[img]http://img503.**************/img503/8994/1949nuhuh3.jpg[/img]

ustteki fotograf 10 haziran 1949'da Amerikan hava kuvvetleri tarafindan AGRI DAGI'nda cekilmistir.

Bugune kadar hicbir din adami, hicbir bilim insani, hatta CIA bile, “Evet Nuh’un Gemisi’ni bulduk” demedi. Oysa, yeryuzunun her yani kesfedilmisken ve artik savaslar bile uydulardan yonetiliyorken, bilim ve teknolojinin ulastigi bu duzeyle, Nuh’un Gemisi de coktan bulunmus olmaliydi.

Dunya uzerindeki bircok kultur, Nuh’un Gemisi’nin, kendi cografyalarinda yer alan bir dagin tepesine oturduguna inanir. Ornegin, bu kutsal dag Grekler icin “Parnassus”, Babilliler icin “Nimus”, Asurlular icin “Nizar”, Hindular icin “Himavat”, Inkalar icin And Daglari’nin zirvesi, Aztekler ve Toltekler icin “Colhuacan”, Hiristiyanlar icin “Ararat” (Agri Dagi), Muslumanlar icin “Cudi”dir. Nuh’un Gemisi soylencesine ve onun bulundugu yere iliskin, Tevrat ve Kuran’daki anlatimlar en yaygin inanclar olarak kabul edilmekle birlikte, Nuh’un Gemisi ve “Tufan” soylencelerinin, yalnizca Ortadogu kokenli olduklarini one surmek dogru degildir. Tufan, yani insanlarin “gunahlarindan oturu Tanri tarafindan cezalandirildiklari” ve bir zamanlar yeryuzunun bir bolgesini ya da tumunu sularin basip tum yasamin sona erdigine, sonra yeniden baslatildigina iliskin inanc, gelmis gecmis tum uygarliklarin soylencelerinde yer alan bir inanistir. Iskandinavlar’dan Mayalar’a, Cinliler’den Hopi kizilderililerine, Sumerler’den Alaska’da yasayan Tlingit’lere dek, degisik adlarla anilmakla birlikte, tum insan topluluklarinin bir “Nuh”u, “hayvan ciftleri”, bir “Gemi”si ve tabii ki bir “dag”i vardir. Bu “secilmisler”in yolculugunun suresi ise 6 gun 6 gece ile 60 gun 60 gece ya da 52 yil arasinda degismektedir.

Hiristiyanlar, Gemi’nin “Ararat” (Agri) Dagi’nda, Muslumanlar ise Sirnak ve Silopi kentleri arasinda yer alan 2114 metre yuksekligindeki Cudi Dagi’nda olduguna inaniyor. Cunku Tevrat’ta ve Kuran’da boyle yaziyor. Ne var ki, “Ararat” sozcugunun “Urartu” sozcugunden bozma oldugunu one surenlerden oturu Cudi olasiligi biraz daha yuksek gibi gorunuyor. Cunku, Cudi Dagi’nin bulundugu bolge Urartular’in bolgesi. Ayrica, 40 gun 40 gece suren yolculugun sonunda Nuh’un karaya gonderdigi kusun, agzinda bir zeytin daliyla geri donmesi de bu gorusu oldukca destekliyor. Cunku Agri Dagi’nda hic zeytin agaci yok. Oysa Cudi Dagi’nin guney kesimleri zeytinliklerle dolu.

Caglar boyunca dinsel inanclar ile catisan bilimsel anlayis da bugun artik yeryuzunde buyuk bir tufanin meydana geldigini kabul ediyor. Bilim aslinda mitolojik bir kavram olarak kabul ettigi Nuh’un Gemisi ile degil de, daha cok Tufan ile, yani binlerce yil once yasanmis buyuk bir taskin felaketi ve nedenleri ile ilgileniyor. Tufanin, yani tum zamanlarin en buyuk su baskininin nerede oldugu acik bicimde belirlenirse, bu, yeryuzunun jeolojik, arkeolojik hatta antropolojik tarihi acisindan onemli yeni bilgilere ulasilmasi anlamina gelecek.

