ENFAL SURESİ
Medine'de inmiştir. 75 Ă‚yettir.
Sûreyi Takdim
EnfĂ‚l sûresi, ahkam yonu ağır basan medenî sûrelerdendir. Ozellikle, savaşlar ve Allah yolunda cihatla ilgili konulara yer verir. Bazı gazvelerden sonra ortaya cıkan savaş meselelerini cozer. Muslumanların, Allah duşmanları ile savaşırken uymaları gereken ilĂ‚hî irşatları ve bir cok harp kanunlarını kapsar. Savaş ve barış meselelerini, esirlik ve ganimet hukumlerini ele alır.
Bu mubarek sûre, şerefli İslam tarihinde ilk savaş ve Allah ordusunun ilk zaferi olan Bedir savaş'ından sonra inmiştir. HattĂ‚ sahabeden bazıları bu sûreye Bedir sûresi adını vermiştir. Cunku sûre bu savaştaki olaylara cok geniş yer verir, savaşın geniş bir planını cizer. Muslumanda bulunması gereken kahramanlık, şeref ve bĂ‚tıl karşısında butun şecaat, cesaret, azîm ve sabırla durma hususiyetlerini acıklar.
Muslumanların yapmış olduğu savaşların tarihi incelendiğinde, Bedir savaşının, Hicri 2. yılın Ramazan- ayında meydana geldiği anlaşılır. Bedir Savaşı, hakkın batıl ile carpıştığı savaşların ilkidir. Bu savaşta taşkınlık ve zulum puskurtulmuş, zayıflığından dolayı Mekke'de kalmış ve halkı zalim olan bu beldeden kendilerini cıkarması icin Allah'a yalvarmaya başlamış olan zayıf erkek, kadın ve cocuklar kurtarılmıştır. Allah, onların dualarını kabul etmiş ve onlar icin bu savaşın şartlarını hazırlamıştır, mu'minlerin sayılarının azlığına, savaş malzemelerinin yetersizliğine ve savaşa hazırlıksız olmalarına rağmen, bu savaşta zafer mu'minlere nasip olmuştur. Bu savaşta bĂ‚tılın taraftarları gormuştur ki, bĂ‚tıl ne kadar uzun sure yaşasa, kuvvetlense ve gucu artsa da, bir gun, hakkın azameti ve îman kuvveti onunde mutlaka yıkılıp yok olacaktır. İşte boylece Bedir savaşı mu'minler icin bir zafer, muşrikler icin bir hezimet olmuştur. Bedir olaylarını anlatırken mu'minlere, \ju\ -^JJ1 Ey iman edenler! diye iman vasfını belirten altı ilĂ‚hî nida gelmiştir. Bu Ă‚yetler Allah duşmanları ile cihatları esnasında muslumanları, sabır ve sebata teşvik edici, kendilerine emredilen bu yukumluluklerin sahip oldukları imanın gereklerinden olduğunu, elde ettikleri zaferin, silah ve asker cokluğu ile değil iman sayesinde elde edildiğini hatirlatıcı mahiyettedir.
Birinci nida : Bu nida savaştan kacmaktan sakmdırıcı mahiyettedir. Ey mu'minler! Toplu halde kĂ‚firlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı donup kacmayın.[1] Ayetler, duşman onunden kacarak hezimete uğrayanları en şiddetli azap ile tehdit etmektedir.
İkinci nida: Bu nidada, Allah ve Rasulunun emrini dinleme ve ona itaat etme emredilmiştir.
Ey iman edenler! Allah'a ve RasulUne itaat edin. işittiğiniz halde ondan yuzcevirmcyin.[2]
Aynı zamanda bu Ă‚yetler kĂ‚firleri salıverilmiş hayvanlara benzetir. Bu hayvanlar ne işitir, ne anlar ne de hak davete icabet eder.
Ucuncu nİdĂ‚ : Bu nidada Yuce Allah, Peygamber (s.a.v.)'in onları davet ettiği şeyde kendileri icin hayat, izzet ve dunya ve ahiret saadeti olduğunu acıklar." Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi cağırdığı zaman Allah ve Rasulune uyun[3]
Dorduncu nida : Yuce Allah bu nidada, ummetin sırrını duşmana acmanın, Allah'a Rasulune ve ummete hiyanet olduğuna dikkat cekmiştir Ey iman edenler! Allah'a ve peygambere hainlik etmeyin. Sonra bile bile kendi emanetleri*nize hainlik etmiş olursunuz.[4]
Beşinci nida Bu nidada Yuce Allah, muslumanların dikkatini takvanın sonuclarına cekmiş, onun butun hayırların esası olduğunu ve takvanın en buyuk meyvesinin de rabbani nur olduğunu onlara acıklamıştır. Ki bu nuru Allah mu'minlerin kalplerine yerleştirmiştir. Mu'min bununla doğru ile eğriyi, hidĂ‚yet ile sapıklığı birbirden ayırır: Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız, o size iyi ile kotuyu ayırt edecek bir anlayış verir, suclarınızı orter ve sizi bağışlar. Cunku Allah buyuk lutuf sahibidir.[5]
Altıncı nida : Bu son nidadır. Yuce Allah bunda mu'minlere izzet yolunu ve zafer esaslarını acıklamıştır. Bunlar duşman onunde sebat etmek, duşmanla karşılaştığında sabretmek ve Allah'ın sınırsız buyukluğunu ve mağlup edilemiyecek ustun gucunu yanında hazır bulmak ve onlara sebat hususunda yardımcı olacak manevî yardıma sarılmaktır. Bu da, Allah'ı cokca zikretmektir. Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı cok anın ki, başarıya ulaşasmız.[6]
Bu mubarek sûre, mu'minler arasında tam bir dostluk bulunduğunu, ulkeleri her nekadar birbirinden uzak ve ırkları farklı olsa da bir tek ummet olduklarını, din hususunda kendilerinden yardım isteyenlere yardım etmeleri gerektiğini acıklayarak son bulur. Bu sûre aynı zamanda, kĂ‚firlerin tek bir millet olduklarını, aralarında taşkınlık ve sapıklık esaslarına dayanan bir dostluk bulunduğunu ve mu'minlerle kĂ‚firler arasında hicbir dostluğun bulunmadığını acıklar.
İnkar edenler de birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz, Allah'ın emrini yerine getirmezseniz, yeryuzunde bir fitne ve buyuk bîr fesat meydana gelir.[7]
İşle bunlar bu mubarek sûrenin işaret ettiği hedefler ve gosterdiği dersler ve ibretlerin Ozetidir. Bizi, goren ve anlayanlardan kılmasını Yuce Allah'tan niyaz ederiz.[8]
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
1. Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz mu'-minler iseniz Allah'tan korkun, aranızı duzeltin, Allah ve Resulune itaat edin.
2. Mu'minler ancak, Allah anıldığı zaman yurekleri titreyen, kendilerine Allah'ın Ă‚yetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp guvenen kimselerdir.
3. Onlar, namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden harcayan kimselerdir.
4. İşte onlar gercek mu'ilimlerdir. Onlar icin Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tukenmez bir rızık vardır.
5. Onların bu hali, mu'minlerden bir gurup kesinlikle istemediği halde, Rabbbinin seni evinden hak uğruna cıkardığı zamanki halleri gibidir.
6. Hak ortaya cıktıktan sonra sanki gozleri gore gore olume surukleniyorlarmış gibi seninle tartışıyorlardı.
7. Hatırlayın ki, Allah size, iki gruptan birinin sizin olacağını va'dediyordu; siz de kuvvetsiz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sozleriyle hakkı gercekleştirmek ve kĂ‚firlerin kokunu kesmek istiyordu.
8. Bunlar, gunahkĂ‚rlar istemese de hakkı gercek*leştirmek ve bĂ‚tılı ortadan kaldırmak icindi.
9. Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O, da "Ben size meleklerden peşpeşe gelen bin tanesi ile yardım edeceğim." diyerek duanızı kabul buyurdu.
10. Allah bunu sadece mujde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın dîye yapmıştı. Yoksa yardım, yalnız Allah tarafmdandır. Cunku Allah, mutlak galiptir, yegĂ‚ne hikmet sahibidir.
11. O zaman katından bir guven olmak uzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek; kalblerinizi kuvvetlendirmek ve ayaklarınızın kumda batmaması icin uzerinize gokten bir su indiriyordu.
