Kadir Suresi Mekke’de nazil olmuş olan 25. suredir. Besmele ile beraber 6 ayet, Besmele sayılmazsa 5 ayet 30 kelime ve 112 harftir. Mufessirlerin coğu Medine’de nazil olduğunu soylerler ki mantıklı olan da budur. Zira Ramazan ayında orucun farz kılınmasından sonra Ramazan ayı icinde Kadir Gecesinin değerini anlattığı icin Medine’de nazil olma ihtimali daha gucludur. Nuzul sebeplerine baktığımız zaman da Medine’de nazil olduğu anlaşılmaktadır. Mekke’de nazil olduğunu soyleyenler Abese Suresinden sonra Şems Suresinden once 25. Sure olarak nazil olduğunu soylemektedirler. Bununla beraber Mushaftaki sırası 97 olup “İkra” yani okumayı emreden “Alak Suresinden” sonra, Ehl-i Kitabın okumaya, imana ve ihlasa davet edildiği “Beyyine” suresinden oncedir.

Hz. Enes’den (ra) rivayet edilen bir hadise gore “Kadir Suresi Kur’Ânın rubu, yani dortte birine denktir.” Şafii ulemasına gore “Bir kimse abdest aldıktan sonra Kadir Suresini uc defa okumak sunnettir.” Kadir Suresinin “Oku!” ve “Secde et yaklaş” ayetlerinden sonra inzal edilmesi insanları ibadete teşvik etmek ve bilhassa Ramazanda ve Kadir Gecesinde Kur’an okuyarak Allah’a yaklaşmayı teşvik bakımından onemlidir. (Elmalılı, Tesir, 9:334)

NUZUL SEBEBİ:
Peygamberimiz (sav) Benî İsrail’den Şem’ûn adında bir kahraman mucahidin bin ay, yani seksen sene zırhını cıkarmadan Allah icin mucahedeye devam ettiğini sahabelerine anlattı. Bunun uzerine sahabeler kendi omurlerine kıyaslayarak amellerini hafif gorduler ve hicbir zaman onun mertebesine ulaşamayacaklarını duşunerek mahzun oldular. Bunun uzerine “Kadir Suresi” nazil oldu ve Ramazan ayında bulunan Kadir Gecesinde bir gece yapılan ibadetin bin ay ibadet ve cihattan daha değerli olacağı mujdesini getirdi. (Beyhaki, Sunen-i Kubra, 4:306)

Bir başka rivayette peygamberimiz (sav) Benî İsrail’den Eyyub (as) Zekeriy (as) Hazkıyl b. Acûz (as) ve YuşÃ‚ b. Nûn’un (as) tarfetul-ayn, yani goz acıp kapayana kadar dahi Allah’a isyan etmeden ve gafil olmadan ibadet ettiklerini anlattı. Sahabeler buna cok taaccup ettiler. Kendilerinin buna muvaffak olamayacaklarını duşunerek mahzuz ve mahzun oldular. Bunun uzerine Cebrail (as) gelerek bu sureyi inzal buyurdu ve “Ya Resulallah! Allah ummetinin za’fını ve aczini bildiği icin onlardan daha hayırlını ummetine ihsan buyurdu. Kim kadir gecesini ibadetle gecirirse Allah ona seksen sene ibadet sevabı ihsan buyuracağını vaat etti” buyurdu. (Suyutî, Durru’l-Mensur, 8:568)

Bir başka rivayette peygamberimize (sav) ummetinin omru gosterildi. Resul-i Ekrem (sav) ummetinin kısa olan omrunde yaptıkları ibadetlerle sair ummetlerin uzun omurde yaptıkları ibadetlerine yetişemeyeceğini duşunerek mahzun oldu. Cenab-ı Hak peygamberimize (sav) “Kadir Suresini” inzal buyurarak huznunu sevinc ve surûra cevirdi. (Malik, Muvatta, İtikaf, 15)

YUCE MEALİ:
1. Doğrusu biz O Kur’Ânı Kadir Gecesinde inzal buyurduk.
2. Kadir Gecesinin ne kadar değerli olduğunu bilir misin?
3. Bil ki, Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlı bir gecedir.
4. Melekler ve Ruh o gece Rabbin izni ile her turlu iş icin inerler.
5. O gece fecre ve tan yeri ağarana kadar selam ve esenlik hÂkimdir.

