[B]YUSUF SURESİ
Mekke'de inmiştir. 111 Âyettir,
Sûreyi Takdim
Yûsuf Sûresi, peygamberlerin kıssalarını anlatan Mekkî sûrelerden biridir. Bu sûre sadece, Allah'ın peygamberi Yusuf b. Yakub'un kıssasından karşılaştığı ceşitli belÂlar, kardeşlerinden ve Mısır azizinin evinde, hapishanede ve kadınların kurduğu tuzakta diğerlerinden gorduğu sıkıntı ve zorluklardan bahseder. Sonunda Yuce Allah'ın, Hz. Yusuf (a.s.)'u bu sıkıntılardan kurtarmasını anlatır. Bundan maksat, uğradığı sıkıntı ve zorluklar, yakınlarından ve uzaklarından gormuş olduğu eziyetler sebebiyle Rasulul-lah (s.a.v.)'ı teselli etmektir.
Bu mubarek sûre, lafızları, ifadesi, konuyu sunuş şekli, faydalı guzel kıssası itibariyle eşsiz bir uslûba sahiptir. Kanın damarlarda aktığı gibi ruhlarda akar; inceliği ve akıcılığı sebebiyle, ruhun bedende dolaştığı gibi kalpte dolaşır. Bu sûre her ne kadar, coğunlukla uyarı ve tehdit damgası taşıyan Mekkî sûrelerden ise de, bu sahada onlardan ayrı bir Ozellik gosterir. Guzel, faydalı, akıcı ve ince bir uslûp icerisinde taptaze olarak gelmiştir. Unsiyet, merhamet, şefkat ve sevgi havası taşımaktadır. Bundan dolayıdır ki, Halid b. Ma'dÂn şoyle demiştir: Yusuf ve Meryem sûreleri, cennette cennet ehlinin lezzetlenecekleri şeylerdendir. At da şoyle demiştir. Uzuntulu dolap da Yusuf sûresini dinleyen herkes onunla rahatlar.[1]
Bu mubarek sûre Rasulullah (s.a.v.)'a Hûd sûresi'nden sonra o Yuce Peygamberin (s.a.v.) hayatının zor ve meşakkatli doneminde indi.
O donemde Rasulullah (s.a.v.)'m ve mu'minlerin uzerine sıkıntı ve belÂlar arka arkaya geldi. Ozellikle, şefkatli ve tertemiz eşi Hatice (r.a.) ile en iyi yardımcısı amcası Ebu TÂlib gibi iki yardımcısını kaybettikten sonra, Rasululllah (s.a.v.)'a ve mu'minlere yapılan eziyetler ve belÂlar daha da arttı. Hatt o yıl "uzuntu yılı" olarak bilinmektedir.
Rasûlu Ekrem (s.a.v.)'in hayatının bu zor doneminde, Peygamberin (s.a.v.) ve mu'minlerin Kureyş cahilleri tarafından yalnızlığa, garipliğe itil*diği ve ilişkilerin kesildiği o donemde, Yuce Allah, peygamberlerin kıssalarını anlatmak suretiyle, Peygamberini teselli etmek ve acılarını din*dirmek icin bu sûreyi indiriyordu. Sanki Yuce Allah, peygamberine şoyle diyordu: Ey Muhammedi Kavminin seni yalanlamasına ve sana eziyet et*mesine uzulme. Şuphesiz sıkıntı, zorluk ve musibetleri iyice duşun. Kardeşlerinin kıskanması, ona tuzak kurması, kuyuya atılması, Mısır azizi*nin karısının ona ilgi gosterip aşık olması, kadının ceşitli fitne ve aldatma yollarıyla ondan nefsini taimin etmek istemesi, bu izzet ve refahtan sonra da zindana atılması gibi uğradığı ceşitli bel ve sıkıntıları duşun. O, inancı uğrunda eziyetlere katlanıp sıkıntı ve musibetlere sabredince Allah onu zindandan saraya nasıl nakletti, Onu nasıl Mısır ulkesinin azizi kıldı venasıl ulkenin hazinelerini ona verdi, bir duşun! O, kendisine itaat edilen bir efendi ve saygı gosterilen bir aziz oldu. İşte ben, dostlarıma ve verdiğim belÂlara sabredenlere boyle yaparım. Senden once gecen peygamberlere uyarak, belalara katlanmak icin nefsini kuvvetlendirmen gerekir. O halde, peygamberlerden lazm onların sabrettiği gibi sen de sabret'[2] Sabret, senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı ke*derlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma.[3]
İşte boylece Rasulullah (s.a.v.)'m karşılaştığı sıkıntılardan dolayı onu teselli etmek icin Yûsuf (a.s.)'un kıssası anlatıldı. Bu sûre peygamberlerin yolunda yuruyenler icin sevinme, unsiyet, rahat ve huzur getirdi. Elbette darlıktan sonra rahatlık, zorluktan sonra da kolaylık vardır. Bu sûrede alıncak dersler, ibretler ve etkili, enteresan ve guzel haberlerle dolu oğutler vardır, Aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler icin oğut vardır."[4]
İşte sûrenin havası, işte onun işaretleri ve rumuzları. Peygamberlerin ve samimi davetcilerin yolundan yuruyenler ve sabra sarılanlar icin zaferin yakın olduğunu mujdeler. Bu sure kalbin teselli kaynağı ve yaraların sargısıdır. Oğut ve ibret maksadıyla, Âdet olarak KurÂn-ı Kerim, kıssaları bir kac yerde tekrarlar. Kıssanın butun safhalarını tamamlamak ve bıktırmadan veya usanc vermeden haberleri dinlemeye teşvik etmek icin, kıssayı uzunca değil de ozet olarak anlatır. Yusuf sûresine gelince, onun safhaları burada arka arkaya geniş bir şekilde anlatılmış olup kısa ve geniş anlatmada icaz ve itnab durumlarında Kur'an'm i'cazma işaret etmek icin diğer peygamber kıssaları gibi başta bir sûrede tekrar edilmemiştir. Her şeyin sahibi, Yuce ve Bağışlayıcı olan Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim.
Buyuk Âlim Kurtubî şoyle der: Allah Kur'an-ı Kerim'de peygamberlerin kıssalarını anlattı. Belagat ve beyan derecelerine gore, onları aynı manada farklı farklı şekil ve farklı lafızlarla tekrarladı. Yusuf (a.s.) kıssasını da anlattı. Fakat onu tekrarlamadı. Kur'an'a karşı cıkanlar, ne tekrarlananın, ne de tekrarlanmayanın benzerini getiremediler. Duşunen kimse icin Kur'an'm İ'cazı acıktır. Andolsun, onların kıssalarında akıl sahipleri icin pek cok ibretler vardır..."[5] diyen Yuce Allah doğru soylemiştir. [6]
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif, Lam. Ra. Bunlar, apacık kitab’ın ayetleridir.
2. Anlayabilesiniz diye biz onu arapca bir kur’an olarak indirdik.
3. Biz, sana bu Kur’an-ı vahyetmekle gecmiş milletlerin haberlerini en guzel şekilde sana anlatıyoruz. Gercek şu ki sen bundan once elbette bilmeyenlerden idin.
4. Bir zaman Yûsuf, babasına demişti ki: "Babacığım! Ben onbir yıldızla guneşi ve ayı gordum; onların bana secde ettiklerini gordum."
5. Babası, "Yavrucuğum! dedi, Ruyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Cunku şeytan insana apacıkbir duşmandır.
6. İşte oylece Rabbin seni sececek, sana olayların yorumunu oğretecek ve daha once iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Rabbİn, cok iyi bilendir, hikmet sahibidir."
7. Andolsun Yûsuf ve kardeşlerinde, soranlar icin ibretler vardır.
8. Kardeşleri dediler ki: "Yûsuf'la kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şuphesiz babamız apacık bir yanlışlık icindedir."
9. "Yûsuf'u oldurun veya onu bir yere atın ki babanızın sevgisi yalnız bize kalsın! Ondan sonra da sÂlih kimseler olursunuz!"
10. Onlardan bîri: "Yûsuf'u oldurmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da gecen kervanlardan biri onu alsın." dedi.
