Kutbun otesindeki ulke
Bu anılar 1947 yılının Şubat ve Mart aylarında yazıldı.
Kutup Kaşifi Amiral Byrd´un icinde bulunduğu koşullar dayanılabilir ve guvenilirdi. Başka kişiler tarafından da bir hayal olayının yaşanmadığı yonunde guvence verildi. Yazılanlar, Amiral´in birebir sozcukleridir. Kuzey Kutbu´nun uzun bir gecesinde yazılmış ve ciddi bir kaşifin ve bilim adamının parlak gun ışığı altında yaşadığı gerceği anlatmaktadır.
Yayınlayan: Dr. William Bernard Ph.d., D.D.
Admiral Richard B. Byrd´un Gunluğu Şubat-Mart 1947
"Kuzey Kutbu´nda bir keşif ucuşu
İc Dunya; Benim Gizli Gunluğum"
Bu gunluğu gizlilik icinde yazmalıyım. Yazdıklarım Arktik´de 1947 yılı Şubat´ının 19. gununde yaptığım ucuşla ilgili. Zamanı geldiğinde, muhakkak insanlar daha akıllı olacaklar ve kacınılmaz gerceği kabul edecekler. Yazdıklarımı acıklamak ozgurluğune sahip değilim, belki de bunlar asla toplumsal bir incelemenin ışığını asla goremeyecektir ama birgun herkesin okuyabilmesi icin bunları kaydetmek benim gorevim. Bu acgozlu ve somurucu dunyada kesin eminim ki, insanoğlu gercekleri daha fazla bastıramayacaktır.
"Ucuş Seyir Defteri" 19 Şubat 1947-Artrik Ussu Kampı
Saat 06:00: Tum hazırlıklar tamamlandı. Kuzeye doğru ucacağım, tum yakıt depoları dolduruldu.
Saat 06:20: Sancak motoru daha guclu gibi. Ayarlama yaptık, şimdi daha iyi.
Saat 07:30: Usle radyo ilişkisi kontrolu yaptık. Herşey yolunda. Telsizcim memnun.
Saat 07:40: Sancak motorunda zayıf bir akıntı var gibi. Yağ basıncı normal.
Saat 08:00: Ucuyorum. Ucuş normal gorunuyor. 7.000 metrede ucuyorum. Turbulans normal. Herşey yolunda.
Saat 08:15: Usle telsiz kontrolu normal.
Saat 08:30: Turbulans oluştu. Bin metreye kadar inmeye karar verdim, ucuş koşulları yumuşak gorunuyor.
Saat 09:10: Cok buyuk bir buz alanı, altta kar yağıyor. Goruntu muhteşem. Kırmızıdan mora kadar tum renkleri goruyorum. Pusula olduğu yerde donup duruyor, usle tekrar ilişki kurduk ve gorduklerimi anlatım.
Saat 09:10: Her iki pusulam da yani manyetik ve gyro pusulalar dengelerini iyice yitirdiler, titreşip duruyorlar. Guneş pusulasını kullanıyorum. Kontrollar yavaş tepki veriyorlar ama bir buzlanma belirtisi yok.
Saat 09:15: Uzakta dağlar goruyorum.
Saat 09:49: Dağları gorduğumden bu yana 29 dakika gecti. Gorsel bir yanılgı yok. Bunlar birer dağ ve daha hic gormediğim bir sıradağ halindeler.
Saat 09:55: Altimetre 8.900 metreyi gosteriyor; guclu bir turbulans var.
Saat 10:00: Hala kuzeye doğru ucuyorum ve altımda kucuk bir dağ sırası var, bunu tanımlıyorum ve soruşturmam gerek cunku boyle bir dağ oluşumu haritalarda yok. O da ne? Dağların arasında ve tam ortada kucuk bir nehir akıyor, aşağıda yeşil bir vadi olamaz. Burada garip ve normal olmayan birşeyler var. Buz ve kar olmalıydı ama ben dağların yamaclarında yeşil ormanlar goruyorum. Yon bulma araclarım hala cılgınca donuyorlar. Jiroskop hala one ve arkaya doğru titreşip duruyor.
Saat 10:05: Dortbin metreye indim ve alttaki vadinin uzerinde sola doğru sert bir donuş yaptım. Aşağıda yeşille orulmuş bir alan var. Burada ışık farklı, guneşi goremiyorum. Sola biraz daha dondum ve aşağıda cok buyuk garip hayvanlar gordum. File benziyorlar ama hayır bunlar birer mamut. İnanılmaz ama oradalar. 3.000 metredeyim, durbunle bakıyorum ve hayvanlar goruyorum; oradalar. Mamutlara cok benziyorlar. Bunu usse bildirmemiz gerek.