AYETLERİN TEFSİRİ:
1. Doğrusu biz O Kur’Ânı Kadir Gecesinde inzal buyurduk:
Kur’Ân: Okunan, tilaveti ile taabbud olunan kitap demektir. Kur’an vahy-i metluv olup doğrudan Allah kelamıdır. Harfler ve yazılar ise o kelamın medluludur. İşte bu muabarek kitabı biz toptan “Kadir Gecesi” dunya semasına “Beytu’l-İzze”ye inzal ederek “Cibril-i Emine” emanet ettik.

Yuce Allah “Hu” yani “O” zamiri ile işaret buyurarak ismini doğrudan vermemesi, O kitabın tasrihe gerek kalmayacak derecede zihinlerde mÂlum olduğuna işaret etmek icindir. Burada hem inzal edilen Kur’Ânı hem de Kur’Ânın inzal edildiği gecenin azametine işaret vardır.

Ayrıca buradaki “O” zamiri kendisinden once gelen “İkra” (Oku!) emri ile başlayan surede okunmasını istediği şeyin Kur’Ân olduğunu tasrih vardır. Okumayı emreden sureden sonra “değerli bir gecede inzal edilen kur’andan” bahsetmesi ve “o gecenin bin aydan hayırlı” olduğunu ifade etmesi o gecede izal edilen Kur’Ânı ne kadar değerli bir kitap olduğunu ifade etmektedir. Zira “Şerefu’l-mekÂn bi’l-mekîn” yani “MekÂnın şerefi icinde oturana aittir” darb-ı meseli bu konuda başka soze gerek bırakmamaktadır.

Kur’Ânın yirmi uc senede tamamlanması dikkate alınınca “O gece” vahyin başlaması manasına gelmektedir. Nitekim “Biz Kur’Ânı Ramazan ayında inzal ettik” (Bakara, 2:185) ve “Mubarek bir gecede indirdik” (Duhan, 44:3) ayeti ve dahi “Kadir gecesinde indirdik” (Kadir, 97:1) ayetleri bir araya getirilince vahyin, yani Kur’Ânın inzal edilmeye Ramazan ayında ve kadir gecesinde başladığını tasrih etmektedir.

Kur’Ân-ı Kerim boylece “Kadir gecesi” toptan dunya semasına, yani “Beytu’l- İzze” ye inzal edilerek Cibril-i Emin’e teslim edilmiştir. Oradan da “Sebeb-i Nuzul” tahtında 23 sene ayet ayet, sure sure tenzil edilerek tamamlanmıştır. (Mu’min, 40:2; Casiye, 45:2) Boylece Kur’Ân-ı Kerimin toptan indirilmesine “İnzal” denir. Sebeb-i nuzule gore 23 senede peygamberimize (sav) tebliğ ve vahyine ise “Tenzil” denilmektedir.

2. Kadir Gecesinin ne kadar değerli olduğunu bilir misin?
Kadir Gecesi kendisinde Kur’an inzal edildiği icin Allah katında mubarek olduğuna hukmedilmiş mubarek bir gecedir. Nitekim yuce Allah “Biz o kur’Ânı mubarek bir gecede inzal ettik. Biz o gecede her hikmetli işi tesbit edip ayırırız” (Duhan, 44:3-4) buyrularak kıymeti, gecede hikmetli emirlerin takdir edildiği ifade edilerek Allah katındaki hukmu acıklanmıştır.

Kadir gecesi bir nevi takdir gecesidir. Yuce Allah o gecede inzal buyurduğu Kur’an ile “AhkÂm-ı Şer’iyenin” kıyamete kadar gecerli olan ahkÂmı inzal buyurmuştur.

Kadir Gecesi birkac anlama gelmektedir. Birincisi, kadir ve kıymet ifade etmesiyle şeref ve azamet manÂsını ifade etmektedir. “Bin aydan hayırlıdır” ifadesi ile bunu tasrih etmektedir. İkincisi, O gece Allah’ın emriyle işler ayrıt edildiği ve tespit edildiği icin bu gecenin azametine hurmeten butun melekler yeryuzune inerler ve bu nedenle yeryuzu meleklere dar gelir. Dolayısıyla “Allah’ın emrine ve fermanına hurmeten meleklerin tazim etmesi “Ruh ve melekler o gecede yeryuzune inerler” ayeti ile tasrih edilmiştir. Ucuncusu, o gecenin değerinden dolayı o gece ibadetlerin sevabı bin ayda kazanılan sevaplardan daha fazladır. Bir Kur’an ayetinin sevabı sair zamanda bire on ve yuz ise, bu gecede bire on bin ve otuz bin değerindedir. Bu da bin aydan daha fazla ibadet sevabı kazandırır.

