Kara Bilim Haarp ve Nicola Tesla
HAARP'in gercek amaclari soyle ozetlenebilir: Atmosferi manipule etmek ve modifikasyon saglamak, genis kitlelerin dusuncelerini ve ruhsal durumlarini kontrol edebilmek, istenilen ulkelerin iletisim sistemlerini cokertmek. Temel prensipleri, Tesla'nin 100 yil once gelistirdigi fikirlere dayaniyor

ikinci Dunya Savasi'ndan sonra, bugunlere kadar gelen sure icerisinde, cesitli cevrelerde en cok tartisilan konulardan biri "kara bilim" oldu. "Kara bilim" basta ABD olmak uzere buyuk devletlerin, dunyayi kendi hegemonyalari altinda tutabilmek icin yaptiklari bilimsel-teknik arastirmalara ve uzerinde calistiklari cesitli projelerin toplamina verilen ad. Bu projeler buyuk olcekli ve buyuk butcelerle yurutulen, gizli veya yan gizli projelerdir. Saldin/savunma silahlari uretimi, gozetim sistemleri ve dusunce kontrolu uzerine yapilan calismalar, dogayi manipule etme amacli arastirmalar, bu projelerin icerigini olusturur.HAARP'in gercek amaclari soyle ozetlenebilir: Atmosferi manipule etmek ve modifikasyon saglamak, genis kitlelerin dusuncelerini ve ruhsal durumlarini kontrol edebilmek, istenilen ulkelerin iletisim sistemlerini cokertmek. Temel prensipleri, Tesla'nin 100 yil once gelistirdigi fikirlere dayaniyor
Soz konusu projeler gizli oldugu icin, ortalikta pek cok rivayet dolasmaktadir ve elimizde bu projeler hakkinda cok da fazla bilgi yoktur. Buna karsin, bu projeler icinde calisan bazi insanlarini calismalarini desifre etmesi, insanlik disi bir bilimi kabul etmeyen arastirmacilarin ve bilim insanlarinin cabalari, devletler arasindaki celismeler ve nihayet bu projelerin bazilarinin gizli kalamayip ister istemez su yuzune cikmasi sonucu, soz konusu projeler hakkinda az da olsa bilgi sahibiyiz.
Bu projelerin ilki, 2. Dunya Savasi sirasinda gerceklestirilen Manhattan Projesi'ydi. 1941 yilinda calismalarina baslanan Manhattan Projesi'nin konusu atom bombasinin uretimiydi. Bu projenin gercekligi Hirosima ve Nagazaki'de aci bir bicimde kanitlandi.
Gercek oldugu en son kanitlanan girisim ise ECHELON Projesi oldu. 2. Dunya Savasi'ndan sonra ABD onderliginde, ingiltere, Yeni Zelanda, Avustralya ve Kanada arasinda yapilan Ukusa Antlasmasi'nin uygulamalarinin 1980'lere yansimasi olan ECHELON sistemiyle; tum e-postalar, "chat" tipin-de iletisim bicimleri, faks, teleks, tele-fon haberlesmeleri gozlenebiliyor. ABD ve digerleri yillardir bunun bir komplo teorisi oldugunu, ECHELON Projesi diye bir proje olmadigini iddia ediyorlardi. Gectigimiz Şubat ayinda yasanan gelismeler ise ECHELON'un gercekligini ortaya koydu. Basinda ve internette cikan haberlere gore, ABD'nin yukarida adi sayili diger devletler ile birlikte casusluk yapmasi ortaligi karistirdi. Fransa, ABD ve ingiltere'ye karsi hukuki islemlere basvurmaya hazirlaniyor. Alman ve italyan parlamentolari ise konu hakkinda arastirma baslatti. Avrupa Parlamentosu, Bilimsel ve Teknolojik Secenek Degerlendirme Dairesi (STAO), konu ile ilgili ozel bir rapor hazirladi. Avrupa Parlamentosu'nun konuyla ilgili raporu 22 Şubat'ta Ozgurlukler Komitesi'nde ele alinacakti. Şimdiye kadar varligi kabul edilmeyen ECHELON'un adi, Amerikan Savunma Bakanligi'nin (Pentagon) Şubat ayinda internete verdigi, gizlilik derecesi olmayan belgelerden bazilarinda da geciyor.
iste HAARP (High-Fre-quency Active Auroral Re-search Program) Projesi'nin de bu tip bir kara proje olduguna dair ciddi iddialar ve calismalar var.
Nikola Tesla
1900'un baslarinda Tesla, en buyuk bulusu olarak gordugu "karasal sabit dalgalar"! (terrestrial stationery waves) kesfetti. Bu bulusu ile yeryuzunun belirli frekanslardaki elektrik titresimlerine duyarli oldugunu ve bir iletken/iletici (conductor) olarak kullanilabilecegini kanitladi. Tesla'nin bir diger onemli projesi ise kablosuz elektrik transferiydi. 200 ampulu arada kablo olmadan, 25 mil uzakliktan yakabildigi rivayet edilir. Tesla'nin en buyuk amaclarindan biri ionosferden bedava elektrik uretmekti. Kablosuz ve bedava elektrik projeleri gibi calismalari olan Tesla'nin, finansoru J. P. Morgan'a Long Island'da yapimina baslanan ancak tamamlanamayan, deneyler icin kullanilacak laboratuar kulenin islevinin, mesaj gibi elektrik iletmek oldugunu itiraf etmesi, onun inisinin de baslangici oldu. Tekeller oylarin ona karsi kullandilar. Tesla, sistemin gormek istediklerinden daha fazlasini yapmisti.
Konvansiyonel olmayan enerji teknolojileri alaninda Tesla cok onemli bir isim olmasina karsin, tarih kitaplarinda ona, sanki onemsiz tarihsel bir figurmus gibi davranildi. Tesla-Edison karsilastirmasi bu acidan ilginctir. DC (dogru-sal akim-direct current) sisteminin mu-cidi Edison'u herkes tanir. Ancak onun DC sisteminden cok daha kullanisli olan ve bugun kullanilan AC sisteminin mucidi Tesla kucuk bir cevre disinda taninmaz. Edison'un DC sistemi, merkez-den bir mil uzakliktaki ampulu yakamiyordu. Tesla'nin AC sisteminde ise elektrik, yuksek voltajlarda yuzlerce mil yolculuk yapabilir.
20. yuzyila girmeden hemen once Tesla yeni tip elektrik dalgasini kesfetmis ve kullanmisti. Gorunuse gore kesfi o kadar esasliydi ki, Tesla'nin arkasindaki finansal destegin geri cekilmesinden, kasitli olarak izole edilmesinden ve adinin kitaplardan silinmesinden sorumluydu.
Tesla 1. Dunya Savasi'ndan itibaren izole bir yasam surdu. Ara sira yeni, bedava enerji kaynagi kesfini, butun dusman ordulari ve yuzlerce mil oteden butun ucaklari yok edebilecek "ates topu" silahlari teorisini, akil almaz bir savunma hazirlayabilecek bir silah dusuncesini ve kablosuz, kayipsiz enerji transferinin mukemmelligini aciklamak icin yuzeye cikti. Tesla 7 Ocak 1943'de yokluk icinde olurken arkasinda pek cok radikal icat ve fikir birakmisti. Oyle ki,kendisine "Elektrigin Tanrisi" dendi. : Pek cok arastirmaciya gore HAARP 1 Projesi, ilk kez Nikola Tesla tarafindan ileri surulen konseptleri kendine temel aldi. Pentagon, HAARP Projesi ile "Tesla teknolojisini" yeniden yaratip, bu teknolojiyi tehlikeli amaclar icin kullanmayi hedefliyor.
HAARP: Sadece bir akademik arastirma mi?
High-frequency Active Auroral Re-search Program (HAARP) dunyanin en buyuk ve en guclu radyo transmiterlerinden (iletici) birini imal etme projesidir. Proje, Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri tarafindan ortaklasa finanse ediliyor. 30 milyon dolarlik programin yurutme gorevi ise Alaska Universitesi'nin. Proje, Alaska/Gakona'nin 11 mil dogusunda hÂl insa halindedir. 1993 yilinda uygulamaya konan programin 2002 veya 2003 yilinda tamamlanmasi bekleniyor.
HAARP dev antenlerden sinyaller gonderecek yuksek frekans transmiterlerinden ve bunun disinda 19 enstrumandan ibaret. Gecen yillarda 48 anteni insa edilmis olan ve 5 arc'lik bir alana yayilan HAARP, program tamamlandiginda her biri 2 tane 10 kilowatthk radyo transmiterli 180 antene sahip olacak ve 33 acr'lik bir alana yayilacak. Enerji icin dizel jeneratorler kullanilacak ve 3.6 megawatthk radyo sinyalini ionos-fere gonderme kapasitesine sahip olacak. Kisaca HAARP, inanilmaz guc duzeylerinde ELF (extremely low frequ-ency-son derece dusuk frekans) ve VHF (very high frequency-cok yuksek fre-kans) transferine yetenekli, dunyanin en buyuk radyo frekansi (RF) transmitteri olacak.