12. Hani Rabbin meleklere, "Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun," diye vahyediyor; "Ben kĂ‚firlerin yureğine korku salacağım, vurun boyunlarına! Vurun onların butun par*maklarına!" diyordu.
13. Bu soylenenler, onların Allah'a ve Resulune karşı gelmelerinden oturudur. Kim Allah ve Resulune karşı gelirse, bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir.
14. İşte size Allah'ın azabı, bu mağlubiyettir. Şimdilik onu tadın. KĂ‚firlere bir de cehennem azabı vardır.
15. Ey mu'minler! Toplu halde kĂ‚firlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı donmeyin.
16. Tekrar savaşmak icin bir tarafa cekilmeye veya diğer boluğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim oyle bir gunde onlara arka cevirirse muhakkak ki o, Allah'ın gazabını hak etmiş olarak doner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kotu yerdir!
17. Onları siz oldurmediniz, fakat Allah oldurdu; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Ve bunu, mu'minleri guzel bir imtihanla denemek icin yaptı. Şuphesiz Allah işitendir, bilendir.
18. Bu boyledir. Şuphesiz Allah, kĂ‚firlerin tuzağını bozar.
19. Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! Ve eğer kufurden vazgecerseniz bu sizin icin daha iyidir. Yine Peygamber'e duşmanlığa donerseniz, biz de yardıma doneriz. Topluluğunuz, cok bile olsa, sizden hicbir şeyi savamaz, Allah mu'minlerle beraberdir.
20. Ey iman edenler! Allah'a ve Rasul'une itaat edin, işittiğiniz halde Ondan yuzcevirmeyin.
21. İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.
22. Cunku Allah katında yaratıkların en kotusu, duşunmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
23. Allah onlarda bir hayır gorseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yuzcevi-rerek donerlerdi.
Kelimelerin İzahı
EnfĂ‚l, fazlalık manısana gelen kelimesinin coğulu olup ganimetler demektir. Savaşın asıl maksadı olan din ve vatanı korumaktan fazla olarak elde edildiği icin ganimetlere bu isim verilmiştir. Farz ve vacip olmayan namazlara da nefl denilir. Bu manada toruna da nafile denilir. Lebîd şoyle der:
Rabbimize karşı takva ile hareket etmek, ganimetin en hayırlısıdır. Yavaş ve acele hareketim Allah'ın izni iledir.
Korktu. korku manasınadır.
Zatu'ş-şevke, kuvvetli. silah manasınadır. Bunun aslı, "diken" manasına gelen Şevk kelimesindendir. Ebu Ubeyde şoyle der: Şevket kelimesinin manası, "ceza vermek" tir. Şoyle kullanılır:
Falanoğulları ne şiddetli ceza verir![9]
Yardım istiyorsunuz. yardım istemek demektir.
Murdifîn peşpeşe gelenler, birbirlerini izleyenler, kelimeleri aynı manaya gelip, her ikisi de "ardından gitti" demektir. Taberî şoyle der: Araplar, "ona tabi oldum, peşinden gittim" manasında ve der. ŞĂ‚ir de şoyle der: Ljill Cevza yıldızı, Sureyya'nın peşinden gidince...[10]
BenĂ‚n, el ve ayak parmaklarının ucları mĂ‚nĂ‚sına gelen kelimesinin coğuludur. Antera şoyle der:
Savaşcı, savaşta korunması gerekenleri korur ve şiddetli anlarda butun parmaklara vurur.[11]
Zahf, yavaş yavaş yaklaşmak demektir. Cocuk, kıcı uzerinde yavaş yavaş yuruduğunde kullanılan sozunden alınmıştır. Sonra, cok kalabalık orduya bu isim verilmiştir. Cunku ordu cok ve kalabalık olduğu icin, yururken surunuyormuş gibi gorunur.
Mutehayyizen, "katılarak" demektir. Bir kimse başkalarına katıldığında denilir.
Dondu manasınadır.
Muhin, zayıflatıcı, zayıf duşurucu.
Fetih istiyorsunuz. Duşmana karşı fetih ve zafer is*tedi demektir. [12]
Nuzul Sebebi
a. İbn Abbas'ın şoyle dediği rivayet olunmuştur: Bedir gunu gelince Rasulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: Kim bir duşmanı oldururse, ona şoyle şoyle mukafat vardır. İhtiyarlar, sancakların altında durdular. Gencler ise duşmanı oldurmeye ve ganimetleri almaya koştular. İhtiyarlar genclere dedi ki: Bizi de ganimetlere ortak edin. Biz size yardım ettik ve sizi bekledik. Size bir şey olsaydı, bize sığınırdınız. Fakat gencler bunu kabul etmediler. Meseleyi Nebi (a.s)'ye goturduler. Bunun uzerine Ă‚yeti indi. Rasulullah (s.a.v.), ganimetleri aralarında eşit olarak taksim etti.[13]
b. Rivayete gore Rasulullah (s.a.v.) Bedir gununde bir avuc toprak alarak onu duşmana doğru serpmiş ve şoyle buyurmuştur: Suratları cirkin olasılar. Gozlerine ve burunlarına bu bir avuc topraktan isabet etmeyen hicbir muşrik kalmadı. Hepsi arkalarına donup kactılar.[14] Bunun uzerine Attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı...[15] Ă‚yeti indi.[16]
Âyetlerin Tefsiri
1. Ey Muhammedi Ashabın sana, Bedir'de aldığın ganimetlerin kime ait olduğunu ve onları nasıl taksim edeceğini soruyorlar. Onlara de ki: Bu hususta hukum, sizin değil, Allah ve Ra-sulunundur. Allah'a itaat etmek ve ona karşı gunahlardan sakınmak suretiyle ondan korkunuz, Aranızdaki durumu ihti*lafsız ve anlaşarak duzeltiniz. Ganimetler hakkındaki hukum hususunda Allah'ın ve Rasûlunun emrine itaat edin. UbĂ‚de b. SĂ‚mit şoyle der: Bu Ă‚yet, biz Bedir Ashabı ihtilafa duşup de huysuzluk yaptığımız zaman bizim hakkımızda indi. Boylece Allah, ganimetleri bizim elimizden alıp Rasulullah (s.a.v.)'a verdi. O da ganimetleri eşit olarak taksim etti. İşte boylece Allah'tan korkma, Rasulune itaat etme ve arayı duzeltme emirlerine uyulmuş oldu.[17] Eğer siz, gercekten kamil mu' minler iseniz, Allah'a ve Rasulune itaat edin. Bu cumle şart cumlesi, cevabı hazfedilmiştir.[18]
2. KĂ‚mil ve İhlĂ‚slı mu'minler, ancak, Allah'ın adı anıldığında, sadece anmadan dolayı, kalpleri titrer Onlara Allah'ın Ă‚yetleri okunduğunda, Allah'ı tasdikleri ve Ona kesin imanları artar. Onlar sadece Rablerine guvenirler.[19] Allah'tan başkasından korkmadıkları gibi bir şey de ummazlar. Ebu Hayyan şoyle der: Yuce Allah ism-i mevsûlu kullanarak, inu'minlerin uc buyuk makam ile vasıflandıklarını bildirdi. Bunlar korku makamı, imanda artış makamı ve Allah'a tevekkul makamıdır.[20]
3. Onlar namazı farzları ve Ă‚dabı ile huşu icersinde mukemmel bir şekilde eda ederler. Allah'ın kendilerine verdiklerinden, O'na itaat uğrunda harcarlar. İnfĂ‚k; zekĂ‚t ve nafile sadakaları kapsayan umumî bir lafızdır. [21]
4. Bu anlatılan guzel sıfatları taşıyanlar, gercek mu'minlerin kendileridir. Cunku onlar imanı sĂ‚lih amelleri birleştirmişlerdir. Cennette onlar icin yuksek makamlar, gunahları icin bir bağışlanma ve ikram ve hurmetle sunulan ebedî rızık vardır. [22]
