Hz. Peygamberin hayatında, olumunde, sozunde, fiilinde, butun durumlarında duşunenler icin ibret ve guzel bir ornek mevcuttur. Basireti acık olanlar icin o bir ışıktır. Zira Allah'ın katında ondan daha şerefli bir kimse yoktur. Cunku o Allah'ın dostu, habibi, Allah'ın kelamına muhatap olan kulları arasından secilen Allah'ın peygamberi ve nebisidir. Muddeti bittiğinde acaba Allah ona bir an daha muhlet vermiş midir? Eceli geldikten sonra acaba bir lahza dahi tehir olunmuş mudur? Hayır! İnsanların ruhlarını kabzetmekle gorevli melekler gondererek onun şerefli ve pak ruhunu Allah'ın huzuruna goturmek onun temiz bedeninden cıkarıp rahmete rıdvan ve guzel hayırlara daldırmak icin goturmeye geldiler. Rahman olan Allah'ın manevi komşuluğunda doğruluk merkezine goturduler. Bununla beraber olum anında Hz. Peygamber'in uzuntusu arttı. Izdırabı kesintisiz devam etti. İnlediği goruldu. Allah'ın mulakatına karşı olan isteği yukseldi. Benzi sarardı. Alnı terledi. Sağı ve solu inkıbaz ve inbisat hususunda sarıldı. Hatta o mecliste hazır bulunanlar Hz. Peygamber'in bu ızdırabından oturu ağladılar. Onun acı cektiğini muşahade edenler sızlandılar. Acaba peygamberlik mertebesi Hz. Peygamberden Allah'ın takdirini uzaklaştırdı mı? Olum meleği onun aile efradını ve aşiretini gozetti mi? Hakkın yardımcısıdır. Halkı uyarıyor ve mujdeliyor diye ona bir musamaha gozetti mi? Heyhat nerede! Olum meleği vazifesini yerine getirdi. Levh-i Mahfuz'da yazılı olarak gorduğunu harfiyyen tatbik etti.
O halde neden muttakilerin imamı Rabb'ul-Alemin'in habibi ve peygamberlerin efendisi olan Hz. Peygamber'in olumunden ibret almıyoruz?
İbn Mes'ud (r.a.) der ki:
Hz. Âişe'nin odasında bulunduğu ve eceli yaklaştığı bir sırada Allah Rasulu'nun huzuruna vardık. Bize bakınca gozlerinden yaşlar aktı. Sonra şoyle buyurdu:
"Sizlere merhaba Allah sizi selamla diriltsin, sizi himayesine kabul buyursun, size yardım etsin! Sizlere takvayı tavsiye ediyorum. Sizi Allah'a emanet ediyorum. Muhakkak ki ben sizin icin Allah'tan gelen apacık bir uyarıcıyım. Allah'ın arzında ve kulları arasında Allah'a karşı yucelik taslamayın! Ecel yaklaşmıştır, donuş Allah'adır. Sidretu'l-Munteha'ya, cennet'ul-me'va'ya ve en dolgun kadehedir. Bu bakımdan hem kendi nefislerinize hem de benden sonra dininize girecek kimselere benden selam edin. Ve Allah'ın rahmetini tebliğ edin!"
Hz. Âişe (r.a) der ki:
Hz. Peygamber (s.a.v.) hastalığında yedi kuyudan getirilmiş yedi kırba su ile yıkanmak istedi. Biz de bunu yaptık. Hz. Peygamber biraz rahatladı. Cıkıp ashabına imamlık yapıp Uhud şehitleri icin Allah'dan af talep ederek onlara dua etti. Ensar hakkında şunları tavsiye etti.
"Ey muhacirler topluluğu! Siz zaman gectikce fazlalaşırsınız. Ensar-ı Kiram ise bugunku durumlarında kalıp artmazlar. Ensar, benim sığındığım sır sandığımdır. Bu bakımdan onların iyilik yapanlarına ikramda bulunun! Onlardan kotuluk yapanın hatasını affedin!
Bir kul dunya ile Allah katındaki nimetler arasında muhayyer bırakılmıştır. O kul da Allah'ın nezdindekini tercih etmiştir."