Saat 10:30: Yeşil renkli tepelere yaklaşıyorum. Dış ısı, termometrenin gosterdiğine gore 23 derece. Duz olarak ucmaya devam ediyorum. Gostergeler normal ama ben bir bulmacanın icindeyim. Yine ussu arıyoruz ama telsiz calışmıyor.
Saat 11:30: Eğer normal kelimesini bu ortamda kullanırsam herşey yolunda. İlerde bir yer var, sanki bir kente benziyor. Ucak cok hafifledi, bir tuy gibi dalgalanarak ucuyor, kontrollar emirlerimi dinlemiyorlar. Tanrım!, Normal tepkiler vermeyen bir arac icinde ucuyorum ve yeterince hızlı değilim ama ilerde ucan garip bir arac var. Disk şeklinde ve parlak. Bana doğru yaklaşıyor,uzerindeki işareti goruyorum; bu bir gamalı hac. Fantastik! Neredeyiz? Ne oluyor? Kontrolları geri almaya calışıyorum. Ama olmuyor, kontroller isyan ediyorlar.
Saat 11:35: Telsizden catırdılar geliyor, İngilizce bir ses ama derinlerden geliyor. Aksan İsvec ya da Alman. Şoyle diyor; "Bolgemize hoşgeldiniz Amiral. Sizi yedi dakika icinde indireceğiz. Guvenli ellerdesiniz. Rahat olun." Ucağımın motorları durdu, garip bir gucun kontrolu altında ucmaya devam ediyorum. Şimdi ucağım kendi cevresinde donmeye başladı.
Saat 11:40: Bir diğer telsiz mesajı. İniş olayı başladı. Ucak şiddetle titriyor, aşağıya doğru iniyor, sanki gorunmeyen dev bir asansorun icinde gibiyim. Artık cok rahatım, birşey umurumda değil. Hafif bir sarsıntıyla ucağım yere temas ediyor.
Saat 11:45: Gunceme aceleyle son cumleleri yazıyorum. Ucağıma doğru gelenler var; hepsi uzun boylu ve sarı saclılar. Uzakta buyuk ve parlak binaların bulunduğu bir kent var, gokkuşaklarına benzer renk dalgaları nabız gibi atarcasına kentin uzerinde yukseliyor. Ne olduğunu anlamış değilim ama ortada tehlikeli birşey yok, hicbir silah gormuyorum. Kargo kapısını acarken bir sesin ismimi soylediğini duyuyorum. Herşeye razıyım.(Kaydın sonu
)
Kristal kente giriyorum...
Bundan sonra olanları hafızama guvenerek yazdım. Hayal gucumu zorlamam gerekiyor, butun bunlar cılgınca ve olmaması gereken şeyler. Telsizcimle beraber ucaktan cıktık, icten ve samimi bir karşılama bu. Tekerlekleri olmayan kucuk bir platformun ustune bindik. Şimdi hızla parlayan kente doğru gidiyoruz, kent sanki kristalden yapılmış gibi, iceri girerken daha once hic gormediğim buyuklukte binalar goruyorum. Bu yapılar Frank Lloyd Wright´ın (Donemin unlu surrealist mimarı) cizimlerinin otesinde. Ya da bir Buck Rogers filminin setindeyim (Yine donemin sinemasında canlandırılan bir bilim kurgu kahramanı). Daha once hic tatmadığım sıcak icecekler ikram ediliyor, cok lezzetliler. On dakika kadar sonra iki hostes geliyor, cok guzeller ve kendileriyle beraber gelmemi soyluyorlar. Yapacak birşey yok, gidiyorum ama telsizcim kalıyor. Kısa bir yuruyuşten sonra asansore benzer bir yere giriyor, aşağıya doğru inmeye başlıyoruz, arac duruyor ve kapı yukarıya doğru sessizce acılıyor. Uzun bir koridorda ilerliyoruz, gulkurusu renkte bir ışık heryerden yayılıyor, sanki duvarların icinden geliyor. Buyuk bir kapının onunde duruyoruz. Kapının uzerinde okuyamadığım bir yazı var, kapı ses cıkarmadan acılıyor, girmem icin işaret ediliyor. Hosteslerden bir tanesi; "Korkacak birşey yok Amiral, Ustad´ın huzuruna kabul edileceksiniz." diyor.