5. Âyetin başlangıcındaki dJ harfi, bu ifadenin muşebbeh (bir şeye benzetilen) olmasını gerektirir. İbn Atiyye şoyle der: Allah'ın Rasulullah (s.a.v.)'ı evinden cıkarmasını anlatan bu kıssa, Ashabın ganimetlerden sorması ve ganimetlerle ilgili olaylardan hoşlanmadıklarını acıklayan onceki kıssaya benzetilmiştir.[23] Yani, onların ganimetlerin taksimindeki hoşnutsuzlukları, senin harp icin evinden .cıkma esnasındaki durumları gibidir. Taberî şoyle der: MĂ‚nĂ‚ şudur: Mu'minlerden bir grubun hoşnutsuzluğuna rağmen, Rabbinin seni hak ile (sefere) cıkardığı zaman mucadele ettikleri gibi hak ortaya cıktıktan sonra, o konuda seninle mucadele ediyorlar. MĂ‚hiyetini anladıktan sonra Nebî (s.a.v.) ile mucĂ‚dele ettikleri hak ise, savaştır.[24] Halbuki, mu'minlerden bir grup oldurulmekten korktukları veya hazırlıksız oldukları icin duşmanla savaşa cıkmayı istemiyorlardı. [25]
6. Ey Muhammedi Hak, kendilerine apacık gorundukten sonra, savaşa cıkma hususunda seninle mucĂ‚dele ediyorlar. Onlar şoyle diyerek mucĂ‚dele ediyorlardı: Bizim cıkışımız sadece kervanın onunu kesmek icindi. Eğer savaşacağımızı bilseydik, elbette savaşa hazırlanırdık, Onlar sanki baka baka olume surukleniyorlarmış gibiydiler. BeyzĂ‚vî şoyle der: Onlar, olum sebeplerini gore gore olume suruklenen kimsenin hoşnutsuzluğu gibi, savaşa gitmekten hoşlanmıyorlardı. Bu5 sayılarının azlığından ve hazırlıksız olmalarından ileri geliyordu. Burada, onların mucadelelerinin sadece aşırı derecede korkmalarından ileri geldiğine îmĂ‚ edilmektedir.[26]
7. Ey Muhammed ashabı! Allah'ın size, iki fırkadan yani kervan veya ordudan birinin sizin icin ganimet olduğunu vadettiği zamanı hatırlayın. Siz, silahsız grupla yani kervanla karşılaşmayı istiyordunuz. Cunku kervan Kureyş'in ticaret mallarını taşıyordu. Tefsirciler şoyle der: Rivayete gore Ebu Sufyan başkanlığındaki Kureyş kervanı Şam'dan yola cıktı. Kervanda buyuk bir ticaret malı vardı. Cebrail (a.s) gelerek şoyle dedi: Ey Muhammed! Allah, şu iki gruptan birini yani ya kervanı veya Kureyş ordusunu size vadetti. Bunun uzerine Rasulullah (s.a.v.), Ashabı ile istişare etti. Ashab, (a.s.) az bir savaşla cok ganimet elde edecekleri icin kervanı tercih ettiler. Muslumanlar Medine'den cıkınca, bu haber Mekke halkına ulaştı: Ebu Cehil: Ey Mekke halkı! Kurtuluşa gelin, kurtuluşa, kervanınız sizin malmızdır. Eğer Muhammed onu ele gecirirse, bundan sonra asla kurtuluş bulamazsınız, dedi. Bunun uzerine muşrikler Ebu Cehil ile beraber butun kuvvetleri ile yola cıktılar. Nihayet Bedir'e geldiler. Kafile kurtuldu. Rasulullah (s.a.v.) Ashabına haber vererek şoyle buyurdu: Kervan, deniz kıyısından devam edip gitti. Ebu Cehil ise bize doğru geldi. Ashab : "Ya Rasulallah! Duşmanı bırakıp kervanı takip etmelisiniz" dediler. Rasulullah (s.a.v.) buna kızdı. Bunun uzerine Sa'd b. UbĂ‚de kalkarak şoyle dedi: Bizi istediğin yere gotur. Biz arkandayız. Sa'd b. Muaz da şoyle devam etti. Seni hak ile gonderen Allah'a and olsun ki, Sen bizi denize daldırsan biz seninle beraber ona dalarız. Allah'ın bereketi ile bizi gotur. Rasulullah (s.a.v.) buna sevinerek Ashabına şoyle dedi: Allah'ın bereketi ile yuruyun ve sevinin. Cunku Allah bana iki gruptan birini vadetti. Vallahi, Kureyşin yıkıldığı yerleri gorur gibi oluyorum.[27] Allah, Bedir gununde kĂ‚firleri oldurmek ve yok etmek suretiyle hak din olan İslam'ı ustun kılmak ve kĂ‚firlerin hepsini yok ederek koklerini kazımak istiyor. Ebu Hayyan şoyle der: Yani siz dunya malını, sıkıntılardan kurtulmayı, kolay ve Ă‚dı şeyleri istiyorsunuz. Halbuki Allah yuce işleri, hakkı yuceltmeyi ve dunya ve ahiret mutluluğunu kazanmanızı istiyor. Bu iki istek birbirinden ne kadar farklı. Bundan dolayı Allah sizin icin kuvvetli olanı tercih etti. Onların yardımsız kaldıklarını size acık acık gosterdi. Size yardım etti, onları yenilgiye uğrattı. Sizi izzetli, onları zelil kıldı.[28]
8. Bu cumlede Lam harf-i ceri, mahzuf bir fiile taalluk etmektedir. Takdiri şoyledir: Allah hakkı gercekleştirmek ve batılı ortadan kaldırmak icin bu yaptıklarını yaptı. Yaptıklarından maksat, İslamı ustun kılması, kufru yok etmesidir. Muşrikler, İslamm ustun kılınması ve şirkin yok edilmesini istemeseler de Allah boyle yapmıştır. [29]
9. Rabbinizden, muşriklere karşı zafer kazanmak icin yardım istediğiniz zamanı hatırlayın. Rivayete gore Rasulullah (s.a.v.) muşriklere bakarak onların bin kişi olduğunu, kendi Ashabına bakıp onların da ucyuzon kusur olduğunu gordu. Bunun uzerine kıbleye yoneldi ve ellerini uzatıp şoyle dua etti: Ey Allah'ım, bana verdiğin sozu yerine getir. Ey Allah'ım! Şu musluman cemaat helak olursa, yeryuzunde sana ibadet eden bulunmaz. Bu şekilde o kadar dua etti ki, cubbesi omuzlarından duştu. Ebu-bekir (r.a.) cubbeyi alıp onun omuzlarına koydu. Sonra arkasından hic ayrılmadı. Şoyle dedi: Ey Allah'ın Rasulu! Rabbine yaptığın dua sana yeter. Şuphesiz o sana verdiği sozu yerine getirecektir. Bunun uzerine şu Ă‚yet indi: Allah, "peşpeşe gelen bin melekle size yardım edeceğim" diyerek duasını kabul ettiğini bildirdi. Tefsircil-er şoyle der : Hadiste bildirildiğine gore Cebrail (a.s) beşyuz melek indirdi ve onlarla ordunun sağ kanadında savaştı. Mikail (a.s) de beşyuz melek indirdi. Onlar da ordunun sol kanadında savaştı. Meleklerin, Bedir dışında herhangi savaşta savaştığı tesbit olunmamıştır. Diğer savaşlarda melekler, muslumanların sayısını cok gostermek icin inerlerdi, savaşmazlardı.[30]
10. Allah'ın meleklerle size yardım etmesi, sadece size zaferi mujdelemek icindir. Bir de bu zaferle ruhlarınız sukunet bulsun diye yardım etti. Gercekte zafer ancak. Yuce Allah'ın katmdandır. Onun yardımına guvenin. Kendi kuvvetinize ve silahınıza guvenmeyin. Şuphesiz Allah galiptir mağlup edilemez hikmeti neyi gerektiriyorsa onu yapar. [31]