Bu sozler uzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) Peygamberin kul kelimesiyle kendi nefsini kasdettiğini anladı ve ağlamaya başladı. Hz. Peygamber ona şoyle hitap etti:
"Ey Ebu Bekir, sabırlı ol! Mescide acılan butun kapılar kapatılsın. Sadece Ebu Bekirin kapısı acık bırakılsın. Cunku benim katımda Ebu Bekir'den daha ustun bir kişi yoktur!"
Said b. Abdullah babasından şoyle rivayet ediyor:
Ensar-ı kiram Hz. Peygamberin gittikce ağırlaştığını gorduklerinde mescidin etrafında dolaştılar. Hz. Abbas, Hz. Peygamberin yattığı odaya girdi. Ensar'ın uzuntusunu Hz. Peygamber'e haber verdi. Sonra Fadl b. Abbas iceri girdi ve o da babasının soylediklerini soyledi. Sonra Hz. Ali iceri girdi. O da aynı haberi verdi. Bunun uzerine Hz. Peygamber elini uzattı ve "Ha!" dedi. Onlar Hz. Peygamberin elinden tuttuklarından Hz. Peygamber, siz ne diyorsunuz, diye sordu. Dediler ki: "Senin olmenden korkuyoruz!" Kocaları Hz. Peygamberin yanında toplandıkları icin kadınlar dışarıda vaveyl kopardılar. Bunun uzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ali ve Hz. Fadl'ın kolları arasında (amcası) Hz. Abbas onunde olduğu halde dışarı cıktı. Hz. Peygamberin başı bağlıydı. Ayakları yerde surunuyordu. Gelip minberinin ilk basamağına oturdu. Halk Hz. Peygamberin etrafını cevirdi. Bunun uzerine Hz. Peygamber, Allah'a hamd ve sena ederek şoyle buyurdu;
"Ey insanlar! Kulağıma geldi ki benim icin olumden korkuyorsunuz! Sizin bu korkunuz olumu hoş karşılamamanıza ve peygamberinizin olumunden hoşlanmamanıza delalet eder. Acaba benim ve nefislerinizin olum haberi size verilmedi mi? Acaba benden once gonderilmiş milletler arasında herhangi bir peygamber ebedi kalmış mıdır ki ben de sizin aranızda ebedi kalayım! İyi bilin ki muhakkak ben Rabbime iltihak edeceğim. Siz de ona mulÂki olacaksınız. Size ilk muhacirler hakkında hayırlı davranmanızı tavsiye ediyorum. Muhacirlerin de birbirlerine karşı oyle davranmalarını tavsiye ediyorum. Cunku Allah TeÂl (c.c.) şoyle buyurmuştur:
Asra andolsun ki insan ziyan icindedir. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirine hakkı tavsiye edenler ve birbirine sabrı tavsiye edenler mustesnadır. (Asr suresi)
Muhakkak ki işler Allah'ın izniyle cereyan eder. Sakın herhangi bir işin gecikmesi sizi onu acele yapmaya itmesin. Cunku Allah TeÂl hic kimsenin aceleciliği icin acele etmez. Kim Allah ile penceleşirse Allah onu mağlup eder. Kim Allah'ı kandırmaya calışırsa Allah onu kandırır. Yeryuzunde ifsad etmek sılayı rahimler kesmek hususunda birbirinize yardımcı olursanız muvaffak olacağınızı sanır mısınız? Ensar hakkında size tavsiyede bulunuyorum. Cunku onlar sizden once Medine'yi yurd ve iman evi edindiler. Onlara iyilik yapmanızı tavsiye ediyorum. Meyvelerinizi sizinle paylaşan onlar değil miydiler? Size evler hususunda genişlik getirmediler mi? Fakir oldukları halde sizi nefislerine tercih etmediler mi? Kim iki kişi arasında hukmetmek icin vazifelendirilirse Ensar'ın iyilik yapanlarından iyiliği kabul edip onların kotulerini affetsin. Kimseyi onlara tercih etmeyiniz!. Ben sizin icin oncuyum. Siz de bana iltihak edeceksiniz. Benim havuzum Şam memleketinin Bisra şehrinden Yemen'in San'asına kadar geniştir. O havuza sutten daha beyaz kaymaktan daha yumuşak ve baldan daha tatlı bir su akar. O havuzdan icen bir kimse ebediyyen susamaz. O havuzun cakılları incidendir, yeri misktendir. Kim yarın mahşer yerinde ve havuzundan mahrum kalırsa o butun hayırlardan mahrum edilir. Kim mahşer gununde benimle havuz başında buluşmak istiyorsa dilini ve elini yapması gereken şeyler haric herşeyden tutsun!"