HAARP'm siradan bir radyo istasyonundan farki daha guclu olmasi ve antenlerinin yonlendirilebilir ve belirli bir noktaya odaklanabilir olmasi. Bunun anlami 3.6 megawattlik radyo sinyali sadece gelisiguzel bir sekilde disari yayilmayacak, bunun otesinde, bu radyo sinyalleri bir isinin icinde yukselebilecek. Bu isinin parlakligi radyo muhendislerinin "effective radiated power" (ERP-etkili isinsallastirilmis enerji) olarak adlandirdiklari sey. HAARP'in tamamlanmis hali 4.7 gigawatt civannda ERP'ye sahip olacak.
Desinatorieri HAARP'in enerji uretmeyecegini, sadece kendine yuklenen enerjiyi istenen belirli noktalara transfer edecegini belirtiyorlar.
Konuyu daha iyi kavrayabilmek icin Daily News gazetesinden Doug O'Har-ra'nin verdigi bir ornegi aktaralim. iki elektrik ampulu dusunun. Bu ampullerin bir tanesi 100 watt digeri 1000 watt. Onlari bir alanin ortasina yerlestirin. 1000 wattlik ampul 100 wattlik ampul-den 10 kez daha parlaktir. 10 kat fazla enerji yayar. Şimdi, 100 wattlik ampulu isigin isinini 10 kez parlaklastiran bir reflektor (yansitici) ile birlikte bir elektrik fenerinin icine yerlestirin. Elektrik feneri 1000 wattlik bir ERP'ye sahip olacaktir. Eger bu size cevrilirse, 100 wattlik elektrik feneri 1000 wattlik ampul gibi parlak gorunecektir. HÂl sadece 100 watt gonderiyor fakat sinirli biryerden 1000 wattlik ampul kadar parlak gorunuyor olacaktir.
Muhendisler HAARP'in antenlerinin radyo enerjisinin uzerinde elektrik feneri reflektoru gibi hareket edecegini soyluyorlar. Tonosferin bir bolumu uzerinde, 4.7 giga-watt ERP'ye sahip bir isin icinde, 3.6 megawatt odaklayacaktir.
Eger HAARP'in butun antenleri en yuksek frekansina, 10 Mhz civarina, getirilirse ve ionosferin en alcak bolumune, 50-55 mil civarina, hedeflenirse, radyo isini tarafindan vumlan alan 30 mil kare civarinda olacak. HAARP muhendislerine gore bu, HA" ARP'in calisabilecegi en dar ve en cok odaklanmis alan. Diger yerlesimlerde ve irtifalarda isin, enerjisini daha genis bir alan uzerinde yayabilecek.
Aslinda HAARP gizli bir proje degil. Amerikan Savun-ma Bakanligi da HAARP'm varligini diger projelerde oldugu gibi inkar etmiyor. Internette HAARP'in kendi web sitesi bile var. Giz ve ihtilaf, amaclar ve sonuclar soz konusu oldugunda basliyor.
Bu ihtilafli projenin yoneticisi olan John Heckscher'e gore HAARP'in amaci gayet masumane: HAARP, iyonosferi dev bir anten olarak kullanabilmek amaciyla, bir ionosfer yamasini isitmak icin arastirmacilarin kullanabilecegi bir alet. HAARP tamamlanip harekete gecirildigi zaman, dev antenler, ayni zamanda yuksek frekansli radyo dalgalarmi dar bir isinin icinden ilete-cekler. Bu radyo dalgalan ionosfere gonderilecek.
Bu yuksek frekans radyasyon isini ile, arastirmacilar elektrojetin (aurorasal perde boyunca bir milyon amperlik dogal akimlar) kucuk bir parcasini degistirebilecekler. Elektrojetin gucunun degistirilmesiyle, ionosferin cok dusuk frekansi (extremely low ferquency-ELF) radyo dalgalan uretmek icin kullanilmasi mumkun hale gelecek. Geophysical Institute (Jeofizik Enstitusu) yoneticisi Syun Akasofu'ya gore HA-ARP gibi bir arac olmadan, bu frekans genisliginde yayin yapabilmek icin yuzlerce mil uzunlugunda bir antene ihtiyac vardir. HAARP etkili bir sekilde aurorayi bir cesit antene donusturuyor. Cunku ELF radyo dalgalari okyanuslara nufuz edebiliyor. Boylece denizaltilar suyun yuzeyine cikmak zorunda kalmadan radyo sinyallerini alabilecek. ELF dalgalari ayrica uzun mesafeli komunikasyonlari kolaylastirabilecek. ELF dalgalari, aynen okyanusa oldugu gibi, yeryuzune de derinden nufuz edebilecek. Monitore bagli bir alici kullanarak, objelerden dunyanin yuzeyine sicrayan dalgalar sayesinde tuneller veya gizli yeralti barinaklarinin varligi ortaya cikacak. Bu jeologlarin yeralti minerallerini ve petrol depolarini bulmak icin yillardir kullandiklariyla ayni teknik.
Heckscher'e gore HAARP'm yayacagi sinyaller hukumetin herhangi bir elektrik sinyali icin uygun buldugu guvenlik duzeyinden bir milyon kez daha az tehlikeli. HAARP'm transmiteri halihazirda 1/3 megawatt guce sahip. Gelecek yillarda bu rakam 3 megavvatt'a ulasacak. Heckscher HAARP'm ionosfer uzerindeki etkisinin az olacagini basit bir ornekle aciklamaya calisiyor: Kucuk bir elektrik bobmim bir fincan kahveye veya buyuk bir nehire daldirmak. Heckscher'e gore HAARP ile yapilacak olan ikincisi.
Akasofu da bu gibi durumlarda hep ifade edildigi gibi, HAARP Projesi'nin dogaya ve insanlara ciddi zararlari olacagi iddiasinin bir bilim kurgu oldugunu soyluyor. Ona gore projenin, transmiter faaliyet halindeyken o yorede ucan ucaklardaki elektronik ekipman icin potansiyel bir tehlikesi var. Fakat buna karsi guvenlik tedbirleri mevcut. HAARP operatorleri Federal Aviation
Administration'a HAARP'in iletim takvimini verecekler ve muhendisler yorede ucan ucaklarin guvenligini temin etmek icin HAARP'a ucak belirleme radarlari yerlestirecekler. Ayni prosedur roketler icin de takip edilecek.
HAARP dev antenlerden sinyaller gonderecek yuksek frekans transmiterlerinden ve bunun disinda 19 enstrumandan ibaret. Gecen yillarda 48 anteni insa edilmis olan ve 5 arc'lik bir alana yayilan HAARP, program tamamlandiginda her biri 2 tane 10 kilowatthk radyo transmiterli 180 antene sahip olacak ve 33 acr'lik bir alana yayilacak. Enerji icin dizel jeneratorler kullanilacak ve 3.6 megawatthk radyo sinyalini ionos-fere gonderme kapasitesine sahip olacak. Kisaca HAARP, inanilmaz guc duzeylerinde ELF (extremely low frequ-ency-son derece dusuk frekans) ve VHF (very high frequency-cok yuksek fre-kans) transferine yetenekli, dunyanin en buyuk radyo frekansi (RF) transmitteri olacak.
HAARP'm siradan bir radyo istasyonundan farki daha guclu olmasi ve antenlerinin yonlendirilebilir ve belirli bir noktaya odaklanabilir olmasi. Bunun anlami 3.6 megawattlik radyo sinyali sadece gelisiguzel bir sekilde disari yayilmayacak, bunun otesinde, bu radyo sinyalleri bir isinin icinde yukselebilecek. Bu isinin parlakligi radyo muhendislerinin "effective radiated power" (ERP-etkili isinsallastirilmis enerji) olarak adlandirdiklari sey. HAARP'in tamamlanmis hali 4.7 gigawatt civannda ERP'ye sahip olacak.
Desinatorieri HAARP'in enerji uretmeyecegini, sadece kendine yuklenen enerjiyi istenen belirli noktalara transfer edecegini belirtiyorlar.
Konuyu daha iyi kavrayabilmek icin Daily News gazetesinden Doug O'Har-ra'nin verdigi bir ornegi aktaralim. iki elektrik ampulu dusunun. Bu ampullerin bir tanesi 100 watt digeri 1000 watt. Onlari bir alanin ortasina yerlestirin. 1000 wattlik ampul 100 wattlik ampul-den 10 kez daha parlaktir. 10 kat fazla enerji yayar. Şimdi, 100 wattlik ampulu isigin isinini 10 kez parlaklastiran bir reflektor (yansitici) ile birlikte bir elektrik fenerinin icine yerlestirin. Elektrik feneri 1000 wattlik bir ERP'ye sahip olacaktir. Eger bu size cevrilirse, 100 wattlik elektrik feneri 1000 wattlik ampul gibi parlak gorunecektir. HÂl sadece 100 watt gonderiyor fakat sinirli biryerden 1000 wattlik ampul kadar parlak gorunuyor olacaktir.
Muhendisler HAARP'in antenlerinin radyo enerjisinin uzerinde elektrik feneri reflektoru gibi hareket edecegini soyluyorlar. Tonosferin bir bolumu uzerinde, 4.7 giga-watt ERP'ye sahip bir isin icinde, 3.6 megawatt odaklayacaktir.
Eger HAARP'in butun antenleri en yuksek frekansina, 10 Mhz civarina, getirilirse ve ionosferin en alcak bolumune, 50-55 mil civarina, hedeflenirse, radyo isini tarafindan vumlan alan 30 mil kare civarinda olacak. HAARP muhendislerine gore bu, HA" ARP'in calisabilecegi en dar ve en cok odaklanmis alan. Diger yerlesimlerde ve irtifalarda isin, enerjisini daha genis bir alan uzerinde yayabilecek.