11. Dediler ki: "Ey babamız! Sana ne oluyor da Yûsuf hakkında bsize guvenmiyorsun! Oysa ki biz ona iyilik isteyen kimseleriz.
12. Yarın onu bizimle beraber gonder de bol bol yesin, oynasın. Biz onu mutlaka koruruz."
13. Babaları dedi ki: "Onu goturmeniz beni mut*laka uzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım."
14. Dediler ki: Hakikaten biz bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gercekten zarara uğramış kimseler sayılırız."
15. Onu goturup de kuyunun dibine atmağa ittifakla karar verince Yûsuf'a, "Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar farkına varmaksızın, kendilerine ha*ber vereceksin" diye valıyettik.
16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
17. "Ey babamız! Biz yarışmak icin gittik, Yûsuf'uda eşyamızın yanına bırakmıştık, onu kurt yemiş! Fakat biz doğru soyleyenler olsak da sen bize inanmazsın." dediler.
18. Gomleğinin ustunde yalancı bir kan ile geldiler. Ya'kub dedi ki: "Belki de nefisleriniz size bir işi guzel gosterdi. Artık bana duşen guzel bir sabırdır. Sizin anlattığınıza gore, yardımına sığınılacak ancak Allah'tır."
19. Bir kervan geldi ve sucularını gonderdiler, o da kovasını saldı, "Mujde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu bir ticÂret malı olarak sakladılar. Halbuki Allah on*ların yaptıklarını cok iyi bilir.
20. Onu değersiz bir pahaya, sayılı birkac dirheme sattılar. Onlar zÂten ona karşı rağbetsiz idiler.
21. Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona değer ver ve guzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Ya da onu evlÂt ediniriz" İşte boylece olayların yorumunu oğretmemiz icin Yûsuf'u o yere yerleştirdik Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların coğu bilmezler.
22. Yûsuf guclu bir hale geldiğinde, ona hukum ve ilim verdik. İşte guzel davrananları biz boyle mukÂfatlandırırız.
Kelimelerin İzahı
Mubîn, apacık demektir.
Kasas, haberlerin birbirini takip etmesidir. Aslında sozluk manası da "ard arda gelmek"tir. Annesi, Musa'nın ablasına onun izini takip et" dedi [7] Âyetinde bu manada kullanılmıştır. Burada ka-sastan maksat, Yuce Allah'ın aziz kitabında bize anlattığı haberlerdir.
Ru'ya, duş gormek demektir. Uyku haline mahsus bir gormedir. Uyanıklık halinde gormeye ise, harfi ile ru'yet denir. Alûsî şoyle der: Fiili duş gormek manasında kullanıldığında mastarı gozle gormek manasında kullanıldığında şeklinde gelir. Bundan dolayı, Mutenebbî-nin şu sozunde hat ettiği soylenmiştir: Gozler icin seni gormek, kapanmasından daha tatlıdır.[8]
Seni seciyor. İctibÂ, secmek ve tercih etmek demektir. Bununaslı, "bir şeyi elde ettim" manasına gelen dendir.
Usbe, grup demektir. Ferra, "Usbe, fertleririnin sayısı ondan da fazla olan gruptur" der. veya daha fazla sayıdaki insan grubu icin kullanılır.
Onu atın. Tarh, bir şeyi atmaktır.
Kuyunun dibi. Bakanın gozune gorunmediği icin, kuyu dibine bu isim verilmiştir.
Lezzetli ve hoş şeylerden bol bol yesin. RÂğıb şoyle der: Kelimesi, hakiki manada hayvanların otlamasıdır. Cok yediği anlatılmak istendiğinde, insanlar icin mustear olarak kullanılır. Hansa şoyle der:
Otladjğı muddetce otlar, yavrusunu hatırladığında ileri geri gider gelir.[9]
Seyyare, yolcular demektir. Guzel gosterdi.
VÂridehum, onların sucusu. VÂrid, kavmine su icirmek icin suya giden, demektir. [10]
Nuzul Sebebi
Rivayete gore, yahudiler Rasulullah (s.a.v.)'a Hz. Yusuf'un kıssasın ve onun kardeşleri ile yani Ya'kub'un oğullan ile olan hikayelerini sordular. Bunun uzerine bu sûre İndi. [11]
Ayetlerin Tefsiri
1. Elif, LÂm, RÂ. Bu harfler, Kur'an'ın i'cazma bir işarettir. Yani muarızlarını aciz bırakan kitabın Âyetleri, bu ve benzeri harflerden meydana gelir.[12] Ey Muhammedi Sana indirilen bu Âyetler, acıklamasında herkesi Âciz bırakan, parlak huccet ve delilleri bulunan, hakikatleri ve incelikleri birbirine karışmamış olan ve manaları acık bulunan Kitab'm Âyetleridir. [13]
2. Şuphesiz biz onu, bu Arap harflerinden meydana gelen Arapca bir kitap olarak indirdik ki, bu basit kelimelerden i'cazlarla dolu boyle bir kitabı meydana getiren kimsenin bir insan olmadığını; onun ancak herşeye gucu yeten bir ilÂh olduğunu ve bu kitabın, Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş bir vahy olduğunu anlayıp idrak edersin. [14]
3. Ey Muhammed! Biz sana en doğru bir soz ve en guzel bir ifade ile gecmiş milletlerin haberlerini anlatıyoruz. O haberleri sana, bu i'cazlarla dolu Kur'an'ı vahyederek bildiriyoruz. Durum şu ki, sen, biz sana bu Kur'an'ı vahyetmeden once, bu kıssayı bilmeyenlerden idin. Cunku hic hatırından gecmemiş ve bunu hic işitmemiş tin. Cunku sen, okuma yazma bilmeyen bir ummîsin. [15]
4. Kıssa buradan başlamaktadır. Yani hatırla ki Yusuf, babası Ya'kub'a şoyle demişti: Ey babacığım! Ben uykuda şoyle garip bir ruya gordum. Gordum ki gokyuzundeki yıldızlardan onbir yıldız bana secdeye kapanmışlar. Bu yıldızlarla birlikte ayın ve guneşin de bana secde ettiğini gordum. İbn Abbas şoyle der: Peygamberlerin ruyası bir vahydir.[16] Tefsirciler şoyle der: Bu onbir yıldız Yusuf un kardeşleri, ay ve guneş ise anne ve babasıdır. O zaman Yusuf on iki yaşındaydı. Bu ruya ile, Mısır'da babası ve kardeşleriyle biraraya gelmesi arasında kırk sene vardır.[17]
5. Yakub (a.s.) ona dedi ki: Oğlum! Bu ruyanı kardeşlerine anlatma. Sonra onlar seni yok etmek icin, onleyemeyeceğin buyuk bir tuzak kurarlar, Şuphesiz şeytan, insanın apacık bir duşmanıdır. Ebu Hayyan şoyle der: Yakub (a.s.) Yusuf'un ruyasından, Yuce Allah'ın ona buyuk bir hikmet vereceğini, onu peygamberlik gorevi icin sececeğini ve iki dunya şerefini ona ihsan edeceğini anladı da, kardeşlerinin kıskanmasından korktu. Dolayısıyla ruyasını onlara anlatmamasını istedi.[18]
6. Rabbin sana bu buyuk ruyayı gosterdiği gibi, seni peygamberliğe sececek Ve sana ruya yorumunu Oğretecek. Lutuf ve nimetini sana ve baban Ya'kub'un nesline tamamhyacak Nitekim bundan once de deden ibrahim ve İshak'ı peygamberlikle gorevlendirmek ve bu goreve secmek suretiyle nimetini tamamlamıştı. Rabbin lutfa kimin lÂyık olduğunu cok iyi bilir. Yarattıklarının idaresinde de hikmet sahibidir. [19]
7. Yusuf ve onbir kardeşinin kıssasında, onların haberlerini soranlar icin ibretler ve oğutler vardır. [20]
8. Bu, Yusuf (a.s.)'un ilk musibetidir. Hani onlar şoyle demişti: Vallahi, Yusuf ve kardeşi Bunyamin babamıza bizden daha sevgililer. Babalarının onları cok sevdiğini şuphe goturmez bir gercek olduğunu belirtmek istediler. Hepsi kardeş oldukları halde, Yusuf veBunyamin'in anaları bir olduğu icin, "Yusuf ve kardeşi" dediler. Halbuki biz sayılı bir cemaatiz. Bu iki kucuğun aksine biz, fayda sağlayabilir ve zararı savabiliriz. Şuphesiz babamız, Yusuf u ve kardeşini bizden cok sevmekle apacık bir hat etmiş ve buyuk bir yanılgıya duşmuştur. Kurtubî şoyle der: Onlar babalarının dinî sapıklığa duştuğunu kastetmediler. Cunku boyle bir maksatları olsaydı kÂfir olurlardı. Onlar babalarının, iki oğulu on oğuldan ustun tutuğu icin acık bir hataya duştuğunu ifade etmek istediler.[21]