3. Bil ki, Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlı bir gecedir:
Hangi bin aydan hayırlı olduğu mufessirlerce farklı goruş ve yorumlara sebep olmuştur. Mufessirler Nuzul sebebinde beyan edilen sebepler tahtında kimi, Şem’ûn’un bin aylık cihadından, kimisi de seksen sene gunah işlemeden Allah’a ibadet eden Benî İsrail’in peygamberlerinin seksen senelik sevabına denk bir gece olduğu konusunda fikirler beyan etmişlerdir. Nitekim bu konuda peygamberimiz (sav) “Ummetimin Âlimleri Benî İsrail’in peygamberleri gibidir” (Aclûni, Keşfu’l-Hafa, 2:64) buyurarak ummetin ibadetinin değerini ifade etmişlerdir.

Bu ayette Hz. Peygambere (sav) ilk vahyin Ramazan’ın 27. gecesi geldiği bildirilmiştir. İşari olarak “Leyletu’l-Kadr” okunmayan elif ile beraber 9 harftir. Uc defa “Leyletu’l-Kadr” kelimesi gecmektedir. Toplamı 27 harf yapar. Bundan ve peygamberimizin (sav) “Kadir Gecesini son on gunde ve Ramazanın tek gecelerinde ve yedinci gecesinde arayınız” (Muslim, Sıyam, 220) hadisine de uygun olarak Ramazan’ın 27. Gecesi olduğu konusunda ummetin coğunda bir kanaat hasıl olmuş ve bu “Kabul-u Ummet” olarak bu zamana kadar gelmiş ve bu konuda bir nevi “İcma-i Ummet” oluşmuştur. (Kurtubî, Tefsir, 16:124)


4. Melekler ve Ruh o gece Rabbin izni ile her turlu iş icin inerler:
Kur’Ânın inzalini ta’zim etmek icin buyuk bir ictima yaparak melekler ve Ruh o gece yeryuzune inerler. Ruh meleklerden daha ustundur. Zira meleklerin de ruhları vardır. Ruh ise bunu temsil eden, Allah’ın emirlerini neşreden ve tebliğ eden bir melektir ki o melek semavatı ve arzı bir lokmada yutabilir bir azamettedir. Cokları bu meleğin “Cebrail” (as) olduğunu ifade etmişlerdir. Cebrail’in (as) Âlem-i melekûtta azamet-i heykeli bu surette temsil olunmuştur.

O gecede yuce Allah emri ile bir sene icinde yapacağı işleri tespit ederek “Levh-i Mahfuz”dan ve katındaki Gayb ilminden cıkararak meleklerine haber verir. Elbette bu haberi “Ruh” denen Allah’ın emrini tebliğe memur olan Cebrail’e (as) yaptırdığı icin emrini Kur’Ânın inzal buyrulduğu, “Kıble-i kÂinat” olan vahyin muhatabı olan İnsanın yaşadığı Kure-i Arzda olur ki melekler Ruh’dan bu tebliği almak ve Allah’ın emrini dinlemek icin yeryuzune uşuşurler ve Allah’ın emri ile tenezzul ederler.

Nitekim Cebrail’in (as) “Biz ancak Rabbin buyruğu ile ineriz. Gecmişi ve geleceği ve ikisi arasındakilerin tamamını bilmek ancak Allah’a hastır ve Rabbin asla unutkan değildir” (Meryem 19:64) buyurduğu mezkur ayette ifade edildiği şekliyle yeryuzune inerler. Bu inzal “Kadir Gecesi” ayrı bir ozelliğe sahiptir. Bu nedenle ozellikle “Kadir Gecesi” anlatılmıştır.

