs sĂ‚lihĂ‚ti fe hum fî ravdatin yuhberun(yuhberune).
Fakat Ă‚menû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilussalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, onlar bahcelerde (ni'met verilip) sevindirilirler.

30/RÛM-16: Ve emmellezîne keferû ve kezzebû bi Ă‚yĂ‚tinĂ‚ ve likĂ‚il Ă‚hıreti fe ulĂ‚ike fîl azĂ‚bi muhdarûn(muhdarûne).
Ve onlar ki (kĂ‚firlerdir), Ă‚yetlerimizi inkĂ‚r ve tekzip ettiler (yalanladılar) ve ahirete ulaşmayı (hayattayken ruhu Allah'a ulaştırmayı tekzip ettiler). İşte onlar, azap icinde hazır bulundurulanlardır.

30/RÛM-17: Fe subhĂ‚nallĂ‚hi hîne tumsûne ve hîne tusbıhûn(tusbıhûne).
Oyleyse akşam ve sabah vaktinde Allah'ı tesbih edin (munezzeh kılın)!

30/RÛM-18: Ve lehul hamdu fîs semĂ‚vĂ‚ti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn(tuzhırûne).
Ve goklerde ve yerde hamd, O'na mahsustur. İkindide ve oğle vaktinde (O'na hamdedin)!

30/RÛM-19: Yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba’de mevtihĂ‚, ve kezĂ‚like tuhrecûn(tuhrecûne).
O, oluden diriyi cıkarır ve diriden oluyu cıkarır. Ve arzı (toprağı), olumunden sonra diriltir. Ve işte (tıpkı) bunun gibi (topraktan) cıkarılacaksınız.

30/RÛM-20: Ve min Ă‚yĂ‚tihî en halakakum min turĂ‚bin summe izĂ‚ entum beşerun tenteşirûn(tenteşirûne).
Ve O'nun Ă‚yetlerinden (mucizelerinden)dir ki, sizi topraktan yarattı. Sonra siz, beşer (insan) haline gelince (coğalıp yeryuzunde) yayılırsınız.

30/RÛM-21: Ve min Ă‚yĂ‚tihî en halaka lekum min enfusikum ezvĂ‚cen li teskunû ileyhĂ‚ ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeh(rahmeten), inne fî zĂ‚like le Ă‚yĂ‚tin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Ve O'nun Ă‚yetlerinden olarak sizin icin nefslerinizden zevceler yaratmıştır ki, onunla sukûn bulasınız. Ve sizin aranızda sevgi ve rahmet (merhamet) kıldı (oluşturdu). Muhakkak ki bunda, tefekkur eden (duşunen) bir kavim icin mutlaka Ă‚yetler (deliller) vardır.

30/RÛM-22: Ve min Ă‚yĂ‚tihî halkus semĂ‚vĂ‚ti vel ardı vahtilĂ‚fu elsinetikum ve elvĂ‚nikum, inne fî zĂ‚like le Ă‚yĂ‚tin lil Ă‚limîn(Ă‚limîne).
Ve O'nun Ă‚yetlerindendir ki, gokleri ve yeri yaratmıştır ve lisanlarınız ve renkleriniz (birbirinden) farklıdır. Muhakkak ki bunda, Ă‚limler icin mutlaka Ă‚yetler (deliller) vardır.

30/RÛM-23: Ve min Ă‚yĂ‚tihî menĂ‚mukum bil leyli ven nehĂ‚ri vebtigĂ‚ukum min fadlih(fadlihi), inne fî zĂ‚like le Ă‚yĂ‚tin li kavmin yesmeûn(yesmeûne).
Ve O'nun Ă‚yetlerindendir ki, siz gece uyursunuz ve gunduz O'nun fazlından istersiniz. Muhakkak ki bunda, işiten bir kavim icin mutlaka Ă‚yetler (deliller) vardır.

30/RÛM-24: Ve min Ă‚yĂ‚tihî yurîkumul berka havfen ve tamaan, ve yunezzilu mines semĂ‚i mĂ‚en fe yuhyî bihil arda ba’de mevtihĂ‚, inne fî zĂ‚like le Ă‚yĂ‚tin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
Ve O'nun Ă‚yetlerindendir ki, korku ve umit olarak size şimşeği gosterir. Ve gokten su indirir, boylece onunla, olumunden sonra arzı (toprağı) diriltir. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim icin mutlaka Ă‚yetler (deliller) vardır.