9. Yusuf u oldurun veya onu, bilinmeyen uzak bir yere atın, dediler. İşte o zaman, babanızın sevgisi sadece size olur ve babanız size iltifat eder. Fahreddin er-RÂzi şoyle der: Yusuf'un sevgisi babamızın bizimle alÂkasını kesti ve onu kendine cevirdi. Babamız onun sevgi ve meylini bize cevirecektir.[22] Bu gunahtan sonra tevbe eder ve sÂuh bir topluluk olursunuz. [23]
10. Kardeşleri Yahuza[24] yani Yakub'un en buyuk oğlu onlara dedi ki: Yusuf'u Oldurmeyin. Onu kuyunun dibine atın. Yoldan gecen yolculardan birisi onu bulup alır. Mutlaka ondan'kurtulmak istiyorsanız bununla yetinin. Yahu-za'nın Yusuf hakkındaki goruşu, diğerlerinin goruşunden daha az kotuydu. [25]
11. Dediler ki: Ey babamız! Sana ne oldu da kardeşimiz Yusuf hakkında bize guvenmiyorsun. Halbuki biz hepimiz senin oğullarınız. Biz ona karşı merhametliyiz ve onun iyiliğini istiyoruz. Tefsirciler şoyle der: Onlar kesin karar verice babalırın yanında bu sozu soylediler. Babalarının kendilerniden korkusunu gidermek icin Yusuf'u aşırı derecede sevdiklerini ve ona karşı son derece şefkatli olduklarını acıkladılar. Sanki şoyle dediler: Onun hakkında bizden nicin korkuyorsun? Halbuki biz onu seviyor ve onun iyiliğini istiyoruz!! [26]
12. Yarın onu bizimle beraber sahraya gonder. Hoşuna giden iyi şeylerden bol bol yesin. Yarış yapsın ve diğer oyunları oynasın. Biz onu her turlu kotu ve hoşlanılmayan şeyden koruruz. Yalan soyledikleri halde, sozlerini ve ile pekiştirdiler. [27]
13. Yakub (a.s.) onlara dedi ki: Onun benden ayrı kalmasına dayanamadığını icin, ayrılığı beni uzer. Siz ondan habersiz durumda iken onu kurtların parcalamasından korkarım. Ya'kub (a.s.) sanki onlara ipucu vermiş gibi oldu. Zemah-şerî şoyle der: Ya'kub (a.s.) iki şey sebebiyle onlara ozur beyan etti: Birisi, onların Yusufu goturmeleri ve Yusuf'tan ayrılması onu uzen şeylerdendir.
Cunku o, Yusufun ayrılığına bir an olsun dayanamam aktadır, ikincisi, oğullarının hayvanlarla ve oyunla meşgul olarak ondan habersiz kaldıkları an, kurtların onu parcalamasından korkması.[28]
14. Ayetteki yemin icindir. Yani, vallahi biz guclu kuvvetli bir topluluk olduğumuz halde onu kurt yerse, biz husrana uğrama ve helak olma bedduasına mustehak kimseler oluruz. [29]
15. Bu sozde hazif vardır. Yani, Yakub (a.s.) Yusufu onlarla beraber gonderdi. Onlar Yusuf'u alıp da babasından uzaklaştırmca yapa-caklarını yaptılar. Onu, kuyunun dibine almaya hep beraber karar verdiler. Biz Yusufa: Mutlaka kardeşlerine bu sana yaptıklarını haber vereceksin. O zaman onlar, senin Yusuf olduğunu bilemeyecekler, diye vahyettik. RÂzî şoyle der: bu vahyin faydası bu sıkıntıdan kurtulacağını bildirmek suretiyle onu rahat*latmak, teskin etmek, kalbinden uzuntu ve yalnızlık duygusunu gidermektir.[30]
16. Gece yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler. Rivayet olunduğuna gore, Hz. Ya'kub onların ağlamasını işitince korktu ve: "Oğullarım, nicin ağlıyorsunuz? Yusuf nerede?" dedi. [31]
17. Dediler ki: Ey babamız! Biz koşu veya atma yarışı yapmak uzere gittik. Yusufu koruması icin elbiselerimizin ve diğer eşyamızın yanında bıraktık. Kurt geldi, onu parcaladı. Biz gercekten doğru soylesek de, sen bizim sozumuze inanmayacaksın. Sen bizi sucladığın ve sozumuze guvenmediğin halde nasıl inanacaksın? Onların bu sozu, kendilerinden şuphe edildiğini gosterir. Nitekim: "Şupheli şahıs neredeyse beni tutun, der" denilmiştir. [32]
18. Onun elbisesi uzerinde yalancı bir kan getirdiler. Burada aşırılık ifade etmek icin kan kelimesi, yalancılık mastarı ile nitelenmiştir. Sanki kan, yalanın kendisidir. Ibn Abbas, şoyle der: Bir koyun kestiler ve kanını Yusufun gomleğine bulaştırdılar. Ya'kub (a.s.)'un yanma geldiklerinde Ya'kub (a.s.) : Siz yalan soyluyorsunuz, dedi. Eğer onu kurt yeseydi gomleği mutlaka yırtardı.[33] Rivayete gore Ya'kub (a.s.) şoyle dedi: Bu kurt ne kadar yumuşak huylu imiş; oğlumu yemiş de gomleğini yırtmamış! Dedi ki: Bilakis nefsiniz size, Yusufa birşey yapmanızı guzel gosterdi. İddia ettiğiniz gibi, onu kurt yemedi.Bu hususta bana duşen, şikayet değil, guzel bir sabırdır. Sizin anlattığınız yalana katlanabilmem icin yardımcımAllah'tır. [34]
19. Bir yolcu kafilesi bu yoldan gecti. İbn Abas şoyle der: Medyen'den Mısır'a gitmekte olan bir kafile geldi ve yolu kaybederek şaşkın şaşkın dolaştı. Nihayet Yusuf'un atıldığı kuyunun bulunduğu yerde konakladılar. Kuyu, yerleşim merkezinden uzak ıssız bir yerde idi.[35] Yolcular sucularını suya gonderdiler. Sucu, kovasını kuyuya sarkıttı. Tefsircileri şoyle der: Yusuf, kuyunun dibinde bir koşede idi. Sucu kovasını sarkıtınca ipe sarıldı ve cıktı. Sucu onun guzelliğini ve yakışıklılığını gorunce şoyle seslenerek Mujde, işte bir oğlan" dedi. Kendisini ve ardaşlarmı mujdelemek icin sevinc ve ferahla boyle soyledi. Ebussuud şoyle der: Sanki o mujdeye seslendi ve dedi ki: "Gel, şimdi senin zamanındır" Cunku buyuk bir nimet elde etmişti.[36] Onu bir ticaret eşyası gibi Mısır'da satmak icin, durumunu insanlar gizlediler. Fiilin fÂilİ sucu ve arkadaşlarıdır. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilir. Onların sırları ve Yusuf hakkındaki niyetleri Allah'a gizli kalmaz. [37]
20. Bu, Yusuf (a.s.)'un hayatındaki ikinci musibettlir. Kolelik musibeti. Yani onu kuyudan cıkaran o yolcular, onu az bir kıymet karşılığında, dirheme sattılar. İbn Abbas boyle demiştir. Onlar Yusufa rağbet etmeyen, ona karşı ilgisiz kimselerdi. Cunku onlar Yusufu bulmuşlardı. Kacak bir kole olmasından ve efendisinin gelip ellerinden almasından korkuyorlardı. Dolayısıyla onu az bir kıymet karşılığında sattılar. [38]
21. Mısır şehrinden olup da onu satın alan adam, karısına, "Buna guzel bak" dedi. İbn Abbas şoyle der: Onu satın alan adamın adı Kıtfir idi. Bu şahıs, Mısır hazinelerinin başında bulunan azizdir.[39] Umulur ki, buyuyunce bazı işlerimiz icin bize yeter, veya belki de onu evlat ediniriz. Cunku onların cocukları ol*muyordu. Kuyudan kurtardığımız gibi, izzet ve guven icinde yaşayacak şekilde onu Mısır diyarına yerleştirdik. Onu bazı ruyaları tabir etmeye muvaffak kılmak icin boyle yaptık. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Hicbir şey onu Âciz bırakamaz. Fakat insanların coğu onun yaptığı guzel şeyleri ve gizli lutuflarını bilmez. [40]
22. Yusuf, en guclu ve kuvvetli olduğu yaşa şani otuz yaşma gelince ona hikmet ve dinde bilgili olma ozelliğini verdik. İşte guzel iş yapanlara biz boyle mukÂfaat veririz. [41]
Edebi Sanatlar
1. Onlar kitabın Âyetleridir." Kitabın mertebesinin yuksekliği ve şanını yuceliğinden dolayı, burada,
uzak icin kullanılan işaret ismi getirilmiştir.
