Sultan II. Murad devri. 1441 senesinde Macaristan uzerine yapılan bir akında, Akıncı birliklerimiz pusuya duşuruldu ve bir cok asker ile birlikte Akıncı kumandanlarından Rustem bey de esir edildi. Rustem bey, gayet yakışıklı ve zeki bir gencti. Macar kumandanı ondan hoşlandı ve kendi hizmetine aldı. Konağında ona bir oda verdi ve butun şahsi işlerini ona havale etti. Gayet dindar olan Rustem Bey, şartlar ne olursa olsun beş vakit namazını bırakmaz ve vakti girince hemen kılardı. Her işin ustesinden kolayca gelmesi ve kıvrak zekası sayesinde ibadetine kimse karışmıyordu. Macar subayının genc bir kızı vardı. Gayet guzel ve zeki olan bu kız, Rustem Beye aşık olmuştu. Fakat bir Muslumana olan bu hislerini kimseye soyleyemiyordu. Rustem Beyi uzaktan takibeder, bilhassa namaz kılarken gizlice onu seyreder, hayran hayran bakarak gozyaşları icinde; “Allahım, bana da bu Osmanlının dinine girip, onun gibi ibadet etmeyi nasib eyle!” diye yalvarırdı. Genc kız bu aşk ve hasretten hastalanarak yatağa duştu. Hicbir hekim onun derdine care bulamadı. Artık son anlarını yaşıyordu. Butun ailesi başına toplanmışlar, gozyaşları icinde dua ediyorlardı. Kız bir ara gozlerini acarak;
-Esirimiz olan o Osmanlıyı da gormek istiyorum, dedi.
Rustem beyi hemen cağırdılar. Kız, ona yaklaşmasını işaret etti ve yakınına gelince kulağına;
-Bizim buralarda Âdettir, bir kadın olunce mucevherleriyle birlikte gomerler. Ben oluyorum. Yarın mezarıma gel ve tabutumu ac, yanıma koyacakları mucevherleri al. Onları satarak parasını babama ver ve boylece hurriyetine kavuş, dedi.
Biraz sonra da bir şeyler mırıldanarak ruhunu teslim etti. Yuzu nurlanmış, sanki gulumsuyordu. Ertesi gun mezarlığa giden Rustem Bey, kızın mezarını actı. Tabutun kapağını kaldırınca, gorduğu manzara karşısında şok gecirdi; tabutta yatan, kendi babasıydı. Fakat bu nasıl olurdu; kendi memleketi, buradan bir aylık mesafede bir Anadolu kasabasıydı. Rustem bey biraz sonra kendini toparladı ve tabuttaki mucevherleri alarak mezarı kapattı. Ertesi gun carşıya giderek mucevherleri sattı ve Macar subayına bu altınları vererek kendisini serbest bırakmasını istedi.
Macar subayı;
-Ben senin hizmetinden memnunum. İstersen burada hur olarak yanımda calışmaya devam edebilirsin, istersen memleketine donebilirsin, dedi ve bir emanname yazarak ona verdi.
Rustem bey hemen yola cıktı ve haftalarca yol giderek memleketine ulaştı. Bir akşamuzeri evine geldi. Kapıda oğlunu goren annesi, sevincinden az kalsın bayılıyordu. Bir muddet hasret giderdikten sonra Rustem bey, babasını sordu.
Annesi;
-Oğlum baban sizlere omur, gecen ay vefat etti, dedi.
Rustem beyin icine bir kurt duşmuştu.
-Tam olarak gununu ve saatini biliyor musun anne? diye sordu.
Aldığı cevap onu daha cok hayrete duşurdu. Cunku babası, Macar subayının kızı ile aynı anda olmuştu. Rustem bey o gece mezarlığa giderek babasının kabrini buldu. Yanında getirdiği kurekle mezarı actı. Bir de ne gorsun! Mezarda yatan Macar subayının kızı idi. Bembeyaz kefene sarılmış, yuzu ay gibi parlıyor, sanki Rustem beye gulumsuyordu. Daha taptaze duruyordu. Hemen mezarı kapatarak eve dondu. Ertesi gun annesinden, babası hakkında bilgi istedi;
-Anne, babam nasıl birisiydi?
-Oğlum, biliyorsun, baban hocaydı. Talebelere ilim oğretir, camide vaaz verirdi. Fakat kendisi bunları tam tatbik etmezdi. En muhimmi de, gece yarısı guslu icabettiren durum olunca, ‘Şu gusul olmasa ne iyi olurdu, gecenin bu vaktinde nasıl gusledilir, nereden cıktı bu’ diye soylenirdi.”
Rustem bey, o zaman bu işin hikmetini anladı. Namaza aşık olan bir kafir kızına son nefeste iman nasib olmuş, bir farzı luzumsuz goren bir hoca da imansız olmuştu
__________________
Macar Subayının Kızı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Macar Subayının Kızı