DEFİNE ARAYAN ADAM

Cok eski zamanlarda Bağdatlı bir fukara
Konuvermişti bir gun buyukce bir mirasa.

Ani gelen zenginlik onu budala etti,
O koskoca serveti bir kac yılda eritti.

Ama kolay değildi eskiye geri donmek,
Kuheylan attan inip uyuz eşeğe binmek.

Hep evine kapanır icin icin ağlardı,
Yaradana sığınıp gece gunduz yalvardı:

Yarabbi sen bilirsin; ben fakir bir kul idim,
Muhtac değildim ama oldukca yoksul idim;

O sonsuz hazinenden bana mal ve mulk verdin,
Lûtfunla gonendirdin, zenginliğe erdirdin;

Bense kıymet bilmedim, varlıkla sarhoş oldum,
Carcur ettim dağıttım, ve gene berduş oldum.

Hatamı gec anladım, ne olur beni affet
Taşıyacak gucum yok, ağır geldi bu zillet.

Hazinende 'yok' yoktur; ya lûtfet bir gecim ver,
Ya da canımı al da sona ersin cileler."

Hep boyle niyaz etti haftalarca, aylarca.
Sonunda bir ses duydu derinden, ruyasında:

Sen kalk ve Mısır'a git, orda bir hazine var.
Senin gelip bulmanı bekliyor nice yıllar."

Uyanınca sevincle dertlerini unuttu,
Duşunmeden delice Mısır yolunu tuttu.

Ac ve susuz dolaştı, yollar karma karışık;
Ne define gorundu, ne de ufak bir ışık.

Aclık ve yorgunluktan perişan hale geldi;
Sonunda dilenmeye cÂresiz, karar verdi.

Ama utanıyordu, nasıl girsin bu işe ?
Geceleyin yaparım, tanımaz beni kimse.

Diye duşunerekten karanlığa suzuldu,
Tenha bir sokak bulup bir koşeye buzuldu.

Bir ayak sesi duyup avucunu uzattı;
Ama guclu bir pence bileğini kavradı:

Gel bakalım, sen boyle ne yapıyorsun burda
Bu saatte işin ne bu karanlık duldada ?

Besbelli bir hırsızsın, kotu niyetlerin var;
Yanacaktı kim bilir şerrinden nice canlar !"

İriyarı bu adam mahalle bekcisiydi;
Yakasından tutmuştu, dovuyor, suruyordu.

Dur, dovme de doğruyu soyleyeyim ben sana
Diye garip bağdatlı yalvarıp yakarınca;

Peki, anlat bakalım, besbelli yabancısın;,
Sakın yalan konuşma, doğru anlatmalısın."

Diye izin verince guvenlik gorevlisi
Bizimki baştan sona anlattı hikÂyeyi :

Sandığın gibi değil; ne hırsızım ne zalim;
Bir hulyanın peşinde bu hallere gelmişim."

Bekci ona inandı; ve gulerek dedi ki :
Anlaşıldı, sen hırsız falan değilsin belli;

Seni bırakacağım, benden kurtulacaksın;
Ama kusura bakma, sırılsıklam ahmaksın !

Ben yıllardır bir ruya goruyorum her gece;
Diyorlar ki : "Bağdatta şoyle bir mahallede,

Şoylece bir sokakta, şoyle şoyle bir evde
Git, kaz ve cıkar onu; gomulu bir define."

Yerimden kımıldamam, guler, gecerim ancak,
Senin bir ruya icin duştuğun şu hale bak !

Bu kadar mı ahmaksın, sende yokmu hic akıl ?
Bir daha gormeyeyim, şimdi karşımdan yıkıl ! "

Bu sozleri duyunca şaşırdı mirasyedi:
Tarif edilen bu ev aynen kendi eviydi.

Demek ki hem define ustunde oturmuşum,
Hem de yoksulluğumdan feryat ediyormuşum.

Bu ne buyuk gaflettir, ne affedilmez ayıp;
Yorgunlukla, cileyle gecen bunca yıl kayıp."

Burnu koku almayan ne alır has bahceden;
Melodiden ne anlar kulağı işitmeyen ?

Hayatını servete, saltanata adayan
Bilemez defineyi, kendi icinde yatan.

Hem gercek zenginlikten boylece mahrum kalır
Hem de hayattan yalnız cile ve zahmet alır.
MESNEVİDEN


__________________