“Min kulli emr”: Her nevi işlerin tayin ve tespiti icin… Mukadderat İlm-i İlÂhide ve onun yazılı sahifesi olan “Levh-i mahfuzda” tespit edilmiş ve Allah’ın katında hıfzedilmiştir. Yuce Allah bir sene icinde yapılacak ve kaza edilecek işleri ve emirleri “Kadir Gecesinde” Kur’Ân-ı Kerimi inzal buyurduğu gibi “Levh-i Mahfuz”dan mukadderatı da inzal buyurarak “Kaza” edilmesi icin meleklerin ellerine verir. Bir nevi Levh-i Mahfuz semasından yeryuzune icra edilmesi icin inzal eder. Artık bir sene icinde yapılacak işler gaybdan cıkmış, meleklerin muttali olduğu hale gelmiştir. Bu nedenle bir sene icinde yapılacak işlerin bilinmesi gaybı bilmek anlamına gelmemektedir. Cunku Allah’tan başkasının bildiği, yani Allah’ın meleklerine bildirdiği şeyler gayb olmaktan cıkmıştır. Melekler kendi aralarında konuşur veya semavî gazetelerde bunları neşrederken yeryuzunde nazarı oraya kadar cıkanlar ve cinlerden kulak hırsızlığı yapanlar tarafından kÂhinlere haber verilir. Mubalağa ile bire bin katarak, gerceği saptırarak anlatılabilir. İşte “Kadir Gecesi” boyle “mukadderatın” kaderden cıkarak “kaza” edilmesi icin emir verildiği gecedir.

Melekler yeryuzune indikleri zaman mu’minlere “Korkmayın uzulmeyin, size vaat edilen cennetle sevinin. Biz dunyada da ahirette de sizin dostlarınızız. Size cenneti mujdeleriz ve sizin icin cennette canınızın cektiği her nevi nimetler vardır” (Fussılet, 41:30-32) derler. Ayrıca mu’minler icin şoyle dua ederler: “Ey Rabbimiz senin rahmetin her şeyi kuşatmıştır. Tovbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru!” (Mu’min, 40:7)

5. O gece fecre ve tan yeri ağarana kadar selam ve esenlik hÂkimdir:
Selam: Olacaklar hakkında şer ihtimalini ortadan kaldırmak icin yuce Allah o gece işlerin tespiti ve kaderden cıkarılıp kaza edilmesi emredilen işlerin ve icraat-ı rububiyetin mahza hayır olduğunu ifade etmek icin “Selam” buyurmuştur. Evet, kÂinatta ve her nevi faaliyette hayır esastır, şer var ise de cuz’îdir, o da insanın niyeti, kufru ve kendi yanlış duşuncesinden dolayı hakkında hayır olanı şerre cevirmesinden kaynaklanır. Âlem-i melekutta her şeyin ic yuzu mahza hayırdır. Yuce Allah her şeyi hayır icin yaratmışken insanın o şeyler hakkındaki imansızlığından ve kotu niyetinden ve cehaletinden dolayı hakkındaki hayrı şerre cevirmesinden cuz’î olarak şerler meydana gelmektedir. Bu da cuz’î fertlere bakmaktadır. Gercekte ise o şerler, ehven-i şer olup şer değil, izafi olarak hayra kapı acacak ve insanın istidatlarını geliştirerek saadet-i ebediyeye vesile olacak olan emirlerdir.

Olum saadet-i ebediyenin kapısı, felaketler ve musibetler insanın sabır, fedakÂrlık, gayret ve calışmasını sağlayacak olan emirlerdir. İnsan icin hepsi hayırdır. Ancak insan cehaletinden ve imansızlığından veya iman zaafından, işin icyuzunu bilmediğinden Allah’a tevekkul ile teslim olmadığından hakkında şerri ve felaketi bizzat kendisi hazırlamaktadır.

Ayrıca “selam” kavli mu’minlere meleklerin selam ve dualarının kesretini, şeytan ve şerlerin tasallutundan selamet icinde olduklarını ve o gecede ibadet eden mu’minler icin her bir dakikasının bir sene ibadet olması hikmetini ifade etmektedir.


SURENİN ve KADİR GECESİNİN FAZİLETİ:
Kadir Gecesinin değerini, kadr-u kıymetini haber veren Kadir Suresi bir rivayete gore “Kur’anın dortte birine denktir.” (Ali Aslan, Buyuk Kur’Ân Tefsiri, 16:98) buyrulmuştur.

Kadir gecesi Ramazan icinde gizli olduğu icin Ramazan ayında Kadir Gecesinden istifade etmek ve haz almak icin her gece yatsı namazını cemaatle kılmak ve Teravih Namazını aksatmadan eda etmek gerekir. Bunu yapan mutlaka o gecenin feyzinden istifade eder. Nitekim peygamberimiz (sav) “Her kim şehr-i Ramazanın tumunde, yatsı namazını cemaatle kılarsa Kadir Gecesinden cok haz alır” buyurmuşlardır.