En son one surulen yaklasimlara gore, gunumuzden yaklasik 10 bin yil once, buzul caginin sonlarinda, buzullarin erimesiyle deniz duzeyi yukselmeye ve Akdeniz’in sulari, o sirada bir gol olan Karadeniz’e akmaya basladi. Bir dusleyin: Bogazlar askida, bugunku Istanbul Bogazi, ornegin 100 metre yukseklikte. Akdeniz’in sulari Marmara ve Istanbul Bogazi uzerinden bir selale gibi ve akil almaz bir su kutlesi durumunda Karadeniz’e bosaliyor. ABD’li iki bilim adami Dr. William Ryan ve Dr. Walter Pitman’in ortaya attiklari bu “Karadeniz kurami”ni destekleyen, jeoloji Profesoru Naci Gorur’e gore bu selale, bugun yeryuzunun en buyuk selalesinden birkac yuz kat daha buyuk ve gucluydu. Selale Karadeniz’de buyuk bir buharlasmaya neden oluyordu. Ortaya cikan ses ise kilometrelerce uzakliktan isitilebiliyordu. O caglarda Karadeniz kiyilarinda avcilik, balikcilik ve tarimla gecinen insan topluluklari yasiyordu. Bu insanlar, bu olayi ve gurultuyu yasadi. Karadeniz’in sulari cok hizli bir bicimde yukseldi ve bir gunde kilometrelerce yol alarak kiyilardaki tum yasami sona erdirdi. Felaketten kacabilenler goc yollari uzerinden Mezopotamya’ya geldiler. Cunku bu bolgenin kosullari, geldikleri bolgenin kosullarina cok benziyordu. Bu gorulmemis ve unutulmaz olayi da yanlarinda getirdiler ve olay zamanla bir soylenceye donuserek kavimden kavime aktarildi ve “Tufan” ve Nuh’un Gemisi” inanisi ortaya cikti.

Peki bu durumda Alaska’da, Hindistan’da ya da Guney Amerika’da da bir Karadeniz ve bir Istanbul Bogazi var miydi? Galiba bunu arastirmak da o yorelerin bilim insanlarina dusuyor...

Agri Dagi’na cikan ilk kisi olarak bilinen Hollandali gezgin Jan Struys, 1670 yilinda, dagin eteklerinde inzivaya cekilmis bir Hiristiyan kesise rastlamasaydi, Nuh’un Gemisi belki de hÂl kutsal kitaplarin satirlari arasindaki yerini surduruyor olacakti. Kesis, gezgin Struys’a, Nuh’un Gemisi’ne girdigini soylemis hatta Gemi’nin parcalarindan kopardigini iddia ettigi bir ahsap parcasindan oyulmus kucuk bir hac bile vermisti.

Resmî kayitlara goreyse, Nuh’un Gemisi’ni aramak uzere 20 Agustos 1829’da Agri Dagi’nin zirvesine ulasan ilk kisi Alman bilim adami Frederic Parrot oldu. Parrot, Padisah 2. Mahmud ile goruserek, Nuh’un Gemisi’nin Agri Dagi’nda bulundugunu one surdu. Padisah biraz da saskinlikla gerekli izni verdi ve Parrot, biri Rus alti Alman arkadasi ile zirveye tirmandi. Donuste, Gemi’yi bulamadigini ama izlerine rastladigini aciklamasi Avrupa’da ve Hiristiyan Âleminde buyuk heyecan yaratti.

Daha sonra, 1835’te, 1845’te ve 1846’da Rus dagcilar tirmandi Agri’ya. 10 Agustos 1883 tarihli Chicago Tribune gazetesinde, bir Istanbul gazetesine dayanilarak, Nuh’un Gemisi’nin bulunduguna iliskin bir haber yayimlanmasi yine ortaligi karistirdi. Amerika’da birbirine ardina Nuh’un Gemisi kulupleri kurulmaya ve Amerika’dan Agri’ya sik sik ekipler gelmeye basladi.

1890’da zirveye ulasan ve yine bir Rus olan Milo Kosevic ise Agri’ya tirmanin ilk kadin olma unvanini elde etti.

1916’da Vladimir Roskovski adli bir Rus pilot, Agri uzerinden gecerken bir gemi kalintisi gordugunu iddia edince gozler bir kez daha Agri’ya cevrildi.