Aslinda HAARP gizli bir proje degil. Amerikan Savun-ma Bakanligi da HAARP'm varligini diger projelerde oldugu gibi inkar etmiyor. Internette HAARP'in kendi web sitesi bile var. Giz ve ihtilaf, amaclar ve sonuclar soz konusu oldugunda basliyor.
Bu ihtilafli projenin yoneticisi olan John Heckscher'e gore HAARP'in amaci gayet masumane: HAARP, iyonosferi dev bir anten olarak kullanabilmek amaciyla, bir ionosfer yamasini isitmak icin arastirmacilarin kullanabilecegi bir alet. HAARP tamamlanip harekete gecirildigi zaman, dev antenler, ayni zamanda yuksek frekansli radyo dalgalarmi dar bir isinin icinden ilete-cekler. Bu radyo dalgalan ionosfere gonderilecek.
Bu yuksek frekans radyasyon isini ile, arastirmacilar elektrojetin (aurorasal perde boyunca bir milyon amperlik dogal akimlar) kucuk bir parcasini degistirebilecekler. Elektrojetin gucunun degistirilmesiyle, ionosferin cok dusuk frekansi (extremely low ferquency-ELF) radyo dalgalan uretmek icin kullanilmasi mumkun hale gelecek. Geophysical Institute (Jeofizik Enstitusu) yoneticisi Syun Akasofu'ya gore HA-ARP gibi bir arac olmadan, bu frekans genisliginde yayin yapabilmek icin yuzlerce mil uzunlugunda bir antene ihtiyac vardir. HAARP etkili bir sekilde aurorayi bir cesit antene donusturuyor. Cunku ELF radyo dalgalari okyanuslara nufuz edebiliyor. Boylece denizaltilar suyun yuzeyine cikmak zorunda kalmadan radyo sinyallerini alabilecek. ELF dalgalari ayrica uzun mesafeli komunikasyonlari kolaylastirabilecek. ELF dalgalari, aynen okyanusa oldugu gibi, yeryuzune de derinden nufuz edebilecek. Monitore bagli bir alici kullanarak, objelerden dunyanin yuzeyine sicrayan dalgalar sayesinde tuneller veya gizli yeralti barinaklarinin varligi ortaya cikacak. Bu jeologlarin yeralti minerallerini ve petrol depolarini bulmak icin yillardir kullandiklariyla ayni teknik.
Heckscher'e gore HAARP'm yayacagi sinyaller hukumetin herhangi bir elektrik sinyali icin uygun buldugu guvenlik duzeyinden bir milyon kez daha az tehlikeli. HAARP'm transmiteri halihazirda 1/3 megawatt guce sahip. Gelecek yillarda bu rakam 3 megavvatt'a ulasacak. Heckscher HAARP'm ionosfer uzerindeki etkisinin az olacagini basit bir ornekle aciklamaya calisiyor: Kucuk bir elektrik bobmim bir fincan kahveye veya buyuk bir nehire daldirmak. Heckscher'e gore HAARP ile yapilacak olan ikincisi.
Akasofu da bu gibi durumlarda hep ifade edildigi gibi, HAARP Projesi'nin dogaya ve insanlara ciddi zararlari olacagi iddiasinin bir bilim kurgu oldugunu soyluyor. Ona gore projenin, transmiter faaliyet halindeyken o yorede ucan ucaklardaki elektronik ekipman icin potansiyel bir tehlikesi var. Fakat buna karsi guvenlik tedbirleri mevcut. HAARP operatorleri Federal Aviation
Administration'a HAARP'in iletim takvimini verecekler ve muhendisler yorede ucan ucaklarin guvenligini temin etmek icin HAARP'a ucak belirleme radarlari yerlestirecekler. Ayni prosedur roketler icin de takip edilecek.
HAARP'I desifre etme girisimleri
HAARP'a karsi muhalefet once internet kanalinda basladi. Pek cok insan Alaska'daki supheli askeri faaliyetlere dikkat cekmek icin interneti kullandi. Protestonun basili kismi, daha sonra Alaska'da yasamaya baslayan bir antinukleer aktivist Dennis Specht, Nexus adli dergiye HAARP konulu bir haber gonderdiginde basladi. Daha sonra, Alaskali bir politik aktivist ve Anchorage'da bilimsel arastirmaci olan Nick Begich, kendilerini teknokesisler olarak tanimlayan, Arizona/Sedona'da yasayan Patrick ve Gael Crystal ile net uzerinden iletisim kurdu ve onlardan bir Avustralya dergisi olan Nexus'u kontrol etmelerini istedi. Begich kendi memleketiyle ilgili bir konuyu Nexus'a gormekten cok sasirdi ve makalede zikredilen dokumanlari bulup cikarmak icin acilen calismaya basladi.
Muhalif arastirmacilara ve bilim insanlarina gore HAARP bir cesit gelismis "ionosferik isitici" (ionosferic he-ater). Bu ionosferik isitici ust atmosferi, odaklanmis ve yonlendirilmis elektro-manyetik isini ile zaplayacak. Ultraguclu dalgalari, atmosferimizdeki elektrikle yuklu bolgenin titremesine (vibrate) ve dramatik bir sekilde yanmasina neden olabilir.
ionosfer atmosferin tabakalarindan biridir. ionosfer, dunyanin ust atmosferini saran elektrik yuklu bir alandir. Dunyanin yuzeyinin ustunden, asagi yukari 35-50 milden baslayip 500-600 mil yukseklige kadar uzanir (48 km ila 50000 km). tonosfer ion ve elektron olarak adlandirilan pozitif ve negatif yuklu atomik parcaciklar icerir. Uzaydan gelen zararli isinlara karsi dogal bir kalkan islevi gorur. Amerikan ordusu HAARP icin, "ionosfer uzerine yapilan bilimsel bir arastirma" gibi zararsiz bir gerekce ileri surmektedir. îonosfer tabakasi askeriye icin onemlidir. Cunku ordu tarafindan kullanilan iletisim, gozetim ve denizcilik sistemlerinin hepsi ionosferin icinden gecer veya ionosfer tarafindan yansitilir. ionosferin bir butun olarak anlasilmasi ve kontrol edilmesi Pentagon'a bu sistemler uzerinde daha iyi kontrol imkani verecek.
HAARP uzerine en kapsamli arastirmayi yapip, calismalarini Angels Don't Play Thîs HAARP-Advencis in Tesla Technology adli kitapta derleyen Dr. Nick Begich ve Jeane Manning'e gore, HA-ARP bir cesit radyo teleskobunun degistirilmis hali. Antenler sinyalleri almak yerine, gonderiyorlar. Yazarlar HAARP'i ionosfer alanlarini, bir isini odaklayarak, isinin odaklandigi bu bolgeleri isitip yukselten super guclu radyo dalgasi, isinlama teknolojisi icin bir test olarak degerlendiriyorlar. Elektromanyetik dalgalar daha sonra dunyaya geri sicrayacak ve her seye nufuz edecek.
Begich ve Manning "HA-ARP tellaUari"nm, projenin komunikasyon sistemini gelistirmek icin ionosferi degistirme amacli, iyi niyetli akademik bir proje oldugu izlenimi verdiklerini; bu programin Arerico, Porto Riko, Tromsk, Norvec ve eski Sovyetler Biriligi'ndeki diger tamamen guvenli ionosferik isitici operasyonlarindan bir farki olmadigini iddia ettiklerini, bununla birlikte askeri dokumanlarin meseleyi acikca ortaya koydugunu ifade ediyorlar.
HAARP'm gercek amaclarindan biri, Pentagon'un hedefleri icin ionosferin nasil somurulecegini ogrenmek. RF gucu ionosferi dogal olmayan aktivitelere goturecek. Bu proje ancak bir nukleer silahini yapabilecegi boyutlarda tehlikeler iceriyor. Ayrica bizi, ionize evrenin ve hic durmadan bizi bombalayan yildizlara ait radyasyonun zararli etkilerinden koruyan gezegenin kalkaninin dogasini degistirmeye cabaliyor.
Uygulayicilari tarafindan ionosferik bir arastirma olarak nitelenen HAARP ile gundeme gelen ilk soru: "Gokte delikler mi aciyorlar?" sorusu. Tesla'nin calismalarini baz alan bu ihtilafli transmitter veya isiticinin dunyanin ust atmosferinde 30 millik delikler acmayi da iceren pek cok potansiyel tehlike icerdigi bilim insanlari tarafindan ciddi bir sekilde ileri suruluyor. Cogu bilim insani, HAARP'in eger havanin kontrolu icin kullanilmazsa, hava modifikasyonu icin kullanilabilecegi konusunda gorus birligi icindeler.
Bunun yaninda, "HAARP'in sahipleri" onu kullanarak ust atmosferde bir reflektor yaratma imkanina sahip olacaklar. Bunu HAARP'tan transfer edilen enerjiyi, gokyuzunun bir bolumune odaklayarak ve elektrik akimini acarak yapacaklar. Hava tamamen dramatik olarak isinacak ve ordunun, radyo dalgalari ve radar isinlari icin kullanabilecegi bir donuk nokta (opaque spot) yaratacak. Bu sekilde onlar, isinlarina dunyanin etrafini "egmek" icin imkan verecek sanal yansima istasyonu (virtual reflectmg station) yaratmaya yetenekli olacaklar.
