Hz. Ali ile Hz. Fatima’in ilk cocugu olan Hz. Hasan, Medine’de 625 tarihinde dogdu. Taberistan’in ve Kuzey Afrika’nin fethinde bulundu. Hz. Osman’in asiler tarafindan kusatildigi donemde, kardesi Huseyin ile beraber, onu korumak amaciyla kapisinda nobet beklemesi disinda, babasinin hilafetine kadar hicbir siyasî hadisede yer almadi. Hz. Ali doneminde ise Hz. Aise’nin ordusuna karsi savasmak uzere, asker toplamak amaciyla, Kûfe’ye, unlu sahabi AmmÂr b. YÂsir ile beraber gonderildi. Babasinin hilafeti doneminde cereyan eden savaslarin tamamina istirak etti.

Hz. Ali’nin vefatindan sonra hilafete getirilen Hz. Hasan’in secilis bicimi ile Hz. Ebubekir’in goreve getirilisi arasinda bir benzerlik bulunmaktadir. Bir farkla ki Hz. Ebubekir’in hilafete gelisinde Ensarin, Sa’d b. UbÂde’yi halife secmek amaciyla, daha once bir takim hazirliklar yaptigi anlasilmaktadir. Bu durum sahabenin tamamen hazirliksiz olmadigini, en azindan bir kisminin Hz. Peygamberin hastaligi esnasinda, onun vefat edecegi gercekligine kendisini hazirladigini ortaya koymaktadir.

Hz. Hasan’a gelince; Kûfelilerin Hz. Ali’den sonra kimin halife olacagi hususunda hicbir hazirlik yapmadiklari anlasilmaktadir. Cunku Hz. Ali’nin sehit edilmesi ani bir gelismedir. Kûfeliler bu duruma tamamen hazirliksiz yakalanmislardir. Ancak Hz. Ali’nin yaralanmasi ile beraber kimin halife olacaginin tartisilmaya baslandigini gormekteyiz. Tartisma Hz. Ali’ye kadar getirilmis, kendisinden sonra halifelik yapacak bir sahsi tayin etmesi istenmistir. Hz. Hasan disinda, kaynaklarimiz tarafindan zikredilmemis olmasina ragmen, baska adaylar da bulunmus olmalidir. Babasinin vefatindan iki gun sonra kendisine biat edilmis olmasi bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.[4] Ancak Hz. Hasan, bu adaylar arasindan siyrilip on plana cikmistir. Onun on plana cikmasinin bir takim nedenleri olmalidir. Kendisini hilafete tasimada onceki basarilarinin rolunun olmadigini biliyoruz. Zira daha once hilafete gelebilecek kadar buyuk bir basari elde edemedigi gibi katildigi savaslarda da kayda deger bir varlik gosterememistir. Nitekim hilafeti onun hakki olarak gorenler de kendisine boyle bir basari atfetmemektedirler. Dolayisiyla Hz. Hasan’i hilafete tasiyan nedenleri baska yerde aramak gerekmektedir.

Sia, Hz. Hasan’i hilafete tasiyan nedenin ilahî oldugu kanisindadir. Onlara gore Hz. Hasan, babasindan sonraki imam olarak Tanri tarafindan belirlenmistir. Dolayisiyla Hz. Ali, Tanrinin bu emrine dayanarak, oglunu kendisinden sonraki imam olarak aciklamis ve halkin ona biat etmesini emretmistir. Bu hadiseden sonra da Kûfeliler, Hz. Hasan’a biat etmislerdir. Siî muellif Kuleynî, bu olayi anlatirken, soyle demektedir: “Ali (as) hasta oldugu zaman onun yerine namazi oglu Hasan kildirdi. Imam Ali kitabini ve silahini ona vererek onu kendi yerine imam tayin etti ve soyle dedi: “Yavrum! Allah Resulu benden sonra seni vasi tayin etmem ve kitabim ile silahimi sana vermemi emretti. Peygamber beni kendisine vasi tayin edip kitabini ve silahini verdigi gibi, benim de seni vasi tayin etmemi ve omrunun sonlarina dogru bunlari kardesin Huseyin’e vermeni buyurmami emretti... ”[5] Isbatu’l-Vasiyye adli eserde de Hz. Ali’nin on iki oglunu bir araya toplattigini, kendilerine Hasan ve Huseyin’i vasi tayin ettigini soyledigini, bundan sonra da Hz. Hasan’a biat edildigini aktarmaktadir.[6] Ibn A’sem Hz. Ali’nin vefatindan sonra Kûfeliler “once Hasan’in, arkasindan da Huseyin’in imam olmasini kabul ettiler”[7] demektedir. Ancak Siî kaynaklar disindan gelen rivayetler Hz. Hasan’in bu sekilde veliaht olarak atandigina dair yeterli bilgi sunmamaktadir. Aksine tarafsiz rivayetlerin buyuk bir kismi Hz. Ali’ye kendisinden sonra kimi halife tayin edeceginin soruldugunu, onun da hicbir beyanda bulunmadigini aktarmaktadir. Ornegin Islam Tarihinin onemli kaynaklarindan biri olan BelÂzûrî tarafindan aktarilan Cundeb b. Abdullah’in Hz. Ali’ye geldigi ve oglu Hasan’i halife secmek istediklerini, bu konudaki fikrini sordugunu, Hz. Ali’nin de “size emretmeyecegim gibi sizi bundan da alikoymam”[8] rivayeti bunlardan sadece birisidir.