O yillarda Agri’ya tirmananlar, gelecekte ne tur sorunlara ve tartismalara yol acacaklarini kuskusuz ki bilmiyorlardi. Aslinda, 1921’de Sovyetler Birligi, Dag’in kuzey yamaclarindaki haklarini Turkiye Cumhuriyeti’ne devretmese, 1932’de Turk-Iran sinir duzeltme islemiyle Kucuk Agri Turkiye sinirlarina alinmasaydi, gelecekteki sorunlar yalnizca bir ulkeyi degil, uc ulkenin yoneticilerini, basinini ve kamuoyunu, diplomatik, siyasal ve dinsel acilardan oldukca mesgul edecekti.

Milo Kosevic, Buyuk Agri’nin zirvesine tirmanan ilk kadindi ama zirveye ulasan tek devlet baskani olma unvani ise Turkiye Cumhuriyeti’nin besinci cumhurbaskani Cevdet Sunay’a aitti. Sunay, kurbay binbasi oldugu 1937 yilinda bir ekiple zirveye cikmisti.

Adi pek duyulmamis, ansiklopedilerde ya da biyografi sozluklerinde yer almayan bir kisi daha vardir ki, Nuh’un Gemisi arastirmacilari (onlara “gemici”, “gemi avcisi” ya da Ingilizce’deki “ark” sozcugunden oturu “arkolojist” deniliyor), gercekten de ona cok sey borcludurlar. 11 Eylul 1959’da, Harita Umum Mudurlugu’nde gorevli harita muhendisi Yuzbasi Ilhan Durupinar, Buyuk Agri’nin havadan cekilmis fotograflari uzerinde incelemeler yaparken Nuh’un Gemisi’ne cok benzeyen bir olusum kesfetmisti. 135 metre uzunlugunda, 50 metre genisliginde ve 6 metre derinligindeki olusum, Tevrat’ta sozu edilen Nuh’un Gemisi’ne iliskin olculerle buyuk bir uyum gosteriyordu. Fotograflarin ayni yil icerisinde Hayat Dergisinde yayimlanmasi dunya capinda, gunumuze dek surecek olan bir tartismayi baslatti. (O yillarda Hayat’ta calisan unlu fotograf sanatcisi Ara Guler, yillar sonra, 1980’lerde astronot James Irwin ayni olusumu ikinci kez kesfettiginde, “Amerikalilar’a da ne oluyor? Eger bu, Nuh’un Gemisi ise onu ilk kez biz Turkler bulduk” diyecekti.)

Ankara’daki ABD Buyukelciligi araciligiyla Turk Hukumeti’ne basvurarak, “Nuh Gemisi’ni iliskin kalintilar”i satin almak istediklerini resmen bildirmislerdi.

“Gemi avcilari” ile kesif gezilerinin sayisi 1960’larda artmaya devam etti. Ozellikle Amerikan kokenli cok sayida arastirma grubu, Turk hukumeti’nden Agri’ya cikmak icin izin istiyordu. Cikma iznini alanlar ise genellikle eli bos donuyordu. Bu arastirmacilardan biri olan Erly Cummings, denildigine gore, konuyla ilgili, dunyadaki en iyi bireysel arsive sahipti. Cummings, yuzbasi Durupinar’in kesfettigi olusuma ancak 1974’te ulasabilmisti. Ayni yil tum “gemi avcilari”ni kotu bir surpriz bekliyordu. Cunku Turk yetkililer artik Agri Dagi’nin bulundugu yeri, ulusal guvenlik nedeniyle “yasak bolge” ilan etmisti. O yildan sonra gemi meraklilari, bir sureligine Agri Dagi’nin uydudan cekilmis fotograflarinin analiziyle yetinmek zorunda kaldilar. 1984’te bolge turizme acilinca on yil boyunca oldukca “birikim” olusturan “gemi avcilari” birbiri ardina Turkiye’ye gelmeye basladilar. Bunlarin icinde en ilginc kisi kuskusuz ki Ay’a ayak basan astronotlardan biri olan James Irwin idi. Astronot Irwin, daha onceleri de, Ay’dayken “gizemli ilÂhî sesler duydugunu” soylemesiyle kamuoyunda buyuk bir ilgi odagi olmustu. Simdi de , birbiri ardina yaptigi basin toplantilarinda Gemi’yi kesinlikle bulmaya kararli oldugunu soyluyordu. Fakat asil gurultuyu, bir diger ABD’li “avci” Marvin Steffins koparmisti. Steffins, Gemi’ye ait oldugunu iddia ettigi parcalari, gizlice yurtdisina cikarinca, bu kez donemin Kultur ve Turizm Bakani Mukerrem Tascioglu bir aciklama yapmak zorunda kalmisti. Kacirilan parcalarin Agri’nin tasindan topragindan ibaret oldugunu soyleyen Tascioglu, 30 Agustos 1984’te soyle konusmustu: “Irwin Ay’a inerken usutmus olabilir!.. Steffins ile oteki arastirmacilar ise para amaciyla senaryo yazmislar...”

