"Anahtarlara sahip olmadan once aradığın doğru kapıları bulmuş olmalısın"
Sırlı Adamların Oğretileri-Vodol.

Mert' in evinden uzaklaştıktan bir sure sonra sokağın bir koşesinde durup dinlendim. Peşimden herhangi birşeyin gelmekte olup olmadığından emin değildim. Sonra tekrar yola koyuldum ve evime vardım. Sabah uyanana dek kendimi guvende hissetmedim. Sanki bişeyler varlığımı fark etmiş ve bundan rahatsız olup peşime duşmuş gibi hissediyordum kendimi.

Bir sure sonra elime bir kargo ulaştı. Poşeti hemen actım ve icinden cıkan tek anahtara dikkatle baktım. İşte artık o elimdeydi. Bu anahtar sayesinde bu gece daha fazla bilgiye sahip olabilecektim. Fazla duşunmeden kargo poşetinden cıkan bir notu dikkatle okudum. Bu notta arkadaşım bana bol şans dilemekteydi.

O gece sudan bir sebeple Mert' i aradım. iş yerinden ayrılmış olduğundan emin olmam gerekiyordu. Elimde calıştığı işyerinin depo anahtarı ile onunla orada karşılaşmam pek bir garip olurdu herhalde. Neyse, Mert ile goruştum. Durum beklediğimden de korkunctu. Mert o gun işe hic gidememişti zaten. Telefona cıkan zavallı annesinden Mert' in sabah cok rahatsızlandıktan sonra hastaneye kaldırıldığını, serum bağlandıktan sonra biraz kendisine gelebildiğini oğrenmiştim. Şimdi evde, ilaclarını almış dinleniyordu.

Mert' in hastaneye kaldırılmış olması beni cok uzmuş olsa de Mert' in işyerinde bulunmuyor oluşu ve deponun en gec saat altıda kapandığını bildiğim icin hemen en yakın yerden bir taksiye binip yirmi dakika sonra o malum uğursuz yere vardım. Binanın alt katı gercekten de boştu ve etrafta nobet tutan veya kamera benzeri herhangi bir guvenlik onlemi de bulunmamaktaydı. Bu durum beni pek şaşırtmamıştı cunku Mert' in birlikte calıştığı adamların pek normal vatandaşlar olmadığını bildiğim icin onlardan guvenlik konusuna da gereğinden cok az bir olcude onem verecekleri yonundeki tahminim doğru cıkmıştı. Sonucta onlar kurbanlarını secmişler ve gereğini yeterince yapmışlardı. İnsanlar zor zamanda kendisine iş ve aş veren titiz bir muesseseden neden şuphelensinlerdi ki zaten. Halkımız genelde boyle şeylere gereğinden fazla saygı gosterir, başka noktalarda şuphelenmeye başlarlardı. Dunya şuphe uzerine kurulmuş olsa dahi aile ve cevrenin gozunde iş kişiyi her zaman asıl hastalıktan koruyan bir kalkan gibiydi. Ve bu da o uğursuz başıboşluk hastalığıydı. Hele genc bir insan başıboşluğa bir alıştı mı uyuşturucu gibi hep onu ister, sorumluluk almaktan kacmayı alışkanlık haline getirirdi.

Mert başıboşluk hastalığına yakalanmış bir genc değildi. İşine cok onem veriyor ve icten ice ozel olduğunu hissediyordu. Ozeldi cunku secilmişti; secilmişti cunku kendisini secenlerin en cok işine yarayacak bir ruhsal yapıya sahipti. Mert' in aşırı durustluğu ve iyi kalpliliği bazı pacoz ruhlu varlıkların beslenmelerinde onemli bir kaynak ve hatta eşi benzeri cok zor bulunur bir veli nimetti. Nedenlerini daha sonra okuyacağınız depo gozlemlerim ve araştırmalarım sonunda sizler de cok iyi anlayacaksınız. Şimdi bu noktada yaşamış olduğum kabus gibi anıları biraz Mert ' in kişiliği uzerinde yoğunlaştırmak istiyorum. Kimdi bu Mert ve neden bu kadar ozeldi ? İşte size Mert' in kişiliğini anlatırken onun secilme nedenlerinin altında yatan esaslı konuları da detaylandıracağım ve bu şekilde, bu kotu anılarımda tam olarak ne ile karşı karşıya kalmış olduğumu da cok net anlamış olacaksınız.