Bu esnada Hz. Abbas, Hz. Peygamberi "Ey Allah'ın Rasulu! Kureyşliler hakkında da vasiyette bulun" dedi.
Bunun uzerine Hz. Peygamber şoyle buyurdu:
"Ben bu hususu başta Kureyşlilere tavsiye ediyorum. Diğer insanlar da onlara tabidirler. İnsanların iyileri Kureyş'in iyilerine kotuleri de onların kotulerine tabidirler. Ey Kureyşliler! Halk hakkında size hayırlı davranmayı tavsiye ediyorum. Ey insanlar! Muhakkak ki gunahlar nimetleri bozar. Nasibi değiştirir. Bu bakımdan halk iyilik yaptığında idarecileri de onlara iyilik yapar. Halk fisk ve ucura daldığında idarecileri de isyan ederler. Nitekim Allahu TeÂl şoyle buyurmuştur:
"İşte kazandıkları (gunahlar)dan oturu zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmını peşine boyle takarız." (En'am, 120)
Hz. Aişe (r.a.) şoyle anlatıyor: Hz. Peygamberin vefat edeceği gun geldiğinde o gunun oncesinde Hz. Peygamberin hastalığında hafifleme goruldu. Bunun uzerine ashabının erkekleri sevinc icinde evlerine ve işlerine dağıldılar. Hz. Peygamber (s.a.v.)'i ziyaret etmek icin kadınlara fırsat verdiler. Biz Hz. Peygamberin yanında bulunduğumuz bir anda ki hicbir zaman peygamber bize "yanımdan cıkın! İşte melek gelmiş huzuruma girmek icin izin istiyor! diye emir verdi.
Benden başka butun kadınlar cıktı. Hz. Peygamberin başı goğsumde bulunuyordu. Hz. Peygamber kalkıp oturdu. Ben de evin bir koşesine cekilmek icin uzaklaştım. Melekle uzun uzun munacat edip fısıldaştıktan sonra beni cağırarak başını goğsume koydu ve kadınlara "Girin!" dedi. Bunun uzerine Hz. Peygamberi "Bu Cebrail gelişine benzemiyor" dedik.
Hz. Peygamber şoyle dedi: Ey Âişe! Bu olum meleğidir. Bana gelip dedi ki: "Allah ancak izin almak suretiyle huzuruna girmemi bana emretti. Eğer bana izin vermezsen huzuruna girmeyecek donup gideceğim. İzin verirsen gireceğim. Allah bana ancak sen istersen ruhunu kabzetmem icin emir verdi. Bu bakımdan bana ne emrediyorsun?"
'Bunun uzerine olum meleğine "Cebrail (a.s.) bana gelinceye kadar bana dokunma! İşte bu saat Cebrail'in geliş saatidir" dedi.