30/RÛM-25: Ve min Ă‚yĂ‚tihî en tekûmes semĂ‚u vel ardu bi emrih(emrih&#238, summe izĂ‚ deĂ‚kum da’veten minel ardı izĂ‚ entum tahrucûn(tahrucûne).
Ve O'nun Ă‚yetlerindendir ki, gok ve yer O'nun emri ile (dengede) durur. Sonra sizi bir tek davetle cağırdığı zaman yerden (kabirden) cıkacaksınız.

30/RÛM-26: Ve lehu men fîs semĂ‚vĂ‚ti vel ard(ardı), kullun lehu kĂ‚nitûn(kĂ‚nitûne).
Ve goklerde ve yerde bulunan herkes, O'nundur. Hepsi O'na kanitindir.

30/RÛM-27: Ve huvellezî yebdeul halka summe yuîduhu, ve huve ehvenu aleyh(aleyhi), ve lehul meselul a’lĂ‚ fîs semĂ‚vĂ‚ti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Ve O, O'dur ki ilk yaratışı başlatır ve sonra onu iade eder (eski haline dondurur). Bu, O'nun icin cok kolaydır. Goklerde ve yerde yucelik sıfatı, O'nundur (O'na aittir). Ve O; Azîz'dir (cok yuce), Hakîm'dir (hikmet ve hukum sahibi).

30/RÛM-28: : Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min mĂ‚ meleket eymĂ‚nukum min şurekĂ‚e fî mĂ‚ rezaknĂ‚kum fe entum fîhi sevĂ‚un tehĂ‚fûnehum ke hîfetikum enfusekum, kezĂ‚like nufassılul Ă‚yĂ‚ti li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
(Allah), size kendi nefslerinizden ornek verdi. Sizi rızıklandırdığımız şeylerde, sizin sağ elinizin (altında bulunan) sahip olduğunuz (kolelerinizden) ortaklarınız var mı ki (o putlar da Allah'a ortak olsun), boylece onlarla eşit olasınız, onları birbirinizi saydığınız gıbı sayasınız. Akıl eden bir kavim icin ayetleri işte boyle acıklıyoruz.

30/RÛM-29: Belittebeallezîne zalemû ehvĂ‚ehum bi gayri ilm(ilmin), fe men yehdî men edallallĂ‚h(edallallĂ‚hu), ve mĂ‚ lehum min nĂ‚sırîn(nĂ‚sırîne).
Hayır, zalimler ilim sahibi olmaksızın heveslerine tĂ‚bî oldular. Bundan sonra Allah'ın dalĂ‚lette bıraktığını kim hidayete erdirebilir? Ve onların yardımcıları da yoktur.

30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfĂ‚(hanîfen), fıtratallĂ‚hilletî fataran nĂ‚se aleyhĂ‚, lĂ‚ tebdîle li halkıllĂ‚h(halkıllĂ‚hi), zĂ‚liked dînul kayyimu ve lĂ‚kinne ekseren nĂ‚si lĂ‚ ya’lemûn(ya’lemûne).
Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn icin ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun uzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların coğu bilmez.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salĂ‚te ve lĂ‚ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O'na (Allah'a) yonelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (boylece) muşriklerden olmayın.

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kĂ‚nû şiyeĂ‚(şiyean), kullu hızbin bimĂ‚ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O muşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Butun gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

30/RÛM-33: Ve izĂ‚ messen nĂ‚se durrun deav rabbehum munîbîne ileyhi summe izĂ‚ ezĂ‚kahum minhu rahmeten izĂ‚ ferîkun minhum bi rabbihim yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve insanlara bir zarar dokunduğu zaman Rab'lerine dua ederek, O'na yonelirler. Sonra onlara kendisinden rahmet tattırdığı (Rahîm esması ile hidayete erdirdiği) zaman onlardan bir kısmı Rab'lerine şirk (ortak) koşarlar (hidayetteyken dalĂ‚lete duşerler).

30/RÛM-34: Li yekfurû bimĂ‚ Ă‚teynĂ‚hum, fe temetteû fe sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Onlara verdiklerimizi inkĂ‚r etsinler. Boylece metalansınlar (faydalansınlar). Yakında bilecekler.