Oyle anlasiliyor ki Hz. Ali kendisinden sonraki halifeyi belirlemek istememistir. Nitekim kendisine bu talepte bulunanlara Hz. Peygamberi ornek almak istedigini ifade ederek hic kimseyi halife olarak zikretmeyecegini soylemistir.[9] Bilindigi gibi Hz. Peygamber de kendisinden sonra hic kimseyi halife tayin etmemis, ummeti kendi halifesini tayin hususunda ozgur birakmisti. Hz. Ebûbekir ve Omer ise kendilerinden sonraki halifeyi bir sekilde belirlemislerdi. Hz. Omer, Hz. Osman’in halife secildigi sûrÂ’yi belirlerken oglunu da dahil etmis, fakat secilemeyecegini sart kosmustu. Iste Hz. Ali bu hadiseye de vurgu yaparak Hasan’i halife olarak belirlemeyecegini, hilafetine de engel olmayacagini aciklamisti. Adnan Demircan’in da belirttigi gibi belki de Hz. Ali, acik bir sekilde dile getirmemis olsa da, oglunun halife olmasini istemistir. En azindan oglunun da diger insanlar kadar hak sahibi oldugunu dusunmus olmalidir.[10] Zaten Abdullah b. Cundeb’in kendisiyle gorusmesinden hemen sonra oglunu cagirip nasihatlerde bulunmasi da halife secilecegini bekledigini gostermektedir.[11]

Hz. Ali’in vefatindan iki gun sonra halk yeni halifeyi secmek uzere Kûfe Cuma mescidinde toplandi.[12] O ana kadar da halifenin kim olacagi hususunda halk arasinda bir ittifak bulunmuyordu. Bunu bilen Kays b. Sa’d b. UbÂde el-EnsÂrî, mescitte bir konusma yaparak, babasinin faziletlerini ve Hz. Hasan’in meziyetlerini zikretmis, ona biat etmeleri hususunda Kûfelilere telkinlerde bulunmus ve hic zaman kaybetmeden kendisine biat eden ilk kisi olmustur. Onun biat etmesiyle Kûfeliler de biat etmeye baslamislardi.[13] Donemin ileri gelenlerinden biri olarak kabul edilen Kays b. Sa’d b. UbÂde’yi Hz. Hasan’a biat hususunda bu denli acele ettiren neden ise Kûfe’nin yapisinda aranmalidir. Zira Kûfe cok farkli etnik unsurlari barindiran bir kent idi.[14] Hilafet tartismalari ile, bu etnik unsurlarin karsi karsiya gelebilecegi endisesinin Kays’i acele ettirmis olmasi yuksek bir ihtimaldir. Boylece Kays’in, gerek Kuzey Araplari gerekse de Guney Araplari tarafindan kabul edilebilecek birine biat ederek, Kûfelilerin birbirlerine girmesini, bir ic savasin patlak vermesini engelledigini soylemek mumkundur.

