erkes Nasibiyle

Allah Rasulu s.a.v. Medine‘deydi.

Gunlerdir gozu yollarda kalan Medine şimdi O‘nu ağırlayabume telaş nidaydı.

Allah Rasulu s.a.v. Ebu Eyyub el-Ensarî‘nin evindeydi ve ziyaret kabul ediyordu. Medine yahudilerinin tanınmışlarından Abdullah ibn Selam da ziyaretcilerdendi.

Nebi s.a.v.‘e Tevrat‘tan bazı sualler sordu. Bu suallere ancak hak peygamber cevap verebilir, diye duşunuyordu.


Cebrail a.s.‘ın talimi ile Nebi s.a.v. bu soruları cevapladı. Abdullah ibn Selam:

- Allah‘a yemin ederim ki, sen hak peygambersin, dedi ve Kelime-i Şahadet getirerek musluman oldu. Sonra şoyle dedi:

- Ey Allah‘ın Rasulu! Yahudiler iftiracı, yalancı kimselerdir. Yarın benim musluman olduğumu duyunca turlu yalanlar uydurup iftirada bulunabilirler. Musluman olduğum duyulmazdan evvel beni onlardan sorup, aralarındaki yerimi tasdik ettirseniz...

Allah Rasulu s.a.v. onu bir tarafa gizleyip yahudi-lere seslendi:

- Ey yahudi topluluğu! Siz pek iyi bilirsiniz ki, ben Allah tarafından gonderilmiş bir peygamberim. Hak dinle geldim, musluman olun!

Onlar uc kere şoyle dediler:

- Biz senin gibi bir peygamber tanımıyoruz. Hz. Peygamber s.a.v.:

- İcinizde Abdullah ibn Selam adında birisi var, peki o nasıl biridir, diye sordu. Onlar:

- O bizim hayırlı oğlu hayırlımızdır. Kendisi de babası da en faziletlimiz, en alimimizdir, dediler.

Allah Rasulu s.a.v.:

- O musluman olursa siz ne dersiniz, dedi. Onlar yine uc kez şoyle dediler:

- Asla! O hicbir vakit musluman olmaz!

Allah Rasulu s.a.v. İbn Selam‘ı cağırdı. O da saklı olduğu yerden geldi ve yuksek sesle şahadet getirdi. Yahudiler şaşırmışlardı. Az once soylediklerini yalanladılar:

- Yalan soyluyorsun! Sen şerli oğlu şerlimizsin! Herkes nasibiyle ya da nasipsizliğiyle kalıyor. Bir yahudi olarak doğru yerde bulunan, nihayetinde doğru yola revan oluyor.

Gonlunden Nereye Kacarsın?

Mekke fetholunmuştu. Ebu Cehil‘in gelini Ummu Hakim musluman oldu, oğlu İkrime de Yemen‘e kactı. Ummu Hakim r.a. Efendimiz s.a.v.‘e geldi:

- Ey Allah‘ın Rasulu, İkrime kendisini oldureceğinizden korktu ve kactı. Hayatı icin guvence verseniz de gelse...

Efendimiz guvence verdi, Ummu Hakim kolesiy-le birlikte İkrime‘yi aramaya başladı ve Tihame sahillerinde bir yerde ona yetişti. Gemici İkrime‘ye, "Kurtul!" diyordu. İkrime anlamadı. Gemici:

- Allah‘tan başka ilÂh olmadığını soyle, dedi. İkrime:

- Ben bunu soylememek icin kactım, diyerek gemiden indi. Hanımını gordu. Hanımı:

- Ey İkrime, insanların en vefalısının, en iyisinin, en hayırlısının yanından geliyorum, kendini helak etme. O, canın icin guvence verdi, dedi.

Bunun uzerine birlikte geri donduler. İkrime henuz musluman olmamıştı. Mekke‘ye yaklaştıklarında Peygamberimiz s.a.v. sahabelerine:

- Ebu Cehil‘in oğlu İkrime mumin ve muhacir olarak size geliyor. Babası hakkında fena konuşmayın.

Cunku oluye sovmek hayatta bulunanı incitir, oluye erişmez, buyurdular.