30/RÛM-35: Em enzelnĂ‚ aleyhim sultĂ‚nen fe huve yetekellemu bimĂ‚ kĂ‚nû bihî yuşrikûn(yuşrikûne).
Yoksa onlara bir sultan (delil, kitap) indirdik de boylece o (kitap onlara), O'na (Allah'a) şirk koşmalarını mı soyluyor?

30/RÛM-36: Ve izĂ‚ ezaknen nĂ‚se rahmeten ferihû bihĂ‚, ve in tusıbhum seyyietun bimĂ‚ kaddemet eydîhim izĂ‚ hum yaknetûn(yaknetûne).
Ve insanlara rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlarlar (şımarırlar). Ve eğer, elleri ile takdim ettiklerinden dolayı onlara bir kotuluk isabet ederse o zaman onlar, umitsizliğe duşerler.

30/RÛM-37: EE ve lem yerev ennellĂ‚he yebsutur rızka li men yeşĂ‚u ve yakdir(yakdiru), inne fî zĂ‚like le Ă‚yĂ‚tin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Ve onlar, Allah'ın dilediğine rızkı genişlettiğini ve (dilediğine) takdir ettiğini (daralttığını) gormediler mi? Muhakkak ki bunda, mu'min bir kavim icin Ă‚yetler (ibretler) vardır.

30/RÛM-38: Fe Ă‚ti zel kurbĂ‚ hakkahu vel miskîne vebnes sebîl(sebîli), zĂ‚like hayrun lillezîne yurîdûne vechallĂ‚hi ve ulĂ‚ike humul muflihûn(muflihûne).
Oyleyse akrabalara, miskinlere ve yolculara haklarını ver. Bu, Allah'ın vechi'ni (Allah'a ulaşmayı) dileyenler icin daha hayırlıdır. İşte onlar, onlar felĂ‚ha erenlerdir.

30/RÛM-39: Ve mĂ‚ Ă‚teytum min riben li yerbuve fî emvĂ‚lin nĂ‚si fe lĂ‚ yerbû indallĂ‚h(indallĂ‚hi), ve mĂ‚ Ă‚teytum min zekĂ‚tin turîdûne vechallĂ‚hi fe ulĂ‚ike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne).
Ve insanların mallarında artış olsun diye faizden (faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah'a ulaşmayı dilemeden yaptığınız zikir), o taktirde Allah'ın katında artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve arttırmaz). Allah'ın vechini (Allah'a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zekĂ‚t (yaptığınız (zikir)ler); işte boylece kat kat (nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır.

30/RÛM-40: AllĂ‚hullezî halakakum summe rezekakum summe yumîtukum summe yuhyîkum, hel min şurekĂ‚ikum men yef’alu min zĂ‚likum min şey’(şey’in), subhĂ‚nehu ve teĂ‚lĂ‚ ammĂ‚ yuşrikûn(yuşrikûne).
O Allah ki sizi yarattı. Sonra sizi rızıklandırdı (dunyada rızık verdi ve nefsinizin kalbini nurlarla doldurdu). Sonra sizi oldurecek, sonra da sizi diriltecek. Sizin ortaklarınızdan (putlarınızdan), bunlardan birini yapacak var mı? Allah Subhan'dır (herşeyden munezzeh). Ve şirk koştukları şeylerden yucedir.

30/RÛM-41: Zaharel fesĂ‚du fîl berri vel bahri bimĂ‚ kesebet eydin nĂ‚si, li yuzîkahum ba’dallezî amilû leallehum yerciûn(yerciûne).
İnsanların elleriyle kazandıkları sebebiyle karada ve denizde fesat zuhur etti (ortaya cıktı), yaptıklarının bir kısmının onlara tattırılması icin. Umulur ki boylece onlar, (Allah'a) donerler (yonelirler).

30/RÛM-42: Kul sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetullezîne min kabl(kablu), kĂ‚ne ekseruhum muşrikîn(muşrikîne).
De ki: "Yeryuzunde dolaşın. Boylece daha oncekilerin akıbetinin (sonlarının) nasıl olduğuna bakın. Onların coğu muşrik idiler."