11. Hatırlayın ki, Allah kendi katından bir guven olarak sizin uykunuzu getiriyordu. Bu, Rasulullah (s.a.v.)'in bir mucizesidir. Cunku korku anında herkesi bir uyku basmıştı. Hz. Ali (r.a.) şoyle der: Bedir gunu bizde Mikdat'tan başka atlı yoktu. Rasulullah (s.a.v.)'tan başka hepimizi uyur gordum. Onu, sabaha kadar bir ağacın altında namaz kılıp ağlarken gordum.[32] İbn Kesir şoyle der: Mu'minlerin kalplerinin Allah'ın yardımı ile yatışıp emniyet icinde olmaları İcin, savaşın en şiddetli anında uyur gibi olmuşlardı.[33] Uzerinize gokten yağmur yağdırıyordu. Bu da, Allah'ın saydığı başka bir nimetttir. Olay şudur: Bedir savaşında muslumanlar susuz kaldılar. Bunun uzerine Allah onların uzerine oyle bir yağmur yağdırdı ki vadilerden su aktı. Onlardan cunup olanlar vardı. Yağmur suyu ile gusledip temizlendiler. Allah bu yağmuru, sizi abdestsizlik ve cunuplukten temizlemek, şeytanın vesvesesini ve susuzlukla korkutmasını sizden gidermek icin yağdırdı. BeyzĂ‚vî şoyle der: Rivayete gore onlar, kızıl bir kum tepesine indiler. Ayakları kumlara batıyordu. Suları yoktu. Uykuya daldılar. Coğu ihtilam oldu. Şeytan onlara vesvese vererek şoyle dedi: Siz susuz kaldığınız halde, size nasıl yardım olunacak? Zira siz abdestsiz cunup olarak namaz kılıyor ve Allah'ın dostları olduğunuzu, O'nun rasulunun icinizde bulunduğunu iddia ediyorsunuz. Bunun uzerine Allah yağmur indirdi. Bu sayede ayaklar sabit kaldı, vesveseler gitti.[34] Allah'ın yardımına guvenmek suretiyle kalplerinizi kuvvetlendirmek ve kumda batmaması icin yağmur yağdırmak sayesinde ayaklarınızı sabit kılmak icin yağmur yağdırıyordu. Taberî şoyle der: Allah yağmur sayesinde onların ayaklarını sabit kıldı. Cunku onlar duşmanları ile yumuşak bir kum uzerinde karşılaşmışlardı. Yağmur o kumlan sertleştirdi de, ayak-lar onun uzerinde batmayıp sabit kaldı.[35]
12. Bu Ă‚yet, bir başka nimeti hatırlatmaktadır. Yani, Rabinin meleklere, "Ben yardımım ve zaferimle birlekte sizinle beraberim" diye vahyettiği zamanı hatırla. Haydi iman edenlere destek olun ve onları duşmanlarına karşı takviye edin. KĂ‚firlerin kalplerine korku ve dehşet salacağım da hezimete uğrayacaklar, Onların boyunlarını vurundan maksat, boyunların kendileridir. Nitekim bir Ă‚yet-i kerimede: boyunlarını vurun[36] buyrulmuştur. Bir goruşe gore den murat başlardır. Cunku başlar, boyunların uzerindedir. Onların butun parmak uclarına vurun. Teshil yazarı şoyle der: Bunun faydası şudur: Savaşcının parmaklarına vurulursa, savaşamaz. Bu durumda onu esir etmek ve oldurmek mumkun olur.[37]
13. Bu korkunc azap, onların Allah ve Rasulunun emirlerine muhalefet ve isyan etmeleri sebebiyle başlarına gelmektedir. Kim inkar ve inatla, Allah ve Rasulunun emrine muhalefet ederse, bilsin ki, onun icin Allah'ın azabı şiddetlidir. [38]
14. Ey kĂ‚firler topluluğu! Bu azabı tadın. Bu, sizin dunyadaki azabımzdır. Bununla beraber sizin icin ahirette cehennem azabı da vardır. [39]
15. Ey iman edenler! kĂ‚fir duşmanlarınızla toplu halde karşılaştığınızda, cokluklarından dolayı ağır ağır uzerinize geldiklerinde Onların onunde hezimete uğramaym. Bilakis sabır ve sebat edin. [40]
16. Başka bir grupla savaşmak uzere o tarafa yonelme veya duşmana mağlup olduğunu zannettirerek onu aldatıp tuzağa duşurmek icin kacıp geri donme ki bu "harp bir hiledir" esasına dayanmaktadır. Ya da mu slu m anlardan bir gruba katılıp onlardan yardım alma durumları haric, savaş gunu kim mağlup olarak sırtını duşmana cevirirse muhakkak ki o, Allah'tan, buyuk bir gazabı hak etmiş olarak doner. Onun kalacağı yer cehennem ateşidir. Orası ne kotu varılacak yerdir. [41]
17. Ey muslumanlar! Siz onları Bedir'de guc ve kuvvetinizle oldurmediniz. Fakat onlara karşı size yardım etmek ve kalplerine korku atmak suretiyle onları Allah Oldurdu, Ey Muhammedi Gercekte Kureyşlilerin gozlerine bir avuc toprağı sen at*madın. Fakat onu, onlara ulaştırmak suretiyle Allah attı. Hakikatte bu iş Allah'tan olmuştur. Cunku bir avuc toprak, buyuk bir ordunun gozlerini doldurumaz. îbn Abbas şoyle der: "Rasulullah (s.a.v.) bir avuc toprak alarak onu muşriklerin yuzlerine serpti ve "yuzleri cirkin olasılar" dedi. Bu toprak*tan, onların gozlerine ve burunlarına girmedik kimse kalmadı. Bunun uzerine donup kactılar.[42] Allah, kĂ‚firleri kahretmek, mu'minlere ise mukĂ‚faat, zafer ve ganimet vermek icin bunu yaptı. Şuphesiz Allah, onların sozlerini işitici; niyetlerini ve hallerini bilicidir. [43]
18. İşte bu muşriklerin oldurulmesi ve mu'minlerin zaferi haktır.[44] Şuphesiz Allah, kĂ‚firlerin tuzağını bozar. Bundan maksat, kĂ‚firlerin tuzağını zayıflatmaktır. TĂ‚ki, tuzaklarından hicbir şey ayakta kalmayıp yıkılsın. [45]
19. Bu hitap Kureyş kĂ‚firlerinedir. Yani, Ey kĂ‚firler topluluğu! Eğer mu'minlere karşı fetih ve zafer istiyorsanız, işte size fetih geldi. O da mağlubiyet ve hezimettir. Bu, kĂ‚firlere karşı alay yoluyla soylenmiş bir sozdur. Taberî, Zuhrî'nin rivayetinde şoyle der: Bedir gununde Ebu Cehil dedi ki: Allah'ım! Hangimiz daha gunahkar ve sıla-ı rahimi daha cok terkeden isek, bugun onu helak et." Bunun uzerine Allah Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi, Ă‚yetini indirdi. Fethi isteyen Ebu Cehil'di. Ve bu ifadede onlarla bir istihza vardı.
Ey Kureyş topluluğu! Peygambere karşı savaşmaya, ona duşmanlık yapmaya, Allah'ı ve rasulunu inkar etmeye son verirseniz, bu sizin icin dunyada ve Ă‚hirette daha hayırlıdır. Eğer siz ona karşı savaşa ve mucadeleye donerseniz biz de size karşı ona tekrar zafer nasip ederiz. Kendilerinden yardım beklediğiniz toplumunuz ve yardımcınız cok da olsa, dunya azabından herhangi bir şey sizden asla savamazlar. Cunku Allah, yardım ve desteği ile mu'minlerle beraberdir. [46]
20. Ey iman edenler! Allah ve rasulune itaate devam ediniz ki Bedir'de meydana gelen izzet de sizin icin devam etsin, Kur'an'ı ve nasihatları dinlediğiniz halde onun emrine muhalefet ederek ondan yuz cevirmeyin. fiilinin aslı dir. Talardan biri hazfedumiştir. [47]
21. Kulakları ile işitip de, kalpleri ile işitmeyen kĂ‚firler gibi olmayın. Onların bu işitmeleri, işit*meme gibidir. Cunku işitmekten maksat duşunmek ve oğut almaktır. [48]
22. Yaratıklann ve yeryuzunde yuruyen hayvanların kotusu, hakla işitmeyen sağırlar ve hakkı soylemeyen dilsizlerdir. Bunlar, kişinin hayırla şerri birbirinden ayırma gucu olan aklı kaybedenleridir. Bu Ă‚yet, Abduddar oğullarından bir grup hakkında inmiştir. Onlar: "Biz, Muhammed'in getirdiklerine karşı sağır ve dilsiziz" diyor ve Ebu Cehil ile birlikte Rasulullah'a karşı savaşmaya yoneliyorlardı. Âyet, kĂ‚firlerin kopekten, domuzdan ve eşekten daha kotu olduklarını bildirmek suretiyle onları son derece şiddetle yermektedir. Cunku onlar duyu organ*larından istifade etmediler. Boylece her adîden daha Ă‚dı oldular. [49]
23. Eğer Allah onlarda hayırdan bir şey gorseydi, elbette onlara, duşunecek ve anlayacak şekilde dinleme kabiliyeti verirdi. Farzedelim ki Allah, onlarda hayır ol*madığını bildiği halde, onlara bu şekilde işitme kabiliyeti verdi, elbette inat ve inkarlarından dolayı Kur'an'dan yine yuz cevirip donerlerdi. Bu Ă‚yet, kĂ‚firlerin iman etmemelerine karşılık Peygamber (s.a.v.)'i teselli etmekte*dir. [50]
Edebi Sanatlar
1. İşte onlar gercek mu'minlerdir." Burada, mu'minlerin mertebelerinin yuksekliği ve şerefli makamlarının yuceliğinden dolayı, yakında olanlar icin, uzaklık ifade eden ism-i işaret kullanılmıştır.
