ŞÃ‚h-ı Nakşibend (k.s.) hazretleri, tasavvufdaki hallerinni kaybolduğunu soyleyen bir talebesine; 'yediğin lokmaların helÂlden olup olmadığını araştır' buyurmuştur. Talebesi araştırdığında, yemeğini pişirirken ocakta helÂl olup olmadığı şupheli bir odun yakmış olduğunu tesbit ederek tevbe etmiştir.

'Namazda hudû ve huşû nasıl elde edilir?' diye sorulunca da cevaben buyurdu ki:

'' Huzurlu bir halde hêlal lokma yiyeceksiniz. Huzur ile abdest alacaksınız ve namaza başlarken iftitah tekbirini kimin huzuruna durduğunuzu bilerek, duşunerek soyleyeceksiniz.'

HÂce Hazretleri, kendisine karşı edepsizlik yapan bir kimseye kızmayıp, tebessumle karşıladı. Fakat edepsizlik yapan kimse buyuk bir derde duşup, helÂk olacak hÂle geldi. Hatasını anlayıp tevbe etti. ŞÃ‚h-ı Nakşibend hazretleri bir ara o adamın evinin onunden gecerken, iceri girip hÂlini sordu:

'' Allah TeÂl şif vericidir., korkma iyileşirsin' dedi. O kimse bu soz uzerine kalkıp:

' ' Efendim size karşı edepsizlik ettim, hatırınızı incilttim, beni affediniz.' dedi. ŞÃ‚h-ı Nakişbend hazretleri buyurdu ki:

'' Kalbimiz o zaman incindi. Fakat şu anda gonul aynası tertemiz. İyi bil ki, murşidlerin kılıcı kınından cıkmış yalın bir kılıctır. Ama murşid merhamet sÂhibidir. Kimseye kılıc vurmaz. İnsanlar (belÂsını arayanlar) gelip kendilerini o kılıca vururlar.
__________________