30/RÛM-43: Fe ekim vecheke lid dînil kayyimi min kabli en ye’tiye yevmun lĂ‚ meredde lehu minallĂ‚hi yevmeizin yassaddeûn(yassaddeûne).
Oyleyse Allah'ın onu geri dondurmeyeceği o gun (kıyĂ‚met gunu) gelmeden once vechini, kayyum (ezelden ebede kadar devam edecek) olan dîn icin ikame et (kıyamda tut). İzin gunu onlar boluk boluk ayrılırlar.

30/RÛM-44: Men kefere fe aleyhi kufruh(kufruhu), ve men amile sĂ‚lihan fe li enfusihim yemhedûn(yemhedûne).
Kim inkĂ‚r ederse kufru (inkĂ‚rı), kendi aleyhinedir. Ve kim salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa onlar, boylece kendi nefsleri icin hazırlık yaparlar.

30/RÛM-45: Li yecziyellezîne Ă‚menû ve amilûs sĂ‚lihĂ‚ti min fadlih(fadlih&#238, innehu lĂ‚ yuhıbbul kĂ‚firîn(kĂ‚firîne).
(İşte bu) Ă‚menû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanları, Kendi fazlından mukĂ‚fatlandırmak icindir. Muhakkak ki O (Allah), kĂ‚firleri sevmez.

30/RÛM-46: Ve min Ă‚yĂ‚tihî en yursiler riyĂ‚ha mubeşşirĂ‚tin ve li yuzîkakum min rahmetihî ve li tecriyel fulku bi emrihî ve li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Ve O'nun (Allah'ın) Ă‚yetlerindendir ki, ruzgĂ‚rları mujdeleyici olarak gonderir. Ve rahmetinden size tattırır. Ve emri ile gemileri yuzdurur. Ve O'nun fazlından istersiniz ve boylece siz şukredersiniz.

30/RÛM-47: Ve lekad erselnĂ‚ min kablike rusulen ilĂ‚ kavmihim fe cĂ‚ûhum bil beyyinĂ‚ti fentekamnĂ‚ minellezîne ecramû, ve kĂ‚ne hakkan aleynĂ‚ nasrul mu’minîn(mu’minîne).
Ve andolsun ki, senden once onların kavmine resûller gonderdik. Boylece onlara beyyineler (kesin deliller) getirdiler. Bunun uzerine mucrimlerden intikam aldık. Mu'minlere yardım, Bizim uzerimize hak oldu.

30/RÛM-48: AllĂ‚hullezî yursilur riyĂ‚ha fe tusîru sehĂ‚ben fe yebsutuhu fîs semĂ‚i keyfe yeşĂ‚u ve yec’aluhu kisefen fe terel vedka yahrucu min hılĂ‚lih(hılĂ‚lih&#238, fe izĂ‚ esĂ‚be bihî men yeşĂ‚u min ibĂ‚dihî izĂ‚ hum yestebşirûn(yestebşirûne).
O Allah'tır ki, ruzgĂ‚rları gonderir, boylece bulutları hareket ettirir. Sonra semada onu dilediği gibi yayar. Ve onu kısımlara ayırır, bundan sonra onun arasından yağmurun cıktığını gorursun. Boylece kullarından dilediğine onu (yağmuru) isabet ettirdiği zaman onlar sevinirler.

30/RÛM-49: Ve in kĂ‚nû min kabli en yunezzele aleyhim min kablihî le mublisîn(mublisîne).
Ve onlar, onun (yağmurun) onlara indirilmesinden once gercekten umitlerini kesenlerdi.

30/RÛM-50: Fenzur ilĂ‚ Ă‚sĂ‚ri rahmetillĂ‚hi keyfe yuhyil arda ba’de mevtihĂ‚, inne zĂ‚like le muhyîl mevtĂ‚, ve huve alĂ‚ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Oyleyse Allah'ın rahmetinin eserlerine bak. Olumunden sonra arzı (yeryuzunu) nasıl diriltiyor? Muhakkak ki (O), oluleri işte boyle gercekten diriltendir ve O, herşeye kaadirdir.

30/RÛM-51: Ve le in erselnĂ‚ rîhan fe raevhu musfarran le zallû min ba’dihî yekfurûn(yekfurûne).
Ve eğer Biz, ruzgĂ‚rı gondersek, boylece onu (ekinleri) sararmış gorseler (bile) bundan sonra mutlaka inkĂ‚ra devam ederler.