2. Onu, iki babana tamaladığı gibi" Bu, mursel ve mucmel teşbihtir.
3. Onbir yıldızı, ay ve guneşi..." Şerif Radî şoyle der: Bu bir istiaredir. Cunku yıldızlar, ay ve guneş aklı olmayan varlıklardandır. Gramer bakımından bunlar icin yerine denilmesi uygun olurdu. Fakat akıllı varlıkların yaptıkları fiil (yani secde etmek) onlara isnat edilince, akıllı varlıkların sıfatlarıyla nitelenmeleri caiz oldu. Cunku secde etmek, akıl sahiplerinin fiilerindendir.[42]
4. Yalancı kan" Kan yalancılıkla nitelenmez. Maksat, "hakkında yalan soylenmiş kan" veya "yalanlı kan"dır. Vurgulu ifade etmek icin Âyette yalancılık sıfatı mastar olarak gelmiştir. [43]
Bir Nukte
Rivayete gore bir kadın, Şûreh'in hakemliğine başvurdu ve ağladı. Şa'bİ dedi ki: Ey Eb Umeyye! Onu gormuyor musun? Ağlıyor? Şoyle dedi: Yusuf'un kardeşleri de zalim ve yalancı oldukları halde ağlayarak gel-mislerdi, insan icin, haktan başka bir şeyle hukum vermesi doğru olmaz.[44]
Bir Uyarı
Bazı tefsirciler, Yusufun kardeşlerinin peygamber oldukları goruşundedirler." Buna, onların şu Âyette anlatılan esbÂt olduklarını delil getirdi*ler ki: "Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a ve Ya'kub oğullarına indirilenlere inandık.[45] Gercek şudur ki, esbattan maksat, Ya'kub(a.s.)'un oğulları değildir. Onlar araştırmacıların da dikkat cektikleri gibi, Ya'kub (a.s.)'un soyundan gelen kabilelerdir. Yusufun kardeşleri peygamber olsalardı, boyle Âdi fiillere girişmezlerdi. Zira kıskanclık, fe-sad cıkarmaya calışmak, oldurmeye teşebbus, yalan soylemek ve Yusufu kuyuya atmak. Butun bunlar peygamberlerin ismet vasfına aykırı olan buyuk gunahlardır. Bu suclara rağmen onların peygamber olduğu goruşu akl-ı selim kabul etmez. Buyuk Âlim İbn Kesir'in bu konuda yazdıklarına bak. O, bu konuyu cok dikkatli ve guzel bir şekilde yazmıştır. [46]
23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden mu-rad almak istedi, kapıları iyice kapattı ve, "haydi gel!" dedi. O da, "Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim efendimdir, bana guzel davrandı. Gercek şu ki, zÂlimler iflah olmaz!" dedi.
24. Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbi-nin burhanını gormeseydİ o da kadına meyledecekti. İşte boylece biz, kotuluk ve fuhşu ondan uzaklaştırmak icin (delillerimizi gosterdik). Şuphesiz o, ihlÂsa erdirilmiş kullarımızdandı.
25. İkisi de kapıya koştular. Kadın onun gomleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: "Senin ailene kotuluk etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan ya da acıklı bir işkenceden başka ne olabilir!"
26. Yûsuf, "Asıl kendisi benim nefsimden nıurad almak istedi." dedi. Kadının akrabasından biri şoyle şahitlik etti. "Eğer onun gomleği onden yırtılmışsa, kadın doğru soylemiştir, o ise yalancılardandır.
27. Eğer gomleği arkadan yırtıldıysa, kadın yalan soylemiştir. O ise doğru soyleyenlerdendir."
28. (Efendisi, Yûsuf'un gomleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu gorunce "Şuphesiz, dedi; bu sizin tuzağınızdır. Şuphesiz sizin tuzağınız gercekten buyuktur.
29. Ey Yûsuf! Sen bu İşi gizle! (Ey kadın)! Sen de gunahının affını dile! Cunku sen gunahkÂrlardan oldun!"
30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: "Azizin karısı, kolesinin nefsinden nıurad almak istiyormuş; Yûsuf'un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gercekten acık bir sapıklık icinde goruyoruz."
31. Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara dÂvetci gonderdi; onlar icin dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirinin eline bir bıcak verdi. Yûsuf'a, "Cık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu gorunce, ellerini kestiler ve dediler ki: "HÂşÃ‚! Bu bir beşer değil... bu ancak değerli bir melektir!"
32. Kadın dedi ki: "İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden nıurad almak istedim. Fakat o, şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisineemredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette zelillerden olacaktır!"
33. Yûsuf "Ey Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer sen onların hilelerini benden cevirmezsen, onlara meyleder ve cÂhillerden olurum!" dedi.
34. Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. O cok iyi işiten, pek iyi bilendir.
35. Sonunda kesin delilleri gordukten sonra onu bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun gorundu.
36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: "Ben ruyada, şarap sıktığımı gordum." Diğeri de, "Ben de başımın ustunde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gordum. Onun tabirini bize haber ver. Cunku biz seni guzel tabir yapanlardan goruyoruz" dediler.
37. Yûsuf dedi ki: "Size yedirilecek yemek size gelmeden once onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana oğrettıklerindendir. Şuphesiz Allah'a inanmayan bir kavmin dinini terk ettim. Onlar Âhireti inkÂr edenlerin kendileridir."
38. "Atalarım İbrahim, İshÂk ve Ya'kûb'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lutfundandır. Fakat insanların coğu şukretmezler.
39. Ey zindan arkadaşlarım! Ceşitli ilÂhlar mı daha iyi, yoksa herşeye kadir olan bir tek Allah mı?
40. Sizin Allah'ı bırakıp ta taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indir-memiştir. Hukum sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibÂdet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların coğu bilmezler.
41. Ey zindan arkadaşlarım! biriniz efendisine şarap icirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecekler. Tabiri hakkında sorduğunuz iş kesinleşmiştir."
42. Onlardan, kurtulacağına inandığı kimseye dedi ki: "Beni efendinin yanında an". Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla Yûsuf, birkac sene daha zindanda kaldı.
Âyetlerin Oncekilerle Munasebeti
Yuce Allah onceki Âyetlerde Hz. Yusuf a Mısır azizi ile beraber sarayda oturma imkanı verdiğini acıkladıktan sonra, burada da onun, azizin karısından gorduğu turlu fitneler ve kotuluğe teşviki, bu buyuk fitne karşısında Hz. Yusuf'un direnmesi ve gosterdiği iffet ve hayayı, zina etme yerine zindana girmeyi tercih edişini anlattı. Hz. Yusuf'un iffetine ve temizliğine delil olarak bu yeter. [47]
Kelimelerin İzahı
Onu istedi işve ve cilve ile istemek demektir, jij fiilinden alınmıştır. Bir kimse gelip gittiğinde denilir. MuzÂrii dur. Bu kokten alınarak, otlak aramaya gonderilen adama denilir. Erkek kadınla yatmak istediğinde kadın erkekle yatmak istediğinde a denir.