HAARP aynca, verili bolgenin ustundeki ionosfer bolumunu kiskirtarak (uyandirarak), dunyanin herhangi bir yerindeki iletisimi engelleyebilecek. Etki, yerel bir firtina gibi olacak: bolgenin icine veya disina herhangi bir yayini total bir engelle karsilasacak.
Begich ve Manning, Bernard Eastlund isimli Teksasli fizikcinin calismalari uzerine insa edilen baska patentlere bakinca, ordunun HAARP transmiterini nasil -ne sekilde kullanmaya niyet ettiginin, daha acik hale gelecegini soyluyor-lar. Bu ayrica, hukumetin proje konusundaki yalanlamalarini daha az inanilir hale getiriyor. Yazarlara gore Pentagon bu teknolojiyi hangi niyetlerle ve ne sekilde kullanacagini biliyor ve dokumanlarinda bu konuda "temizlik" yapiyor. Ordu kasti olarak, sofistike kelime oyunlari, hile ve acik dezenformasyon araciligi ile halki aldatiyor. Pentagon, HAARP sisteminin:
- Orduya atmosferik termonukleer cihazlarinin elektromanyetik titresim etkisini tekrar yerine koyacak (yerine baskasini gecirmek) bir alet verebilecegini;
- Cok buyuk ELF denizalti iletisim sistemini, ELF dalgalari ureterek yeni ve daha siki bir teknolojiyle yeniden yapilandiracagini;
- Askeriyenin kendi iletisim sistemlerinin calismasini korurken, son derece genis alanlardaki iletisimleri silip supurmesine yol hazirlayabilecegini;
- Eger EMASS'in komputerize yetenekleriyle ve Cray bilgisayarlarla birlesirse dunyanin tomografisini cekme imkani sayesinde, barisin korunmasina katkilari olacagini;
- Buyuk bir alan ustunde petrol, gaz ve mineral tortular bulmak amaciyla jeofiziksel yoklama icin bir arac sagladigini;
- Yaklasan ucaklar ve kurvazor fuzelerini meydana cikarmak icin kullanilabilecegini ve diger teknolojileri kullanilmaz hale getirecegini soyluyor.
HAARP'IN arka plani
Kuskusuz, HAARP izole olmus bir proje degil. ABD'nin uzun yillardir uzerinde calistigi pek cok projeden olu-san demetin bir parcasi. Aslinda HAARP "Yildiz Savaslari" (Star Wars) programinin onemli bir bolumunu olusturuyor.
ABD uzayla, 2. Dunya Savasi sirasinda ve sonrasinda ciddi bir bicimde ilgilenmeye basladi. Bu derin ilginin nedenleri roket teknolojisinin baslangicinin -nukleer teknolojinin de esligiyle- bu donemde ortaya cikmasidir. ilk calismalar sonucunda gurultu bombalan ve rehberli fuzeler ortaya cikti. Roket ve nukleer silah teknolojisi ayni zamanda, 1945-1963 yillan arasinda gelisti. Bu sure zarfinda yeryuzunun ustunde ve altinda siddetli nukleer testler tecrube edildi. îonosfer ve stratosfer uzerine yapilan calismalar sonucu atmosferin bir parcasi olan ve evrenden solar ve galaktik ruzgarlarla gelen protonlar, electronlar ve alfa parcaciklari gibi yuklu parcaciklari tutarak dunyayi koruyan "Van Allen Belts" (Van Allen Kemerleri) bulundu. Bu kemerler Amerika'nin ilk uydu operasyonu -Explorer I-sirasinda 1958'de kesfedildi.
Agustos-Eylul 1958 arasinda ABD, "Argus Projesi" adi altinda 3 nukleer bomba ve 2 de hidrojen bombasi deneyi yapti. Bu projenin amacinin, yuksek irtifadaki nukleer patlamalarin elektromanyetik titresim (EMP) nedeniyle radyo iletimlerine ve radar operasyonlarina etkisine deger bicmek, jeomanyetik alanlar ve onun icindeki yuklu parcaciklari daha iyi anlamak oldugu soyleniyor.
13-20 Agustos 1961'de Amerikan ordusu ionosferde bir "telekomunikasyon kalkani" yaratmayi planladi. Bu kalkan 3000 km yukseklikte kurulacakti. Kalkanin ionosferde kurulma sebebi telekomunikasyonlara manyetik firtinalar ve gunes isinlari tarafindan zarar verilebilir olmasidir.
9 Temmuz 1962'de Pentagon "Project Starfish" adi altinda ionosferle ilgili bir dizi yeni deney yapmaya giristi. Bu deneyler alt Van Allen kemerine zarar verdi. 1968'de "Solar Power Satellite Project (SPS) ile gunes enerjisiyle calisan her biri bir ada buyuklugunde olan uydular uzerine calisildi. 1975'de firlatilan "Saturn V Rocket" atmosferde yandi. Bu yanma ionosferde buyuk bir delik acti.
1978'de SPS Projesi uzerine yeniden calisilmaya baslandi. Bu donemde antibalistik fuzeler icin uydu isin silahlari uzerine calisildi. Yuksek enerjili lazer isinlarinin bir "termal silah" olarak dusman fuzelerini yok etmek icin en uygun arac oldugu ileri suruldu. SPS ayni zamanda psikolojik ve anti-personel bir silahi da ifade etmekteydi. Lazer isinlan guc bataryalari bir SPS uydusundan diger uydulara veya platformlara yayilabilecektir. Bir psikolojik silah olarak insanlar uzerinde genel bir panik yaratma etkisi vardir. SPS'in dunyanin herhangi bir yerindeki askeri operasyonda ihtiyac olunan enerjiyi iletme kapasitesinden bahsedilmektedir. Bunlarin disinda, gozetim ve erken uyan sistemlerinde gelismeler, dusman ordularin yayinini bozma ve ionosferde fiziksel degisiklikler yaratma yetenegine sahiptir.
SPS projesine Baskan Carter'm onay vermesine karsilik, projenin cok pahali olmasi (Enerji Bakanligi'nin tum butcesinden daha fazla bir butceye ihtiyac duyuluyordu) nedeniyle program rafa kaldirildi. Ta ki Ronald Reagen baskan olana dek. Proje Reagen, doneminde yeniden su yuzune cikti. Reagen projeyi, Pentagon'un butcesinden daha buyuk bir butce ayirarak "Star Wars" (Yildiz Savaslari) adi altinda harekete gecirdi.
1970'lerin sonlarinda Pentagon, dusmana ait nukleer cevrede iletisimin radyo ve televizyon teknolojisinde kullanilan geleneksel yontemlerle gerceklestirilemedigini farketti. 1982'de bir komuta kontrol elektronik alt sistemi gelistirildi. "Ground Wave Emergency Net-work (GWEN)" denilen bu sistemle roketler monitorden izlenip kontrol edilebiliyordu.
1981 yilinda "Orbit Maneuvering System" (OMS) ile uzay mekikleri icin SPS uzay platformlari insasi planlandi. NASA'nin urettigi uzay mekiginin ionosfere enjekte ettigi gazlarin ionosfere etkisi uzerine calisildi. Deneyler sonu-cunda ABD ionosferik delikler acabildigini gordu. 1985 yilinda yeni mekik deneyleri yapilmaya baslandi. 1980'lerde ABD yilda 500-600 civarinda roket firlatiyordu. Bu sayi 1989'da zirveye (1500 adet) ulasti. Butun bu deneylerin atmosfere ciddi etkileri oldu.
1986'da, Cernobil faciasindan hemen once, ABD Mighty Oaks olarak bilinen Nevada'daki test bolgesinde hidrojen bombasi deneyleri yapiyordu. Bu deneyler X isinlari ve parcacik isini silahlarinin gelistirilmesi programinin bir parcasiydi. ABD 1991'de Korfez Savasi sirasin-da elektromanyetik titresim silahlari (EMP) olarak adlandirilan silahlari test etti.
1993 yilinda baslatilan HAARP projesi iste tum bu deneylerin devami ve Star Wars programinin bir parcasi durumunda.
HAARP'in tarihi
Kuskusuz, HAARP izole olmus bir proje degil. ABD'nin uzun yillardir uzerinde calistigi pek cok projeden olu-san demetin bir parcasi. Aslinda HAARP "Yildiz Savaslari" (Star Wars) programinin onemli bir bolumunu olusturuyor.
ABD uzayla, 2. Dunya Savasi sirasinda ve sonrasinda ciddi bir bicimde ilgilenmeye basladi. Bu derin ilginin nedenleri roket teknolojisinin baslangicinin -nukleer teknolojinin de esligiyle- bu donemde ortaya cikmasidir. ilk calismalar sonucunda gurultu bombalan ve rehberli fuzeler ortaya cikti. Roket ve nukleer silah teknolojisi ayni zamanda, 1945-1963 yillan arasinda gelisti. Bu sure zarfinda yeryuzunun ustunde ve altinda siddetli nukleer testler tecrube edildi. îonosfer ve stratosfer uzerine yapilan calismalar sonucu atmosferin bir parcasi olan ve evrenden solar ve galaktik ruzgarlarla gelen protonlar, electronlar ve alfa parcaciklari gibi yuklu parcaciklari tutarak dunyayi koruyan "Van Allen Belts" (Van Allen Kemerleri) bulundu. Bu kemerler Amerika'nin ilk uydu operasyonu -Explorer I-sirasinda 1958'de kesfedildi.