1986’da bu kez baska bir Amerikali, David Fasold daha etkileyici bir iddia ortaya atti: “Herkes yaniliyor! Gemi, Agri’da oldugu soylenen yerde degil, daha asagida, Uzengili koyu yakinlarinda...” Fasold, iddiasini, yine dev bir gemiye benzetilen olusum ile de destekliyordu.

Astronotlar, CIA ajanlari, “arkolojistler” (gemiciler), batik gemi cikarmada uzman olanlar, herkes yuzyili asan bir suredir Nuh’un Gemisi’nin pesinde. Peki ne olacak gemi bulundugu zaman? Bunun, Akdeniz’de 500 yil once korsanlar tarafindan batirilan herhangi bir geminin bulunmasi gibi bir bulunma olmayacagi acik.

Ornegin David Fasold, Uzengili (eski adiyla Mesar) koyu yakinlarinda Nuh’un Gemisi’ne ait oldugunu iddia ettigi olusumu kesfettiginde, bakin neler olmustu: Nuh’un Gemisi’nin varligina iliskin hicbir somut kanit olmamasina karsin Agri Valiligi olusumun bulundugu yere turistik bir kafeterya yaptirmaya baslamisti. Uzengili koyu, Nuh’un Gemisi sayesinde hemen bir yola kavusmustu. Bir de kucuk capli bir arazi anlasmazligi yasanmisti: Iki Uzengili, “gemi”nin kendi arazileri icinde oldugunu iddia ederek yetkililere ayri ayri basvurmuslardi. Ayni aileden olan bu kisiler “onun degil, benim!” biciminde birbirlerine de dusmuslerdi. Sonunda devlet olaya el koymus ve uzerinde hicbir bitki ortusunun bulunmadigi kayalik arazinin, “Yapilan tahkikat sonucunda bu arazinin, vergi kayitlari kapsaminda bir yer olmadigi anlasildi ve maliye adina tesciline karar verildi...” denilerek Hazine’ye ait oldugunu saptanmisti.

1987’de ise Agri’ya tirmanmak, Turk yetkililerce tekrar yasaklandi. Yasagin kaldirilacagina iliskin soylentiler olmakla birlikte, en azindan Butun Dunya’nin bu sayisinin yayina hazirlandigi siralarda yasak hÂl kalkmamisti.

Yuzbasi Durupinar’in Hayat dergisine verdigi ve yayimlanmasini sagladigi fotograflar, yalnizca Hiristiyanlar’in, Muslumanlar’in ve “gemiciler”in degil, bir baska kesimin daha ilgisini cekecekti: Gizli servislerin. Dunya uzerinde olup biten herseyden haberi olan CIA’in, Nuh’un Gemisi gibi bir olaya kayitsiz kalmasi beklenemezdi. Ancak uzun yillar sonra, CIA’in, “Agri Dagi Anomalisi” baslikli bir dosya actigi, 1959’dan beri Agri Dagi’ndaki bu olusum ile ilgilendigi ve havadan, uzaydan, uydularla, U2 casus ucaklariyla turlu acilardan cekilmis binlerce fotograflik bir arsivi oldugu ortaya cikacakti.

CIA’in “sir”ri 1995’te aciklandi. Once “Gemi’yi bulduk”, sonra da 1997’de, “Agri’da gemi yok!” dediler. Belki de turlu nedenlerle, “belirsizligin” surmesi gerekiyordu! Tum bunlar Yuzbasi Durupinar’in kesfettigi olusuma iliskin fotograflardan kaynaklanmisti. Ancak daha 1986’da, “Jeomorfoloji Dergisi”nde Yilmaz Guner imzasiyla yayimlanan bir makaleyle; bir gemiye cok benzetilen sozkonusu kabartinin, jeolojide “yer akmasi” (“earthflow”) adiyla anilan ve buzullarin kaymasiyla ortaya cikmis, son derece dogal bir olusum oldugu one surulmustu. Bir anlamda “son nokta” islevi tasiyan bu yaklasimin Nuh’un Gemisi’ne iliskin simdiye dek yapilmis en ayrintili ve bilimsel calisma oldugu kabul edildi.