Zaten yatsı ve sabah namazını cemaatle kılan kimselerin butun geceyi ibadetle gecirmiş gibi sevap kazanacağını belirten hadisler vardır. Nitekim ibn-i Farıd “Kullu’l-LeyÂlî leyletu’l-kadri in denet, / Kem kullu eyyÂmi’l-likÂi yevmu Cum’atin” yani “Nasıl ki lika gunleri Cuma gunudur, O sevgili yaklaşırsa tum geceler Kadir Gecesi olur” demiştir.

Kadir Gecesi senenin butun gecelerinde gezmekte ve senenin her gecesini şereflendirmektedir. Zira ibadet ayı Ramazan olduğu ve Ramazan her sene on gun once geldiği icin Kadir Gecesi haftanın her gunu ve senenin butun gunlerine uğramakta ve onları şereflendirmektedir. Bu nedenle atalarımız “Her geceyi Kadir bil, her insanı Hızır bil” demişlerdir.

Hasen-i Basri (ra) Ramazanın 17. gecesinin “Kadir Gecesi” olduğunu belirtirken, Bedir Savaşının o gunde kazanıldığına dikkati cekmiştir. Sahabeler ve İslam bilginleri Peygamberimiz (sav) “Kadir Gecesini Ramazan’ın son on gunun tek gecelerinde arayınız” (Buhari, Leyletu’l-Kadr, 4, 21) buyurmasından dolayı Ramazanın 21, 23, 25, 27 ve 29. gecelerinin Kadir Gecesi olma ihtimali olduğunu belirtmişlerdir.

Abdullah b. Abbas (ra) peygamberimizin (sav) “O geceyi yedide arayınız” (Muslim, Sıyam, 220; Musned-i Ahmed, 5:171) hadisinde belirtilen yedi rakamına dikkat cekerek “Gokler yedi, yerler yedi, haftanın gunleri yedidir. Yedi aza uzerine secde edilir. Kabenin tavafında şavtı yedidir. Cemreye atılan taşlar yedidir. Fatiha yedi ayet olup “Seb’ul-Mesani” adı verilmiştir. Dolayısıyla Kadir Gecesi de Ramazanın yirmi yedinci gecesidir” demiştir.


Kadir Gecesinde İbadet:
Peygamberimiz (sav) “Kim sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ibadetle gecirirse gecmiş gunahları bağışlanır” (Buhari, Kadir, 1) buyurdular. Yine peygamberimiz (sav) “Size Ramazan geldi. O, mubarek bir ay’dır. Allah o ayda oruc tutmayı size farz kılmıştır. O ayda goklerin kapıları acılır, cehennemin kapıları kapatılır ve o ayda şeytanların azgınları zincire vurulur. Onda oyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Kim o gecenin hayrından mahrum kalırsa şuphesiz ki o mahrum edilmiştir” (Nesai, Sıyam, 5) buyurarak kadir gecesinin değerini haber vermiştir.

Hz. Aişe (ra) peygamberimize “Ya Resulallah! Bu kadir gecesi Rabbime nasıl dua edeyim?” diye sorunca peygamberimiz (sav) ‘Allahumme inneke afuvvun, kerîmun, tuhibbu’l-afve, fa’fuannî’ yani, ‘Allahım, sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni affet’ şeklinde dua et” (Tecrid-i Sarih, 4:314; Tirmizi, Daavat, 84; İbn-i MÂce, Dua, 5) buyurmuşlardır.

Tabiinin buyuklerinden Sufyan-ı Servî (ra) “Kadir Gecesinde dua etmek namazdan daha sevimlidir. Kur’an okuyarak dua ederek geceyi ihya etmek daha guzeldir. Peygamberimiz (sav) bu gecede Kur’Ân-ı kerimi tertil ile tilavet eder, rahmet ayetlerinde dua eder, azap ayetlerinde Allah’ın azabından Allah’a sığınır, tesbih ayetlerinde tesbih eder, hamd ayetlerinde Allah’a hamd ederdi” (Tecrid-i Sarih, 4:313) demiştir.