2. Onların, Rableri katında dereceleri vardır." Dereceleri cennetteki yuce makamlar ve rutbeler icin mustear olarak kul*lanılmıştır.
3. Sanki onlar olume surukleniyorlar." Buradaki teşbih, teşbih-i temsilidir.
4. Hakkı gercekleştirmek." Burada iki lafız arasında iştikak cinası vardır.
5. Kuvvetli." Burada şevket lafzı, silah icin mustear olarak kullanılmıştır. Aralarında şiddet ve hiddet alakaları vardır.
6. KĂ‚firlerin sonunu kesmek..." Bu ifade, helak yo*luyla onların kokunu kesmekten kinayedir.
7. Yardım istediğiniz zaman." Meleklerin enteresan gelişlerini zihinde canlandırmak icin muzĂ‚ri siygası kullanılmıştır.
8. size semadan su indiriyor." Burada harf-i cer ile mecrurunun mefulun biht'en once getirilmesi, One alınan şeyin onemli olduğunu gosterir, sonraya almana da teşvik eder.
9. Eğer Fetih isterseniz, size fetih gelmistir." Bu hitap, alay yoluyla, muşriklere yapılan bir hitaptır. Nitekim bir
Ă‚yet-i kerimede, Tad bakalım, sen kendince ustundun[51] buyurularak inkarcıyla alay edilmiştir.
10. Allah katında hayvanların en kotusu. Burada kafirler hayvanlara benzetilmiş, hatta onlardan daha kotu sayılmıştır. Burada son derece bir belagat ve İ'caz vardır. Cunku kĂ‚fir hakkı işitmez, hayvan da işitmez. KĂ‚fir hakkı konuşmaz, hayvan da konuşmaz. O yer, hayvan da yer. Geriye şu kaldı: KĂ‚fir zarar verir, hayvan zarar vermez. Artık nasıl ondan daha kotu olmasın?! [52]
Bir Uyarı
Yuce Allah bu sûrede kendisinin bin melekle mu'minlere yardım ettiğini acıkladı. Âl-i İmrĂ‚n sûresinde ise uc bin melekle yardım ettiğini acıklamıştı. Bu Ă‚yetler arasında herhangi bir celişki yoktur. Cunku Yuce Allah burada, "birbiri ardından gelen" mĂ‚nĂ‚sındaki lafzını kullandı. Bu durumda, once onlara bin melekle, sonra da ucbin melekle yardım etmiş olur. Tevfik Allah'tandır. [53]
24. Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi cağırdığı zaman, Allah ve Rasûlune uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız.
25. Bir de oyle bir fitneden sakının ki o, İcinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.
26. Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryuzunde aciz tanınan az bir toplum idiniz; insanların sizi kapıp goturmesinden korkuyordunuz da, şukredesiniz diye Al*lah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizlerinden rızıklar verdi.
27. Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin, sonra bile bile emĂ‚netlerinize hainlik etmiş olursunuz.
28. Biliniz ki, mallarınız ve cocuklarınız birer imtihan sebebidir, Allah'a gelince; onun katında buyuk bir mukafaat vardır.
29. Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız O, size iyi ile kotuyu ayırdedecek bir anlayış verir, suc*larınızı orter ve sizi bağışlar. Cunku Allah buyuk lutuf sahibidir.
30. Hatırla ki, kĂ‚firler seni tutup bağlamaları, veya oldurmeleri yahut seni yurdundan cıkarmaları icin sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Cunku Allah tuzak kuranların en iyisidir.
31. Onlara Ă‚yetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "İşittik, istesek biz de bunun benzerini elbette soy*leyebiliriz. Bu oncekilerin masallarından başka bir şey değildir."
32. Hani o kĂ‚firler bir zaman da, "Ey Allah'ım! E-ğer bu Kitap senin katından gelmiş bir gercekse, uzerimize gokten taş yağdır, yahut bize acıklı bir azap getir!" demişlerdi.
33. Halbuki, sen onların icinde olduğun halde Allah, onlara azap edecek değildi. Ve onlar mağfiret dilerken de Allah onlara azap edici değildir.
34. Onlar Mescid-i Haram'ın mutevellileri olmadıkları halde mu'minleri oradan geri cevirirlerken Al*lah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mutevelli*leri takva sahiplerinden başkaları değildir. Eakat cok*ları bunu bilmez.
35. Onların Beytullah yanındaki duĂ‚larıda ıslık calmak ve el cırpmaktan başka bir şey değildir. İnkĂ‚r etmekte olduğunuz şeylerden oturu şimdi azabı tadın.
36. Şuphesiz ki inkĂ‚r edenler mallarını, Allah yo*lundan alıkoymak icin harcıyorlar. Onları daha da harcayacaklar! Ama sonunda bu, onlara yurek acısı olacak ve en sonunda mağlup olacaklardır. KĂ‚firlikte ısrar e-denler ise Cehenneme toplanacaklardır.
37. Bu toplama Allah'ın murdarı temizden ayıklaması ve butun murdarların birbiri ustune koyup hepsini yığarak Cehenneme atması icindir. İşte onlar ziyana uğrayanların kendileridir.
38. İnkĂ‚r edenlere; vazgecerlerse, gecmiş gunahlarının bağışlanacağını soyle. Yok, eğer tekrar seni yalanlarlarsa kendilerinden oncekilerin hali gozlerinin onundedir!
39. Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Kufre son verirlerse şuphesiz ki Allah onların yaptıklarını cok iyi gorur.
40. Eğer imandan yuz cevirirlerse bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne guzel sahip ve ne guzel yardımcıdır!
Ayetlerin Oncekilerle Munasebeti
Yuce Allah onceki Ă‚yetlerde kĂ‚firleri anlattı ve onları salıverilmiş hayvanlara benzetti. Cunku onlar, Allah'ın davetini kabul etmekten yuz cevirdiler. Burada da mu'minlere Allah'a ve Rasulune uymalarını, kalplere hayat veren ve dunya ve Ă‚hirette tam bir mutluluk vesilesi olan davetini kabul etmelirini emretti. [54]
Kelimelerin İzahı
MukĂ‚, ıslık demektir. Ebu Ubeyde şoyle der: Coğunlukla ses ifĂ‚de eden kelimeler vezninden selir: bağırma, boğurme, cağırma ve ulumak gibi.[55]
Tasdiye, el cırpmak. Kişi, elleriyle ses cıkardığı zaman denilir. Aslı, "dağdan yansıyan ses" mĂ‚nĂ‚sına gelen kelimesindendir.
Onu toplar. toplamak demektir. Leys şoyle der: Rekm, bir şeyi diğer şeyin uzerine koyup, kum veya bulut yığını gibi ust uste yığılmış bir yığın haline getirmektir.[56] Gecti.