Efendimiz s.a.v. İkrime‘yi gorunce sevincinden ayağa kalkıp ona doğru yoneldi. İkrime sordu:

- Neye davet ediyorsun ey Muhammed? Efendimiz s.a.v.:

- Seni, Allah‘tan başka ilÂh olmadığına, benim Allah‘ın peygamberi olduğuma inanmaya cağırıyorum, dedi. İkrime:

- Vallahi, sen pek guzel, pek hoş bir şeye cağırdın. Yemin ederim ki sen bu davetini yapmadan once de icimizde en doğru sozlu, en cok iyilikseverimizdin, dedi ve şahadet getirdi. Sonra:

- Ey Allah‘ın Rasulu, bana daima soyleyeceğim hayırlı bir şey soyle, dedi. Efendimiz s.a.v. buyurdu:

- Allah‘tan başka ilÂh olmadığına ve benim Allah‘ın kulu ve Rasulu olduğuma şahadet getir.

- Başka ne soyleyeyim?

- Allah‘ı ve burada bulananları şahit tutuyorum ki, ben muslumanım, mucahidim, muhacirim de...

Bugun Ne Oldu ?

O ne buyuk nefretti ki hasmın olmesi yetmiyordu.

Hasmın ciğerlerini sokecek, burnunu, kulaklarını kesip boynuna kolye yapacak denli buyuktu Hind‘in nefreti.

Bugun ne olmuştu? Neredeydi o ofke, o nefret?

O kalp nasıl da yumuşamıştı?

Mekke fethedildi. Putlar devrildi, sular yonunu buldu. Kalplerdeki putlar da birer birer yıkılıyor, katı yurekler yumuşuyor, nefisler dize geliyordu. Geliyordu obek obek insanlar, diz cokup Rasulullah s.a.v.‘in onunde biat ediyorlardı.

Onlardan biri de Hind idi. Geldi, diz coktu, biat etti: "Allah‘a ortak koşmayacağına, hırsızlık yapmayacağına, cocuklarını oldurmeyeceğine..."

Ebu Sufyan soruyordu:

- Sen daha dun bu sozleri yalanlamıştın. Bugun ne oldu?

Hind cevap veriyordu:

- Ben bugune kadar Kabe‘de Allah‘a boylesine hakkıyla ibadet edildiğini gormedim. Bu gece oradakiler namaz kılarak sabahladılar.

Hind musluman olduktan sonra gecmişini telafi etmek icin İslÂm‘ı cok guzel yaşadı. Rasulullah s.a.v.‘i gordukce Hz. Hamza‘ya yaptıklarından utanırdı. Yer-muk Harbi‘ne eşi Ebu Sufyan ile katıldı. Bu kez Uhud‘un aksine muslumanlar safındaydı ve etrafındaki-leri Rumlara karşı savaşmak icin teşvik ediyordu.

Hayatımızın Nasibi

Bir gun Muaz ibn Cebel r.a. Nebi s.a.v.‘in bindiği deveyi cekiyordu. Nebi s.a.v. ona seslendi.

- Muaz!

Muaz cevap verdi:

- Emir buyurunuz ey Allah‘ın Rasulu! Emrinize itaate, hizmetinizi yerine getirmeye butun mevcudiyetimle hazırım, dedi. Hz. Peygamber s.a.v. tekrar seslendi:

- Muaz!

Muaz r.a. Efendimiz‘i yine aynı şekilde cevapladı ve bu hal uc kez vuku buldu. Ucuncude Efendimiz s.a.v. şoyle dedi:

- Hicbir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah‘tan başka bir ilÂh olmadığına ve Muhammed‘in O‘nun Rasulu olduğuna şahadet etsin de, Allah onu cehenneme haram etmesin...

Her Kelime-i Şahadet getirdiğimizde yeniden şahitlik ederiz musluman olduğumuza.

Muslumanlarız elhamdulillah.

Biz şahadet ederiz, toprak nefes alır.

Yağmur iner ince ince.

RuzgÂr bir tatlı eser.

Sular yonunu bulur, hayat manasını
__________________