Peygamberimiz (sav) Ramazan’ın son on gununde dunyevî işleri bir tarafa bırakır Mescide giderek “İtikafa” girerdi. Zamanını ibadet ve tefekkurle gecirirdi. (Buhari, İtikaf, 1; Muslim, İtikaf, 1-2)


SONUC:
Yuce Allah, Cenab-ı Hakîm-i Mutlak şu dÂr-ı tecrube ve meydan-ı imtihanda cok muhim şeyleri kesretli eşya icinde saklamıştır. O saklamakta cok hikmetler ve cok maslahatlar vardır. Kadir gecesini umum Ramazan’da, Saat-i icabe-i duayı Cuma gununde ve makbul velisini insanlar icinde, eceli omur icinde, kıyametin vaktini de omr-u dunya icinde ve ism-i azamını butun esma-i Husna icinde saklamıştır. Havf ve Reca dengesini korumak, butun insanlara ve zamanlara değer verdirmek hikmetine binaen bu gizliliği takdir etmiştir. (Sozler, 343, 721)

Kadir Gecesini de Ramazan icinde saklamıştır ki butun Ramazan ayı onunla değer kazansın ve insanlar her gunu değerlendirsinler. Nitekim peygamberimiz (sav) “Her kim Ramazan boyunca akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılarsa Kadir Gecesinden bircok haz alır” (Beyhaki, Şuab-ı İman, 3707) buyurarak buna işaret buyurmuşlardır.

Bediuzzaman Said Nursi hazretleri Ramazan ayı, Kadir Gecesi ve Kur’Ânın inzalini şoyle ozetlemektedir:

“Ramazan-ı Şerifte sevab-ı ÂmÂl bire bindir. Kur'an-ı Hakîm'in nass-ı hadîs ile her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte her bir harfin, on değil bin ve Âyet-ul Kursî gibi Âyetlerin her bir harfi binler ve Ramazan-ı Şerifin Cum'alarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir'de otuz bin hasene sayılır. Evet, her bir harfi otuz bin bÂki meyveler veren Kur'an-ı Hakîm, oyle bir nuranî şecere-i tûb hukmune geciyor ki; milyonlarla o bÂki meyveleri, Ramazan-ı Şerif'te mu'minlere kazandırır. İşte gel, bu kudsî, ebedî, kÂrlı ticarete bak, seyret ve duşun ki: Bu hurufatın kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasarette olduğunu anla!

İşte Ramazan-ı Şerif Âdeta bir Âhiret ticareti icin gayet kÂrlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılÂt icin, gayet munbit bir zemindir. Ve neşvunema-i a'mal icin, bahardaki mÂ-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i gecit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hukmundedir. Ve oyle olduğundan, yemek-icmek gibi nefsin gafletle hayvanî hacatına ve malayani ve hevaperestane muştehiyata girmemek icin orucla mukellef olmuş. Guya muvakkaten hayvaniyetten cıkıp melekiyet vaziyetine veyahut Âhiret ticaretine girdiği icin, dunyevî hacatını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessuden tezahur etmiş bir ruh vaziyetine girerek; savmı ile, Samediyete bir nevi Âyinedarlık etmektir. Evet, Ramazan-ı Şerif; bu fÂni dunyada, fÂni omur icinde ve kısa bir hayatta bÂki bir omur ve uzun bir hayat-ı bÂkiyeyi tazammun eder, kazandırır.

Evet birtek Ramazan, seksen sene bir omur semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur'an ile bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra bir huccet-i katıadır. Evet, nasıl ki bir padişah, muddet-i saltanatında belki her senede, ya culûs-u humayûn namıyla veyahut başka bir şaşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı gunleri bayram yapar. Raiyetini, o gunde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalÂde icraatına ve doğrudan doğruya lÂyık ve sadık milletini, has teveccuhune mazhar eder. Oyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan yirmi sekiz bin Âlemin Padişah-ı Zulcelal'i; o yirmi sekiz bin Âleme bakan, teveccuh eden ferman-ı Âlîşanı olan Kur'an-ı Hakîm'i Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlahî ve bir meşher-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hukmune gecmek, mukteza-yı hikmettir. Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, suflî ve hayvanî meşagılden insanları cekmek icin oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise: Mide gibi butun duyguları; gozu, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruc tutturmaktır. Yani: Muharremattan, malayaniyattan cekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. MeselÂ: Dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruc tutturmak. Ve o lisanı, tilavet-i Kur'an ve zikir ve tesbih ve salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek... MeselÂ: Gozunu nÂmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men'edip, gozunu ibrete ve kulağını hak soz ve Kur'an dinlemeğe sarfetmek gibi sair cihazata da bir nevi oruc tutturmaktır. ZÂten mide en buyuk bir fabrika olduğu icin, oruc ile ona ta'til-i eşgal ettirilse, başka kucuk tezgÂhlar kolayca ona ittiba ettirilebilir.” (Mektubat, 402-403)



__________________