Hz. Aişe der ki:
Cebrail (a.s.) o sırada geldi. Onun geldiğini hissettim. Ehl-i Beyt cıktılar. Cebrail girdi ve şoyle dedi: "Allah TeÂl sana selam ediyor ve diyor ki: "Kendini nasıl hissediyorsun! Oysa Allah senin ne hissettiğini senden daha iyi bilir. Fakat sormaktan kerem bakımından seni geliştirmeyi şeref ve kerametini tamamlamayı ve bu adetin ummetine bir sunnet olmasını diledi." Bunun uzerine Hz. Peygamber "Kendimi hasta hissediyorum!" dedi. Bu cevaba karşı Cebrail sana mujde olsun! Muhakkak ki Allah TeÂl senin icin hazırlamış makama seni vardırmak istiyor dedi. Hz. Peygamber Cebrail'e "Ey Cebrail! Olum meleği huzuruna girmek icin izin istedi" diyerek onları Cebrail'e anlattı. Cebrail (a.s.) "Ey Allah'ın Rasulu! Muhakkak Rabbin sana muştaktır. Sana karşı irade ettiğini sana bildirmemiş midir? Yemin ederim! Olum meleği senden once hicbir kimseden izin almamış ve hicbir kimseden de senden sonra izin almayacaktır. Ancak Rabbin senin şerefini tamamlamak istiyor. O sana manen muştaktır" dedi. Hz. Peygamber: "Madem ki durumun budur olum meleği gelinceye kadar sen gitme!" dedi. Boylece iceri girmeleri icin kadınlara izin verdi ve "Ey Fatıma! Bana yaklaş! dedi. Hz. Fatıma Hz. Peygamberin uzerine eğildi. Hz. Peygamber onunla fisıltı halinde bir şeyler konuştu. Bunun uzerine Hz. Fatıma gozlerinden yaşlar akarak ve konuşamayacak halde başını kaldırdı. Sonra Hz. Peygamber "Başını bana yaklaştır" dedi. Bunun uzerine Fatıma kulağını Hz. Peygamberin ağzına tuttu. Hz. Peygamber ona birşeyler fısıldadı. Bu sefer guldu ve gulmekten konuşamayacak bir halde başını kaldırdı. Biz Fatıma'nın durumuna hayret ettik. Daha sonra Fatıma'ya o durumu sorduğumda şoyle dedi. Hz. Peygamber once "ben bugun oluyorum" dedi. Bunun uzerine ağladım. Sonra şoyle buyurdu:
'Allah'a aile efradımdan ilk olarak seni bana kavuşturması icin dua ettim'
"Bunun uzerine sevincimden guldum."
Bu esnada Fatıma (r.a.) iki oğlunu (Hasan ile Huseyin'i) Hz. Peygamber'e yaklaştırdı. Hz. Peygamber onları kokladı. Aişe der ki: Olum meleği geldi. Selam verdi. İceri girmek icin izin istedi. Hz. Peygamber kendisine izin verdi. Melek sordu?
- YÂ Muhammed! Bize ne emredersin?
- Artık Beni Rabbime Ulaştır!
- Evet. Bugun seni gotureceğim. Muhakkak ki Rabbim sana muştaktır. Senin hakkındaki tereddutu hic kimse hakkında gostermemiştir. Senden başka hic kimsenin huzuruna izinsiz girmemi yasaklamamıştı. Fakat senin onunde saatin vardır.
Hz. Aişe şoyle devam ediyor:
- Cebrail (a.s.) geldi ve "ey Allah'ın Rasulu selam sana! Bu gelişim yeryuzune son inişindir. Artık ebediyyen inmeyeceğim. Vahiy kesildi. Artık benim yeryuzunde bir işim kalmadı. Yeryuzunde senin huzuruna girmekten başka bir ihtiyacım yoktur. Sonra yerime cekileceğim" dedi.
Bu manzara karşısında korkup aile efradımızı cağırdık. Bize ilk gelen kardeşim Abdurrahman idi. Onu babam bana gondermişti. Bu bakımdan Hz. Peygamber erkeklerden bir kimse gelmeden once vefat etti. Erkeklerin Hz. Peygamber'in son anına yetişmemeleri, Cebrail ile Mikail'in onun durumunu idare etmeleri icindir.
Hz. Peygamber her baygınlık gecirdiğinde (şunları) soylerdi.
"Hayır! En yuce arkadaşı (istiyorum)"
Sanki daima ne istediği soruluyordu. Konuşmaya gucu yettiğinde:
"Namaz kılınız namaz! Muhakkak cemaatla namaz kıldıkca birlik ve beraberliğiniz bozulmaz! Namaz! Namaz!" diyordu.
Hz. Peygamber olunceye kadar namazı tavsiye etti. O şoyle diyordu. "Namaz! Namaz!"
Hz. Aişe (r.a.) şoyle demiştir.
Hz. Peygamber (a.s.) Pazartesi gunu buyuk kuşluk ile oğle arası vefat etti.
Fatıma (r.a.) şoyle demiştir: Pazartesi gununde neye rastladım! Allah'a yemin ederim! Ummet durmadan Pazartesi gunu buyuk felaketlere ducar olur.