Siî temayullu olan Isfehanî, Hz. Hasan’a ilk biat edenin Abdullah b. Abbas oldugunu soylemektedir.[15] Ancak Abdullah b. Abbas, Hz. Ali’nin Basra valisi idi ve o anda Kûfe’de olmayip gorevinin basinda bulunuyordu.[16] Zaten Isfehanî Hz. Hasan’a ilk biat eden sahsin Abdullah b. Abbas oldugunu soyledikten sonra Muaviye tarafindan Hz. Hasan’in hakimiyetinde bulunan kentlere casuslarin gonderildigini, Kûfe’ye gonderilen casusun Hz. Hasan, Basra’ya gonderilen casusun da Basra valisi Abdullah b. Abbas tarafindan yakalanarak idam edildigini belirtmektedir.[17] Boylece Isfehanî de daha once verdigi bilgiyi yanlislamakta, Abdullah b. Abbas’in o tarihte Basra’da oldugunu kabullenmektedir. Ibn A’sem’in de Abdullah b. Abbas’in Basra’dan Hz. Hasan’a mektup yazip, Muaviye ile savasa devam etmesini tavsiye ettigini soylemesi de[18] Abdullah’in, Hz. Hasan’a biat ettigi tarihte Kûfe’de olmadigi gercegini ortaya koymaktadir.

Burada uzerinde durulmasi gereken bir baska husus ise Hz. Hasan’a yapilan biatin sekli ile ilgilidir. Kaynaklar bu konuda birbiri ile celisen iki ayri rivayet kumesi zikretmektedirler. Birinci rivayet kumesi Kûfelilerin, Hz. Hasan’a, Muaviye ile savasmasi sarti ile biat etmek istedigini ve Hz. Hasan’in Kur’an ve Sunnet yeter diyerek bunu reddettigini belirtmektedir.[19] Kaynaklarimizda bunlarin kimlikleri ile ilgili net bilgiler verilmese de savas hususunda bu kadar istekli olan bu grubun Haricîler oldugu kanaatindeyiz. Eger Hz. Hasan’a biat etmis olanlarin tamami, “Muaviye ile savasmak” sartyla onun hilafetini taniyacaklarini ileri surmus olsalardi, biraz sonra anlatmaya calisacagimiz surecte, savas hususunda bu kadar gevsek davranmaz ve savasmamak icin bu kadar mucadele etmezler, aksine Muaviye ile canla basla savasirlardi. Oysaki hadiseler Kûfelilerin ne kadar isteksiz olduklarini, savastan ziyade barisi dusunduklerini ortaya koymaktadir.

Taberî, Kays b. Sa’d b. UbÂde’nin de Muaviye ile savasmak sarti ile biat etmek istedigini, ancak Hz. Hasan’in bu sarti kabul etmedigini soylemektedir.[20] Fakat hadiseyi Kûfeli tarihci AvvÂne b. el-Hakem’den (o.148) den aktaran BelÂzûrî, Kays’in sartli biat ettigine dair bir bilgi aktarmamaktadir.[21] Zaten Kays’in sartli biat etmek istemesi olayin akisi ile uyumlu degildir.

Ikinci rivayet kumesi ise Hz. Hasan’in barisi saglamak veya kendisine bir takim cikarlar elde etmek amaciyla hilafete gelmek istedigini, hilafete secilirken “baris yaptigi ile baris, savas yaptigi ile savas yapmak” sarti ile biat aldigini, [22] boylece hilafeti Muaviye’ye devretmek icin hazirlik yaptigini soylemektedir. Nitekim bu rivayetler Hz. Hasan’in Muaviye ile savasma niyetinde olmadigini, tek amacinin kendisine bir takim cikarlar sagladiktan sonra hilafeti Muaviye’ye teslim etmek oldugunu belirten Zuhrî kanaliyla gelmektedir.[23] O bu kurgusunu, soz konusu sahislar arasinda hicbir hadise meydana gelmemiscesine, Hasan’in Muaviye’ye yazarak ondan bir takim seyler talep ettigini, bunlarin verilmesi durumunda biat edebilecegini soyledigi iddiasi ile tamamlamaktadir.[24]