Agustos-Eylul 1958 arasinda ABD, "Argus Projesi" adi altinda 3 nukleer bomba ve 2 de hidrojen bombasi deneyi yapti. Bu projenin amacinin, yuksek irtifadaki nukleer patlamalarin elektromanyetik titresim (EMP) nedeniyle radyo iletimlerine ve radar operasyonlarina etkisine deger bicmek, jeomanyetik alanlar ve onun icindeki yuklu parcaciklari daha iyi anlamak oldugu soyleniyor.
13-20 Agustos 1961'de Amerikan ordusu ionosferde bir "telekomunikasyon kalkani" yaratmayi planladi. Bu kalkan 3000 km yukseklikte kurulacakti. Kalkanin ionosferde kurulma sebebi telekomunikasyonlara manyetik firtinalar ve gunes isinlari tarafindan zarar verilebilir olmasidir.
9 Temmuz 1962'de Pentagon "Project Starfish" adi altinda ionosferle ilgili bir dizi yeni deney yapmaya giristi. Bu deneyler alt Van Allen kemerine zarar verdi. 1968'de "Solar Power Satellite Project (SPS) ile gunes enerjisiyle calisan her biri bir ada buyuklugunde olan uydular uzerine calisildi. 1975'de firlatilan "Saturn V Rocket" atmosferde yandi. Bu yanma ionosferde buyuk bir delik acti.
1978'de SPS Projesi uzerine yeniden calisilmaya baslandi. Bu donemde antibalistik fuzeler icin uydu isin silahlari uzerine calisildi. Yuksek enerjili lazer isinlarinin bir "termal silah" olarak dusman fuzelerini yok etmek icin en uygun arac oldugu ileri suruldu. SPS ayni zamanda psikolojik ve anti-personel bir silahi da ifade etmekteydi. Lazer isinlan guc bataryalari bir SPS uydusundan diger uydulara veya platformlara yayilabilecektir. Bir psikolojik silah olarak insanlar uzerinde genel bir panik yaratma etkisi vardir. SPS'in dunyanin herhangi bir yerindeki askeri operasyonda ihtiyac olunan enerjiyi iletme kapasitesinden bahsedilmektedir. Bunlarin disinda, gozetim ve erken uyan sistemlerinde gelismeler, dusman ordularin yayinini bozma ve ionosferde fiziksel degisiklikler yaratma yetenegine sahiptir.
SPS projesine Baskan Carter'm onay vermesine karsilik, projenin cok pahali olmasi (Enerji Bakanligi'nin tum butcesinden daha fazla bir butceye ihtiyac duyuluyordu) nedeniyle program rafa kaldirildi. Ta ki Ronald Reagen baskan olana dek. Proje Reagen, doneminde yeniden su yuzune cikti. Reagen projeyi, Pentagon'un butcesinden daha buyuk bir butce ayirarak "Star Wars" (Yildiz Savaslari) adi altinda harekete gecirdi.
1970'lerin sonlarinda Pentagon, dusmana ait nukleer cevrede iletisimin radyo ve televizyon teknolojisinde kullanilan geleneksel yontemlerle gerceklestirilemedigini farketti. 1982'de bir komuta kontrol elektronik alt sistemi gelistirildi. "Ground Wave Emergency Net-work (GWEN)" denilen bu sistemle roketler monitorden izlenip kontrol edilebiliyordu.
1981 yilinda "Orbit Maneuvering System" (OMS) ile uzay mekikleri icin SPS uzay platformlari insasi planlandi. NASA'nin urettigi uzay mekiginin ionosfere enjekte ettigi gazlarin ionosfere etkisi uzerine calisildi. Deneyler sonu-cunda ABD ionosferik delikler acabildigini gordu. 1985 yilinda yeni mekik deneyleri yapilmaya baslandi. 1980'lerde ABD yilda 500-600 civarinda roket firlatiyordu. Bu sayi 1989'da zirveye (1500 adet) ulasti. Butun bu deneylerin atmosfere ciddi etkileri oldu.
1986'da, Cernobil faciasindan hemen once, ABD Mighty Oaks olarak bilinen Nevada'daki test bolgesinde hidrojen bombasi deneyleri yapiyordu. Bu deneyler X isinlari ve parcacik isini silahlarinin gelistirilmesi programinin bir parcasiydi. ABD 1991'de Korfez Savasi sirasin-da elektromanyetik titresim silahlari (EMP) olarak adlandirilan silahlari test etti.
1993 yilinda baslatilan HAARP projesi iste tum bu deneylerin devami ve Star Wars programinin bir parcasi durumunda.
HAARP'in tarihi
Dunyadaki en buyuk petrol sirketlerinden biri olan ARCO'nun subesi ARCO Power Technologies Incorporated (AP-TI), HAARP projesini insa edecek muteahhit sirketti. ARCO bu subeyi, patentleri ve ikinci safha insa kontratiyla Haziran 1994'de E-Systems'e satti. E-Systems istihbarat servislerine is yapan, dunyadaki en buyuk muteahhit sirketlerden biridir. CIA, savunma istihbarat orgutleri ve digerleri icin is yapar. Yillik satislarinin 1.8 trilyon dolari, kara projeler (o kadar gizli projeler ki ABD Kongresi paranin nasil harcandigini konusmuyor) icin olan 800 milyon dolarla birlikte, bu orgûûereûir.
E-Systems'in hisseleri, dunyadaki en genis savunma muteahhitlerinden biri olan Raytheon tarafindan satin alindi. 1994'de Raytheon Fortune, ilk 500'lerlistesinde 42 numaradaydi. Raytheon, bazilari HAARP projesinde degerli olacak binlerce patente sahip. Asagidaki 12 patent, HAARP projesinin omurgasi ve simdi Raytheon ismi altinda tutulan binlerce digerleri arasinda saklaniyor.
Bemard J. Eastlund'un 4686605 nolu patenti, "Method and Apparatus for Al-tering a Region in the Earth's Atmosphere, lonosphere, andor Magnetosphere (Dunyanin Atmosferinde, îonosferinde ve/veya Magnetosferinde Bir Bolgeyi Degistirmek icin Yontem ve Cihazlar) bir yildir hukumet gizli emri altinda muhurlu. Bu patente gore, Nikola Tesla'nin 1900'lerin basindaki calismasi arastirmanin temellerini sekillendirdi.
Olayin bir de ticari boyutu olabilir tabii. Bu teknolojinin, patentlerin sahibi ARCO icin ne kiymeti olacak? Elektrik gucunu gaz alanlari icinde bir guc merkezinden tuketiciye kablosuz olarak isinlayarak muazzam kazanclar elde edebilirler.
Bir sure icin, HAARP arastirmacilari bunun HAARP icin amaclanmis kullanimlardan biri oldugunu kamtîayamadilar. Bununla birlikte, Nisan 1995'de Begich diger patentleri buldu. Bu yeni APTI patentlerinin bazilari gercekten de elektrik gucunu gondermek icin kablosuz bir sistemdi. Ayni, Tesla'nin projesi gibi.
Eastlund'un patenti, bu teknolojinin ucaklarin ve fuzelerin sofistike rehber sistemlerini bozabilecegini veya tamamen catlatabilecegini soyluyordu. Dahasi, dunyanin genis alanlarina baskalasan frekanslarin elektromanyetik dalgalari ile bu puskurtme yetenegi ve bu dalgalardaki degisimleri kontrol, karada ve denizde, havada oldugu gibi iletisimi nakavt etmeyi mumkun hale getirecekti.
Begich bunun disinda 11 tane baska APTI patenti buldu. Nukleer capli radyasyonsuz patlamalarin, guc isinlama sistemlerinin, radarlarini, nukleer baslik tasiyan fuzeler icin dedektor sistemlerinin, simdiye kadar termonukleer silahlar tarafindan uretilen elektromanyetik titresimlerin ve diger Yildiz Savaslari oyunlarinin nasil yapilacagini aciklayan calismalardi bunlar. Bu patent demeti HAARP silah sisteminin temelinde yatiyor.
iki yazara gore, sanki havadaki ve zihinsel tahriplerdeki EM titresimler yetmemis gibi, Eastlund super guclu ionosferik isiticinin havayi kontrol edebilecegiyle ovunuyor. Begich ve Manning'm aydinlattigi hukumet dokumanlari gosteriyor ki, Pentagon hava kontrol teknolojisine sahip. HAARP tam guc duzeyine eristiginde, tum yarimkureler uzerinde hava etkileri yaratabilecek. Eger bir hukumet dunyanin hava modelleri ile deney yapiyorsa, yapilan is gezegendeki herkesin en onemli ortak sorunlarindan biridir.
Begich ve Manning'in kitabi, Prof. Elizabeth Rauscher gibi bagimsiz bilim insanlariyla gorusmeleri iceriyor. Ytiksek enerji fiziginde uzun ve etkileyici bir kariyere sahip olan ve prestijli bilim dergilerinde yazilari, kitaplari basilan Rauscher, HAARP'i yorumluyor: "Korkunc enerjiyi, son derece nazik, ionosfer olarak cagirdigimiz bu birden fazla tabakalari kapsayan molekuler konfigurasyonun icine pompaliyorsunuz." îonosfer, katalitik reaksiyonlara egilimli, Rauscher acikliyor: "Eger kucuk bir parca degistirilirse, ionosferde buyuk bir degisim olabilir".