Ustad´ın mesajı
İceri giriyorum, carpıcı renkler goruyorum, oda buyuleyici ve cok etkileyici. Karşımda cok guzel bir insan var, gorduklerimi anlatamıyorum, bildiğim sozcukler buna yeterli değil. İnsan gibi ama cok daha otesinde, huzur ve mutluluk yayıyor. Duşuncelerim kesiliyor, melodik ve sıcak bir sesle konuşuyor; "Yerimize hoş geldiniz Amiral" O, bir erkek, yuzunde cok uzun yılların izleri var, uzun bir masada oturuyor sonra kalkıp, bana oturmam icin gosteriyor. Oturuyoruz, bana bakıp gulumsuyor ve yine o yumuşak ve melodik sesle konuşuyor; "Sizin buraya girmenize izin verdik cunku siz dunyanın yuzeyinde tanınan asil birisiniz." Dunyanın yuzeyi mi? diyor ve soluğumu tutuyorum. Gulumsuyor ve; "Evet, şu anda İc Dunya´nın Arianni bolgesindesiniz. Sizi gorevinizden fazla alıkoymayacağım, guvenle yuzeye geri doneceksiniz. Ama şimdi Amiral sizi neden buraya cağırdığımızı soyleyeceğim. Irkınızın Japonya´da Hiroshima ve Nagasaki´de patlattığı ilk atom bombalarıyla cok ilgiliyiz. Bu nedenle alarma gectik ve ucan araclarımızı yolladık, biz bunlara ´Flugelrad´ diyoruz. Sizi gozluyorlar ve ırkınızın yuzeyde ne yaptığını araştırıyorlar. Butun bunlar gecmişte kaldı Amiral ama biz devam etmek zorundayız. Irkınızın savaşlarına ve barbarlığına daha once hic karışmadık ama şimdi durum farklı. İnsanlık icin uygun olmayan doğal bir gucu yani atomik enerjiyi oğrendiniz. Ozel gorevlilerimiz dunyanızdaki guclere mesajlar veriyorlar ama henuz bir tepki vermediler. Şimdi sizi dunyamızın varlığını goren bir tanık olarak sectik. Irkınızdan binlerce yıl daha eski olan kulturumuzu, bilimimizi goreceksiniz Amiral." Sozunu kesiyor ve benimle ne yapacaklarını soruyorum.
Zamanı geldiğinde...
Ustad delici bakışlarıyla sanki duşuncelerimi okuyor ve bir zaman sonra cevap veriyor; "Irkınız şu anda donuşu olmayan noktaya ulaştı. Aranızda ellerindeki gucu bırakmaktansa, dunyayı yok etmeyi goze alacak olanlar var." Başımı sallıyorum ve devam ediyor; "1945´de ve sonrasında ırkınızla ilişki kurmaya calıştık ama duşmanca davranıldı, Flugelrad´larımıza ateş acılıp, duşurulduler. Savaş ucaklarınız, kotu amaclarla duşmanca davranarak bizimkileri kovaladılar. Şimdi sana şunu soyluyorum oğlum; dunyanızda cok buyuk bir kotuluk fırtınası oluşmakta, kara bir ofke ve şiddet yıllardır hic eksilmeden, artarak birikiyor. Silahlanmanızın bir anlamı yok, biliminizde guvenli bir yer yok. Kulturunuzde acan her cicek, ofke ve hiddetle ezilip, yok ediliyor, tum insan canlılar derin bir kaosun icine duştuler. Yaşadığınız son savaş daha sonra ırkınızın başına geleceklerin sadece bir başlangıcı. Biz burada her gecen saat durumu daha acık goruyoruz. Soylediklerimde bir yanlış var mı?" Hayır, bu eskiden de oldu, karanlık cağlar geldi ama beşyuz yıl once sona erdi, diyorum. Ustad devam ediyor; "Evet, oğlum. Karanlık cağlar asıl şimdi ırkınızın uzerine geliyor, karanlık dunyayı bir ortu gibi ortecek ama inanıyorum ki ırkınızdan bazıları yaşamayı başaracaklar ama buna daha zaman var, fazlası soylenmemeli. Cok uzaklarda ırkınızın yıkıntıları arasından yeni bir dunya doğacak, kayıp efsanevi hazineleri arayacaklar ve oğlum bizim korumamızda guvenlikte olacaklar. Zamanı geldiğinde biz ırkınıza ve kulturunuze yardım edeceğiz, belki savaşın ve cekişmelerin boşyere olduğunu birgun oğreneceksiniz, ancak bundan sonra ırkınız tekrar kulturu ve bilimi elde edebilecek. Şimdi oğlum, bu mesajla beraber yuzeye donebilirsin."