Sunnetu'l-evvelîn, gecmiş milletlerden peygamberleri yalanlayanların helak edilmesi hususunda Allah'ın Ă‚deti ve sunneti. MevlĂ‚kum, yardımcınız ve destekciniz. [57]
Nuzul Sebebi
İbn Cerit Zuhrî'den şoyle rivayet etti: Rasulullah Benî Kureyza Yahu-dilerini kuşatınca, onlar barış istediler. Rasulullah (s.a.v.) Sa'd b. UbĂ‚-de'nin hukmunu kabul etmelerini emretti. Yahudiler: "Bize Ebû LubĂ‚be'yi gonder" dediler. Rasulullah (s.a.v.) da, Ebû LubĂ‚be'yi onlara gonderdi. Yahudiler: "Ey Ebû LubĂ‚be! Ne dersin? Sa'd'ın hukmunu kabul edelim mi? O da, onların kesileceğini kastederek gırtlağını gosterdi. Ebû LubĂ‚be der ki: Daha ayaklarımı yerinden oynatmadan, Allah'a ve Rasulune hainlik ettiğimi anladım: Ebû LubĂ‚be devamla şoyle der: Hayır, vallahi Allah tevbe-mi kabul etmedikce, olunceye kadar ne yiyeceğim, ne de iceceğim. Bunun uzerine, mu'minler! Allah'a ve Rasulune hainlik etmeyin" Ă‚yeti indi. Sonra tevbesi kabul olundu.[58]
Âyetlerin Tefsiri
24. Ey iman edenler! Peygamber sizi kalplere hayat verecek imĂ‚na cağırdığı zaman onun davetini kabul ediniz. Ebedî hayatı onunla yaşarsınız. KatĂ‚de şoyle der: Size hayat veren şeyden maksat Kur'an'dır. Onda hayat, guven, kurtuluş, dunya ve ahi ret kotuluklerinden korunma vardır.[59] Bilesiniz ki, Allah herşeyde tasarruf sahibidir. Kalpleri, sahibinin gucu yet*meyeceği bir şekilde, istediği gibi değiştirir. Onun azmettiği şeyleri bozar, gayelerini değiştirir, doğru yola gitmesi icin ona ilham verir, veya onun kalbini doğru yoldan cevirir. Rasulullah (s.a.v.) şoyle dua etmiştir: Ey kalp*leri ceviren! Kalbimi dinin uzerine sabit kıl[60] İbn Abbas şoyle der: Allah, mu'min ile kĂ‚fir ve kufur ile iman arasına girer.[61] Ebu Hayyan şoyle der: Âyette, Allah'ın emirlerini gozetmeye, ondan korkmaya ve onun cağrısına uymaya teşvik vardır.[62] Yine bilesiniz ki, donuşunuz sadece Allah'adır. O size, amellerinizin karşılığını verecektir. [63]
25. Allah'ın emrine isyan ettiğiniz takdirde, onun ansızın yakalayıp cezalandırmasından sakının. Fitneden de sakının. Cunku size fitne gelirse, sadece zĂ‚limleri değil, herkesi kapsar, iyiye de, kotuye de ulaşır. Cunku zĂ‚lim, zulmu ve isyanı sebebiyle helak olur. ZĂ‚lim olmayan ise, zulmu engellemediği ve onun karşısında sustuğu icin helak olur. Hadiste şoyle buyrulmuştur: "İnsanlar zĂ‚limi gorur de onu engellemezlerse, Allah katından onlara umumî bir azabın gelmesi yakındır.[64] İbn Abbas şoyle der: Allah mu'minlere, aralarında kotu şeyi yaşatmamalarını emretti. Aksi halde, kendilerini umumi bii azap ile ceza*landıracağını, bu azabın zĂ‚lime de, zĂ‚lim olmayana da isabet edeceğini bildirdi.[65] Bilesiniz ki, kendisine isyan edenler icin Allah'ın azabı şiddetlidir. Bu buyuk bir tehdittir. [66]
26. Siz, zayıf bir azınlık olduğunuz zaman Allah'ın "size vermiş olduğu nimeti hatırlayın. Hani o zaman kĂ‚firler Mekke'de sizi zayıf buluyor, sizi dininizden dondurmeye calışıyorlar ve size ceşitli eziyet ve işkencede bulunuyorlardı. Muşriklerin sizi yakalayıp oldurmelerinden ve soymalarından korkuyordunuz. suratle yakalamak demektir. Size, duşmanlarızdan korunacağı*nız bir barınak verdi. Burası Medine-i Munevvere'dir. Bedir savaşında, buyuk yardımıyle sizi destekledi ve size yardım etti de muşrikleri mağlup ettiniz. Size tertemiz helal nzık olarak onların ganimetlerini nasip etti. Bu nimetler, daha once hickimseye helal değildi. Bu yuce nimetlere karşı Allah'a şukredesiniz diye bunları yap*tı. Bundan maksat, nimeti hatırlatmaktır. Cunku Araplar, Rasulullah (s.a.v.) gelmeden once cok zayıf ve zelil idiler. Rasulullah (s.a.v.) geldikten sonra ise, son derece izzet ve şeref sahibi oldular. Bu sebepten Allah'a itaat et*meleri ve bu nimetlere şukretmeleri gerekir. [67]
27. Ey iman edenler! Mu'minlerin sırlarını muşriklere bildirmek suretiyle, dininize ve peygamberinize hainlik etmeyin, Sonra size emanet ettiği şer'î mukellefiyetlere bile bile hainlik etmiş olursunuz. Emanetlerden maksadın şer'î mukellefiyetler olduğunu gosteren bir başka Ă‚yet de şudur: Biz emaneti goklere, yere ve dağlara teklif ettik...[68] İbn Abbas şoyle der: "Allah'a (c.c.) hainlik etmek, farzlarını terketmekle, Rasûl'e (s.a.v.) hainlik de sunnetini terketmek ve onun gunah saydığı şeyleri yapmakla olur. Emanetler, Allah'ın, kullarından yapmalarını istediği amellerdir.[69] Âyette gecen "bile bile" sozunden maksat, "onun hainlik olduğunu ve vebalinin ne olduğunu bildiğiniz halde" demektir. [70]
28. Biliniz ki, mallarınız ve cocuklarınız, Allah'tan bir imtihandır. Onlara rağmen Allah'ın kanunlarını nasıl koruyacağınıza dĂ‚ir sizi imtihan etmek icin verilmiştir. İmam Fahreddin RĂ‚zî şoyle der: Mal ve cocuklar, kalbi dunya ile meşgul ettikleri ve Allah'a hizmete engel oldukları icûı, onlara fitne denmiştir.[71] Allah'ın katında bulunan sevap ve mukafaat ise, mallardan ve cocuklardan daha hayırlıdır. Şu halde hırs ve arzu ile Allah'a itaat edin. [72]
29. Ey iman edenler! Allah'a itaat eder ve gunahlardan sakınırsanız, sizin icin bir hidĂ‚yet ve kalplerinizde bir nur yaratır. O nur sayesinde hakkı bĂ‚tıldan ayırırsınız. Nitekim bir Ă‚yet-i kerimede Sizin icin, aydınlığında yuruyeceğiniz bir nur yaratır, buyurulmaktadır.[73] Bu Ă‚yet, takvanın kalbi aydınlattığına ve gonulleri actığına ve ilim ve marifeti artırdığına delildir. Gecmiş gunahlarınızı siler, onları bağışlar ve sizi onlardan sorumlu tutmaz. Allah'ın lutfu bol, bağışı buyuktur. [74]