Gel. Heyte, "gel" manasına isim fiildir.
MesvÂye, "ikametim" demektir. SevÂ, yerleşip ikamet etmek manasınadır.
Niyet etti. Hemm, azmetmek ve kastetmek manasına gelir. Her ummet, kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti.[48] Hemm, yapmaya azmetmeden hatırdan ve akıldan gecirmek manasına da gelir. Şair şoyle der:
Buseyne'ye sahip olma aklımdan gecti. Eğer bu duşunce acığa cıksaydı kalbimdeki aşk ateşini sondurdum.[49] Aziz'in karısının niyeti kesin bir niyetti. Yusufun niyeti, ise sadece bir akıldan gecme idi.
Sû'; kotuluk, hoşa gitmeyen, cirkin şey demektir.
FahşÃ‚, son derece cirkin şey. Bundan maksat zinadır.
Yırttı. yarmak, kesmek demektir. Coğunlukla, uzunluğuna yarma ve kesmede kullanılır. ise, enine kesmede kullanılır.
Buldular.
Keydekûnne, sizin tuzağınız. Keyd, hile ve tuzak demektir.
HÂtiîn, kasten gunah işleyenler. Asmaî şoyle der: Bir kimse kasten gunah işlediğinde denir. îsm-i faili, Ludur. Kasıtsız olarak gunah işlediğinde denir. MuzÂrii dur.[50]
Yûsuf un aşkı onun kalbine işlemiş. ZeccÂc şoyle der: Şeğaf, kalbteki siyah nokta.
Meylederim. Bir kimse eğlenceye meylettiği zaman denir. [51]
Âyetlerin Tefsiri
23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murad almak istedi. Kuyuya atılma ve kolelikten sonra bu, ucuncu musibettir. Muravede, işve ve cilve ile istemektir. Bu, hilekÂrın tatlı konuşarak yapmasına benzer. Yani: Yusuf'un evinde bulunduğu azizin karısı onun, kendisiyle ilişkide bulunmasını istedi. Onu, işve ve cilve ile, kendisiyle ilişki kurmaya cağırdı ve onu elde etmek icin her yola başvurdu. Evin kapılarını kendisi ve Yusuf uzerine iyice kilitledi. Kurtubî Şoyle der: Yedi kapı vardı. Hepsini kilitledi. Sonra onu kendisine cağırdı.[52] Haydi, cabucak yatağa gel, korkulacak bir şey yok" dedi. Ebu Hayyan: "Ona, cabucak kendisine gelmesini emretti" der.[53] Yusuf, "Kotu fiil işlemekten Allah'a sığınırım" dedi. Ebussuûd şoyie der: Bu ifade o fiilin korkunc cirkin bir fiil olduğuna ve ondan kurtulmak icin Allah'a sığınmak gerektiğine işarettir. Allah Yusuf (a.s.)'a o fiilin son derece kotu ve cirkin bir fiil olduğuna dair apacık delil gosterdiği icin Yusuf (a.s.) Ona sığındı.[54] Şuphesiz senin kocan benim efendimdir, bana lutuf ve ikramda bulunan Aziz'dir. Namusuna hainlik ederek ona nasıl kotuluk ederim. Kuşkusuz, zalimler istediklerini elde edemezler. İyiliğe karşılık kotuluk eden hainler de o zÂlimlerdendir. Yuce Allah bundan sonra Aziz'in karısının, Hz. Yusuf'u tuzağına duşurmeye calıştığını ve onu elde etmek icin butun teşvik yollarına başvurduğunu acıklar. Eğer Yuce Allah Yusuf (a.s.)'u onun tuzağından korumasaydı o mutlaka helak olacaktı. [55]
24. Kadın Hz. Yusuf la birleşmeye kesin olarak ve azimle karar verdi. Oyle ki bu cirkin fiili yapmaktan kimse kendisini alıkoyamıyacaktı. Hz. Yusufu kendi isteğine zorla boyun eğdirmeye girişti. Kapıları iyice kilitleyip ona "cabucak gel" teklifinde bulundu da Hz. Yusuf suratle kapıya koştu. İnsanın yaratılış, gereği, Hz. Yusuf un nefsi ona meyletti. Kadın ona teklif edince, azim ve kasıt olmaksızın ona yaklaşmayı aklından gecirdi. Bu iki niyet arasında buyuk bir fark vardır.[56] Fahreddin RÂzi der ki: Hemm, bir şeyin akla gelmesidir veya insan fıtratının ona meyletmesidir. Bu, yazın oruc tutan kimseye benzer ki, o kimse soğuk suyu gorur. Nefsi onu suya meyletmeye ve icmeye zorlar. Fakat dini onu bundan korur.[57] Bu şartın cevabı mahzuftur. Yani Allah Yusufu gozetip korumasaydı, elbette Yusuf onunla cinsî munasebette bulunacak ve icinden gecenleri yapacaktı. Fakat Allah, yardımı ve desteği ile onun iffetini korudu. Dolayısıyle Yusuf asla herhangi bir şey yapmadı. Ebu HayyÂn şoyle der: Bazı kimseler fasiklardan birine dahi nispet edilmesi uygun olmayan bir davranışı Yusuf'a nisbet etmişlerdir. Benim kanaatime gore, Yusuf (a.s.) kesinlikle bu işe niyet bile etmemiştir. Bilakis, delili gorme olayının varlığı, boyle bir niyetin olmadığını ifade eder. Nitekim Araplar " Allah seni korumamış olsaydı, gunah işlemiştin", ve Eğer bunu yaparsan sen zalimsin" derler. Bu son ifadenin takdiri şoyledir: Ayetin takdiri de şoyledir: Eğer Rabbinin delili olmasaydı Yusuf o kadına yaklaşmaya niyet edecekti. Fakat o, delili gorunce boyle bir niyet meydana gelmedi. Selefin soylediklerine gelince, onlardan herhangi birisinin boyle bir şeyi soylemeyeceğine inanıyoruz. Cunku bu sozler birbiriyle celişen yalan sozler olup, bırakın iffetli kimseleri bazı din mensubu fÂşıkları dahi yaralayıcı niteliktedir.[58] Ebussuûd şoyle der: Yusuf -un O kadına yaklaşma niyeti, insanın yaratılışı gereği ona tabiî bir meyil manasınadır. Yoksa Yusuf, serbest iradesiyle kadına yaklaşmaya niyet etmiş değildir. Onun daha once gecen, bu işe karşı tam bir isteksizliğini ve nefretini gosteren ve zalimlerin iflah etmeyeceğine dair hukmunu ifÂde eden Allah'a sığınmasına baksanıza. Onun bu ifadesi, boyle bir niyet etmesinin mumkun olmadığını gosteren sağlam bir kayıttan başka bir şey değildir. "Nefsi kabardı ve bu işi yapmaya teşebbus etti" şeklindeki sozler ise, işiten kulakların kabul etmediği, akıl ve idraklerin reddettiği hurafe ve batıl sozlerdir.[59] Kotu ve gunah şeyleri, son derece cirkin olan zinayı ondan uzak tutmak icin, fitneye teşvik eden ve surukleyen karşısında iffetini koruduk. Bu, Hz. Yusuf'un boyle bir gunaha niyet etmediğine dair apacık ve kesin bir delildir. Eğer onların iddia ettiği gibi olsaydı şoyle derdi: Onu gunahtan ve zinadan cevirmek icin...". ondan cevirmek icin..." ifadesi, bunun, Yusufun iradesi dışında bir şey olduğunu ve Allah'ın ona lutfettiği "iffet" ve "ismet (korunmuşluk)" vasfı gereğince, bu işi Yusuf'tan uzak tuttuğunu gosterir. Cunku o, Allah'ın kendisine itaata tahsis ettiği, vahyi ve risaleti icin sectiği kimselerdendir. Dolayısıyle, şeytanın onları aldatması mumkun değildir...