Zuhri Emevî yanlisi bir tarihcidir. Nitekim bu hanedan ile yakin iliskileri bulunmakta idi. Abdulmelik b. Mervan fetva hususunda ona basvururdu.[25] Emevî halifesi Hisam doneminde ise bu hanedaninin neredeyse bir parcasi haline gelmis, onlardan hic ayrilmamistir. Bu donemde halifenin cocuklarinin da hocaligini yapmistir.[26] Dolayisiyla Zuhrî tarafindan aktarilan bu rivayetin Hisam donemindeki Imam Zeyd b. Ali hareketiyle de yakin iliskisinin bulunma olasiligini goz ardi etmemek gerekir. Bilindigi gibi Hisam b. Abdulmelik’e isyan eden Zeyd b. Ali doneminde de bir takim ekonomik nedenler gundeme gelmis ve Zeyd b. Ali hadisesi bu ekonomik sorunlardan dolayi patlak vermis idi.[27] Hz. Hasan’in hilafeti para karsiliginda sattigini soyleyen yukaridaki rivayetler, ayni zamanda Zeyd b. Ali’yi karalamak icin kullanilmis olmalidir. Boylece bu ailenin oteden beri para duskunu oldugu, ilkelerinin bulunmadigi ima edilerek, Zeyd b. Ali’yi halkin gozunden dusurme amaciyla ileri surulmus olmasi muhtemeldir. Bu rivayetler ayni zamanda Hz. Hasan’in boyle bir sart ileri surdugunde, biat etmekte olan halkin tereddut gecirdigini, Muaviye ile anlasmak niyetinde oldugundan suphelendiklerini ve bu tutumunu kinadiklarini aktarmaktadir.[28] Fakat biraz sonra aktaracagimiz hadiselerden de acik bir sekilde anlasilacagi gibi Kûfeliler hic de bu kanaatde degillerdi. Aksine onlar savasmayi istemiyorlardi.



Kendisine h. 40 yilinin Ramazan ayinda biat edilen Hz. Hasan’in halife olarak ilk icraati babasinin katili olan Abdurrahman b. Mulcem’e kisas uygulamasi oldu.[29] Rivayetler Hz. Hasan’in bu ilk sinavini hic de iyi vermedigini aktarmaktadir. Zira bu rivayetlerin onemli bir kismi Abdurrahman b. Mulcem’in iskence ile olduruldugu hususunda hemen hemen ittifak halindedir. Bunlardan kimisi ise Ibn Mulcem’e musle yapildigini; yani once elleri, sonra ayaklari, arkasindan kulaklari ve burnu kesildikten sonra olduruldugunu soylemektedir.[30]



--------------------------------------------------------------------------------

Hz. Hasan ve AmmÂr b. Yasir’in Kûfe valisi Ebû Musa el-Esarî ile tartismalari meydana gelmis, bu tartismalarin akabinden ancak 7000 kisilik bir kuvvet Hz. Ali’nin ordusuna katilmistir. Genis bilgi icin bkz. Halife b. Hayyat, Tarihu Halife b. Hayyat, (thk. Suheyl Zekkar), Beyrut 1993, 137-138; Ebu Cafer Muhammed b Cerîr et-Taberî, Tarihu'l-Umem ve'l Mulûk, I-XIII, Beyrut 1987, V, 508; Mesûdî, Murûcu’z-Zeheb, I-V, Kum 1984, II,368

Peygamberin cenazesi kaldirilmadan Ensar’in Sakifetu Beni Saide’de toplanarak Sa’d b. UbÂde’yi halife secmeye calismalari, onlarin Hz. Peygamberden sonra kimin halife olacagi hususunda bir takim hazirliklar yaptigini gostermektedir.

Bkz. Ibn Kesîr, el-BidÂye ve’n-Nihaye, (thk. Ahmed Ebû Mulhim ve arkadaslari), I-XIV, Beyrut ?, VIII, 16

[4] Bkz. Mesudî, Murûc, III, 4

[5] el-Kuleynî, Usul el-Kafî, II, 65. Kuleynî tarafindan aktarilan bu rivayet kendisinden sonraki kaynaklarin tamaminda yer aldigi gibi, bu gun dahi Siî kokenli arastirmacilar ayni argumani kullanmaktadirlar. Ornek olarak bkz. Razi Ali Yasin, Sulh-i Imam Hasan, 76-77

[6] Bkz. Isbatu’l-Vasiyye, 165 vd.

[7] Bkz. Ebû Muhammed Ahmed b. A’sem (314/926), el-Futûh, I-VIII, Beyrut 1986, III/IV, 284

[8] BelÂzûrî, KitÂbu Cumel min EnsÂbi’l-EsrÂf, (thk. Suheyl ZekkÂr-RiyÂd Zirikl&#238 III, 262; Taberî, VI, 73

[9] Bkz. Ibn Kesîr, el-BidÂye ve’n-Nihaye, VIII, 16

[10] Bkz. Adnan Demircan, Islam Tarihi’nin ilk Asrinda Iktidar Mucadelesi, Istanbul 1996, 40

[11] Bkz. BelÂzûrî, III, 262

[12] Bkz. Mesudî, Murûc, III, 4

[13] BelÂzûrî, III, 278; Taberî, VI, 73

[14] Kûfe’nin demografik yapisi ile ilgili olarak bkz. M. Mahfuz Soylemez, Bedevîlikten Hadarîlige Kûfe, Ankara 2001, 95-171