Bir kere Mert' in konuşma stiline konu acmak istiyorum. Mert gercekten de hayatı boyunca konuşmasına ve davranışlarına azami olcude ozen gostermiş birisiydi. Onun o cok kuvvetli calışan sosyal on belleği saniyeler ve hatta daha kısa zaman dilimlerinde dahi kibarlığı, duşunceliği ve iyiliği temsil eden davranışları hemen kendisine yaratırdı ve karşısındaki insanı bu anlamda cok iyi idare edebilirdi. Onun gercekten de sonsuz gibi sayılabilecek bir anlayışlılık kapasitesi vardı. bencillik ise ruhuna hic dokunmamıştı bile. Eğer Mert' i biraz uzaktan tanısanız onun bebeklik ve cocukluk donemlerinin kristaller arasında gecmiş olduğunu dahi duşunebilirdiniz; tıpkı Superman' in devasa kristaller arasında cahillikten kurtulup aydınlanması gibi; Mert gercekten insanustu bir duruluğa ve saflığa sahipti.

Bir diğer husus arkadaşımın sahip olduğu yuzuydu. Ona bahşedilen yuz bir erkek icin fazla anlamda saflığı ve iyiliği temsil ediyordu. Tıpkı inanclı insanların uğradığı yerlerde inancla işinde gucunde olup calışan ciddi ve cocuksu bir sempatiye sahip birisi gibi; Mert bu havasını hayatının tum kademelerine rahatlıkla yansıtabiliyordu. Ayrıca cok ozel bir yuz yapısına da sahipti Mert. Burnu duz ve duzgun, bakışları yumuşak; kaşları gozlerine oranla dengeli; alnı da duzgun ve ne gereğinden fazla geniş ne de dardı. Bir aristokratın veya bir asilzadenin değil de, her gozgoze geldiğinizde icinizdeki hakikate bakabilen, acıkcası size inanmayı başarabilmiş mantıklı bir adamın yuz hatlarıydı bunlar. Duzgun cenesi, kafasına orantılı ve duzgun kulakları her yerde Mert' in konuşmalarını diğer insanlardan daha icten ve daha akla doğru bir hale getiriyordu. Okulda hocaların coğu bu cocuk icin melek tabirini kullanırlardı; bunda şaşmamak gerek cunku ancak insan taklidi yapmaya uğraşan bir melek, Mert' in haline bu kadar cok benzeyebilirdi.

O gece depoya uzanan ellerim anahtar ile kapıyı kolaylıkla acmayı başardı. Garaja son kez buz gibi gozlerle bakıp depoya daldım ve bir taraftan duşuk aydınlatmalı mavi ışığım ile etrafı ve normal gozle gorulemez lekeleri incelemeye başlarken, bir taraftan da etraftaki sesleri on kata yakın yukseltebilen ozel kulaklıklarımı taktım. Yanımda bir askerlerde ya da gece programcıları ile belgeselcilerde olan gece gozluğunden yoktu ama buna cok fazla ihtiyacım olacağından da pek emin değildim zaten.

D.E.C Kulaklıkları kulağımda iken, bu aleti internetten satın aldığım zamanlar geldi aklıma. Yaklaşık uc yuz dolara aldığım bu kucucuk alet, istediğiniz zaman uzak seslere odaklanıp sizi beklenmeyen misafirlere karşı cok onceden uyarabiliyordu. Desibeli cok kucuk olan sesleri suzdukten sonra kulağa veren ses ile dışarıda dolaşıp ya da konuşup duran ama asla duyamayacağınız birisini sanki yanınızdaydmış gibi duyabilmeniz gercekten cok kolaydı. Tam bir casus işi olan bu kulakların orjinal adı Deep Ear Connector idi. D.E.C olan kısaltılması Amerikan malı menşei olmasına rağmen cipleri Tayvan' da uretilmekteydi ve her yıl meraklıları tarafından internetten bolca sipariş ediliyordu.

