Hallac Mansur
Huseyin Mansur... Bağdat... Mansur bir gun tanıdığı bir hallacın dukkanına uğrar. Mansur bir muddet sohbetten sonra, hallac arkadaşından rica da bulunur, arkadaşı kırmaz dukkanı ona emanet ede nasılsa kısa bir muddet icinde geri donerim diye ayrılır. Ayrılır da iş pek rast gitmez, donmek de donemez bayağı gecikir. Darlanmasından dolayı biraz sitemli Mansur'a:
- Huseyin, senin işini halledeyim derken, kendi işimdende geri kaldım, muşterilere ne diyeceğim şimdi der?
Mansur, gulumser, bunlar icin mi uzuluyorsun der gibi parmağını henuz atılmamış* pamuklara doğru uzatınca pamuklar tel tel olup bir tarafa, supruntusu, işe yaramazı bir tarafa ayrılır. Arkadaş hayret icinde kalır ve bunu kısa zamanda işitmeyen kalmaz. Ve Hallac diye anılmaya başlar.
... Ve dun dunyayı ayağa kaldıran malum sada:
-" Enelhak!" Hak benim!
Buyuk bir sarsıntı. Hayret. Dehşet. İsyan ve itham:
- Kufur.
- Mansur, Hak O'dur de, Hak benim deme.
- Bundan boyle onunla kimse konuşmasın..
Zindanda... İdam fermanı... Halk akın akın ona koşmakta. Gene olcuye sığmayan sozler.
Halife, iki defa* iki buyuk zatı gonderir:
- Sozunden don, tovbe et, ozur dile...
Hallac.
- Sozu kim soylediyse, ozuru de dilesin.
Zindan... Her yerde Mansur'u aradılar. Yok. Ertesi* gece ne zindan ne Mansur. Ucuncu gece herşey yerli yerinde... Sordular ve Mansur cevapladı:
- İlk gece beni aradınız, bulamadınız, ondaydım... Ertesi gece ne ben vardım ne de zindan, O buradaydı... Ve her şeyin yeri yerinde olduğu gece, yerli yerine gelmesi gereken gece. Ta ki, O'nun kanunu korunsun, emri yerine gelsin.
Her gun bin rekat namaz... Soru:
- Hem "Hak benim" diyorsun, hem bu kadar namaz kılıyorsun, soyle namazı kjimin icin kılyorsun?
Cebvap:
- Birbirimizin kadrini yine biz biliriz. Peki sizi zindandan kurtarayım mı?
- Nasıl olur?
Elini kaldırır, parmak uclarıyla işaret ettiği noktalarda kapılar, kapıların acıldığı yollarda da emin gizli yollar acılır, mahpusların ayaklarındaki zinzirler cozulur.
Sorarlar:
- Ya sen kendini nicin kurtarmıyorsun?
- Biaz allah'ın esiriyiz, kurtulmak istemeyiz.. Hakkın bize suclaması vardır, bizi suclandıran haktır, bize duşen cezamızı beklemektir.
Mahşeri bir gun... Herkes orada... Mansur getiriliyor ve hala aynı nida:
- " Enelhak!" Hak benim!
Bir derviş yaklşır ve sorar:
- Aşk nedir?
- Bugun ve yarın gorurusun!
O gun asıldı ve bir gun sonra yakıldı.
Darağacında.... Mansura soruluyor:
- Tasavvuf nedir?
- En aşağı derecesi bende gozuken bu hal.
- Ya ileri derecesi?
- Onu gormeye yol gerek,* o da sizde yok.
Taşlar... Kan... Kasnlar icindeki Mansur... Ses yok.. Tebessum... O esnada bir dost taş yerine bir gul atar. Bir inilti... Bir iniltiki* yurekler titrer ve sorarlar:
- Taş* yağmuru altında inlemedinde bir gule karşı ne diye boyle inledin?
- Taş atanlar, halden anlamazlarki attıkları taşlar bizi incitsin. Ama ya halden anlayanlar, değil taş gul atsalar dahi o gul incitir, inletir.
Son sozleri:
- Allahım; bana senin icin bu işkenceyi reva gorenlerden rahmetini esirgeme! Senin aşkın uğruna bana bu işkenceyi yapan ve canımdan ayıran bu kullarını affet affet. Aşkın hurmetine affet...
Gece,* kullerinin* Dicle'ye dokulduğu gunun gecesi... Bir derviş Dicle'ye ulaşmak icin yuruyor... Mansur'un vasiyeti aklında:
- Cesedimi yaktıktan sonra kullerim Dicle'ye dokulecek. Korkarım Dicle taşar, Bağdat'ı yutar. İstemem Bağdat'a bir şey olmasın... O gece hırkamı nehrin kenarına getir ve sulara at..
Derviş acele acele yuruyor. Dizle kabarıyor kabarıyor.. Sular tam Bağdatı almak uzereyken, hırka sulara kavuşuyor....
Olduurlduğu* gece talebelerinden İbrahim Hatekoğlu ruyasında Allah'ı goruyoır ve soruyor:
- Allahım, ne sırdır ki, kulun Huseyin Mansur'u bu hale getirdin?
Cevap:
- Kendi sırrımı ona actım, o, herkese gosterdi. Ben, ona bahşettim; o halkı kendi nefsine davet etti.
__________________
Hallac Mansur
Dini Bilgiler0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Hallac Mansur