îonosferi nazik bir balans sistemi olarak tanimlarken, Dr. Rauscher, onun, zihnindeki resmini paylasiyor: bir corba kabarcik. "Eger kabarcikta yeterince buyuk bir delik acilirsa", Rauscher kehanette bulunuyor, "patlayabilir".
Bilinc kontrolu mu?
E-Systems'in hisseleri, dunyadaki en genis savunma muteahhitlerinden biri olan Raytheon tarafindan satin alindi. 1994'de Raytheon Fortune, ilk 500'lerlistesinde 42 numaradaydi. Raytheon, bazilari HAARP projesinde degerli olacak binlerce patente sahip. Asagidaki 12 patent, HAARP projesinin omurgasi ve simdi Raytheon ismi altinda tutulan binlerce digerleri arasinda saklaniyor.
Bemard J. Eastlund'un 4686605 nolu patenti, "Method and Apparatus for Al-tering a Region in the Earth's Atmosphere, lonosphere, andor Magnetosphere (Dunyanin Atmosferinde, îonosferinde ve/veya Magnetosferinde Bir Bolgeyi Degistirmek icin Yontem ve Cihazlar) bir yildir hukumet gizli emri altinda muhurlu. Bu patente gore, Nikola Tesla'nin 1900'lerin basindaki calismasi arastirmanin temellerini sekillendirdi.
Olayin bir de ticari boyutu olabilir tabii. Bu teknolojinin, patentlerin sahibi ARCO icin ne kiymeti olacak? Elektrik gucunu gaz alanlari icinde bir guc merkezinden tuketiciye kablosuz olarak isinlayarak muazzam kazanclar elde edebilirler.
Bir sure icin, HAARP arastirmacilari bunun HAARP icin amaclanmis kullanimlardan biri oldugunu kamtîayamadilar. Bununla birlikte, Nisan 1995'de Begich diger patentleri buldu. Bu yeni APTI patentlerinin bazilari gercekten de elektrik gucunu gondermek icin kablosuz bir sistemdi. Ayni, Tesla'nin projesi gibi.
Eastlund'un patenti, bu teknolojinin ucaklarin ve fuzelerin sofistike rehber sistemlerini bozabilecegini veya tamamen catlatabilecegini soyluyordu. Dahasi, dunyanin genis alanlarina baskalasan frekanslarin elektromanyetik dalgalari ile bu puskurtme yetenegi ve bu dalgalardaki degisimleri kontrol, karada ve denizde, havada oldugu gibi iletisimi nakavt etmeyi mumkun hale getirecekti.
Begich bunun disinda 11 tane baska APTI patenti buldu. Nukleer capli radyasyonsuz patlamalarin, guc isinlama sistemlerinin, radarlarini, nukleer baslik tasiyan fuzeler icin dedektor sistemlerinin, simdiye kadar termonukleer silahlar tarafindan uretilen elektromanyetik titresimlerin ve diger Yildiz Savaslari oyunlarinin nasil yapilacagini aciklayan calismalardi bunlar. Bu patent demeti HAARP silah sisteminin temelinde yatiyor.
iki yazara gore, sanki havadaki ve zihinsel tahriplerdeki EM titresimler yetmemis gibi, Eastlund super guclu ionosferik isiticinin havayi kontrol edebilecegiyle ovunuyor. Begich ve Manning'm aydinlattigi hukumet dokumanlari gosteriyor ki, Pentagon hava kontrol teknolojisine sahip. HAARP tam guc duzeyine eristiginde, tum yarimkureler uzerinde hava etkileri yaratabilecek. Eger bir hukumet dunyanin hava modelleri ile deney yapiyorsa, yapilan is gezegendeki herkesin en onemli ortak sorunlarindan biridir.
Begich ve Manning'in kitabi, Prof. Elizabeth Rauscher gibi bagimsiz bilim insanlariyla gorusmeleri iceriyor. Ytiksek enerji fiziginde uzun ve etkileyici bir kariyere sahip olan ve prestijli bilim dergilerinde yazilari, kitaplari basilan Rauscher, HAARP'i yorumluyor: "Korkunc enerjiyi, son derece nazik, ionosfer olarak cagirdigimiz bu birden fazla tabakalari kapsayan molekuler konfigurasyonun icine pompaliyorsunuz." îonosfer, katalitik reaksiyonlara egilimli, Rauscher acikliyor: "Eger kucuk bir parca degistirilirse, ionosferde buyuk bir degisim olabilir".
îonosferi nazik bir balans sistemi olarak tanimlarken, Dr. Rauscher, onun, zihnindeki resmini paylasiyor: bir corba kabarcik. "Eger kabarcikta yeterince buyuk bir delik acilirsa", Rauscher kehanette bulunuyor, "patlayabilir".
Bilinc kontrolu mu?
Begich ve Manning tarafindan yapilan arastirmalar, garip projelerin ortusunu kaldirdi. Ornegin, ABD Hava Kuvvetleri dokumanlari insanin zihinsel eylemlerini manipule etmek ve degistirmek [genis cografik alanlar uzerinde titresen radyo frekans radyasyonu (HAARP'in maddesi) araciligi ile] icin bir sistem gelistirildigini meydana cikardi. Bu teknoloji hakkinda en cok anlatilan materyal, unlu Zbigniew Brzezinski'nin (Carter'in eski ulusal guvenlik danismani) ve J. F. MacDonald'm (Johnson'm bilim danismani ve UCLA'da jeofizik profosoru) jeofizikal ve cevresel savas icin guc isinlama transmiteri hakkinda yazdiklari yazilarindan gelir. Bu dokumanlar, bu etkilerin nasil insan sagligi ve dusuncesi uzerinde olumsuz etkilere neden olabilecegini gosterir.
Brzezinski 25 yil once Kolombiya Universitesi'nde bir profesorken yazmis oldugu bir kitapta soyle diyor:
"Politika stratejistleri beyin ve insan davranislari uzerine yapilan arastirmalari somurmeyi ozendiriyorlar.
Jeofizikci G. J. F. MacDonald (savas problemlerinde uzman) dogru olarak zamanlanmis, suni olarak uyandirilan elektronik darbelerin dunyanin belirli bolgeleri uzerinde goreceli yuksek guc duzeyleri uretecek sarsmalar kalibina onderlik edebilecegini soyluyor. Bu yolda birisi, ciddi olarak, secilmis bolgelerde cok genis nufusun beyin performansini bozacak bir sistem gelistirebilir. Ulusal cikarlar icin davranislari manipule etmede cevreyi kullanma dusuncesinin ne kadar derinden rahatsiz edici oldugu kimileri icin sorun degil; boyle kullanima teknolojinin izin vermesi, galiba gelecek birkac on yil icinde gelisecek."
1966'da MacDonald, Baskan'in "Bilim Danisma Komitesi"nin ve daha sonra Baskan'in "Cevre Niteligi Konseyi"nin bir uyesiydi. Askeri amaclar icin cevresel kontrol teknolojilerinin kullanimi uzerine yazilar yazdi. Bir jeofizikci olarak yaptigi en derin yorum, jeofiziksel savasin anahtarinin, cevresel istikrarsizliklarin (yani kucuk bir miktar enerjinin ilavesinin cok daha buyuk miktarlarda enerjiyi salivermesi) tanimlanmasi oldugu onermesidir.
Jeofizikciler cevresel karmasaya enerji eklemenin genis etkileri olabilecegini fark ettiler. Bununla birlikte insanlik halihazirda cevremize, kritik kutle tesis ettigini anlamadan, ciddi miktarlarda elektromanyetik enerji ekliyor. Begich ve Manning'in kitabi bu konuda cesitli sorular yukseltiyor: "Bu ekler etkisiz mi yoksa otesinde onarilamaz bir zarar verecek kumulatif bir miktar var mi? HAARP geri donemeyecegimiz bir yolculugun son basamagi mi? Baska bir seri seytani Pandora'nin Kutusu'ndan saliverecek baska bir enerji deneyi uzerine para yatirmak uzere miyiz?"
1970 baslarinda Z. Brzezins" ki, yavas yavas ortaya cikacak, teknoloji bagimli "daha kontrol edilebilir ve daha yonetilebilir bir toplum"u Ongordu. Bu topluma, oy kullananlari iddiali super bilimsel "know-how" ile etki altinda birakacak bir elit grup tarafindan hukmedilecekti. Bu elit, halkin davranislarini etkilemek ve toplumu yakin gozetim ve kontrol altinda tutmak icin son modern teknikleri kullanarak politik amaclarina ulasmada tereddut etmeyecekti.
Begich'e gore Brzezinski'nin tahminleri dogru cikti. Bugun, soz konusu elit icin birkac yeni arac ortaya cikiyor. Araclari kullanma izni icin politikalar zaten hazir. "ABD nasil yavas yavas kontrol edilebilir teknotopluma donusecek?" sorusu soruluyor. Kademe taslari arasinda Brzezinski, halkinin guvenini kazanmak icin, devam eden sosyal krizleri ve kitle medyasinin kullanimim umut ediyor.