Bundan sonra Yuce Allah kadın hayvanı duygular icerisinde iken, kapıya doğru koşarlarken, kocasının gelmesiyle ortaya cıkan garip bir surprizden bahseder. [60]
25. Yusuf kacıp kurtulmak, kadın da onu yakalamak maksadıyle sarayın kapısına doğru koştular, Kadın, Yusufun elbisesini arkadan yırttı. Cunku kadın onun arkasından koşuyordu. Onu cekerek gomleğini yırttı. Sarayın kapısında ansızın Aziz'i gorduler. Aziz, saraya geliş saatlerinin dışında gelmişti. Iblis'in maharetine benzer, ustun bir maharetle durum değişti. ZÂlim mazlum oldu, sucsuz ise zanlı oldu. Kadın kocasına dedi ki: Ailene kotuluk etmek isteyenin cezası, hapis veya elem verici, can yakıcı bir sopa atmaktan başka bir şey değildir. [61]
26. Yusuf kadını yalanlıyarak dedi ki: Zina etmeye beni cağıran odur. Ben ona kotuluk yapmak istemiş değilim. Kadının akrabasından biri bu olaya hakemlik etti. İbn Abbas der ki: Bu hakem, kadının dayısının oğlu olup beşikteki bir cocuktu. Allah onu konuşturdu.[62] Ebu Hayyan şoyle der: Hakemin, kadının ailesinden olması, onun aleyhindeki delili daha etkili kılar, Yusufun sucsuz olduğunu daha iyi gosterir ve sanıklık durumunu daha iyi ortadan kaldırır.[63] Eğer onufi gomleği onden yırtilmışsa, kadın doğru soyluyor, Yusuf yalancıdır. [64]
27. Eğer onun gomleği arkadan yırtılmışsa kadın yalancıdır, Yusuf doğrudur. Cunku, eğer Yusuf kactığı halde kadın onu yakalamak istemişse, mantıka uygun olan, elbisenin arkadan yırtılmasıdır. [65]
28. Kadının kocası elbisenin arkadan yırtıldığını gorunce, "Ey kadınlar! Bu iş sizin hile ve tuzaklarmızdandır" Sizin tuzağınız gercekten buyuktur" dedi. Bu cumle, onceki cumlenin tekididir. Yani, "Ey kadınlar topluluğu! Yaptığınız işlerden kurtulmak icin kurduğunuz tuzak ve hileler, buyuk bir şeydir. [66]
29. Ey Yusuf! Bu işi gizli tut, kimseye soyleme. Merhum Seyyit Kutub şoyle der (Allah ondan razı olsun) : Burada, CÂhili toplumdaki yuksek tabakanın bir durumu ortaya cıkmaktadır. O da cinsî rezillikler karşısındaki gevşeklik ve onu toplumdan gizleme eğilimidir. Cunku Aziz, sucsuz Yusufa donerek ona olayı gizlemesini ve kimseye acmamasını emrediyor. Sonra da kendisine ihanet eden eşine, damarlardaki kanı tahrik edecek bu olay karşısında yumuşak bir uslupla hitap ediyor ve, "Bu cirkin gunahtan tevbe et, affını dile" diyor. Sanki zahiri kurtarmak icin onemli olan bu imiş gibi boyle hareket ediyor.[67] Şuphesiz sen, kasten gunah işlemek isteyenlerden oldun. Bu durum, Aziz'in namusunu az kıskandığını gosterir. Cunku kendisini aldatmak veyatağım gunahla kirletmek isteyen karısına ceza vermedi. İbn kesir Şoyle der: Kadının kocası yumuşak huylu birisiydi. Veya Aziz karısını mazur gordu. Cunku karısı, sabredemiyeceği bir şeyle karşı karşıya kalmıştı.[68]
30. Mısır şehrindeki bir grup kadın dedi ki: "Aziz'in karısı kolesine aşık olmuş". Rivayete gore bunlar beş kadındı: Aziz'in sakisinin (icki sunucu) karısı, muhafızın karısı, fırıncının karısı, seyisin karısı ve hapishane mudurunun karısı. İbn Abbas ve diğerleri boyle soylemiştir. Acık olan şu ki, bu olay şehirde yayıldı ve kadınlar bu olayı konuşmaya başladılar. "Mısır Aziz'inin karısı kolesiyle zina etmek istiyor. Onu elde etmek icin ceşitli hile ve vesilelere baş vuruyor" dediler. Ebû HayyÂn şoyle der: "Aziz'in karısı" diye acıklamaları, aşırı derecede kınama ifade eder.[69] Cunku insanlar, makam sahibi kişilere dair haberleri dinlemeye daha eğilimlidirler. Kadınların bunu, istiyor" lafzıyle ifade etmeleri, bu durumun, kadının karakteri haline geldiğini ve onun surekli olarak hile ile Yusufu elde etmek isteğini gosterir. Cunku geniş zaman fiili, sureklilik ve yenilenme ifade eder. Onun sevgisi, kalbinin zarına kadar ulaşmış ve onu yararak kalbe girmiş. Şuphesiz biz onun, Yusufa karşı aşkından dolayı doğru yoldan acık bir şekilde saptığı inancındayız. [70]
31. Aziz'in karısı, dedikodularını duyunca onları saraya cağırdı. Kadınların dedikodusu gizli olduğu icin, yaptıkları işe, tuzak manasına gelen "mekr" denildi. Bu, hilekarm, tuzağını gizlice kurmasına benzer. Aziz'in karısı adam gondererek o kadınları bir ziyafet icin evine cağırdı. Tefsirciler şoyle der: Beşi yukarda adları gecenler ol*mak uzere ileri gelen kırk kadını davetetti. Onlar icin, yas*lanacakları yastıklar ve oturacakları minderler hazırladı.[71] Bu sozde hazif vardır. Yani, o hanımlara yemek ve ceşitli meyveler sundu. Sonra onların herbirine meyveyi kesecekleri bir bıcak verdi. Kadınlar, ellerinde bıcaklarla meyveleri soymakla meşgulken Yusufa: Onların huzuruna cık" dedi. Yusuf, onların arasından gecinceye kadar farkına varamadılar. Kadınlar Yusufu gorunce onun buyukluğunu anladılar ve onu yucelttiler. Guzelliği karşısında apışıp kalarak dehşete duştuler. Bu, ansızın gelen aşırı şaşkınlıktan do*layı, bıcaklarla ellerini kestiler. Dediler ki: Allah noksan sıfatlardan munezzehtir. Bunun gibilerini yaratabilme hususunda onun azameti yucedir. Bu, insan değildir, Bu, bir melekten başkası değildir. Cunku bu ustun guzelik ve yakışıklılık, hemen hemen insan cinsinde bulunmayan şeylerdendir. [72]
32. İşte bu anda, Aziz'in karısı, Yusufa karşı olan kalbindeki sevgiyi acıkladı. Cunku o, kadınlara karşı zafer kazandığını anladı ve muzaffer bir kimsenin edasıyla şoyle dedi: İşte gorduğunuz bu şahıs, kendisini sevdiğim icin beni kınadığınız o Ken'anlı koledir. Onun karşısında duştuğunuz hayrete, dehşete ve meftunluğa bakınız!! Ben ona olan arzuma ulaşmak ve cinsel arzumu onunla tat*min etmek istedim. Fakat o bundan şiddetle sakındı ve buna asla yanaşmadı. Zemahşerî şoyle der: İsti'sÂm mastarı, mubalağa ifade eden bir kalıptır. Yusuf (a.s.)'un aşırı derecede sakındığını ve şiddetli bir şekilde korunduğunu gosterir.[73] Eğer bana itaat etmezse, zindana atılmak suretiyle mutlaka cezalandırılacak ve mutlaka horlanan, zelillerden olacaktır. Kurtubi şoyle der: Aziz'in karısı, Yusuf (a.s.) ile birlikte olmayı tekrar kadınların huzurunda istedi ve haya perdesini yırttı. Kabul etmediği takdirde, onu zindana atmakla tehdit etti. Artık ne bir kınamadan ne de bir dedikodudan korktu. Halbuki ilk once mesele, kendi aralarında bir sır iken, boyle değildi.[74]
33. Hz. Yusuf, (a.s.) Rabbine sığındı ve yalvarıp yakararak ona dua etmeye başladı: Şoyle dedi: Ey Rabbim! Bana gore zindana atılmak, zina etmekten daha iyi ve daha hoştur. Ayette fiil, orda bulunan butun kadınlara isnat edilmiştir. Cunku onların hepsi, acıktan veya işaret yoluyla bu cağrıya ortaktırlar. Bir goruşe gore, Aziz'in karısı Yusuf (a.s.) tehdit edince diğerleri ona nasihatta bulunup kadının emrine itaat etmesinin iyi olacağını soylemişler ve kendisini zindana atmaktan onu nehyetmişlerdir. Eğer onların kotuluğunu benden savmaz ve beni onlardan korumazsan, Ben, insan oluşum hasebiyle, onların isteklerini yerine getirmeye meylederim. Ve onların beni cağırdığı o cirkin fiilden dolayı cÂhillerden olurum. Bu, peygamberlerin ve sÂlih kişilerin yaptığı gibi, yalvarma ve Allah'tan yardım isteme yoluyla oldu. [75]