Ve donuş
Bu sozlerle beraberliğimiz sona ermiş gozukuyor. Bir an icin duruyorum, bu bir ruya olmalı ama ben bu gerceği biliyordum. İki guzel hostesimin gelip "Bu yoldan Amiral" demeleriyle kendime geldim. Cıkmadan evvel bir kez daha donup Ustad´a bakıyorum. O mitolojik yuzde yumuşacık gulumseme var; "Elveda oğlum" diyor ve ince uzun elini kaldırarak bir barış hareketi yapıyor. Hızla geri donuyor ve yukarı cıkıyoruz. Hosteslerimin birisi bana donuyor ve; "Acele etmeliyiz Amiral. Ustad, sizi geciktirmememizi istedi, mutlaka geri donmeli ve mesajı vermelisiniz." Birşey demiyorum. Olan herşey inancın otesinde. İlk geldiğimiz yere donuyoruz, telsizcim orada, cok gergin ve yuzunde endişeli bir ifade var. Ona herşey yolunda Howie, diyerek sakinleştiriyorum. Yine ucan platformla ucağımızın yanına goturuluyoruz. Motorlar calışmıyor, hemen biniyoruz. Kapı kapandıktan sonra gorunmeyen guc, ucağı kaldırıp bir anda 8.000 metreye cıkarıyor. Onların araclarından iki tanesi belli bir uzaklıktan bizi izliyor. Cok hızlı gidiyoruz ama hız gostergesini okuyamıyorum, ileriye doğru gidiyoruz. Telsiz calışıyor ve bir ses; "Şimdi sizi terk ediyoruz Amiral, kontrollar serbest. Auf Wiedersehen!!!!" diyor. Almanca bir veda. Howie ve ben flugelrad´ların soluk mavi gokte kaybolmalarını izliyoruz. Ucağım birden sarsılıyor ve aşağıya doğru dalışa geciyor. Toparlanıyor ve kontrolu alıyoruz. Şimdi ucuş normal, kimse konuşmuyor, ikimiz de kendi duşuncelerimizle başbaşayız.
Guncenin devamı
Saat 22:00: Yine sonsuz buz ve kar colundeyiz. Usse uzaklığımız yaklaşık 27 dakika. Haberleşiyoruz, cevap geliyor. Butun koşullar normal. Ustekiler bizden haber aldıkları icin cok mutlular.
Saat 22:00: Usse yumuşak iniş yapıyoruz. Bir gorevi bitirdim ama cok daha buyuk bir gorev şimdi beni bekliyor...
Kaydın sonu
11 Mart 1947´de Pentagon´da bir toplantıda hazır bulundum. Olanları anlattım, keşfimi acıkladım ve Ustad´ın mesajını aktardım. Herşey gereğince kaydedildi. Başkan´a bilgi aktarıldı Ama geciktirildiğimi veya alıkonduğumu hissediyorum. Yuksek Guvenlik Orgutu ve bir tıb ekibi ile uzun goruşmeler yaptırdılar, bir kasıt algılıyorum. Buyuk bir sıkıntı icindeyim, ABD Ulusal Guvenlik koşulları gereğince, sıkı kontrol altındayım. Ve sonunda emri aldım; bildiğim her konuda kesin olarak sessiz kalmam isteniyor, bunu insanlık adına yapacakmışım. İnanılmaz ama ben bir askerim ve emirlere uymaktan başka yapacak birşeyim yok.
30/12/56: Son sozler
1947´den bu yana yıllar gecti. Gunluğumu tamamlamam gerekiyor. Kapatırken, kendimden eminim. Bu sırrı yıllar boyunca inancla sakladım. Bu benim tum moral değerlerime ve haklarıma karşıydı. Şimdi sonsuz gecenin geldiğini hissediyorum ve bu sır benimle beraber olmemeli. Ama gercek eninde sonunda galip gelecek. İnsanlığın tek umudu bu. Gerceği goruyorum ve ruhum bir an once serbest kalmak icin cırpınıyor. Askeri canavarlığın kalbi olan endustri icin gorevimi yaptım. Şimdi uzun gece başlıyor ama bu bir son olmayacak. Uzun Artrik gecesinde olduğu gibi, gerceğin parlak guneş ışığı yine gelecek ve karanlıklardan ışık doğacak. Cunku ben Kutbun otesinde varolan ulkede en buyuk bilinmeyeni gordum.
Amiral Richard E. Byrd
ABD Deniz Kuvvetleri 24 Aralık 1956
__________________