DEC bana oncelikle kuvvetli bir şekilde bilgisayarın acılışını duyurdu. Sonra bu ses gittikce yumuşadı cunku harddisk sabit bir mekaniğe ait seslerden olduğu icin cihaz burada ondan şuphelenip sesin duyumunu devam ettirmeyi tercih etmeyip sesin kısılmasına karar verdi.

Bilgisayarın harddiskinin nasıl da kuvvetle donduğunu ise hala rahatlıkla duymama rağmen, bilgisayar acıldıktan bir sure sonra bu ses te yumuşayıp geri plana atılmaya başlandı. Bu bilgisayarı Mert kullanmaktaydı ve onun yokluğunda son kez kimin kullanmış olduğundan emin değildim.

Bilgisayar ilk acılış şifresi karşıma gelince birden afalladım. Cunku monitorun uzerinde bir kağıtta tum şifreler acık secik yazıyordu. Boyle bir firma gercekten de gizliliğe pek az onem gosteriyordu ama taşıdıkları mallardan etrafta şu anda bir koli bile bulmak mumkun değildi. Aslına bakarsanız guncemin ilerleyen satırlarında durumu oğrenince bunların bile aslında pek gerekli olmadığını anlamış olacaksınız, paketler elden bile kolaylıkla taşınabilirdi cunku. Ama hayır, onlar Mert' i ve işin yurutulmesini bu şekilde sağlama yoluna gitmişlerdi.

Bilgisayarın acılış penceresinden sonra karşıma asıl menu geldi. Burada kadına benzeyen birisi ana ekrana resmini koymuştu. Kadına benziyordu cunku mini etek giymişti ve bacakları neredeyse puruzsuzdu. Ustelik dudaklarında kalın kırmızı parlak bir ruj ellerinde uzun kırmızı tırnakları vardı. Fazlasıyla seksi gorunen bu kadın aynı zamanda etkileyici bakışlara da sahipti ama işin icinde cok tuhaf bir terslik vardı. Kadın genc yaşlarda ve oldukca guzel olmasına rağmen yuzune baktığımda bir şeyler bende bazı ters izlenimler, duygular yaratıyordu. Resme bakmaya devam ettim ve sonunda onu masaustunden ayrı şekilde asıl formatında kayıtlı dosyaların arasında buldum. O dosyalarda bu cekici ama garip kadının aynı zamanlarda cekilmiş başka resimleri de vardı. Ama bilgisayarın ana ekranındaki resmi; fotoğraf goruntuleyici program ile buyutunce gerceğin farkına hemen vardım. Bu kadın Mert' in ta kendisiydi ! İnanılmaması gereken her noktada tekrar ve tekrar inceliyor; kadının her defasında Mert olduğundan emin olduktan sonra hayretten avucumu kullanarak ağzımı kapatıyor, kuruyan boğazımı yutkunarak ıslatmaya uğraşıyordum.

O gun icimde gercek bir şok yaşamıştım. Evet bu tam anlamıyla bir şoktu ve icimde inanılmaz bir alevi de canlandırmıştı. Bu alevin adı ofkeydi. Oyle ofke dolmuştu ki icim dunya ters yuz olsa yine de ofkemden bir gram bile eksilmezdi. Mert' i o fotoğraflarda firma calışanları ile kadın olarak gormek beni adım adım deliliğe bile sevk etmeye başlamıştı. Guclu bir ofkeydi ve sonu cok pahallı olabilirdi. Ama artık korkmuyordum cunku asıl duşman gun yuzune cıkmıştı. Onlar Mert uzerinde bazı oyunlar oynamışlar; cocuğu kandırıp istediklerini elde ettikten sonra onu olume terk etmişlerdi. Bu işin sonunda adam oldurme duşunceleri bile icimde yer etmeye başlıyordu ve sebebi cok acıktı ki bu durum tamamen Mert' e olan arkadaşlık bağımdan ve sevgimden kaynaklanmaktaydı.

5.Bolumun Sonu: Sevginin Ofkeye, Ofkenin Kotuluğe Donuşmesi.
__________________