30. Mu'minlere umumi olan nimeti hatırlattıktan sonra, burada da Rasulullah (s.a.v.)'a mahsus olan nimet hatırlatılmaktadır. Yani: Ey Muhammedi Muşriklerin DĂ‚ru'n-nedve'de sana komplo hazırladıkları zamanı hatırla. Onlar bu komployu seni hapsetmek, veya kanından butun kabilelerin sorumlu olması icin, bir tek kişi seni olduruyormuş gibi hep birden Oldurmek veya seni Mekke'den cıkarmak icin plan yapıyorlardı. Ey Muhammedi Onlar hile yapıp sana tuzak kuruyorlar, Rabbin de senin icin, onların tuzağını boşa cıkaracak ve onları rezil edecek bir tedbir alıyor. Allah'ın tu*zağı onlarınkinden daha etkili ve tesirlidir. Taberî, İbn Abbas'tan gelen rivayetinde şoyle der: Kureyş'in ileri gelenlerinden bir grup DĂ‚ru'n-nedve'de toplandı. Şeytan, yaşlı bir ihtiyar şeklinde onlara gorundu. Onlar şeytanı gorunce: "Sen kimsin?" diye sordular. Şeytan "Araplardan bir ihtiyarım. Sizin toplandığınızı işittim. Ben de yanınıza gelip bir goruş bildirmek ve na-sihatta bulunmak istedim. Kureyşliler: "Buyur; gir" dediler. Şeytan iceri girdi ve Rasulullah (s.a.v.)'ı kastederek, "Bu adamın durumunu duşunun" dedi. Bunun uzerine, meclistekilerden birisi: Onu zincirlere vurarak hapsedin. Sonra bu şekilde olmesini bekleyin" dedi. Allah duşmanı şeytan ba*ğırarak şoyle dedi: "Vallahi, bu sizin icin iyi bir. goruş değildir. Arkadaşları hemen gelir ve onu sizin elinizden alarak sizin ona kotuluk yapmanıza engel olurlar." Bir diğeri: "Onu aranızdan cıkarınız. Boyle yaparsanız ondan kurtulursunuz. Cunku o, aranızdan cıkarsa, nerede ne yaparsa yap*sın, size zarar veremez." dedi. Mel'un ihtiyar: "Vallahi, bu da sizin icin iyi bir goruş değildir. Onun ne tatlı sozu olduğunu, ne guzel konuştuğunu ve sozleri ile kalpleri fethettiğini gormuyor musunuz? Vallahi, eğer dediğiniz gibi yaparsanız, Araplar size karşı birleşir, sizi ulkenizden cıkarır ve ileri gelenlerinizi oldururler." dedi. Kureyşliler: "Doğru soyluyor. Başka bir goruş belirtin." dediler. Ebu Cehil şoyle dedi: "Vallahi, ben size oyle bir yol gostereceğim ki, onun dışında bir yol goremiyorum." "O nedir?" diye sordular. Ebu Cehil şoyle cevap verdi: "Her kabileden guclu bir genc alalım. Herbirine keskin bir kılıc verelim. Bunlar, bir adamın vuruşu gibi ona hep birden vursunlar. Boylece butun kabileler onun kanından sorumlu olsun. Haşimoğullarmm butun Kureyş'e karşı savaşabileceklerini sanmıyorum. Boylece diyeti kabul ederler, biz de ondan kurtulur ve eziyetini kendimizden def ederiz." Bunu işiten Allah duşmanı şeytan şoyle bağırdı: "Vallahi, goruş bu goruştur. Başka yol goremiyorum." Bu goruşu kabul edip dağıldılar. Cebrail (a.s.) Peygamber (s.a.v.)'e gelerek durumu ona haber verdi, gece yatağında yatmamasını emretti ve kendisine hicret izni veril*diğini bildirdi. Rasulullah (s.a.v.)'ın Medine'ye gelişinden sonra, Yuce Allah, nimetini ona hatırlatmak uzere: Hatırla ki, kĂ‚firler seni tutup bağlamaları, veya oldurmeleri, yahut seni yurdundan cıkarmaları icin sana tuzak kuruyorlardı, me alindeki Ă‚yeti indirdi.[75]
31. Bu apacık Kur'an Ă‚yetleri onlara okunduğunda, kibir ve inatlarından derler ki: Biz bu sozu işitmiştik. İstesek, bunun benzerini elbette soyleriz, Bize okuduğun bu Kur'an sadece gecmiş milletlerin uydurduğu hikayeler, hurafe ve yalanlardan ibaret olup Allah kelĂ‚mı değildir. Ebussuûd şoyle der: Onların bu sozleri son derece kibirli ve inatcı olduklarını gosterir. Nasıl boyle olmasın, benzerini soylemek ellerinden gelseydi, kesinlikle geri durmazlardı. Kur'an onlara on sene meydan okuduğu halde, onları bundan alıkoyan neydi? Aciz oldukları, defalarca başlarına kakıldı. Sonra kılıcla mucadele etmek zorunda kıldılar, ve ozellikle edebiyat konusunda mağlup olmayı hic istemedikleri ve gururlarına yediremedikleri halde, ona karşı koyamadılar.[76]
32. Hani onlar: "Ey Allah'ım! Eğer bu Kur'an, senin katından indirilmiş bir gercek ise, Lût kavmi uzerine yağdırdığın gibi, uzerimize gokten taş ve dolu yağdır. Veya elem verici bir azap getir de, bizi onunla helak et" demişlerdi. Bu, onların bir alay ve eğlenceleridir. İbn Kesir şoyle der: Onlar cok cĂ‚hil, aşırı derecede inatcı ve yalanlayıcı oldukları icin boyle soylediler. Şoyle soylemeleri, onlar icin daha iyi olurdu: "Ey Allahım! Eğer bu Kur'an, senin katından gelmiş bir gercek ise, bizi ona ilet ve ona uymayı bize nasib et." Fakat onlar, beyinsizlikleri yuzunden azap ve ceza istemede acele ettiler.[77]
33. Bu Ă‚yet, onların Ă‚dî sozlerine bîr cevap ve kendilerine muhlet verilmesini gerektiren sebebi acıklayıcıdır. Yani. "Onlar azabı hak ettiler. Ancak, Ey Muhammedi Sen onların icinde iken, sana hurmeten Allah onlara azap etmeyecek" Allah'ın kanunu ve hikmeti boyle cereyan etmiştir. O, peygamberleri aralarında iken hicbir ummete azap etmemiştir. İbn Abbas şoyle der: "Peygamberleri aralarında İken hicbir ummete azap edilmedi.[78] Azaptan maksat, onların kokunu kesecek azaptır. İclerinde Allah'a istiğfar eden mu'-minler bulundukca, Allah o kĂ‚firlere azap edecek değildir. Bu Ă‚yet, muşriklerin aralarında kalan zayıf mu'minlerin istiğfar ettiklerine de işaret eder. İbn Abbas şoyle der: Onları koruyacak iki eman vardı. Biri Allah'ın Rasûlu, diğeri ise istiğfarları. Allah'ın Rasûlu, Ă‚hirete irtihal etmiştir. İstiğ*far ise, kıyamete kadar devam eder.[79]
34. Onlara azap edilmemesini gerektiren neler var? Onlar kibir ve sapıklık icerisinde bulundukları halde onlara nasıl azap edil*mez?! Halbuki onlar insanların Mescid-i HarĂ‚m'a girmesine engel oluyorlar. Nitekim Hudeybiye yılında, Rasûlullah'i Mescid-i HarĂ‚m'a sokmadılar ve onu ve mu'minleri Mekke'den hicrete zorladılar.Muşrik oldukları icin, Mcscid-i HarĂ‚m'a mutevelli olmaya ehil de değillerdi Oraya ancak iyi ve takva sahibi kişiler mutevelli olabilir. Fakat onların coğu, beyinsiz cĂ‚hillerdir. Cunku şoyle diyorlardı: "Biz Beytullah'm ve Harem'in mutevellîsiyiz. İstediğimizi oraya sokar, istediğimizi engelleriz." Ayetten maksat, onların ağır sucları yuzunden, kokleri kesilecek şekilde azaba mustehak olduklarını acıklamaktır. Fakat Yuce Allah, Rasulune hurmeten ve zayıf muslumanların istiğfarından dolayı onlardan bu azabı kaldırdı. [80]
35. Muşriklerin, Bcyt-i HarĂ‚m'ın yanında ibadet ve duaları, ıslık calmak ve el cırpmaktan başka bir şey değildir. Muslumanlar namaz kılarken, onların namazlarını bozmak icin bunları yapıyorlardı. Yani onlar, namaz ve ibadet yerine ıslık calıyor ve el cırpıyorlardı. İbn Abbas şoyle der: Kureyş, Beytullah'ı cıplak, vaziyette ıslık calarak ve el cırparak tavaf ederdi.[81] İnkarınızdan ve cirkin fiillerinizden dolayı, oldurulme ve esir olma azabını tadınız. Bu, Bedir savaşında onların başlarına gelenlere işarettir. [82]
