Merhum Şairimiz Mehmed Akif Beyin bizi gozyaşlarına boğan “Merhum Kamil” adlı bir yazısını istifadenize arz ediyoruz..
“Kalpaklıcarşı’ndan gecilerek, carşının Nûr-i Osmaniye Cami-i Şerifine karşı acılan kapısından cıkılınca, sol tarafa doğru inen sokağın başında, yine sol kolda sıra ile dort dukkan gorulur ki, bunlar on seneden beri fevkalade anılmış; mukim, misafir butun İstanbul halkı tarafından tanınmıştı.
Bu dukkÂnların evvela ikisini işletmekte olan KÂmil isminde yirmi-yirmi iki yaşlarında gayet gurbuz bir delikanlı vardı ki namusu, faaliyeti, kadirşinaslığı, nezafeti, insafı, istikameti, terbiyesi, uluvv-i cenabı sayesinde iki-uc sene zarfında umumun iltifatını, daha doğrusu hurmetini kazanmış; pek az denecek kadar mutedil bir para ile yemeklerin en nefisini, en temizini yiyen muşterileri artık o iki dukkÂn, kabil değil istiab edemez olmuştu.
Bu gurbuz delikanlı ikişer, ucer sene ara ile alt taraftaki iki dukkÂn ile karşı sıradaki diğer bir dukkÂnı da eskilere iltihak ederek işini buyuttu. Lakin asla şımarıklık gostermeyerek, nasıl başladıysa oyle devam etti. Şu galÂ(kıtlık) devirlerinde bile insaftan zerre kadar ayrılmadı.
KÂmil yalnız gunduz yemeğini verir, akşamdan evvel dukkÂnını kapardı. İkindiden sonra kapalı duran bu dukkÂnlar, ramazanlarda, bayramlarda yine kapalı dururdu. Yemekte bira, şarap, şampanya gibi şeyler icecek, ramazanda oruclu Muslumanlardan kalan boşluğu dolduracak yuzlerce zuppe ile bir o kadar Frenk demirbaş muşteri yazılmak icin pek cok uğraştılarsa da, o gurbuz delikanlı ne dukkÂnına muskirat namına bir şey soktu; ne de ramazanları kapısını acık bulundurdu. Birinci teklife karşı; “Bir Musluman icin meyhanecilik ne ayıp şeydir” dedi. İkinci talebi de; “Yılın on bir ayı dunya icin calışıyorum; bir ay da Allah icin camileri dolaşmalıyım” cevabıyla reddetti.
Ticaret, sanat Âlemine atılmış butun Musluman gencleri icin pek buyuk bir numune olmak liyakatini gosteren KÂmil muşterilerinin coğuna karşı evlad, yahut kardeş tavrını takınırdı. DukkÂnını kapar kapamaz hem kendi işleri ile hem onların işleri ile uğraşır, bu uğurda hicbir fedakÂrlıktan geri durmazdı.
Yazıklar olsun ki, ancak beş altı gun suren melun bir hastalık, hic olmazsa yuz yıl yaşamaya namzet olan gurbuz vucudu topraklara seriverdi. İrtihali o kadar ani, o kadar nÂgehani (ansızın) oldu ki, cenaze namazında bulunmayı farz-ı ayn bilen Âşinaların pek coğu bu son vazifelerini ifa edemedikleri icin başkaca muteessir oldular.
Artık KÂmil aramızdan cekildi, gitti. Arkasında dort beş yetimiyle
refikası,bir de zavallı anacığı kaldı. Hayır, merhumun ziyaından(kaybından) musab olan yalnız ailesinden ibaret kalsaydı belki felaketin tehvinine (hafiflemesine) calışılabilirdi. LÂkin, KÂmil’in irtihalıyla memleket en kıymetli, en mufid(faydalı)bir evladını daha kaybetmiş oldu..
O ne hayırhÂh, ne comerd, ne buyuk fıtratlı bir cocuktu. Ruşdiye(Ortaokul) derecesini gecmeyen bir tahsil ile insaniyetin, ahlakın butun inceliklerini nasıl ihata edebilmişti?(kuşatmıştı)
Şu satırları karalarken, Huda bilir, ciğerimin sızladığını duyuyorum. O, cunki beni samimi bir dost değil, hakiki bir baba tanır da o kadar fedakÂrlıklar gosterirdi ki, ileride kendi evladımdan gorebilirsem, dunyada insanların en bahtiyarı olurum.
Evet, o lutuflar, o yararlılıklar kimseye soylenmeyecek, ikimizin arasında kalacaktı. Beynimizde(aramızda) boyle bir muahede vardı. Onun buyukluğu nakz-i ahid(sozden donme) gibi rezilelerden pek munezzeh idi. Oldu, gitti; kimseye sır vermedi. LÂkin bugun o ahdi, kısmen olsun, nakz etmek suretiyle ben de biraz buyumek istiyorum. Eminim ki ruh-ı mağfuru beni affedecektir. Li’llahi’l fatiha.
__________________
Mehmed Akİf’İn Kalemİnden Ornek Bİr Osmanli Esnafi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Mehmed Akİf’İn Kalemİnden Ornek Bİr Osmanli Esnafi