ABD Kongresine ait kayitlar, ionosfere gonderilen sinyallerle dunyaya nufuz etmek icin, HAARP'in kullanimiyla mesgul oluyor. Bu sinyaller gezegenin icinden kilometrelerce derine bakarak, duzenli yeralti askeri gereclerinin, minerallerin ve tunellerin yerini bulmak icin kullanilacak. Senato 1996'da sadece bu yetenegi gelistirmek icin 15 milyon dolar odenek ayirdi. Problem su: dunyaya nufuz eden radyasyonlar icin gerekli olan frekans, insanin zihinsel fonksiyonlarinin tahribi icin en cok zikredilen frekans dizisinin icinde. Ayrica baliklarin ve vahsi hayvanlarin (ki kendi rotalarini bulmak icin rahatsiz edilmemis enerji alani uzerinde ilerlerler) goc modelleri uzerinde pek derin etkilere sahip olacak.
Begich ve Manning yeni teknolojilerin insanin beyin potansiyelini gelistirmek icin inanilmaz imkanlara sahip oldugunu soyluyorlar. Bu teknolojiler ogrenme, hafizayi gelistirme ve insan davranisi modifikasyonu icin kullanilabilir. Beyin teknolojileri alaninda onemli bir isim olan Michael Hutchison, bu alani siradan insanlara acti.
Hutchison'un acikladigi gibi beyin, oranli dar ustun frekanslar bagi icinde calisir. Ustun beyin dalga frekanslari beyinde yer alan aktivite cesitlerine araci olur. 4 temel beyin dalga frekansi grubu vardir ki bunlar cogu zihinsel aktiviteyle birlesirler. Birincisi, beta dalgalari (13-15 Hertz veya titresim saniyede), bir kisinin dikkati normal aktivitelere dogru disa yoneldigi zaman, normal aktivite ile birlesir. Bu alanin yuksek sonu, stres ve kiskirmis (heyecenli) durumlar -ki dusunmeyi ve algisal becerileri bozar -ile birlesir. îkinci grup, alfa dalgalan (8-12 Hertz), gevsetmeye araci olabilir. Alfa frekanslari ogrenme ve odaklanmis zihinsel fonksiyonlar (is gorme) icin idealdir. Ucuncusu teta dalgalari (4-7 Hertz); zihinsel imgelemeye, hafizaya ve ic zihinsel odaga girise araci olur. Bu durum genellikle genc cocuklarla, davranissal niodifikasyon ve uyku durumlariyla ilgilidir. Son olarak, ultra yavas delta dalgalan (5-3 Hertz), bir kimse derin uykudayken bulunur. Genel kural odur ki, beynin ustun dalga frekansi, saniyede titresim suresinde rahatlanildiginda en dusuktur ve insan en uyanik ve heyecanliyken en yuksektir. Beynin, elektromanyetik araclar ile distan canlandirilmasi (tahrik edilmesi) bir dis cihaz (jenerator) ile yeni bir safhaya gecirilmesine veya kilitlenmesine neden olabilir. Ustun beyin dalgalari dis tahrik tarafindan yeni frekans kaliplarina surulebilir veya itilebilir. Baska bir deyisle, dis sinyal surucusu veya itici cihaz beyni bir yolculuga cikarir, normal frekanslari beyin dalgalarinda degisiklige neden olmaya butunuyle goturur; ki bu daha sonra beyin kimyasinda degismeye neden olur; ve bu da daha sonra beyin ciktilarinda, dusunce sekillerinde, duygu veya fiziksel durum sekillerinde degismeye neden olur. Beyin manipulasyonu iki yoldan birine cikar: Faydali veya zararli.
Spesifik dalga formlari kombinasyonu ile birlikte cesitli frekanslar beynindeki belirli kimyasal karsiliklari tetikler. Bu norokimyasallarin saliverilmesi beyinde endise duygulari, hirs, depresyon, ask vb. sonuclari olan spesifik reaksiyonlara neden olur. Butun bunlar ve duygusal entellektuel karsiliklarin tum bu gidis gelisi (degisimler), spesifik elektriksel uyanlar sonucu ortaya cikan bu beyin kimyasallarin (kimyasal ajanlarin) ozel kombinasyonlari sonucunda ortaya cikar. Beyin sivilarindaki bu belirli karisimlar olaganustu ozel zihinsel durumlari ortaya cikarabilirler. Ornegin, bilincli davranis kaybi, karanlik korkusu vb. Bu alandaki calismalar duzenli olarak yapilan yeni bulusla da cok hizli bir yuzdede ilerlemektedir. Bu spesifik frekanslarin bilgisinin cozumu, insan sagligini anlamada anlamli bir gelisme saglayabilir. ELF icin tasiyici olarak hareket eden radyo frekans radyasyonu kablosuz olarak beyin dalgalarini degistirmede kullanilabilecek. Bu HAARP'ini bilinc kontrolu konusunda, uygulamalarinda neler yapabileceginin gostergesidir. Bununla beraber, HAARP'm kayitlarinda, bunun insandaki yan etkileri henuz ortaya cikarilmamistir; fakat Begich ve Manning'in kitaplarindaki hukumet dokumanlarinda gorunmektedir.
Beyin aktivitesinin kontrolu icin gereken guc duzeyi 5-20 mikroamper gibi cok kucuk bir degerdir ki bu da 60 Wattlik bir ampulu yakmak icin gereken enerjiden binlerce kat daha kucuktur. Yazarlar calismalarinda gerekli olan cok kucuk enerji uzerine konusmaktalar. Beyin aktivitesini etkilemek icin gereken hiz, enerji seviyesi ve dalgalar formu kombinasyonundan olusur. Son yirmi yilda ve ozellikle son birkac yildaki gelismeler cok buyuk ilerlemeler sunmaktadir.
Arastirmalar, uluslararasi olarak, dis elektromanyetik alanlar tarafindan beynin kolayca yonlendirilebilecegini veya durumlari degistirmek icin etkilenebilecegini buldu. Bu buluslar hem bilim insanlari hem de siradan insanlar icin yeni araclar tedarik etti. Yeni araclar elektrikli "cranial" kafaya iliskin uyari aletlerini, ses sistemlerini, isikli uyan sistemlerini ve diger bircok beyin yonlendirme ve geri tepki (destek yanki) cihazlarini icermektedir. Teknolojik ilerlemeler ayrica, insanlarin kendi beyin aktivitelerinin yararli sonuclar icin nasil kontrol ve manipule edilecegini ogrenmelerine izin veren ozel kontrol ve gozetim araclarina eklendi. Raporlar digerlerinin yaninda gevsemeyi, agri kontrolunu, ogrenme hizini ve hafizanin gelistirilmesini icermektedir.
Hutchison'm en son calismasi henuz birlestirilen dusunce teknolojilerinin son tanimlarini sagliyor. Onun son kitabi "buyuk beyin gucu", okuyucularini cok hizli degisen (o kadar ki bilimin uy-gulamalardan daha hizli gelistiginin farkedildigi) alana ulastiriyor. Sinir sistemi bozukluklarinin duzeltilmesi, dikkat daginikligi ve cocuklardaki hiperaktif bozukluklarin duzeltilmesi, diger seyler arasinda ilac ve alkole bagli bozukluklarin duzeltilmesi konusundaki son durum tartisiliyor. Bu tip elektrotip, bu tibbi arastirmalarin en ilginc alanlarini olusturur.
Son yillarda arastirmalar tibbi ve psikolojik uygulamalarin sasirtici olumlu sonuclarina dogru genislemistir. Bu sonuclarin bazilari Amerikan Hava Kuvvetleri tarafindan fark edildi. Ne yazik ki askeri calismalar bu teknolojiyi insanlik yararina kullanmaktan cok silah sistemlerinde kullanma yonunde devam etmektedir.
Flanagan'm norofonu
Amerikanin en yetenekli mucitlerinden Dr. Patrick Flanagan, 1962'de tibbin degisecegini ongormustu. "Bir gun tibbi pratigin tum konsepti elektronik tarafindan degistirilecek. însanlar ilac-tan ziyade elektronik olarak tedavi edilecek." diyen Dr. Flanagan, o zamanlarda muhtemelen hÂl en gelismis beyin yonlendirme araci olarak kabul edilen "Neurophone"u (elektronik telepati makinesi) kesfetmisti.
Flanagan son soylesisinde, HAARP'in sadece dunyanin en buyuk ionosferik isiticisi degil, ayni zamanda tasavvur edilmis en buyuk beyin yonlendirme cihazi oldugunu not etmektedir. HAARP kayitlarina gore, cihaza son sekli verildiginde (cihaz tum bolgesel topluluklari etkilemeye yetecek duzey-de enerjiye sahip bircok dalga formu kullanir), VLF ve ELP dalgalarini gon-derebilecek.
Dr. R. 0. Becker 60'lann basinda ELF tasimak icin DC akiminin ustune sinyal ekleyerek ELP deneyleri yapti. Becker bu konsepti bir ELF kullanarak test etti, 1-10 Hertz (pulses per second) sinyal insanlar uzerinde, test subjeleri arasinda yukselen bilinc kaybi sonucu-nu verdi. Sonuclar ELF'nin yani insanin beyin fonksiyonlarim en cok etkileyen frekanslarin, disardan cok derin sonuclarla manipule edilebilir oldugunu gosterdi.