34. Allah Yusuf (a.s.)'un duasını kabul ederek onu onların tuzağından kurtardı ve onun iffet ve namusunu korudu. O, kendisine sığınanların duasını kabul eden ve onların hallerini ve iclerindeki niyetlerini bilendir. İşte boylece Yusuf, Allah'ın lutftı ve gozetimiyle ucuncu imtihanını da verdi. [76]
35. Bu dorduncu imtihanın başlangıcıdır. Bu imtihan Yusuf (a.s.)' un hayatındaki şiddetli imtihanların sonuncusu olup zindan imtihanıdır. Bundan sonrakilerin hepsi basittir. Yani: Yusuf'un sucsuzluğu kesin delillerle ortaya cıktıktan sonra Aziz, yakınları ve istişare ettiği kimseler onun suresiz olarak hapse atılmasını uygun gorduler. Rivayete gore Yusuf (a.s.) Aziz'in karısının isteklerini yerine getirmeyip de kadın ondan umidini kesince başka bir yoldan care aradı ve kocasına şoyle dedi: "Bu İbranî kole beni halk icinde rezil etti. Onlarca, benim kendisinden murat almak istediğimi soyluyor. Ben bu konuda mazeretimi acıklayamıyorum. Ya bana izin verirsin, cıkar halka mazeretimi acıklarım veya onu hapse atarsın." İşte o zaman Yusuf'u zindana atmak, Aziz'in aklına geldi. İbni Abbas şoyle der: Aziz'in emriyle Hz. Yusuf bir eşeğe bindirildi. Mısır carşılarında davullar calınarak şoyle seslenildi: İbranî Yusuf, hanımefendisinin namusuna goz dikti. Cezası, zindana atıl*maktır. Ebu Salih şoyle der: İbn Abbas bu hadisi her anlattıkca ağlardı.[77]
36. Yusuf zindana atıldı. Tesadufen o sırada kralın ozel hizmetcilerinden iki kişi de hapse atılmıştı. Bunlardan birisi kralın ekmekcisi, diğeri sÂkîsi idi. Kralı zehirlemek istemekle itham edildiler ve hapse atıldılar. SÂkî dedi ki: Ben ruyamda, uzum sıktığımı gordum. Uzum şarap oluyor ve onu krala sunuyorum. Ekmekci de dedi ki: Ben de ruyamda, başımda icinde ekmek bulunan bir tabak taşıdığımı gordum. Kuş da bu ekmekten yiyordu. Gorduklerimizin tabirini bize bildir. Şuphesiz biz seni, ruyayı iyi tabir edenlerden goruyoruz. Bunlar, Hz. Yusufun iyi ruya tabir ettiğini oğrenince, ruyalarını ona anlattılar. [78]
37. Yusuf (a.s.) dedi ki: Size ne ceşit yemek gelirse, o size gelmeden once ben onun hakikatini, mahiyetini ve nasıl olduğunu size acıklarım.
Hz. Yusuf, onları imana davet icin zemin hazırlamak maksadıyle mucizelerini onlara bildirdi. Gayıbları bilmesi de bu mucizelerdendir. BeyzÂvî şoyle der: Hz. Yusuf, onların sordukları soruya cevap vermeden once onları Allah'ın birliğine cağırmak ve dosdoğru dine iletmek istedi. Nitekim bu metot, doğru yola iletme ve irşat etme hususunda Peygamberlerin metodudur. Dine davet ve ruya tabiri hususunda doğruluğunu onlara gostermek icin, once gayıptan haber verme mucizesini zikretti.[79] Bu, gayıptan haber verme ne kehÂnet, ne de muneccimliktir. O ancak, Allah'tangelen bir ilham ve vahiyle olmaktadır. Bu ilmi Rabbim sadece bana verdi. Cunku ben peygamberim. Allah'a inanmayan muşrik bir kavmin dinini bıraktım, Onlar kıyamet gununu inkar ediyorlar. Hz. Yusuf iki esasa dikkat cekti. Bunlar, Allah'a ve Âhirete imandır. Cunku bunlar iman rukunlerinin en buyuğudur. Bu cumlede, manayı kuvvetlendirmek icin a zamiri tekrar edilmiştir. [80]
38. Babalarım ibrahim İshak ve Yakup peygamberlerin dinine uydum. Muşriklerin ve sapıkların dinine uymadım. Bundan maksat, kendisinin, peygamberlerden biri olduğunu acıklamaktır. Kendisini dinlemeye daha cok rağbet etsinler ve sozune daha cok guvensinler diye boyle konuştu. Biz peygamberler zumresine, herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmak yakışmaz. Halbuki Allah bizi bu goreve secti ve bize nimetini ihsan etti. İşte bu iman ve Allah'ın birliğini kabul etmek, Allah'ın bize lutfundandır. Cunku o bizi risÂletle şereflendirdi. Bu, insanlar icinde bir lutuitur. Cunku onların doğru yolu bulmaları ve oraya irşat edilmeleri icin peygamberler gonderilmiştir. Fakat insanların coğu, Allah'ın kendilerine verdiği nimete şukretmezler ve başkalarını Allah'a ortak koşarlar... Yusuf (a.s.), mensup olduğu, peygamberlerin dini olan hanif dinini anlatıp o iki gencin kavminin mensup olduğu putperestlik dininin batıl olduğuna nazikce guzel bir delil getirerek şoyle dedi. [81]
39. Ey zindan arkadaşlarım! Putlar gibi, hicbir menfaat ve zarar veremeyen ve kendilerine dua edenlerin duasını yerine getiremeyen bircok ilÂh mı daha iyidir, yoksa tek olan, azamet ve yucelikte eşsiz olan Allah'a ibadet mi daha iyidir?!! [82]
40. Ey kavim! Allah'ı bırakıp da ibadet ettiğiniz şeyler, ilÂh adını verdiğiniz boş isimlerdir. Onların ne gucleri, ne de kudretleri vardır. Cunku onlar, cansız varlıklardır. yıl Allah, onlara ibadet hususunda size herhangi bir delil veya huccet gondermemiştir. İbadet ve din hususunda hukum sadece alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Yuce Allah sadece kendisine ibadet edilmesini emretti. Cunku azamet ve yucelik sahibinden başka hickimse ibadete lÂyık değildir. Sadece Allah'a ibadet etmekten ibaret olan ve sizi kendisine cağırdığım o şey, hic eğriliği olmayan dosdoğru dindir. Fakat insanların coğu Al*lah'ın buyukluğunu bilmezler de kendilerine zarar veremeyen ve menfaat sağlayamayan şeylere taparlar. Yusuf (a.s.) onları davet ve delille susturmak hususunda derece derece ilerledi. Once onlara, bir olan Allah'a inanmanın, bir kac îlÂh edinmeye tercih edileceğini acıkladı. Sonra onların îlÂh ismini verdikleri ve Allah'ı bırakarak taptıkları şeylerin ilahlığa ve ibÂdete lÂyık olmadıklarına delil getirdi. Sonra da dosdoğru gercek ve dosdoğru dinin ne olduğunu acıkladı ki, bu da bir ve tek olan, kendisi hickimseye muhtac olmayıp herkesin kendisine muhtac olduğu Allah'a ibadettir. İşte bu, Allah'a davet hususunda uygulanan hikmetli usluptandır. Zira burada once hidÂyet, irşat, nasihat ve oğudu anlattı. Sonrada onların ruyalarını yorumlamaya başlayarak şoyle dedi: [83]
41. Ey zindan arkadaşlarım! Ruyasında uzum sıkıp şarap yaptığını goren zindandan cıkacak ve daha onceki gorevine yani efendisine şakilik yapmaya donecektir. Ruyasında, başında ekmek olduğunu goren diğer arkadaşa gelince, o oldurulecek ve bir ağaca asılacak. Kuşlar, onun başının etinden yiyecek. Tefsirciler der ki: Rivayete gore, Hz. Yusuf onlara bu tabiri anlatınca, ruyalarını inkar ederek "Biz hicbir şey gormedik" dediler. Hz. Yusuf da şoyle dedi: "İster doğru soyleyin, ister yalan soyleyin. Allah'ın hukmu tamamlandı ve sona erdi. Caresiz bu olacaktır. [84]
42. Yusuf, kurtulacağına inandığı sakiye dedi ki: Beni efendinin yanında an ve durumumu ona bildir. Umulur ki o, beni, uğradığım bu zulumden kurtarır, Şeytan, Yusuf un durumunu krala anlatmayı sakiye unutturdu.