[15] Ebû’l-Ferec el-Isfehanî (356/966), MekÂtilu’t-Talibiyyîn, (thk. Ahmed Sakar), Beyrut 1987, 52

[16] Bkz. Ali Yasin, 122

[17] Bkz. Isfehanî, MekÂtil, 54

[18] Bkz. Ibn A’sem, III/IV, 285

[19] Ibn Kuteybe konu ile ilgili sunlari soylemektedir: “Kûfelilerden bazisi Hz. Ali’nin vefatindan sonra Hz. Hasan’in yaninda yer aldilar. Bunlar ona Muaviye ile savasmasi sarti ile biat etmek istediler. Ancak o, soz konusu gurubun bu sekilde biatini kabul etmedi. Bunun uzerine Hz. Hasan’dan ayrilarak Huseyin’e gittiler ve ona biat etmek istediler. Fakat Huseyin, agabeyi dururken kendisinin biat almasinin mumkun olmadigini belirtince, ondan ayrildilar tekrar Hasan’a geldiler ve kendisine biat ettiler.” Bkz. Ibn Kuteybe, el-Imame, I/II, 163

[20] Bkz. Taberî, VI, 73

[21] Bkz. BelÂzûrî, EnsÂb, III, 279

[22] BelÂzûrî, EnsÂb,III, 279; Taberî, VI, 77; Ibn A’sem, III/IV, 285; Mufid, Muhammed b. Muhammed b. Nu’man, (413/1022) el-IrsÂd, (shh. Seyyid KÂzim el-Musev&#238, Kum 1377, 169; Nuveyrî, XX, 224

[23] Bkz. Ibn SihÂb ez-Zuhrî, el-MegÂzî en-Nebeviyye, (thk.Suheyl ZekkÂr), Beyrut 1981, 157; Zuhrî kanaliyla gelen bu bilgiler ayni sekilde Taberî [VI, 73-74] ve Ibnu’l-Cevzî [el-Muntazam fi TevÂrihi’l-Mulûk ve’l-Umem, I-XII, (thk. Suheyl ZekkÂr), Beyrut 1995, III, 406] tarafindan da eserlerine alinmistir.

[24] Bkz. Taberî, VI, 77

[25] Hatta Kaderiye mezhebine mensup bir takim insanlar onun verdigi fetva sonucunda oldurulmustu. Bkz. Abdulkahir el-Bagdadî, Mezhepler Arasindaki Farklar, (trc. Ruhi Figlali), Ankara 1991, 289

[26] Bkz. Michael Lecker, “Biografical Notes on Ibn Sihab al-Zuhrî” Jurnal of Semitic Studies, XLI/I spring 1996, 22 vd; Ayrica bkz. Talat Kocyigit, “Zuhrî”, IA, XIII, 643-647

[27] Imam Zeyd hadisesi ile ilgili genis bilgi icin bkz. Muhammed b. Sa’d, TabakÂtu’l-Kubra, I-IX, Beyrut trs, IV, 326; Muhammed b. Ali b. Tabataba b. Tiktaka, el-Fahri fi AdÂbi’s-Sultaniyye ve’d-Duveli’l-Islamiyye, Beyrut trs., 133; Ibnu’l-Cevzî, Muntazam, IV, 673 vd.

[28] Bkz. Nuveyrî, XX, 224

[29] Yakubî, Tarihu Yakubî, I-II, Beyrut 1992, II, 216; Ibn Kuteybe, el-MeÂrif, 240; Taberî, VI, 73; Muhammed b. HibbÂn, Kitabu's-SikÂt, I-IX, Haydarabad, 1975, II, 305; Kalkasandî ve Nuveyrî Hz. Hasan’a babasinin katledildigi ilk gun biat edildigini soylemektedir. Bkz. Ahmed b. Ali el-Kalkasandî, Subhu’l-A’sa fi Sinaati’l-Insa, I-XV, (srh. Muhammed Huseyin Semsuddin), Beyrut 1987, III, 266; MeÂsiru’l-InÂfe,106; en-Nuveyrî, XX, 224

[30] Bkz. Ebû Muhammed Abdullah b. Muslim b. Kuteybe ed-Dineverî (276/889), el-Im*Âme ve’s-SiyÂse, I-II, Kum 1363, I/II, 161
__________________