1958'de Dr. Patrick Flanagan, 14 yasindayken norofonu icat etti. Bu ona zamanimizin en parlak mucitlerinden biri unvanini kazandirdi. Norofon cihazi, sesi (kelimeler ve muzik gibi) elektrik uyansina (impulse), hem de bunu vucut uzerindeki herhangi bir noktadan direk olarak kulak ve butun duyma mekanizmasini busbutun baypas edip beyne transfer ederek, donusturebilir. Arastirmacilar teknolojiyi tartisirken, alti yildan fazla bir suredir "Birlesik Devletler Patent Ofisi" cihaz icin patent vermeyi reddetmektedir. Sonucta hukumet norofonun asla calismayacagim acikladi ve patenti reddetti. Bundan sonra Flanagan ve avukati, calisan cihazi inceleyicisine gostermek amaciyla alet modeliyle Washington DC'ye gittiler. inceleyici ikiliye sagir olan iscilerinden biri uzerinde kullanilip olumlu sonuc alindigi takdirde cihaz icin patenti tekrar acacagini ifade etti. Alet denendi, sagir isci gonderilen sesi duydu ve patent onaylandi.
Dr. Flanagan daha sonra Tafts Universitesi'ne catismak uzere gitti. Burada norofonun bir sonraki arastirma kademesini gecme amaciyla calisti. Deniz Kuvvetleri icin insan ile yunus ko-nusmasi uzerine calismaya basladi. Bu arastirma 3 boyutlu (3-D) holografik ses sisteminin gelisme-sine olanak sagladi. Bu sistemin ozu bir sesin uzayda herhangi bir yere yerlestirilmesi ve bir dinleyicinin bu sesi fark edebilmesine dayanir.
ilave calismalar dijital norofonun gelismesine buyuk olanak sagladi. Cihazin onemini kesfeden ABD Savunma îstihbarat Ajansi (DIA) acil olarak onu ulusal guvenlik maddesi olarak gizlilik altina akli. Dr. Flanagan yeni calismalar yapmaktan ve teknolojisi hakkinda konusmaktan 4 yil boyunca men edildi.
Guvenlik gerekcesi sonunda kaldirildiktan ve ilk norofonun icadindan 20 yil sonra Dr. FIanagan sinirli olarak Mark XI ve Thinkman Model 50 urete-bilme asamasina geldi ve bunlar ogrenme aletleri olarak kullanildi cunku ilkel orneklerdi.
0 yillardan itibaren Flanagan periyodik olarak yeni konsept uzerinde calisti ve norofonik teknoloji icin gelismeler dizayn etti. Bu cihazin gelismis sekilleri, bilgisayar beyin etkilesimi cihazlari olarak kullanilabilir. Buyuk miktarlarda duzgun olarak formatlanmis enformasyonun uzun donem hafizaya transfer edilmesi fikri egitimde devrim niteliginde bir gelismedir.
Norofon simdiye kadar gelistirilmis en guclu beyin yonlendirme aletlerinden biridir. Flanagan son yillarda, diger iletim modelleri uzerine vurgu ile, bu teknolojiler uzerine calismaya devam etti. DIA'nin norofona ilgisi vardi. Onu gelistirmek icin calismaya devam ettiler. Patrick ve Crystel Flanagan HAARP projesinin, bu radyo transmiterinin veya ionosferik isiticinin, kablosuz bir norofon olarak kullanilabilmesinin mumkun oldugunu soyluyorlar. Bu kullanimin hangi imkanlara sahip oldugu ise cok acik.
"Real Time Brain Biofeedback" (Ayni Anda Beyin Destek Yankisi) beyin arastirmalarinda baska bir alan. Bu alan, dusunce kontrolunun elde edilmesinde yeni yaklasimlar sunuyor. interaktif beyin teknolojileri ile simdi beyin dalgalarini "gercek zaman temelinde gormek mumkun, boylece bu aletleri kullanan bireyler bir kimse dusunurken beyin dalgalarinin grafiksel olarak neye benzedigini bilgisayar ekraninda gorebilirler. Hukumetler bu teknolojilerle tehlike olarak gordukleri kalabaliklari kontrol altinda tutmak icin ilgileniyorlar.
HAARP'in kontrat dokumanlarinda ve planlama kayitlarinda aciklanan olanaklarin, yazarlar tarafindan toplanan Hava Kuvvetleri materyallerinin teshiriyle birlikte dikkatlice yeniden gozden gecirilmesinden sonra, elektromanyetik dalgalarin dusunce kontrolu icin sundugu imkanlar apacik ortaya cikti. HAARP iletim (transmiting) sistemi, dikkatsizce veya kasten zihinsel fonksiyonlari degistirmek icin kullanilabilir.
Dr. Delgado 1952'den beri insan beynini arastiriyor ve sonuclarini yayimliyor. Calismalari dusunce kontrolu uzerinde odakli. Onun ilk calismalari bizim insan beynini anlamamiza onculuk etti. Calismalarini 1969 yilinda yazdigi Physical Control of the MinÂ: Toward a Psychocivilized Society (Dusuncenin Fi-ziksel Kontrolu: Psikomedeni Bir Toplum doilu a,dU Idtabuida. ozetledi Bu erken calisma temelde hayvanlarin arastirilmasiydi ve hayvanlarin beynine elektrod sokmayi iceriyordu. Subjesinin beyninde elektrik akimi imal ederek davranisi manipule edebilecegini buldu. Delgado, uykudan yuksek heyecanli bilinc durumlarina kadar bir dizi etki yaratabilecegini kesfetti. Daha sonraki calismalari kablosuz olarak yapildi. Dusunce manipulasyonu etkisini belirli bir uzakliktan, herhangi bir fiziksel kontak veya manipule edilen canli uzerinde arac olmadan aktivite etti. Delgado, frekansi veya kobay uzerindeki dalga formunu degistirerek, onlarin dusunmelerini ve duygusal durumlarini tamamen degistirebilecegini buldu. Ayni zamanda hukumet tarafindan kotuye kullanma olanaklari acilirken, Delgado'nun calismalari diger pek cok arastirmaci icin temel oldu.
Delgado'nun arastirmasi 1969'da CIA/OR icin-calisan Dr. Gottlieb tarafindan, bu teknolojinin mumkun kullanimlarini ararken, yeniden degerlendirildi. O zamanlarda calismanin hÂl ham olmasiyla birilikte, CIA Delgado'nun gorusunu psikomedeni bir topluma izin verecek teknikler acisindan paylasiyordu.
Bu sure icinde Tulana Universitesi'nden bir noroloji operatoru olan Dr. Heath bu ihtimali, beyinde elektriksel tahrik (ESB) calismasiyla gercege yakin hale getirdi. ESB insanda zevkli ve kor-kutucu halusunasyonlar yaratabiliyordu.
CIA'nm dusunce kontroluyle ilgilenmesi Kore Savasi ile baslamisti. CIA bu alanda cesitli fiyaskolarla sonuclanan arastirmalara basladi. Bunlarin bazilari ustu ortulmus skandallardir: Kanadali vatandaslarin izinleri olamadan zihinsel olarak manipule edilmeye calisilmalari, binlerce universite ogrencisi ve askeri personel uzerinde LSD denemeleri gibi.
Delgado'nun kablosuz etkileri, CIA'nm agzini sulandiran bir dusunce oldu. Delgado hayvanlarin belirli bir elektromanyetik alanin icine konup sonra herhangi bir fiziksel kontak olmadan manipule edilebilecegini kesfetti. Bu teknolojiler baska arastirmacilar tarafindan fark edildi ve cok hizli bir gelisme yasandi.
HAARP program menajeri J. Heckscher, HAARP icinde kullanilan frekanslarini ve enerjilerin kontrol edilebilir oldugunu ve bazi uygulamalarda 1-20 Hertz dizisinde titrestirilecegini soyluyor. Bu da HAARP'in dusunce kontrolu amaciyla kullanilabilecegini gosteriyor.
HAARP sistemi cok buyuk kontrol edilebilir bir elektromanyetik alan yaratiyor ki bu, Delgado'nun EMF'si ile karsilastirilabilir. Bir nokta disinda: HAARP sadece bir odayi doldurmuyor, potansiyel olarak buyuk bir bolgeyi hatta bir yarimkureyi doldurmasi mumkun. Temelde HAARP transmiteri bu uygula-mada dunyaninkiyle (ki Dr Dolego'inin kablosuz deneylerinde ihtiyac olunandan 50 kat daha fazladir) ayni duzeyde enerjiyi disariya yayiyor. Bunun anlami eger HAARP dogru frekansa getirilirse, sadece dogru dalga formlarini kullanarak, zihinsel ayirma, bir bolgenin tamaminda kasten veya radyo frekans iletiminin yan etkisi olarak olusturulabilir.
Sonuc
Basta Dr. Nick Begich ve Jeane Man-ning'in arastirmalari olmak uzere tum arastirmacilarin calismalari, HAARP'm pek de masum bir girisim olmadiginin isaretlerini veriyorlar. Bu goruslere gore HAARP tamamlandigi zaman ABD'nin elindeki olanaklar sunlar:
- Atmosferi manipule etmek ve modifikasyon saglamak,
- Askeri ve guclu bir silaha sahip olmak,
- Genis kitlelerin dusuncelerinin ve ruhsal durumlarinin kontrol edilmesini saglamak,
- Kendi komunikasyon sistemini gelistirip, istenilen ulkelerin sistemlerini cokertmek.
ABD'nin kirli sicili; bilimi, teknolojiyi ve bilim insanlarini nasil kullana geldigi dusunulurse ve ortaya konan deliller goz onunde tutulursa yapilmak istenenlerin bunlar olmadigini soylemek cok zor.
(Alıntı + Gorsel Katkı)
__________________