Boylece Yusuf (a.s.) zindanda yedi sene kaldı. Tefsirciler şoyle der: Yusuf, yaratılmışa guvenip, ihtiyacını yaratıcıya bildirmekten ğÂfil olduğu icin, senelerce zindanda kaldı. Kurtubî şoyle der: Vehb b. Munebbih dedi ki: Eyup (a.s.) yedi sene belÂda kaldı. Yusuf (a.s) da, yedi sene zindanda kaldı.[85]
Edebi Sanatlar
1. Doğru soyledi" ile Yalan soyledi" ve Doğrular" ile Yalancılar" arasında edebî sanatlardan tıbak vardır.
2. Hat edenlerden". Bu, tağlib bÂbındandır. Erkeklere ait coğul kipi getirilerek, kadınlar da bunun kapsamına alınmıştır.
3. Onların tuzaklarını işitti." Gizlilikte dedikodu tuzağa benzediği icin, burada "dedikodu icin mustear olarak kullanılmıştır.
4. Ellerini kestiler Burada da istiare vardır. Zira "kesmek" lafzı, "yaralamak" yerinde musteÂr olarak kullanılmıştır. "Ellerini yaraladılar, demektir.
5. Şarap sıkıyorum" Bu da, "ilibar-ı m yekûn (ilerde olacağı itibariyle)" mecÂz-i murseldir. Yani: "İlerde şarap olacak uzumu sıkıyorum" demektir. [86]
Faydalı Bilgiler
Rivayete gore, Hz. Yusuf zindanda iken, CebrÂîl (a.s.) onu azarlamak uzere geldi ve şoyle dedi:
- Ey Yusuf! Seni. kardeşlerin tarafından Oldurulmekten kim kurtardı?
- Yuce Al ah.
- Seni kuyudan kim cıkardı?
- Yuce Allah.
- Seni zinadan kim kurtardı?
- Yuce Allah.
- Kadınların tuzağını senden kim uzaklaştırdı.
- Yuce Allah.
- Peki, nasıl Rabbini bıraktın da, ondan istemedin ve bir yaratılmışa guvendin? Hz. Yûsuf Allah'a yonelerek:
- Ey Rabbim! O, hal ile soylediğim bir sozdur. Ey İbrahim'in, onun Âlinin ve Yakub'un ilÂhı! Senden, bana acımanı diliyorum" dedi. CebrÂîl (a.s.):
- Senin cezan, zindanda senelerce kalmaktır[87] dedi. [88]
Bir Uyarı
Alimler: Kapıya koştular" Âyeti hakkında şoyle derler: Bu, cok manayı az lafızla ifade eden mu'cize Kur'an'ın veciz ifÂdelerinden-dir. Bunun normal ifÂdesi şoyledir: "Kadın Yusuf'la zina yapmak isteyip de, Yusuf kabul etmeyince, ona zorla bu işi yaptırmaya azmetti. Yusuf (a.s.) ondan kactı. Her ikisi de kapıya doğru koştular. Kadın onu kendine geri cevirmeye calışıyor, o ise kadından kacıyordu" Kur'an, butun bunları, kapıya koştular" şeklindeki bu beliğ ifade ile ozetledi. [89]
"La" Kelimesinin Yorumunda Bazı Tefsircilerin Sacmalıkları
Bazı tefsircilerin ayaklan kaydı ve kalemleri haktan uzaklaştı. Zira onlar Yusuf (a.s.)'un zina etmeye niyetlendiğini İddia ettiler. kelimelerinin tefsirinde bazı tefsir kitapları zayıf lsrÂîlî rivayetlerle hatta hoş olmayan bÂtıl goruşlerle doludur. Bunlardan bazıları,Yusuf (a.s.)'un, donunun uckurunu cozduğunu ve erkeğin hanımının onune oturduğu gibi o kadının onune oturduğunu, sonra parmağını ısırmış bir halde babası Yakub'un suretini gorduğunu ve babasından utandığı icin kadını bırakıp kalktığını iddia ettiler. Ve daha ipe sapa gelmez, bir cok zayıf sozler soylediler. Bu cirkin rivayetlerin bazı tefsir kitaplarına nasıl girdiğini ve bazı tefsirlerin bunu nasıl guzel bir şekilde kabul ettiğini bilemiyorum. Buyuk Âlim Ebussuud'un da dediği gibi, bunların hepsi hurafe ve batıl sozlerdir. Kulaklar bunları işitip kabul etmez, akıl ve idrÂkler bunları reddeder. Sonra bu tefsirciler Hz. Yusuf un değerli bir peygamber ve pey*gamber oğlu olduğunu, "ma'sûm" olmanın, peygamberlerin sıfatlarından olduğunun nasıl farkına varamadılar!? Ey kavmim! Duşunun ve aklınızı kullanın ve bu kitapları, bu tur hurafelerden ve bÂtıl şeylerden uzak tutun. Cunku zina, en cirkin suclardan bir suctur. Şerefli peygamberlerden bir peygamber o sucu nasıl işler? İşte ben size, Hz. Yusufun masum olduğuna dair, sadece Kur'an-ı Kerim'den on tane delil getiriyorum:
1. Allah'a sığınırını. Kocanız benim efen-dimdir. O bana guzel davrandı..." dedi. Bu, onun zinadan şiddetle sakındığı nı ve kadının karşısında butun gucu ve azmiyle direndiğini gosterir.
2. Kapıya koştular ve kadın onun gomleğini arkadan yırttı" Bu da, kadının kapılan kilitleyip butun cıkış yol*larını kapatmasına rağmen Yusufun (a.s.) ondan kactığını gosterir.
3. Yusuf dedi ki: "Ey Rabbim! bana zindan bunların benden istediklerinden daha iyidir..." Âyeti Yusuf (a.s.)'m zindana girmeyi zina etmeye tercih ettiğini gosterir.
4. Cunku o, ihlasa erdirilmiş kulîanmızdandır." ve Ona hukum ve ilim verdik" gibi bircok yerde Yuce Allah onu ovmuştur. Zina sucunu işlemeye niyet etmiş bir kimse Allah icin ih-laslı olur mu?
5. Kadının akrabasından bir şÃ‚hid hakemlik etti." Burada Allah'ın konuşturduğu beşikteki bir cocuk hakemlik ederek kesin bir delille Hz. Yusufun (a.s.) masumiyetini gostermiştir.
6. Gercekten ben onun nefsinden istemiştim. O bundan şiddetle sakındı." Burada Aziz'in karısı Yusufun sucsuzluğunu ve iffetini itiraf etmektedir.
7. Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini ondan uzaklaştırdı..." Burada, kadınların hilesinden kendisini kurtarması icin Rabbine dua
Yusuf Suresi Tefsiri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Yusuf Suresi Tefsiri