Ummu Gulsum de pederi Hz. Ali'nin Kufe'de vurulduğu gun annesi Hz. Fatıma'nın (r.a.) dediği gibi dedi. Pazartesi gununde neye rastladım. O gunde dedem Hz. Peygamber vefat etti. O gunde kocam Omer (r.a.) olduruldu. O gunde babam Ali olduruldu. Pazartesi gununde başıma gelenler nedir? Hz. Aişe (r.a.) şoyle demiştir: Hz. Peygamber vefat ettiğinde iceride figan yukselince halk iceri daldı. Melekler Hz. Peygamber'in elbiseleriyle onun bedenini orttuler. Manzarayı gorenler ihtilafa duştu, kimi "Hz. Peygamber olmuştur" diyenleri yalanladı. Kiminin dili konuşamaz oldu. Ancak uzun zaman sonra konuşabildi. Kimi de konuşmayı karıştırıp anlaşılamayacak şekilde beklemeye başladı. Başka bir gurubun ise aklı yerinde kaldı, kimi de şaşkına donup yerinde oturdu. Hz. Omer Hz. Peygamberin olumunu yalanlayanların arasındaydı. Hz. Ali (r.a.) şaşkınlıktan oturanların arasındaydı. Hz. Osman dili cekilenlerin arasındaydı. Bunun uzerine Hz. Omer halkın arasına cıkıp haykırdı: "Hz. Peygamber olmemiştir. Allah onu geri gonderecektir. Hz. Peygamber icin olumu temenni eden munafıklardan bazılarının el ve ayakları kesilecektir. Nasıl ki Allah, Hz. Musa'ya (s.a.) vade tanımışsa Hz. Peygamber'e vade tanımıştır. O size gelecektir."
Hz. Abbas şoyle demiştir:
"Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ediyorum. Hz. Peygamber olumu tattı. Cunku aramızda diri iken şu ayeti okumuştu.
"(Ey Rasulum!) Sen de oleceksin, onlar da olecekler sonra siz kıyamet gunu Rabbinizin divanında davalaşacaksınız." (Zumer, 30-31)
Hz. Peygamberin olum haberi Hz. Ebu Bekir'e geldiğinde Beni Haris b. Hazrec kabilesi arasında bulunuyordu. Gelip Hz. Peygamberin cenazesinin bulunduğu hucreye girdi. Cenazeye baktı. Sonra uzerine eğilip Hz. Peygamberin yuzunu optu sonra dedi ki: Ey Allah'ın Rasulu! Anam ve babam sana feda olsun! Allah sana olumu iki defa tattırmaz. Allah'a yemin ederim! Muhakkak Hz. peygamber vefat etmiştir.
Sonra halka cıkıp "ey insanlar! Muhammed'e ibadet eden (bilsin ki) muhakkak Hz. Peygamber olmuştur. Muhammedin Rabbine ibadet eden bilsin ki o diri ve olumsuzdur dedi ve şu ayet-i okudu.
"Muhammed sadece bir elcidir. Ondan once de elciler gelip gecmiştir. Şimdi o olur veya oldurulurse siz okceleriniz uzerine geriye mi doneceksiniz? Kim okcesi uzerinde geriye donerse Allah'a hicbir zarar veremez. Allah şukredenleri mukafatlandıracaktır." (Ali İmran, 144)
"Her Nefis olumu tadacaktır." (Ankebut, 57)
Bir kac şey eklemek istiyorum, ben bu yazıyı sonuna kadar okuyamadım, bende Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'in son 13 gunu diye bir cd var onu izlerken hungur hungur ağlamıştım, yureğim kaldırmamıştı, bu yazınında ortalarına kadar gelebildim ve gene gozlerim doldu, bilmiyorum daha soyleyecek fazla soz yok... Yorumsuz...
Eğer bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız sizlerden ricam hemen 3 ihlas ve 1 fatiha okuyarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'in ruhuna ve butun olmuşlerimizin ruhuna bağışlayınız cunku bundan başka yapabilecek başka birşeyimiz yok.
__________________
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'in vefatı (Mutlaka okuyun)
Dini Bilgiler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'in vefatı (Mutlaka okuyun)