Nuh’un Gemisi’ne iliskin en taze haber ise 1999 Kasimi’nda Amerikan gazetelerinde yayimlandi. Merkezi ABD’de bulunan “Nuh’un Gemisi Dernegi”nin duyurusu soyleydi: “Turkiye’de Agri Dagi’nin cevresinde duzinelerce arastirma yapildi ama kesif kanitlanamadi. 31 Aralik 2000’e dek Nuh’un Gemisi’ni kesfedene 1 milyon dolar odul verecegiz.”

Kesin olan bir sey daha var ki, o da, bu Nuh’un Gemisi “isi”nden birilerinin oldukca zengin oldugu. ABD’de bircok dernek ve kulup bulunuyor. Ulkede siradan bir Nuh’un Gemisi konferansina, yalnizca girmek icin, en dusuk tarifeden 10-15 dolar odemek gerekiyor. Konusmacilar, her konferansin sonunda genellikle, “Mutlaka Agri’ya gitmeli, tirmanmali ve Gemi’yi bulup, kutsal kitabimizda yazilani dogrulamaliyiz” demekte ve dindar insanlar da bu ugurda para bagisinda bulunmaktan kacinmamaktadir. “Gemi avcilari” her seferinde Turkiye’ye geliyorlar, fotograf ve filmler cekiyorlar, sonra donup bunlari parali konferanslarda gosterip, “Bu kez bulamadik ama gelecek yil mutlaka...” diyorlardi. Gemi de, dogaldir ki bir turlu bulunamiyordu.

Agri’ya cikisin yasaklandigi 1987’den buyana, bu “sektor”de etkinlik gosterenlerin, gecimlerini nasil sagladiklarini insan gercekten merak ediyor! Nuh’un Gemisi’ne iliskin anlatimlarin temeli buyuk dinlerin kutsal kitaplarina dayaniyor. Gemi bulundugu zaman, dinler arasindaki catismalar sona mi erecek? Yeryuzunde belki de ilk kez, buyuk dinlerin izleyicileri ortak bir hac yeri mi belirlemis olacaklar?

Tum kesimlerin gorus ve inanislarindan soyle bir ortak payda cikartmak olasi: Ortada oyle ya da boyle kotu bir olay var: Bir dinin izleyicisi olanlar, “insanlarin cok gunah isledikleri” gerekcesiyle Tanri tarafindan cezalandirildiklarini; bilim ise o yorede buyuk bir sel felaketi yasandigini, ve binlerce insanin oldugunu savunuyor.

Ezoterik felsefenin izleyicisi olan daha baska bir kesim daha var ki; buna gore de, bir tufandan kurtulan tum insanlarin ve tum canli turlerinin, her birinden birer cift olsa bile, bir gemiye sigmalari dusunulemeyecegine gore, buradaki geminin bir onemli bir sembolden ibaret oldugu savunuluyor.

Eger gercekten yazildigi gibi bir Tufan yasanmissa ve “secilmisler”, yani bizim atalarimiz bir gemi araciligiyla kurtulmus ve yeni bir yasama baslamislarsa, ustelik Nuh da ogullarina Tufan’dan sonra, “Bu gemiyi yok etmeyelim, insanoglu gorsun de ibret alsin” demisse ve bugun dunyada yaklasik 4 milyar insan da buna inaniyorsa bu “gemi”, Agri’da ya da Alaska’da, bu dunyanin bir yerlerinde olmalidir. Ustelik, “Gemi”ye ulastigini iddia eden cok sayida “gemici”, tahta, beton ya da zift gibi cesitli “kanitlar”a sahip olduklarini one suruyorlar. Bugune kadar hicbir din adami, hicbir bilim insani, hatta CIA bile, “Evet Nuh’un Gemisi’ni bulduk” demedi. Oysa, yeryuzunun her yani kesfedilmisken ve artik savaslar bile uydulardan yonetiliyorken, bilim ve teknolojinin ulastigi bu duzeyle, Nuh’un Gemisi de coktan bulunmus olmaliydi.

Kimbilir belki de o, gercekten icinde bir mesaj barindiran bir simge gemidir. Belki de onemli olan Nuh’un Gemisi’nin bulunmasi degil, Nuh’un gemilerine gereksinim olmamasidir.


KAYNAK
__________________