36. KĂ‚firler şuphesiz mallarını, insanların İslam dinine girmesini engellemek ve Muhammed (s.a.v.)'e karşı harp etmek icin harcıyor ve sarf ediyorlar. Taberî şoyle der: Bedir savaşında Kureyş kĂ‚firleri felĂ‚kete uğrayıp mağlupları Mekke'ye donunce dediler kî: Ey Kureyş topluluğu! Muhammed size zulmetti ve ileri gelenlerinizi Oldurdu. Ona karşı savaşmak uzere bize şu kadar mal yar*dımında bulunun. Umulur ki, oldurulenlerimizin intikamını ondan alırız. Bunun uzerine bu Ă‚yet nazil oldu.[83] Onlar bu malı harcayacaklar. Sonra pişman olacaklar. Cunku malları gidecek, fakat umdukları zaferi elde edemeyicekler. Yani Allah'ın nurunu sondurup kufur kelimesini yuceltemiyecekler. Bu, bir gaybtan haber vermedir. Yani onların sonu hezimet ve mağlubiyettir. Nitekim bir Ă‚yette şoyle buyrulmuştur: Allah, elbette ben ve elcilerim galip geleceğiz diye yazmıştır.[84] Onlardan kĂ‚fir olarak olenler, Cehenneme sevkedileceklerdir. Onlardan yaşayanlar icin de helak olanlar icin de, bu ne buyuk pişmanlık ve uzuntudur. [85]
37. Allah'ın, Hak ordusu ile Şeytan ordusunu, iyi mu'minlerle kotu kĂ‚firleri birbirinden ayırması icin onlar Cehenneme sevkolunurlar. Âyette gecen habîs ve tayyîblen maksat kĂ‚fir ve mu'mindir. KĂ‚firleri birbiri ustune koyup aşırı izdihamdan dolayı ust uste yığılmış bir yığın haline getirerek onları Cehenneme atması icin toplanacaklar. İşte onlar tam mĂ‚nĂ‚sıyle husrana uğrayanlardır. Cunku onlar hem canlarını, hem de mallarını kaybetmişlerdir. Bundan sonra Yuce Allah onları tevbeye ve kendisine donmeye cağırır ve onları inkĂ‚r ve sapıklıkla ısrar etmekten sakındırarak şoyle buyurur: [86]
38. Ey Muhammed! Kavminden o muşrikler, inkĂ‚ra son verir, Allah'a iman eder, sana ve mu'minlere karşı savaşmayı bırakırlarsa, gecmiş gunah ve hatalarının affedileceğini soyle. Sana karşı savaşa ve seni yalanlamaya tekrar donerlerse, bilsinler ki, ben daha once peygamberlerimi yalanlayanları yok ve helak etmişimdir. Bu, benim Ă‚detimdir. Onlara da aynı şeyi yaparız. Bu, inat ve kibirden vaz gecmedikleri takdirde, onların helak edileceğine dĂ‚ir şiddetli bir tahdittir. [87]
39. Ey mu'minler topluluğu! Muşrik duşmanlarınıza karşı savaşınız ki, hicbir şirk olmasın ve tek olan Allah'tan başka hicbir şeye ibadet edilmesin. İbn Abbas şoyle der: Fitne, şirk demektir. Yani, yeryuzunde bir muşrik kalmaymcaya kadar savaşın. İbn Cureyc şoyle der: TĂ‚ ki, hicbir mu'min dininden donmesin.[88] Ve dinin tamamı Allah icin olsun. Yani bĂ‚tıl dinler cokup yok olsun, İslamdan başka bir din kalmasın. Âlûsî şoyle der: Dinlerin cozulup yok olması, ya munte-sİplerİnin hepsinin helak edilmesiyle olur veya oldurulme korkusuyla dinlerinden donmeleriyle olur.[89] Zîra, Rasulullah (s.a.v.) şoyle buyurmuştur: "Ba*na, lĂ‚ilĂ‚he illallah deyinceye kadar, insanlarla savaşmak emredildi,[90] Eğer inkĂ‚rdan vazgecip de musluman olurlarsa, bilsinler ki Allah, onların kalplerim bilir. Tevbe etmeleri ve musluman olmalarına karşılık Allah onlara sevap verecektir. [91]
40. Eğer inkĂ‚rlarına son vermez de imandan yuz cevrirlerse, biliniz ki, ey mu'minler topluluğu Allah onlara karşı sizir yardımcınız ve destekcinizdir. Onun yardımına ve dostluğuna guvenin. KĂ‚firlerin size olan duşmanlıklarına aldırış etmeyin. Al*lah'ın size dost olması ne guzel şeydir. Cunku o, dost edindiği kimseyi yardımsız bırakmaz. O, sizin icin ne guzel yardımcıdır. Şuphesiz, Allah'ır yardım ettiği kimse mağlup olmaz. [92]
Edebî Sanatlar
1. Kişi ile kalbi arasına girer." Bu kelĂ‚m, istiare-temsiliyye babmdandır. Allah'ın, kulların kalplerine hakim olması ve on lan dilediği şekilde cevirmesi, iki şey arasına giren kimseye benzetilmiş tir. Bu, guzel bir istiaredir.
2. Hani sana komplo hazırlıyorlardı." Burada, enteresai durumu yani muşriklerin Hz. Peygamber (s.a.v.)'e hazırladıkları komployu bu anda oluyormuş gibi dinleyenlerin zihninde tasvir etmesi icin muzari sigası kullanılmıştır.
3. Allah da komplo hazırlar." Burada, komplo mĂ‚nĂ‚sına gelen kelimesinin Allah'a izafeti, muşĂ‚kelet[93] icindir. Onların kurduk lan komplo ve tuzağı boşa cıkardı manasınadır. MuşĂ‚kelet, daha once d gectiği gibi, lafzın aynı, mĂ‚nĂ‚nın farklı olmasıdır.
4. Onların Beytullah'taki dua v ibadetleri ancak ıslık ve el cırpmadan ibarettir." Kur'an'ın uslûbundaki bı parlak ifadeyi bir duşun. Zira, muşrikler ıslık ve el cırpmayı, Beytullah't. eda edilmesi gereken namaz yerine koydular. Boylece, ibadetin mĂ‚nĂ‚sın anlamayan ve Allah'ın evlerinin hurmetini tanımayan hayvanlar gibi oldı. lar. Bu, aşağıdaki şu soze tam uygun duşmuştur: Aralarındaki selamlaşma elem verici bir vuruştur.
5. Temizden, pis olanı ayırmak." Bunlar, mu'min ve kĂ‚firden kinayedir. Habis ve tayyib kelimeleri arasında tıbak sanatı vardır. Bu da guzel sanatlardandır. [94]
Bir Uyarı
Hafız Ibn Kesir, Ebu Saîd b. MuallĂ‚'nın şoyle dediğini rivayet eder: Ben namaz kılıyordum. Rasulullah (s.a.v.) yanımdan gecti. Beni cağırdı. Namazı kılmcaya kadar ona gitmedim. Namaz kıldıktan sonra gittim. Buyurdu ki: Bana gelmene mani olan nedir? Yuce Allah buyurmadı mı ki: "Ey mu'minler! Sizi hayat verecek şeye cağırdığında Allah'ın ve Rasûlunun davetine uyun." Rasulullah devamla şoyle dedi: "Buradan cıkmadan once, sana Kur'an'daki en buyuk sûreyi mutlaka oğreteceğim." Rasulullah (s.a.v.) kalkıp cıkmak istedi. O esnada ona, soylediği sozu hatırlattım. O dir" buyurdu. O, Seb'u'l-mesĂ‚nî ve bana verilen yuce Kur'an'dir.[95]
Bir Nukte
Rivayete gore Hz. Muaviye, Sebe halkından bir adama şoyle dedi: Senin kavmin ne kadar cĂ‚hil! Başlarına bir kadını melike yaptılar. Adam dedi ki: Senin kavmin benemkinden daha cĂ‚hil. Cunku Rasulullah (s.a.v.) onları hakka cağırdığında: "Ey Allah'ım! Eğer bu Kur'an senin katından inmiş bir gercek ise, uzerimize gokten taş yağdır. Yahut bize elem verici bir azap getir" dediler de, "Eğer, bu Kur'an senin katından inmiş bir gercekse bizi ona ilet" demediler. Bunun uzerine MuĂ‚viye (r.a.) sustu. [96]
41. Eğer Allah'a ve hak ile bĂ‚tılın ayrıldığı gun, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gun kulumuza indirdi*ğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız harhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulune, O'nun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.
[B]42. Hatırlayın ki, siz vadinin yakın kena
Enfal Suresi Tefsiri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●34 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Enfal Suresi Tefsiri