30/RÛM-52: Fe inneke lĂ‚ tusmiul mevtĂ‚ ve lĂ‚ tusmius summed duĂ‚e izĂ‚ vellev mudbirîn(mudbirîne).
Oyleyse muhakkak ki sen olulere duyuramazsın, arkalarına donup gittikleri zaman sağırlara da daveti duyuramazsın.

30/RÛM-53: Ve mĂ‚ ente bi hĂ‚dil umyi an dalĂ‚letihim, in tusmiu illĂ‚ men yu’minu bi Ă‚yĂ‚tinĂ‚ fe hum muslimûn(muslimûne).
Ve sen, korleri dalĂ‚letlerinden kurtarıp hidayete erdirecek değilsin. Sen ancak Ă‚yetlerimize îmĂ‚n edenlere duyurursun. İşte onlar teslim olanlardır.

30/RÛM-54: AllĂ‚hullezî halakakum min da’fin summe ceale min ba’di da’fin kuvveten summe ceale min ba’di kuvvetin da’fen ve şeybeh(şeybeten), yahluku mĂ‚ yeşĂ‚u, ve huvel alîmul kadîr(kadîru).
O Allah ki, sizi gucsuz (zayıf) bir şeyden (nutfeden) yarattı. Sonra zayıflığın ardından (sizi) kuvvetli kıldı. Sonra (sizi), kuvvetin ardından zayıf ve ihtiyar kıldı. O (Allah), dilediğini yaratır. Ve O; Âlim'dir (en iyi bilen), Kaadir'dir (herşeye gucu yeten).

30/RÛM-55: Ve yevme tekûmus sĂ‚atu yuksimul mucrimûne mĂ‚ lebisû gayra sĂ‚ah(sĂ‚atin), kezĂ‚like kĂ‚nû yu’fekûn(yu’fekûne).
Ve o saatin geldiği (kıyĂ‚metin koptuğu) gun, mucrimler bir saatten fazla (mezarda) kalmadıklarına yemin ederler. İşte boyle donduruluyorlardı (olumden hayata donduruluyorlardı).

30/RÛM-56: Ve kĂ‚lellezîne ûtûl ilme vel îmĂ‚ne lekad lebistum fî kitĂ‚billĂ‚hi ilĂ‚ yevmil ba’si fe hĂ‚zĂ‚ yevmul ba’si ve lĂ‚kinnekum kuntum lĂ‚ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve ilim ve îmĂ‚n verilenler: "Andolsun ki Allah'ın Kitabı'ndaki beas (yeniden diriliş) gunune kadar (mezarda) kaldınız." dediler. İşte bu beas (yeniden diriliş) gunudur. LĂ‚kin siz bilmiyordunuz.

30/RÛM-57: Fe yevmeizin lĂ‚ yenfeullezîne zalemû ma’ziratuhum ve lĂ‚ hum yusta’tebûn(yusta’tebûne).
O zaman izin gunu (kıyĂ‚met gunu), zalimlere mazeretleri (ozurleri) fayda vermeyecek. Ve onlardan (Allah'ı) razı etmeleri de istenmez.

30/RÛM-58: Ve lekad darebnĂ‚ lin nĂ‚si fî hĂ‚zel kur’Ă‚ni min kulli mesel(meselin), ve le in ci’tehum bi Ă‚yetin le yekûlennellezîne keferû in entum illĂ‚ mubtılûn(mubtılûne).
Ve andolsun ki, bu Kur'Ă‚n'da insanlar icin butun meselelerden ornekler verdik. Ve eğer onlara bir Ă‚yet getirsen, kĂ‚firler mutlaka: "Siz sadece batılla uğraşan kimselersiniz." derler.

30/RÛM-59: KezĂ‚like yatbaullĂ‚hu alĂ‚ kulûbillezîne lĂ‚ ya’lemûn(ya’lemûne).
Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte boyle tabeder (muhurler).

30/RÛM-60: FĂ‚sbir inne va’dallĂ‚hi hakkun ve lĂ‚ yestahıffennekellezîne lĂ‚ yûkınûn(yûkınûne).
Oyleyse sabret, muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır. Ve yakîn hasıl etmemiş olanlar (kesin bilgi sahibi olmayanlar), sakın seni hafifliğe suruklemesinler.


__________________